PAPA, AVRUPA AŞIRI SAĞINA KARŞI

upa-admin 29 Eylül 2023 640 Okunma 0
PAPA, AVRUPA AŞIRI SAĞINA KARŞI

Avrupa’da aşırı sağ yükseliyor” cümlesi kulağa çok klişe gelebilir, ama bir gerçeği ifade ediyor olması açısından oldukça önemlidir. Günümüzde İtalya, Macaristan ve Polonya aşırı sağ hükümetler tarafından yönetilmektedir, aşırı sağ Finlandiya’da hükümet ortağıdır, İsveç’de ise hükümete destek vermektedir. Fransa’da, Almanya’da ve İspanya’da hükümetlere güçlü muhalefet aşırı sağ partilerden gelmektedir. Bu tabloda, Siyaset Bilimcilerin yanıt aramaya çalıştığı soru, Avrupa’da aşırı sağın neden yükselmekte olduğudur.

Aşırı sağın yükseliş nedenleri ülkeden ülkeye değişmekle birlikte, uzmanlar, asıl nedenin ana akım (konvansiyonel) partilerin yarattığı hayal kırıklığı olduğunu belirtmektedir. Avrupa halkları, ana akım partilerin yönetiminden memnun kalmadıkları ve bu partileri siyasi ve ekonomik sorunları çözmede yetersiz gördükleri için tercihlerini aşırı sağ partilere yönlendirmişlerdir. Avrupa halklarının aşırı sağ partilere yönelişi iki şekilde yorumlanabilir. Birincisi, Avrupalı seçmen, aşırı sağ partilere bu partiler tarafından yönetilmek istemelerinden değil, ana akım partileri uyarmak istemelerinden dolayı yönelmektedir; yani seçmenin asıl amacı konvansiyonel partileri kendilerini ve politikalarını gözden geçirmeye zorlamak, bu şekilde konvansiyonel partiler üzerinde aşırı sağ aracılığıyla “baskı unsuru” oluşturmaktır. İkincisi, Avrupalı seçmen artık konvansiyonel partilerden umudu kesmiştir; amacı bu partileri uyarmak filan değildir, çözümü sadece aşırı sağda görmekte ve aramaktadır.

Hangi yorum daha geçerli olursa olsun, Avrupa’da aşırı sağın yükselmesi sadece ulusal bir mesele değildir, aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) meselesidir. Zira milliyetçi çizgide duran ve dolayısıyla üye devletlerin egemenlik yetkilerini törpüleyen Avrupa Birliği’ne sıcak yaklaşmaları ideolojik açıdan mümkün olmayan aşırı sağ partilerin Avrupa entegrasyon hareketinin geleceğine yönelik bir risk olduğu da açıktır. Aşırı sağ partiler, AB’yi dağıtmak gibi radikal söylemler kullanmasalar da, her fırsatta eleştiri oklarını AB’ye yöneltmektedir. Örnek olarak, İtalyan aşırı sağ parti İtalya’nın Kardeşleri, üye devletlerin egemenlik yetkilerini törpülemeyen “a Europe of homelands” olarak adlandırdığı bir AB yapılanması istemektedir. İspanya’da, Vox partisi, AB kurumlarını ve Avrupa hukukunun ulusal hukuka üstünlüğünü hedef alırken, ulusal çıkarların AB çıkarlarının önünde tutulması gerektiğini ifade etmektedir. İsveç aşırı sağı İsveç Demokratları, kararların supranasyonel değil, ulusal düzeyde alınması gerektiğini savunurken, bu amaçla AB’de reform yapılmasını ve AB’ye devredilen yetkilerin üye devletler tarafından geri alınmasını istemektedir. Polanya’da iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi, Avrupa hukukunun ulusal hukuka üstünlüğünün kabul edilemeyeceği üzerinden AB ile çatışma içindedir ve Polonya’nın AB’den çekilmek isteyebileceği ihtimali Birlik çevrelerinde konuşulmaktadır. Aşırı sağ Fidesz’in yönettiği Macaristan’ın AB ile yaşadığı sorunlar ise, Macaristan’ın “sorun çıkarıcı” olarak tanımlanmasına sebep olacak kadar büyümüştür.

Kısacası, Avrupa aşırı sağının alamet-i farikası AB karşıtlığıdır. İşte bu noktada, Papa Francis de Avrupa aşırı sağının karşısındadır. Arjantinli olan ama kökleri İtalya’ya dayanan Papa’nın AB ile ilgili yaptığı her konuşma, Papa’nın AB projesinin “savunucusu” olduğunu göstermektedir. Papa, AB’yi bir “değerler bütünü” olarak görmekte ve bu “değerler bütününün” merkezine Hıristiyanlığı koymaktadır. Papa için başarılı bir proje olan AB henüz tamamlanmış da değildir; AB bir süreçtir ve Papa, bu süreçte Kilise’nin destekleyici, gerektiğinde ise uyarıcı rol oynamasını istemektedir. Üstelik Papa, sadece AB’yi desteklemekle kalmamakla, üstü kapalı da olsa AB karşıtlarını da eleştirmektedir. 2019 yılında Romanya’ya yaptığı ziyaret dönüşü açıkça Avrupa’nın bir arada kalması ve kurucularının ideallerini yeniden canlandırması yönünde çağrıda bulunarak, ideolojilerin ve korku tellallığı yapan politikacıların Avrupa’nın varlığını tehdit ettiğini söylemiştir. Papa, “çoğu zaman nefret ve korku ekiyorlar. Bir politikacı asla nefret ve korku ekmemeli, her zaman umut ekmelidir.” dediğinde de akıllara Avrupalı aşırı sağcı politikacıları getirmiştir. Papa geçtiğimiz Nisan ayında Macaristan’a yaptığı ziyarette, Macaristan ve AB arasındaki ipler zaten gergin iken, “Avrupa ruhunun yeniden canlandırılması ve yükselen milliyetçilik ortamında saldırganlığın reddedilmesi” çağrısında bulunmuştur.

Papa Francis, göçmen karşıtlığına karşı çıkıyor 

Aslında AB üzerinden Papa ve Avrupa aşırı sağını karşı karşıya getiren unsur, aşırı sağ partilerin politikalarına şekil veren temel faktör olan ama diğer taraftan Papa’nın da “galip gelmemeli” dediği milliyetçiliktir. Milliyetçilik ile birlikte Avrupa aşırı sağının ideolojisinin bir başka boyutunu göç-karşıtlığı oluşturmaktadır; göç meselesi ise, Papa ile Avrupa sağının çatıştığı bir başka alandır. Avrupa’da aşırı sağ partiler genelde göç-karşıtı partilerdir; ilginçtir ki göç-karşıtı bu partileri güçlendiren faktör de ülkelerine yönelik göç hareketi ve nüfus içinde göçmenlerin sayısının artıyor olmasıdır. Avrupa halkının göçmenlere karşı tepkisi aşırı sağa oy olarak dönmektedir. Aşırı sağ partiler, ülkelerine göç kabul etmek istememekte iken, Papa “duvarlar değil, köprüler inşa edin”, “göçmenler hoş karşılanmalıdır” söylemleriyle göç-yanlısı bir tavır takınmaktadır. Geçtiğimiz hafta göç meselesinin ülke siyaset gündeminin başlarını işgal ettiği Fransa’ya ziyaret gerçekleştiren Papa, “denizde canını tehlikeye atanlar işgal etmezler, hoş karşılanmalıdırlar” diyerek ve göçmenlere yardımı “insanlık görevi” ve “medeniyet görevi” olarak tanımlayarak, göçmenlere karşı daha sert önlemler alınmasını isteyen aşırı sağa yine hiç de hoşlanmadıkları mesajlar vermiştir. Meselenin daha ilginç tarafı, Papa aşırı sağ ile hem AB, hem de göç konusunda ayrışırken, göç meselesinin Avrupa çapında alınacak önlemler ile çözülebilecek bir sorun olduğunu belirtmek suretiyle göç meselesini ulus-üstü yapılanmayı desteklemek için araçsallaştırmaktadır. Bu durum da, egemenlik yetkilerinin devri konusunda oldukça hassas olan aşırı sağı rahatsız edecek niteliktedir.

Kısaca, Papa, adeta AB ve göç meselesi üzerinden Avrupa’da yükselen aşırı sağa ve aşırı sağ politikacılara meydan okumaktadır.

Doç. Dr. Dilek YİĞİT

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.