TÜRKİYE CUMHURİYETİ DIŞİŞLERİ BAKANI DR. HAKAN FİDAN’DAN YENİ DÖNEMDE TÜRK DIŞ POLİTİKASI’NIN ROTASINI İŞARET EDEN BİR MAKALE

upa-admin 10 Ekim 2023 728 Okunma 0
TÜRKİYE CUMHURİYETİ DIŞİŞLERİ BAKANI DR. HAKAN FİDAN’DAN YENİ DÖNEMDE TÜRK DIŞ POLİTİKASI’NIN ROTASINI İŞARET EDEN BİR MAKALE

Giriş

2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından kurulan kabinede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni Dışişleri Bakanı olarak atanan eski Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı/Başkanı Dr. Hakan Fidan (1968-), son yıllarda Türkiye’de pek de başarılı figürler çıkaramaması nedeniyle genelde eleştirilen bürokrasiden gelme genç ve başarılı bir siyasetçi ve devlet adamıdır. 1968 yılında Ankara-Hamamönü’nde doğan Fidan, Kara Kuvvetleri Muhabere ve Dil Okulu’ndan mezun olmuş ve Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde görev yapmıştır. NATO kapsamında görev yaptığı ABD’de University of Maryland University College’da Siyaset ve Yönetim Bilimi alanında üniversite lisans eğitimini tamamlayan Fidan, ardından Ankara’daki İhsan Doğramacı Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünde yüksek lisans ve doktora yapmıştır. Fidan, bu konudaki çalışmalarını tamamen Türkiye’de istihbarat hizmetleri ve dış politikanın yeniden yapılandırılması konularında yaparken, akademik çalışmalarını Prof. Dr. Mustafa Kibaroğlu gibi müstesna bir bilim insanı denetiminde gerçekleştirmiştir. TSK’daki hizmetleri sonrasında Ankara’da Bilkent Üniversitesi ve Hacettepe Üniversitesi gibi kalburüstü yükseköğretim kurumlarında Uluslararası İlişkiler ve İstihbarat konularında ders veren Fidan, başarılı çalışmalarıyla bürokraside yükselmeye başlamış ve sırasıyla Türk İş Birliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) Başkanlığı, Başbakanlık Dış Politika ve Güvenlik Konularından Sorumlu Müsteşar Yardımcılığı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu Üyeliği, Başbakanlık Özel Temsilciliği, MİT Müsteşar Yardımcılığı, MİT Müsteşarlığı/Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Özel Temsilciliği gibi çok üst düzey görevleri ifa ettikten sonra, geçtiğimiz Haziran ayından beri yine çok yüksek profilli bir iş olan Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı görevine başlamıştır.

Ketum, çalışkan, disiplinli, hırslı, vatansever ve korkusuz gibi sıfatlarla Türkiye’de bürokraside özellikle yeni nesiller arasında efsaneleşen Dr. Hakan Fidan, göreve başladıktan sonra da Hariciye’ye hemen yeni bir üslup, tarz ve enerji getirmiştir. Fidan’ın medyada sıkça görülmemesine karşın yabancı muhataplarıyla kurduğu yoğun temaslar ve mekik diplomasisi şimdiden ulusal ve uluslararası medyanın dikkat çekmeye başlamıştır. Buna karşın, MİT’ten gelme alışkanlıklarının da etkisiyle olsa gerek, Fidan, Türk diplomatların yabancılarla evliliklerine karşı çıkması ve Dışişleri Bakanlığı’ndaki güvenlik tedbirlerini yoğunlaştırması gibi bazı hususlar nedeniyle diplomasi yazarlarınca eleştirilmiştir. Fidan’ın yeni dış politika anlayışının çok hırslı ve iddialı olduğu yönündeki bazı tespitlerin yanı sıra, geçtiğimiz gün Fidan’ın görüşlerini kapsamlı bir şekilde ifade ettiği bir makalesinin yayınlanması oldukça dikkat çekmiştir. “Turkish Foreign Policy at the Turn of the ‘Century of Türkiye’: Challenges, Vision, Objectives, and Transformation” (“‘Türkiye Yüzyılı’ Başlarken Türk Dış Politikası: Tehditler, Vizyon, Amaçlar ve Dönüşüm” başlıklı bu makale, Insight Turkey dergisinin 2023 Yaz tarihli yeni sayısında yayımlanmıştır. Bu yazıda, bu makalede ifade edilen önemli hususlar özetlenecektir.

‘Türkiye Yüzyılı’ Başlarken Türk Dış Politikası: Tehditler, Vizyon, Amaçlar ve Dönüşüm

Dr. Hakan Fidan, makalesine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmalarında sıklıkla kullandığı “Türkiye Yüzyılı” vizyonu doğrultusunda, görevine, Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıldönümünün kutlandığı kritik bir eşikte başladığını hatırlatarak girmekte, daha sonra da karşı karşıya olduğumuz zorluklar ve ilkeleri saptamaktadır. Fidan’a göre, 1945 sonrası kurulan uluslararası liberal düzen, herkes için kalıcı barış ve güvenlik sağlayamamış ve bizzat Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de ifade ettiği üzere, BM’yi reforme edilme ihtiyacı doğmuştur. Bu, Türkiye’nin yıllardır savunduğu daha adil bir uluslararası düzen çağrısına uygundur ve Türkiye’ye göre de BM düzeni reforme edilmelidir. Fidan’a göre, günümüzde çok-taraflılık ve kurallara dayalı uluslararası düzene uygun hareket etme eğilimlerine özellikle büyük güçler tarafından uyulmamakta ve BM Güvenlik Konseyi, uluslararası barış ve güvenliği sağlayamamaktadır. Bu da, uluslararası sistemi istikrarsız ve kırılgan hale getirmektedir. Bunların yanı sıra, uluslararası sistemi zorlayan siyasi, askeri, ekonomik, çevresel (ekolojik), teknolojik ve toplumsal meydan okumalar da bulunmaktadır. Bu sorunlardan kaynaklı olarak da, silahlı çatışmalar, terörizm, kitlesel düzensiz göç, yabancı düşmanlığı, İslamofobi (İslam karşıtlığı), iklim krizi, gıda kıtlığı ve siber saldırılar gibi çeşitli sıkıntılar yaşanmaktadır. Bu tehditleri hiçbir devletin tek başına göğüsleyemeyeceğini yazan Fidan’a göre, etkin küresel mekanizmalar kurulmadığı sürece, bu kırılganlıklar özellikle Türkiye’nin bulunduğu coğrafyada artacaktır. Bu bağlamda, Fidan, Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaşın enflasyon, ekonomik duraklama, enerji krizi ve gıda krizi gibi olumsuz etkilerinden söz ederken, uluslararası sistem ve uluslararası kurumların bu sorunlara çare üretemediklerinin de altını çizmektedir. Bazı büyük şirketlerin devletlerin bütçelerini kat kat aşan devasa ekonomilere hükmettiklerini vurgulayan Fidan, buna karşın dünya nüfusunun yüzde 9,2’sinin açlık riskiyle karşı karşıya olduğunu ve 2,4 milyar insanın da gıda güvenliği konusunda tehditlerle yüzleştiğini yazmıştır. Bu durumun, hızla gelişmekte olan büyük data (veri), yapay zeka ve kuantum bilişimi gibi yüksek teknolojilerle ifade edilen çağın gelişimine uygun olmadığını belirten Dışişleri Bakanı, ekonomi, güvenlik, kalkınma, ulaşım ve sağlık gibi hizmetlerde küresel çapta atılım yapılması gerektiğini ifade etmektedir.

Daha sonra Türkiye’nin yeni dış politika vizyonunu açıklamaya başlayan Fidan, ülkesinin yeni rolünü “bölgesel sistem dönüştürücü aktör” olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin iyilik için mücadele eden bir güç olarak uluslararası sorumluluklarına bağlı, sorun çözücü, sistemi geliştirmeyi amaçlayan, bölgesel ve uluslararası dönüşümü isteyen bir devlet olduğunu belirten Dışişleri Bakanı, Türkiye’nin uluslararası sistemde kutuplaşma yerine dayanışmayı teşvik eden ve sorunların çözümünü hedefleyen adil bir güç olduğunu belirtmektedir. Yeni kurulan dünya düzeninde Türkiye’nin oyun kurucu ülkelerden birisi olacağını da vurgulayan Fidan, daha kapsayıcı, daha adil ve daha güvenli bir uluslararası sistem için Türkiye’nin refah, ekonomik ihtilafların çözümü, küresel barışın geliştirilmesi, güvenlik, istikrar ve zenginlik (kalkınma) gibi değerlere bağlı olduğunu yazmaktadır. Fidan, daha sonra Türk Dış Politikası’nın yeni dönemdeki hedeflerini açıklamaya başlamaktadır.

1. Yeni İş Birliği Modelleri Oluşturmak 

Fidan, Türkiye’nin bölgesel barış ve güvenliğe katkısı bağlamında ilk önemli prensip olarak yeni iş birliği modelleri hususunu öne çıkarmaktadır. Bakan’a göre, Türkiye, bu kapsamda, (1) tehdit ve meydan okumaları elimine etmek ve (2) bölgesel siyasi ve ekonomik iş birliğini geliştirmek için fırsatları kollamak şeklinde iki ilke temelinde hareket etmektedir. Bu kapsamda en önemli sorun olarak terörizmi vurgulayan Fidan, terör örgütlerinin başka bazı devletlerce Suriye, Kuzey Afrika ve Sahel gibi ülke/bölgelerde vekil (proxy) güç olarak kullanıldıklarını, oysa bu konuda olumlu netice elde edebilmek için uluslararası iş birliğinin gerektiğini ifade etmektedir. Bu bağlamda, Türkiye’nin IŞİD’le mücadele anlamında etkin olan tek NATO üyesi olduğunu iddia eden Fidan, Türkiye’nin, kendi toprak bütünlüğünü tehdit eden PKK/YPG terör örgütü ve türevleri ile darbeci FETÖ örgütüyle mücadele ettiğini söylemektedir. Türkiye’nin yalnızca kendisinin güvenliği için değil, bölgesel güvenlik için de terörle mücadele konusunda kararlı olduğunu vurgulayan Türk Bakan, Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunması ve terörist gruplar için güvenli bölge haline gelen yerlerin temizlenmesi hususlarını öne çıkarmaktadır. Fidan, bu bağlamda, Suriye’de BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararı doğrultusunda geçiş sürecini işaret etmekte ve Suriyeli göçmenlerin güvenli bir şekilde ülkelerine dönebilmelerinin gerekli olduğunu vurgulamaktadır. Türkiye’nin Suriye’de olduğu gibi, Irak’ta da toprak bütünlüğünü savunduğunu belirten Fidan, bu konuda özellikle PKK ile mücadele konusunu ön planda tutmaktadır.

Bölgesel sorunlar bağlamında İsrail-Filistin Sorunu’nun çözülmesini de bir zorunluluk olarak vurgulayan Fidan, çağımızın en büyük adaletsizliği olarak tanımladığı bu sorunun çözümü bağlamında 1967 sınırlarına dayalı iki-devletli çözüm modelini ortaya koymaktadır. Bir diğer önemli güvenlik sorunu olan Rusya-Ukrayna Savaşı konusunda Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ile bağımsızlığı ve savaşın sonlandırılması için Türkiye’nin liderliğinde diplomatik ve siyasi kanalların açık tutulması hususlarını vurgulayan Dr. Hakan Fidan, tahıl koridoru anlaşmasını da gündeme getirmekte ve Karadeniz güvenliğine vurgu yapmaktadır. Afrika politikası konusunda Türkiye’nin çabalarına ve amaçlarına özel bir paragraf ayıran Bakan, Libya’da da barış ve istikrara dönüş sürecine dair görüşlerini ifade etmektedir. Ermenistan’la ilişkiler konusunda iyi komşuluk ilişkileri ve tam normalleşme istediklerini belirten Fidan, “tek millet, iki devlet” anlayışı doğrultusunda Azerbaycan’la kurulan bağların geliştirileceğini ve bölgenin istikrar ve gelişimi için Azerbaycan-Ermenistan normalleşmesinin teşvik edileceğini yazmıştır. Fidan, bu hususta Zengezur Koridoru’nun açılmasının da bölgesel gelişim ve kalkınma açısından önemini ayrıca belirtmiştir. Daha sonra İran’la ilişkiler konusuna değinen Fidan, bu ülkeyle ilişkileri geliştirmek istediklerini ve İran Cumhurbaşkanı Seyyid İbrahim Reisi’nin katılacağı 8. Türkiye-İran Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısının önemini işaret etmektedir. Hakan Fidan, bu bölümün son paragraflarında ise Balkanlar, Yunanistan’la ilişkiler, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs konularına değinmekte ve Kıbrıs’ta BM parametrelerine uygun çözümler yerine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti-KKTC’nin tanıtılması görüşünü savunmaktadır.

2. Dış Politikanın Kurumsallaştırılması

Fidan, yeni dönemde Türk Dış Politikası bağlamında ikinci ilke olarak dış politikanın kurumsallaştırılması ilkesini işaret etmektedir. Bu bağlamda var olan ilişkilerin güçlendirilmesi ve yeni ilişkiler kurulması temalarını gündeme getiren Bakan, bu hususta ilk olarak geleneksel müttefik Amerika Birleşik Devletleri-ABD’yi öne çıkarmaktadır. ABD ile çıkar ortaklığı temelinde ilişkileri geliştirmek istediklerini yazan Fidan’a göre, bu konuda kritik faktör ise müttefik ruhuna uygun hareket etmek olacaktır. Bakan’a göre, bunun yolu ise birbirine karşı güvenlik riski oluşturmaktan değil, güvenliğine katkı sağlamaktan geçmektedir. Türkiye’nin NATO’ya bağlı ve terörizmin her türlüsüne karşı çıkan bir devlet olduğunu yazan Fidan’a göre, Avrupa Birliği (AB) üyeliği hedefi de rafa kaldırılmış değildir. Bu bağlamda, Fidan, üyelik konusunun teknik bir mesele olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve bunun bazı üyelerin siyasi hedeflerine kurban edilmemesi gerektiğini belirtmektedir. Türkiye’nin AB’ye alınmamasının stratejik bir hata olacağını da yazan eski MİT Başkanı, ahde vefa ilkesi ve liyakat esasları doğrultusunda reform çabalarına yeni dönemde ağırlık vereceklerini belirtmektedir.

Daha sonra Türk Devletleri Teşkilatı’nı gündeme getiren Fidan, bu girişimin Türk Dış Politikası’nda yükselen grafiğine işaret eder şekilde, ABD ve AB ile ilişkilerden sonra öncelikle bu konuyu değerlendirmekte ve Türkiye’nin bu teşkilat ve Türk Dünyası’nın bütünleşmesine büyük önem verdiğini belirtmektedir. “Türk Dünyası 2040 Vizyonu” doğrultusunda Türkiye’nin Türk Dünyası’ndaki bütünleşme çabalarını destekleyeceğini kaydeden Fidan, TURAN özel ekonomik bölgesinin kurulacağını da müjdelemektedir.

Fidan, ayrıca İslam Dünyası ve İslam İş Birliği Teşkilatı’na da özel bir önem atfederek yazısında buna değinmekte ve D-8 platformu yerine tüm İslam Dünyası’nı kapsayan İslam İş Birliği Teşkilatı çatısı altında İslam ülkelerinin siyasi ve ekonomik iş birliklerini geliştirmeleri gerektiğini vurgulamaktadır.

3. Refah Ortamının Geliştirilmesi

Hakan Fidan, üçüncü önemli ilke olarak refah ortamının geliştirilmesini gündeme getirmektedir. Türkiye’nin dünyanın en gelişmiş 10 ekonomisi arasına girmek istediğini belirten Fidan’a göre, yeni dönemde ekonomik ilişkiler her yönde yapılacak atılımlarla çeşitlendirilecektir. Özellikle yüksek ve kritik teknolojilere yatırım yapılacağını ifade eden Bakan, insanların, mal ve hizmetlerin ve sermayenin serbestçe dolaşımını da desteklediklerini belirterek, piyasa ekonomisini savunmaktadır. Bu bağlamda, Fidan, AB ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize muafiyeti gibi hususlar üzerinde çalışmak istediklerini de kaydetmektedir. Ayrıca Türkiye olarak farklı bölgeler ve ülkeleri birbirlerine bağlayan enerji, ulaşım ve lojistik projelerine daima destek vereceklerini belirten Fidan, bu hususta özellikle TANAP projesini öne çıkarmaktadır.

4. Küresel Hedeflerin Geliştirilmesi 

Dr. Hakan Fidan, küresel sorunlara çözüm bulmak amacıyla küresel hedeflerin geliştirilmesini Türk Dış Politikası’nın yeni dönemdeki dördüncü önemli ilkesi olarak açıklarken, Türkiye’nin artık bölgesel bir güçten küresel bir güce dönüşme hedefinin de sinyallerini vermektedir. Bu bağlamda, Latin Amerika ve Karayipler, Yeniden Asya Girişimi, En Az Gelişmiş Ülkeler grubu ve Sıfır Atık Girişimi gibi temaları vurgulayan Fidan, özellikle Batı ülkelerinde artan ırkçılık, yabancı düşmanlığı ve İslamofobi tehlikelerine de referans vermektedir.

Bakanlığın ve Politika Yapım Sürecinin Dönüştürülmesi  

Türk Dış Politikası’na yeni dönemde yön verecek bu dört temel ilkeyi açıkladıktan sonra, Fidan, T.C. Dışişleri Bakanlığı ve Bakanlığın politika yapım sürecinde yaşanacak değişim-dönüşüm sürecini de izah etmektedir. Fidan, ilk olarak Bakanlıkta yapılacak teknolojik atılımdan ve yeni düzenlemelerden söz etmekte ve politika yapım sürecinde daha proaktif bir sürece işaret etmektedir. Günümüzde diplomasinin klasik anlamından çıkarak güvenlik, savunma, istihbarat, ekonomi, ticaret, finans, enerji, çevre, kültür, iletişim ve sağlık gibi unsurları da kapsayan kapsamlı ve karmaşık bir Uluslararası İlişkiler aktivitesi haline geldiğini belirten Fidan, bu bağlamda Bakanlığın artan iş yükü ve sorumluluklarını ima etmekte ve Bakanlığın yükselen profilini vurgulamaktadır.

Değerlendirme

Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Dr. Hakan Fidan’ın yazısı değerlendirildiğinde, bir Dışişleri Bakanı’nın elbette her şeyi açık açık söylemesinin veya yazmasının kolay olmadığını da akılda tutarak bir değerlendirme yaptığımızda, birkaç önemli husus not edilebilir diye düşünüyorum. Öncelikle, Fidan’ın KKTC’nin tanıtılması konusunda vurgusu ile, bu konuda artık Türkiye’nin tek devletli federal çözüm modeli ve BM parametrelerine uygun hareket etmeyeceğini ve sahadaki durumun da buna uygun olduğu konusundaki inancının pekişmiş olduğunu söyleyebiliriz. Yine Fidan’ın BM eleştirileri de, bu görüşlerini destekler niteliktedir. İkinci olarak, İsrail ile başlayan normalleşme sürecine karşın, Fidan, Filistin Sorunu’nun çözümünü bölgede barış ve istikrar için işaret ederek, bu konuyu hiçbir şekilde tamamen gözden çıkarmadıklarını açıkça belirtmiştir. Üçüncü olarak, dış politikanın kurumsallaştırılması bağlamında Türkiye’nin önem sırasını ABD/NATO, AB, Türk Dünyası ve İslam Dünyası şeklinde izah eden Fidan, yeni dönemde Batı eksenli çok boyutlu dış politika izleneceğinin sinyallerini vermiştir denilebilir. Dördüncü olarak, dış politikada küresel hedefler bahseden Fidan, bir anlamda bölgesel güç modelinden ziyade küresel güç hedefine odaklandıklarını göstermek istemiştir. Beşinci olarak, Fidan, AB üyelik sürecinde henüz pes etmediklerini ve bu konuyu gündemde tutacaklarını açıkça yazmış ve Brüksel ile ilişkilerin koparılmayacağını, tam tersine Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize muafiyeti sağlanması gibi hususlar temelinde geliştirilmeye çalışılacağını ifade etmiştir. Altıncı olarak, yeni Bakan, terörle mücadele konusunda olması gerektiği şekilde kararlı mesajlar verirken, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlükleri ve Suriye konusunda BM Güvenlik Konseyi’nin kararına atıfta bulunarak, yeni dönemin dış siyasetine dair temel parametreleri açıkça ortaya koymuştur.

Yazıya eleştirel gözle bakıldığında ise, eksik olarak vurgulanabilecek tek hususun bu iddiaları hedeflere ulaşmak konusundaki ekonomik kaynak ve kapasitenin saptamasının yapılıp yapılmadığı konusundaki tespit noksanlığı olduğu söylenebilir. Zira hatırlanacağı üzere, Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu döneminde de hayli iddialı bir dış politika manifestosu ilan eden ve bunu uygulayan Türkiye, daha sonra ekonomik ve askeri kapasitesinin buna yetmemesi nedeniyle başta Suriye olmak üzere birçok bölgede çeşitli zorluklar yaşamıştı. Bu bağlamda, Ankara’nın en temel sorunu, yakın geçmişte de, günümüzde de, pek muhtemeldir ki gelecekte de ekonomi olacak gibi gözükmektedir. Fidan’ın gizemli kişiliği ve istihbaratçı geçmişiyle Dışişleri Bakanlığı’na farklı bir renk ve heyecan getirdiğini ve özellikle sağ tabana uygun bir isim olduğunu da bu noktada belirtmek gerekir. Ancak elbette, Türkiye, sadece sağ görüşlü insanlardan kurulu bir ülke değildir ve daha büyük başarılar ve destek için, ülkenin tamamını kucaklayacak şekilde ciddi bir üslup ve başarılı bir performans gerekecektir.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.