GİRİŞ
Cumhuriyet döneminden itibaren günümüze kadar gelen süreç bütüncül olarak incelendiğinde, Türkiye’deki kadınların eğitim gibi bazı temel haklarından mahrum kalabildikleri görülürken, çalışma hayatına katılım anlamında da istenen seviyelere ulaşamadıkları gözlenebilmektedir. Toplumsal/sosyal, iktisadi ve siyasi alanların tümünde oldukça dezavantajlı bir konumda yer alabilen Türkiye’deki kadınların, kendilerine yönelen ve son dönemde artan şiddet eylemleri olaylarında da toplumsal cinsiyet ve ayrımcılık temelli sorunlarla karşılaştıkları bilinmektedir. Ancak bütün bu türlü sorunların çeşitli dünya ülkelerinde de var olduğunu belirtmek gerekmektedir. Diğer bir yönden, dünyada gelişmiş olarak nitelendirilebilen ve “sosyal devlet anlayışının” kurumsallaştığı ülkelerde ise, “cinsiyet eşitliğinin” büyük ölçüde sağlandığı da görülmektedir.
Türkiye’de kadın meselesine dönük “egemen bakış açısı veya paradigma” incelendiğinde, cinsiyet eşitsizliği konusunun ağırlıklı biçimde “siyasal boyuta” hapsedildiği görülmektedir. Oysa ki, tüm bu cinsiyet eşitsizliği sorunlarının, ülkemizdeki kadınların tarihsel süreçte bizatihi sosyolojik, toplumsal, kültürel, bilimsel, ekonomik, akademik ve hatta askeri vb. alanlarda üstlendikleri “eşitlikçi sosyal kimlik statüleri” ile ele alınması doğru bir yaklaşım sunacaktır. Türkiye’de çoğu dönemde varlığını sürdüren toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorununun ve kadınların hayatın çeşitli alanlarında karşılaştıkları mevcut somut problemlerin siyasal boyuta sıkıştırılması bağlamında ise, Cumhuriyet dönemi siyasal tarihinin incelenmesi gerekmektedir.
Bu siyasi-tarihsel inceleme, kadınların yaşadıkları sorunların düşünsel yönden doğru analiz edilebilmesi ve bu sorunlara yönelik etkin çözüm yollarının geliştirilebilmesi adına aydınlatıcı olacaktır. En doğru olanı, hiç şüphesiz ki, kadınların tüm alanlarda yaşadıkları ve karşı karşıya kaldıkları mevcut problemleri şeffaflıkla tartışarak, toplumsal çözüm yolları geliştirilmesidir. Dolayısıyla, eril (erkeksi) bakış açısıyla değil, toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde yapılacak olan tüm tartışmalar, kadınların sorunlarının belirlenmesi ve çözümünde fayda sağlayacaktır. Ancak ne var ki, Türkiye sosyolojik yapısının bütün alanlardaki temel sorunları ve hak arayışlarını siyaset mekanizması aracılığıyla çözmeye odaklandığı da bilinen bir gerçekliktir. Ülkede, çoğu dönem, siyasetin çözüm fonksiyonu, hukuki zeminden bile fazla önemsenmiştir. Bu sebeple, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde kurulan Türkiye Cumhuriyeti, kısa süreçte Osmanlı Devleti’nde kadınlara biçilen rollerin neler olduğu üzerine Aydınlanmacı bir yaklaşım geliştirerek, ülkedeki kadınların yaşamlarını etkileyen devrimsel çözümler üretmiştir.
Cumhuriyetin ürettiği bu devrimsel çözümler, esasında o dönemin toplumsal koşullarına göre, Osmanlı Devleti’nden alınan kötü mirası, hukuka dayalı fiili politikalarla tersine çevirmiştir. Ancak Cumhuriyetin cinsiyet eşitliğinin sağlanması yönündeki bu devrimci politikalarının “köklü bir zihniyet değişimine” yol açmadığı 80-90 yıllık süreçte net olarak görülmektedir. Oysa ki, bu Cumhuriyet devrimleri, kadın-erkek eşitliği konusunda, gelecekte bütün alanlarda çağdaşlaşmanın gerçekleşmesi ve “köklü bir zihniyet değişiminin” yaşanması için yapılmıştır. Eşitlik temelinde atılan o adımlar da, hatırlanacağı üzere, çağdaşlarına göre ileri atılımlardır. Ancak ne yazık ki, bu değerli ve eşitlikçi mirasın iyi bir biçimde değerlendirilemediği açıktır. Tek partili dönemden günümüze kadar gelen Türk siyasal tarihi incelendiğinde, ülkede genellikle sağ/muhafazakâr hükümetlerin kurulduğu ve sağ siyasal partilerin iktidarlara geldiği söylenebilir. Ağırlıklı olarak sağ iktidar partilerinin ise, kadın haklarını politikalar bazında genişletseler bile, nitelikli Cumhuriyet mirasını “köklü zihniyet değişimine” dönüştüremedikleri gözlenmektedir. “Toplumsal cinsiyet eşitliği” perspektifini hâkim kılabilecek bu “köklü zihniyet değişiminin” oluşmamasında da, başta siyasi, sonrasında toplumsal vb. faktörlerin etkili olduğu belirtilebilir. Çünkü ülkedeki siyasi zemin, toplumsal ilişkileri geniş çapta şekillendirebilen bir dinamiktir. Dolayısıyla, siyaset kurumu, ülke içindeki düşünce ve eğilimlere öncü olabilen bir yapıdadır. Bu temel siyasi, tarihsel ve sosyolojik tespitlerden hareketle, bu makale çalışması bünyesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan sağ görüşlü siyasi partilerin, ülkemizdeki kadın meselesine bakışları ve kadınların bu partilerde siyasi katılımı mercek altına alınacaktır.
AK PARTİ’NİN KADIN POLİTİKALARI VE KADINLARA BAKIŞI
AK Parti, kadın hakları meselesinde özellikle iktidara geldiği 2002 yılından sonraki süreçte, ülkede daha önce iktidara gelmiş sağ görüşteki birçok siyasal partiye göre daha reformist bir görünüm çizerek, gerçek anlamda kadınların hayatlarına dokunabilen politikalar geliştirmiştir. AK Parti hükümetlerinin uyguladığı bu reformist politikaların başında ise, kadınlara yönelik olarak, anayasada yapılan eşitlikçi değişikliklerle, kanun ve yönetmeliklerdeki düzenlemeler yer alır. Özellikle 2000’li yıllarda, Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğine mutlak öncelik veren bir çizgide yer alan AK Parti’nin, kadınların toplumsal ve sosyal alanlarda desteklenmelerine ve mevcut haklarının genişletilmesine dönük politikalar izlediği görülmektedir. Bu politikalarda genellikle yasal gelişmelerle, siyasete katılım, kamu kurum ve örgütlerine katılım, eğitim, işgücü, yerel yönetimler, insan hakları, sağlık ve sosyal güvenlik alanlarında belirginleşmiştir.[1]
Tarihsel süreçte, bu döneme kadar sağ siyasal partilerin asgari ölçüde teslim etmeye özen gösterdikleri kadın haklarının birçoğunu adeta “birkaç celse içerisinde” hemen teslim eden AK Parti hükümetleri, klasik sağ siyasi anlayışın dışına çıkarak, “reformist paradigma” ile kadınlara haklarını teslim etmiştir.[2] AK Parti hükümetleri döneminde, Türkiye’de kadınlara siyasal, ekonomik ve sosyal alanlarda daha fazla yer verilerek ve bu durum hukuksal çerçevede tanınan çeşitli hak ve özgürlüklerle devlet tarafından yasal düzenlemeler aracılığıyla teminat altına alınarak, cinsiyet eşitsizliği sorununun çözülmesine yönelik olarak, somut ve önemli gelişimsel adımlar atılmıştır. Bütün bu adımların, cinsiyet eşitsizliği sorununa dönük olarak, kadınların fiili yaşamlarında da çok olumlu değişimler yarattığı ifade edilebilir
Tarihsel süreç içerisinde, AK Parti’nin, kadın hakları konusunda sosyal/toplumsal açıdan gerçekleştirdiği en yenilikçi ve en özgürlükçü somut değişikliklerden birisini de kamu kurum-kuruluşlarında ve okullarda “türban ve başörtüsü serbestliğini” getirmesi oluşturmaktadır. Bir bakıma kılık ve kıyafet özgürlüğünü de içeren bu düzenlemeler, ilk kez yasalaştığında, liberalizm, muhafazakârlık ve laiklik düzlemlerinde yoğun biçimde tartışmalara sebep olsa da, sonuçta, toplumsal cinsiyet eşitliği yönü ile insan hak ve hürriyetlerini koruduğu anlaşılmıştır.
Ancak AK Parti’nin bütün bu reformist adımlarına rağmen, ülkede cinsiyet eşitliği temelinde, sosyolojik perspektifte, “köklü bir zihniyet değişiminin” yaşandığını söylemek kolay değildir. Ülke toplumunda bu “köklü zihniyet değişiminin” yaşanmamasındaki en önemli nedenlerden birini ise, 2001’de kurularak günümüzde büyük bir kitle partisi haline gelen AK Parti’nin, bu reformlarının sosyo-politik söylem birlikteliğiyle yeterince desteklenememesi oluşturmaktadır. AK Parti’nin cinsiyet eşitliğine yönelik geliştirdiği politikalar genellikle hukuksal zeminlerde kalıcılaşmış, ancak “ülke toplumuna ve özellikle de muhafazakâr tabana” iyi aktarılamamıştır.
Makale çalışmasının giriş bölümünde belirtildiği üzere, kadın-erkek eşitliği özelinde, hukuka dayandırılan bu fiili reformların üzerinde sosyo-politik söylem birliği oluşturulması da gerekir. Bu bakımdan, toplum ile politikaların bütünleştirilmesi, esaslı bir çözüm yolu sunabilmektedir. Bütün toplum kesimlerinin üzerinde geniş düzlemde fikri uzlaşma sağlayarak, “tartışmasız” şekilde onayladığı kadın politikaları ise, genellikle orta ve uzun vadede kalıcı hale gelecektir. Bu aşamaların sonrasında da, toplumda “köklü bir zihniyet değişimi süreci” başlayabilecektir. AK Parti’nin kadın-erkek (cinsiyet) eşitliği düzleminde attığı politik ve hukuki adımlar, parti içindeki ve toplumdaki genellikle muhafazakâr katmanların yoğun dirençleriyle karşılaşmıştır. AK Parti’nin “türban ve başörtüsü serbestliği” haricinde attığı birçok reformist adımda, o dönemde muhafazakâr tabanın “özellikle bu tabanın ileri gelenlerinin dirençleri” görülmüştür. Bu yönde elbette tüm muhafazakârların kadın-erkek eşitliğine karşı olmadığı da belirtilmelidir. Genellikle, o dönemlerde, parti içerisinde ve medyada söylemleriyle öne çıkan muhafazakâr görüşteki bu siyasetçi ve yazarların, söz konusu geleneksel dirençleriyle, öncelikle toplumda cinsiyet eşitsizliğine yönelik söylem birliğini bozdukları, sonra da toplumda oluşan cesareti ve “zihni ivmelenmeyi sekteye uğrattıkları ve zihniyet değişiminin” önüne geçtikleri söylenebilir. Ancak genellikle kadın politikalarına karşı geliştirilen bu “elit muhafazakâr dirence” rağmen, yine de AK Parti hükümetlerinin uyguladığı bu politikalar, “eşitliğe” büyük katkı sağlamıştır.
Cumhurbaşkanımız ve partinin kurucu lideri Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın deyimi ile “AK Parti bir dava hareketidir.” Bu harekette de, “kadınlar ve gençlerse” daima başı çekmektedir. Kurucu lider haricinde, parti kademelerindeki bütün siyasetçiler ise, “gelip, geçicidir”. Kaldı ki, partiden kimler gelmiş kimler geçmiş ama dava hareketi iktidarı 21 yıldır devam etmiştir. Dolayısıyla, AK Parti’nin o dönemlerde “2002 ruhu” ile başarıyla uyguladığı ve yasalaştırdığı “kadın-erkek eşitliği temelinde zihniyet değişimine” yol açabilecek politikalarına direnenler, büyük ölçüde şimdilerde kamuoyunun takip etmediği eski siyasetçi ve gazeteci olan bazı kişilerden ibarettir.
AK Parti’nin ülkedeki kadınlara bakışı nitelendirilecek olursa; esasında parti içerisinde “gelenekçi muhafazakâr bakış” ve “reformist bakış” şeklinde iki farklı gruptan söz edilebilir. “Muhafazakâr bakış” genel olarak kadınları “anne, eş, kız kardeş” gibi sıfatlar ile geleneksel bir paradigmada tanımlarken, “Reformist bakış” kadınlara verilen hak ve özgürlüklerin genişletilmesi ile, toplumsal alanlarda kadınların daha fazla yer alabilmelerini savunmaktadır. Dolayısıyla, AK Parti bünyesinde kadınlara bakış konusunda, heterojen (farklı görüşlere sahip) bir yapının olduğu söylenebilir. Ancak parti düzleminde kadınlar önemli bir konuma sahiptir ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan da bunu her platformda ifade etmektedir.
AK Parti teşkilatlarında en çalışkan parti kademelerinden birini de, Sayın Cumhurbaşkanımızın da çoğu kez belirttiği üzere “AK Parti Kadın Kolları” üyeleri oluşturmaktadır. Genellikle kongrelerde, mitinglerde, il-ilçe-mahalle toplantılarında ve seçim çalışmalarında başı çeken AK Parti Kadın Kolları üyeleri, köy, kasaba, mahalle gibi kırsal yerleşimlerde ilçe il ve büyükşehirlerde seçmenleri ikna etme yönünde de oldukça etkilidirler. Sosyolojik açıdan belirtmek gerekirse, AK Parti’nin bütüncül bir kitle partisi olduğunu gösterir nitelikte, AK Parti tüm kadınlara hitap edebilmektedir. Dolayısıyla, AK Partili kadın üyeler arasında “türbanlı/başörtülü/başı açık ayrımı yoktur” ve bütün kesimler görülebilmektedir. AK Parti bünyesinde birçok kadın siyasetçinin önemli görevler üstlendikleri de bilinmektedir. Bu yönden, Bakanlık, Belediye Başkanlığı, milletvekilliği, Genel Merkez Karar ve Yönetim Kurulu üyelikleri vb. görevleri sıklıkla AK Partili kadınların yürüttüğü gözlemlenebilmektedir.
Sonuç itibarıyla, bir Cumhur İttifakı bileşeni olarak; iktidarının 21. yılında bulunan AK Parti, ülkedeki diğer sağ partilere oranla, kadınlara yönelik politikalar bağlamında çıtayı oldukça yükseltmiş ve Türkiye sosyo-politik düzleminde birçok reformist adımı da hayata geçirmiştir. Ancak süreç içerisinde “elit muhafazakâr damar”, o dönemlerde kadınlara yönelik olarak, ülke kamuoyunda ve basında sıra dışı (marjinal) ve saçma sapan bazı söylemlerde bulunarak, Parti’nin devrim yarabilecek düzeydeki “politikalarını ve reformlarını etkinsizleştirmişlerdir”. Dolayısıyla, bu reformlar, bütün toplum kesimlerinin zihinlerine yeterince nakşedilememiştir. Bu sebeple de, toplumda kadınlara bakış konusunda “köklü zihniyet değişimi” gerçekleşmemiştir.
Uluslararası yönden Avrupa Konseyi (Council of Europe) tarafından hazırlanan ve 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan “İstanbul Sözleşmesi” adıyla anılan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Düzensizliğin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’nden” 2021 yılında, Türkiye’nin çekilmesi, ulusal bağlamda sıklıkla tartışılmıştır.[3] Ancak İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çıkmasına ve “imzasını çekmesine” yönelik olarak, ülkemizde, somut biçimde toplumsal, sosyal ve siyasal bakımdan bir mutabakat oluşmamıştır. Karar hakkında ülke içerisinde pek çok sosyolojik, hukuksal ve siyasal tartışmalar yapılmış ve AK Parti yoğun biçimde eleştirilmiştir. Muhalefet, “Kadınlara yönelik şiddetin, sözleşmeden çıkma kararıyla meşrulaştırıldığı” iddialarında bulunurken, iktidar kanadı AK Parti ise, sıkça bunun “Türkiye’nin ailevi ve sosyal değerlerini yozlaştıran” bir sözleşme olduğundan bahsetmiştir.[4]
AK Parti’nin kadınlara bakışı, iktidarlarındaki politikaları ve reformları ile bütüncül olarak değerlendirildiğinde, ülkedeki kadınlara önem veren bir siyasi hareket olduğu belirtilebilir. Her ne kadar, AK Parti içinde kadınlara bakış konusunda, genellikle söylemsel bazda İslami, kültürel ve geleneksel bir retorik kullanılsa da, reformcu politikalar, bu önemi göstermektedir. “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme” kararında da görülebileceği üzere, AK Parti’nin ve AK Parti hükümetlerinin toplumsal yönden somut kaygılarının, kadınlara yönelik yaklaşımından değil, “geleneksel Türk aile yapılarının korunmasına” yönelik olarak geliştiği ifade edilebilir.
MHP İÇERİSİNDE KADINLARIN ÖNEMİ VE PARTİNİN KADINLARA BAKIŞI
Cumhur İttifakı’nın güçlü ortaklarından ve Türk milliyetçiliği görüşünün ülkemizde yer alan en köklü siyasi hareketlerinden biri olan Milliyetçi Hareket Partisi-MHP’nin de, günümüzde kadınlara fikirsel açıdan önem atfeden partilerden olduğu belirtilebilecektir. Ülkücü görüşe sahip MHP’li kadınlar, Orta Asya Türk mitolojisine dayanan, tarihsel ve ulusal arka planı bulunan bir tabirle, siyasi arenada “Ülkücü Asenalar” olarak nam salmışlardır. Ancak ülkedeki diğer merkez sağ siyasal partilerle kıyaslandığında, Ülkücü Hareket’in tarihsel süreçlerinden yapılan bazı çıkarsamalar sonucunda, sosyolojik, siyasi ve ideolojik bağlamda MHP’nin biraz daha “erkek egemen bir parti” kimliği taşıdığı da söylenmektedir. Bu genelleme ise, Ülkücü görüşte bulunan MHP’li kadınların eski dönemlerde çıkarttıkları bazı yayınların incelenmesiyle, simgesel içerikte, ideolojik ve sosyolojik olarak ortaya atılmıştır.[5] Tarihsel süreç detaylıca incelendiğinde ise, bu genellemenin, soyut-fikri yönde, varsayımsal ve tümel bir yaklaşım barındırdığı belirtilebilir. Özellikle 1980 askeri darbesi öncesinde sıkça meydana gelen sağ-sol olayları sırasında, Ülkücü görüştekilerin genellikle erkek bireylerden oluşması, o dönemlerin, ülkemizdeki bazı eylemlerle hem “fiziki”, hem de sosyolojik-siyasi olarak “fikri” yönde sert geçmesi ve Ülkücü kadınların fikri açıdan camiada kendilerini net tanımlayamamaları bu genellemeyi oluşturur. Bununla birlikte, 1990’lı yıllardan itibaren MHP içerisinde kadınların kendilerini ifade ederek güçlendikleri, parti ve hareketin de kadınları aktif siyasi katılıma teşvik ettiği belirtilebilir.
İlerleyen süreçte, genellikle 2000’li yıllara doğru gelindiğinde ise, MHP’de kadınların önemli yer tuttukları ve parti içinde önemli görevler alarak, söz sahibi oldukları ifade edilebilecektir. Özellikle Türkçülük ideolojik görüşünde yer alan MHP, kadınları savaşlarda ve bütün zorlu yıllarda “Türk milletinin asli ve kahraman destekçilerinden” biri olarak nitelendirmektedir. Günümüzde, MHP içinde kadınların aktif bir biçimde siyasete katılım oranı (milletvekilliği, Belediye Başkanlığı, Parti içindeki Yönetim Organları ve Merkez Yönetim Kurulu düzeyinde) nispeten düşük seviyelerde olsa da, partinin kadın kolları teşkilatlanmaları bulunmaktadır. MHP bünyesinde kurulan bir oluşum olan Kadın Aile Çocuk ve Engelli Politikaları-KAÇEP adlı Başkanlık aracılığıyla da, kadın aile çocuk ve engellilere dönük çalışmalar yapılmaktadır. Sonuç itibariyle, günümüzde MHP içerisinde kadınlar, önemli/prestijli bir konuma sahiptirler. Ancak bununla birlikte, parti yönetimindeki ve parti içi görevlerdeki kadın oranının artırılması da etkin kadın politikaları geliştirilmesi ve “eril parti” damgasının yenmemesi için önemlidir.
MHP’nin ülkemizdeki kadınlara yönelik bakış açısı genel ve somut olarak incelendiğinde; Türk aile yapısından ve 15.000 yıllık köklü Türk tarihinden hareketle, bu konuya önem atfeden yapıda olunduğu görülmektedir. Bu bağlamda, Türk Dünyası bilge lideri Sayın Dr. Devlet Bahçeli’nin kamuoyundaki bazı sözlerinin incelenmesi de MHP’nin kadınlara yönelik bakış açısını açıklığa kavuşturmaktadır. “Türk kadını milli şerefimizin abidesidir” diyen Sayın Dr. Devlet Bahçeli, “Türk kadınlarını milli bekamızın beşiği” olarak nitelendirmiş ve “Eğer bugün yurdumuzda hür ve müstakil biçimde nefes alabiliyorsak, bunu kadınlarımıza borçluyuz. Aziz milletimize kaos ve kriz aşılayacak her türlü siyasal ve ekonomik tahribata set olacağız.” ifadelerini kullanmıştır.[6] Bahçeli, ayrıca, “Kadın atıl kalırsa, istikbalimiz riske girecektir. Kadın varsa, insan vardır. Kadınlarımızın önündeki bariyerler kaldırılmalıdır. Onlarsız medeniyet kuru bir avuntudur.” diyerek, Milliyetçi Hareket Partisi’nin kadınlara verdiği büyük ve üstün önemi vurgulamıştır. Ayrıca, Sayın Bahçeli, kadınların her alanda söz sahibi olmaları açısından “Kadınların önündeki sosyal ve siyasal bütün engellerin kaldırılması ve demokratik imkânlardan da yararlandırılmaları gerektiğini” ifade etmektedir. MHP’nin parti programı incelendiğinde de, kadın sorunlarının çözümüne önem verildiği görülürken, şiddet olaylarının ise mutlaka önüne geçilerek, kadınların sosyal politikalarla birlikte desteklenmelerinin şart olduğu belirtilmiştir.[7]
İYİ PARTİ’NİN KADINLARA BAKIŞI
Türk milliyetçiliği görüşüne sahip olan ve kadın bir Genel Başkanı bulunan Meral Akşener liderliğindeki İYİ Parti ise, toplumsal cinsiyetler bağlamında, daha “eşitlikçi” bir görüştedir. Kadınlara yönelik uygulanan şiddet olaylarını ve kadınların tüm alanlarda yer alamamalarını iktidarın politikalarına bağlayan İYİ Parti, iktidara bu konuda sıkça eleştiriler yöneltmektedir. İYİ Parti, Anadolu teşkilatları ve Genel Merkez bünyesinde, Kadın Politikaları Başkanlıkları kurmuştur ve kadınlara yönelik politikalar yönünden çeşitli çözümler üretmeye çalışmaktadır. İYİ Parti’nin kadınlara yönelik olarak bu bakış açısının ise, genellikle Türk milliyetçiliği ideolojisinden ve geleneksel Türk-İslam değerlerinden ziyade, “laik sosyal ve seküler” bir görüş çizgisi etrafında, “Atatürk ilke ve inkılâplarına” bağlı bir anlayışla geliştiği söylenebilir. Dolayısıyla, İYİ Parti, ülkemizdeki kadınlara yönelik bakış konusunda, Cumhur İttifakı bileşenlerinden, MHP ve AK Parti ile bu paradigma farkı sebebiyle, biraz daha ayrışmaktadır. İYİ Partili kadınların ise, “partinin bu konudaki politik duruşuyla” genelde uyum gösterdikleri, muhafazakâr ve milliyetçi anlayıştan çok “seküler” bir paradigma benimsedikleri söylenebilir.
GELECEK PARTİSİ’NİN KADINLARA BAKIŞI
Eski Başbakanlarımızdan Sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu liderliğinde Saadet Partisi ile ortak meclis grubu kuran Gelecek Partisi’nin ise, ideolojik olarak merkez sağ ve muhafazakâr bir çizgide yer almasına karşın, kadınlara dönük daha kurumsal ve reformcu bir bakış açısı geliştirdiği gözlenmektedir. Bu bakımdan, Gelecek Partisi’nin mevcut ideolojik ve siyasal çizgisiyle, ülkemizdeki kadınlara yönelik olarak bakışının “pek fazla bir benzerlik göstermediği” ifade edilebilecektir. Bu bakış açısı ile birlikte, Gelecek Partisi’nin, AK Parti’nin “2002 ruhu ile gerçekleştirdiği kadın reformlarını” önemsediği ve politik ve toplumsal kurgusuna yansıttığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, Gelecek Partisi de, teşkilatlanmalarında, Kadın Politikaları Başkanlıkları birimi kurarak etkin kadın politikaları geliştirmeyi amaçlamaktadır. Bu yönde, GP, 5 Aralık 2022’de “Kadın Politikalarında Gelecek Modeli: Acil Eylem, Kalıcı Vizyon Planı“nı kamuoyuyla paylaşmıştır.[8] Gelecek Partisi, özellikle kadına yönelik şiddet olaylarına dikkat çekmekte ve kadınların bu tür olaylardan korunmasının muhakkak surette ulusal hukuk ve uluslararası hukuk yollarıyla mümkün olduğunu savunmaktadır. Bu yönde, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, “İstanbul Sözleşmesine ilk imzayı bizzat kendisinin attığını” ifade etmiştir.[9] Bu şekilde, Davutoğlu, açık biçimde “İstanbul Sözleşmesi“ni desteklediğini de belirtmiştir.
Dolayısıyla, ülkemizdeki kadınlara bakışı doğrultusunda, Gelecek Partisi, genellikle kadınların toplumsal alanlarda karşılaştıkları sorunlara ve yaşadıkları şiddet olaylarına odaklanmakta, bu sorunların çözümlenmesi hususlarında siyasal ve sosyal somut çözüm önerileri sunmaktadır.[10] Son kertede, Gelecek Partisi, ülkemizdeki kadınların sorunlarına yönelik olarak bakışında, genelde “geleneksel değerlere ve kendi siyasal duruşuna” göre bir pozisyon almamakta ve bu sorunların çözümleri konusunda ağırlıkla “ulusal ve uluslararası hukuka” atıf yapmaktadır. Sonuç olarak, Gelecek Partisi’nin kadınlara bakışında, liberal değerleri biraz daha merkeze alan bir siyasi yaklaşım içinde politika geliştirerek sağ anlayışı ikinci plana attığı belirtilebilir.
SAADET PARTİSİ’NİN KADINLARA BAKIŞI
Türkiye siyasal yaşamında “Milli Görüş” ekolü çizgisindeki partilerden biri olan ve geçen aylarda gerçekleştirilen son genel seçimlere Millet İttifakı çatısı altında katılan Saadet Partisi ise, kadınlara bakış konusunda yoğun eleştiriler alabilecek siyasi oluşumlardan bir tanesidir. Saadet Partisi bünyesinde, kadınlara siyasete katılım anlamında genellikle yönetimlerde ve teşkilatlarda çok kısıtlı oranda yer verilmesi, bütün bu eleştirileri haklı çıkarır mahiyettedir. Oysa ki, partili kadınların seçimlerde sahada büyük emek verdiği kamuoyunda bilinmektedir. Partinin Kadın Kolları üyelerinin yoğun çalışma yürüttükleri, medyada sıkça söylenmektedir.
Saadet Partisi kurumsal açıdan incelendiğinde de, ülkemizdeki kadınlara yönelik olarak artan şiddete baskıya karşı, partinin, sınırlı ve oldukça kalıplaşmış çözüm söylemleri geliştirildiği söylenebilir.[11] Kadınlara yönelik olarak politikaları incelendiğinde, SP’nin genellikle toplumsal alanlarda kadınların sorunlarına dönük “somut ve açık çözüm önerileri” geliştirmediği görülmektedir.[12] Diğer yönden, SP’de, kadınlara bakışın genellikle katı bir muhafazakâr düzlemde şekillenerek geliştiği, bu doğrultuda “Siyasal İslamcı” görüşlerin parti içerisinde son derece etkili olması sebebi ile birlikte kadınlara yaklaşımlarının “çok sığı” boyutlarda kaldığı da söylenebilecektir. Sonuç olarak, Gelecek Partisi ile birlikte ortak meclis grubu kuran Saadet Partisi’nin, yeni anayasa tartışmalarının yapıldığı bu dönem ve gelecekte, bu yöndeki söylem farklılıkları çerçevesinde kadın sorunlarına yönelik nasıl politikalar geliştirebilecekleri merak konusudur.
SONUÇ
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde grubu bulunan sağ siyasi partilerin kadınlara bakışı detaylı olarak incelendiğinde, birçoğunun kadınlara önem verdiği ifade edilebilecektir. Bu önem de, geliştirilmiş olan politika ve kamuoyundaki söylemlerden yola çıkılarak sabittir. Ancak kadın meselesinde, sağ siyasal partilere toplumsal eleştiriler de bir o kadar yüksektir. Özellikle bu tür toplumsal eleştiriler, kadına şiddet olaylarında daha fazla belirginleşmektedir. Bireyler hukuki açıdan cezaların ağırlaştırılmasını ve cezaların hafif kaldığını belirtmektedirler. Diğer yönden, ülkemizdeki kadınlar, gerek sosyal, siyasi ve ekonomik, gerekse de toplumsal alanlarda erkekler ile tümüyle daha eşit bir kamu düzeninin yaratılmasını talep etmektedirler.
Bu taleple birlikte, kadınlara verilen bu önemin, kadınlara tüm sağ siyasi partilerde tüm alanların açılarak, yönetim kademelerindeki eşitlik ile gösterilmesi de büyük bir gerekliliktir. Bir başka açıdan, sağ partilerin kadınlara önem atfeden bu söylemleri ve görüşlerinde ise, Gelecek Partisi ve İYİ Parti ile birlikte, -kısmen AK Parti- dışında kalan partilerin, kadın politikaları ve onlara bakışlarını büyük ölçülerde ideolojilerinin şekillendirdiği görülmektedir.
Dolayısıyla, kadınlara ve kadınların her alanda “eşit kimlik” olarak gelişim sürecine yönelik sağ siyasi partilerin ideolojik görüşler yerine, “eşitlikçi” bakışlarla hareket etmeleri önemlidir. Ülkemizde kalıcı olarak cinsiyet eşitliğinin sağlanarak, makale çalışmasında belirtilen “köklü zihniyet değişimi” ikliminin yaratılması için de, “toplumsal uzlaşı” böylece gerçekleşebilir. Dolayısıyla, kadınlar, bu bakışla, hem toplumsal cinsiyetleri bakımından eşitlenecek ve hem de gelecek dönemlerde sağ siyasal partileri yoğun bir şekilde desteklemeye devam edeceklerdir.
Cumhur Kartal YILDIZ
DİPNOTLAR
[1] Hamza Ateş & Öznur Yavuz (2017), “Adalet ve Kalkınma Partisi Döneminde Kadınlara Yönelik Dönüşümün Değerlendirilmesi”, BJSS-Balkan Journal of Social Sciences / Balkan Sosyal Bilimler Dergisi, ICOMEP 2017/Özel Sayı, ss. 28-47.
[2] AK Parti Kadın Kolları Genel Merkezi (2019), “Kadının Güçlenmesi-AK Parti İktidarında Kadın”, AK Parti Kadın Kolları Genel Merkezi, Erişim Tarihi: 12.10. 2023, Erişim Adresi: https://akparti.org.tr/media/rb4gsyld/ak-parti_turkiyede-kadin_061219_baski.pdf.
[3] Wikipedia (2023), “İstanbul Sözleşmesi”, Erişim Tarihi: 12.10.2023, Erişim Adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul_S%C3%B6zle%C5%9Fmesi.
[4] Wikipedia (2023), “İstanbul Sözleşmesi”, Erişim Tarihi: 12.10.2023, Erişim Adresi: https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0stanbul_S%C3%B6zle%C5%9Fmesi.
[5] Güler Özdemir (2020), “Ülkücü Kadınlar ve Kadın Kimliğinin İnşası: ‘Asenalar’”, Ankara Üniversitesi KASAUM (Kadın Sorunları Uygulama ve Araştırmaları Merkezi-Feminist Eleştiri Dergisi-FE Dergi, Cilt 12, Sayı: 2, ss. 116-128.
[6] MHP-KAÇEP (2023), Erişim Adresi: http://www.mhpkacep.org/, Erişim Tarihi: 13.10.2023.
[7] MHP Güncel Parti Programı, Erişim Tarihi: 12.10.2023, Erişim Adresi: https://www.mhp.org.tr/usr_img/_mhp2007/kitaplar/mhp_parti_programi_2009_opt.pdf.
[8] Gelecek Partisi Kadın Politikaları Başkanlığı (2022), “Kadın Politikalarında Gelecek Modeli: Acil Eylem, Kalıcı Vizyon Planı”, Gelecek Partisi Kadın Politikaları Başkanlığı, Erişim Tarihi: 12.10.2023, Erişim Adresi: https://gelecekpartisi.org.tr/duyuru/kadin-politikalarinda-gelecek-modeli-acil-eylem-kalici-vizyon-plani-1670574523.
[9] Gelecek Partisi Kadın Politikaları Başkanlığı (2022), “Kadın Politikalarında Gelecek Modeli: Acil Eylem, Kalıcı Vizyon Planı”, Gelecek Partisi Kadın Politikaları Başkanlığı, Erişim Tarihi: 12.10.2023, Erişim Adresi: https://gelecekpartisi.org.tr/duyuru/kadin-politikalarinda-gelecek-modeli-acil-eylem-kalici-vizyon-plani-1670574523.
[10] Gelecek Partisi Kadın Politikaları Başkanlığı (2022), “Kadın Politikalarında Gelecek Modeli: Acil Eylem, Kalıcı Vizyon Planı”, Gelecek Partisi Kadın Politikaları Başkanlığı, Erişim Tarihi: 12.10.2023, Erişim Adresi: https://gelecekpartisi.org.tr/duyuru/kadin-politikalarinda-gelecek-modeli-acil-eylem-kalici-vizyon-plani-1670574523.
[11] Saadet Partisi (2023), “Saadet Kadın Sorununu Nasıl Çözer”, saadet.org.tr, Erişim Tarihi: 12.10.2023, Erişim Adresi: https://saadet.org.tr/tr/saadet-nasil-cozer-detay/5ed9242ff0010/kadin.
[12] Saadet Partisi (2023), “Saadet Kadın Sorununu Nasıl Çözer”, saadet.org.tr, Erişim Tarihi: 12.10.2023, Erişim Adresi: https://saadet.org.tr/tr/saadet-nasil-cozer-detay/5ed9242ff0010/kadin.