PAPA KONUŞTU VE İSRAİL TEPKİ GÖSTERDİ: VATİKAN VE İSRAİL ARASINDA ARTAN GERGİNLİK

upa-admin 19 Ekim 2023 827 Okunma 0
PAPA KONUŞTU VE İSRAİL TEPKİ GÖSTERDİ: VATİKAN VE İSRAİL ARASINDA ARTAN GERGİNLİK

7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın “Aksa Tufanı” olarak adlandırdığı İsrail’e yönelik saldırılarını müteakip İsrail’in de Gazze’yi hedef alan saldırıları ile zaten sorunlu olan bölgede hızla artan şiddet karşısında Papa’nın ilk tepkisi, gecikmeksizin, 8 Ekim 2023 tarihinde geldi. Papa Francis, “Lütfen saldırıları ve silahları durdurun… Terörizm ve savaşın herhangi bir çözüme yol açmadığını, yalnızca çok sayıda masum insanın ölümüne ve acı çekmesine yol açtığını anlayın.” dedi ve “savaşın her zaman bir yenilgi olduğunu” vurguladı. Vatikan’ın bölgedeki çatışmaları ve koşulları yakından takip ettiği ise, 10 Ekim 2023 tarihinde Gazze’de görevli Papaz Romanelli’nin Papa Francis ile iki kez telefon görüşmesi yaptığını açıklaması ile anlaşılmış oldu. Romanelli, Papa’nın bölge halkının ve bölgedeki Hıristiyan cemaatin ne durumda olduğunu merak ettiğini ve bilgi almak istediğini belirtti.

Vatikan’dan daha sonra gelen haberler de, Papa’nın özel olarak bölgedeki Hıristiyan nüfus adına endişelenmekte olduğuna işaret etmekteydi. Papa, Gazze’deki Katolik Kilisesi’ne kaç kişinin sığındığını öğrenmek istemişti ve bölgedeki Katolik din adamları tarafından kendisine evsiz kalan 500 kişinin Kilise’ye sığındığı bilgisi verilmişti.

Uluslararası toplumdan hem “yatıştırıcı”, hem “kışkırtıcı” açıklama ve eylemler gelirken, Papa’nın yaptığı açıklamaların ne kadar “etkili” olduğu ya da olacağı tartışılır. Ama Papa, 11 Ekim 2023 tarihinde tekrar bir açıklama yapma ihtiyacı duydu ve İsrail’in kendini savunma hakkı olsa da, şiddetin barış getirmeyeceğini belirtti. İsrail’in Gazze’yi kuşatmasına da değinen Papa, “Gazze’de Filistinlilerin karşı karşıya olduğu topyekun kuşatma” konusunda duyduğu kaygıyı ifade etti ve Gazze’ye insani koridorlar açılmasını istedi. Bölgede insani bir dram yaşanırken, tarihler 15 Ekim’i gösterdiğinde, Papa Francis tarafları acil olarak şiddet uygulamayı ve masum kanı dökmeyi durdurmaya, uluslararası insancıl hukuka saygı duymaya çağırdı. Bu çağrı, Papa’nın üslubunun biraz daha sertleştiğini göstermekte idi. 18 Ekim tarihinde, Papa, “insani bir felaketin önlenmesi için mümkün olan her şey yapılmalı” derken, diğer taraftan içine düştüğü umutsuzluğu “Gazze’de durum umutsuz” diyerek ifade etti.

Peki, Papa Francis’in yukarıdaki açıklamalarında alenen herhangi bir tarafgirlik sezilmekte midir? Papa’nın yukarıdaki açıklamalarının hiçbiri Papa’yı ve Vatikan’ı İsrail-yanlısı ya da Filistin-yanlısı olarak nitelendirmeye imkân vermemektedir. Zaten Papa da bir tarafgirlik algısı oluşturulmaması adına “inananları” yalnızca tek bir tarafı tutmaya davet etmiştir: “barışın tarafını”.

Ancak İsrail, Papa’nın açıklamalarında bir tarafgirlik sezmiştir. İsrail Dışişleri Bakanı Eli Cohen, Britanyalı Başpiskopos Paul Gallagher’i arayarak Papa’nın üslubunu protesto etmiştir. “İsrail öldürülen 1.300 kişiyi gömerken, öncelikle Gazzeli siviller için endişeleri dile getiren bir açıklama kabul edilemez” diyen Cohen, Vatikan’ı “Yahudi ve İsrailli oldukları gerekçesiyle kadınlara, çocuklara ve yaşlılara zarar veren Hamas teröristlerinin kanlı terör eylemlerini açık ve net bir şekilde kınamaya” davet etmiştir. Cohen, ayrıca, “Temelsiz karşılaştırmalara yer yok, IŞİD’den daha beter bir terör örgütü olan Hamas, masum sivillere zarar vermek amacıyla İsrail’e saldırdı; İsrail ise vatandaşlarını Hamas’a karşı korumaya çalışan bir demokrasidir.” demiştir. Cohen’in sözlerinde dikkat çeken unsur, Papa’yı protesto ederken ayrıca “İsrail’in demokratik bir devlet olduğunu” vurgulaması ve “Hamas’ı IŞİD’den beter terör örgütü olarak” tanımlaması hususlarıdır. Oysa Papa, hiçbir açıklamasında ne İsrail’i, ne de Hamas’ı hedef almıştır, ne de çatışmanın taraflarını kendi bakış açısıyla tanımlamaya kalkmıştır.

Aslında İsrail’in Papa’ya tepkisinin arka planında bölgedeki Hıristiyan (Katolik, Protestan, Anglikan, Ortodoks) din adamlarının 7 Ekim’de çatışmaların başlamasını müteakip yaptığı açıklamalar yatmaktadır. Hıristiyan din adamları, ilk açıklamalarında “İsa Mesih’in öğretileri üzerine kurulu olan inancımız, bizi hem Filistinli, hem de İsrailli sivillere zarar veren tüm şiddet içeren ve askeri faaliyetlerin durdurulmasını savunmaya zorluyor.”, ikinci açıklamalarında ise “Tüm sivillere yönelik haksız saldırılarla birlikte yeni bir şiddet döngüsüne tanık oluyoruz, gerginlikler artmaya devam ediyor ve giderek daha fazla masum ve savunmasız insan, dramatik şekilde nihai bedeli ödüyor. Gazze’deki yıkım açıkça görülüyor.” demiştir.

Hıristiyan din adamları, ayrıca Gazze nüfusunun elektrik, su, yiyecek, yakıt ve ilaçtan mahrum bırakıldığını belirterek, Gazze’nin kuzeyini boşaltma emrinin insani felaketi daha da derinleştireceği uyarısında bulunmuş ve İsrail’e insani yardım malzemelerinin Gazze’ye ulaşmasına izin vermeye çağırmıştır.

İsrail ise, Hıristiyan din adamlarının açıklamalarına İsrail’in Vatikan Büyükelçiliği aracılığıyla tepki göstermiş, İsrail Büyükelçisi “haksız, önyargılı, tek taraflı” olarak nitelendirdiği açıklamalardaki “dilsel belirsizlik ve sahte simetriden” şikayet ederek, “var olmayan paralellikler önermek diplomatik pragmatizm değil, sadece yanlıştır” demiştir.

Sahte simetri” ve “var olmayan paralellik” kavramları ile İsrail ne kastetmektedir? İsrail, Vatikan tarafından Hamas ile aynı kefeye konulduğunu, Hamas ile eş düzey aktör muamelesi gördüğünü, kendi bakış açısıyla “saldırı” ve “savunma hakkının” karıştırıldığını düşünmektedir. İsrail Dışişleri Bakanı’nın Papa’yı “protesto” ederken kullandığı ve yukarıda belirtilen sözleri de aslında bu düşünce tarzının ve bu düşüncenin yarattığı rahatsızlığın göstergesidir.

Mevcut tabloda, Papa/Vatikan ve İsrail arasında bir gerilim olduğu açıktır; ama bu gerilim, İsrail’in Vatikan’a karşı tarihi süpheciliğinin bir uzantısı olarak görülmelidir. Bu tarihi şüphe, İsraillilerin Katoliklerin İkinci Dünya Şavaşı’nda Nazilere destek olduğu yönündeki görüş ve iddialarından tutun da, Katoliklerin aslında bir İsrail (Yahudi) Devleti istemedikleri yönündeki iddialara kadar Katolikleri hedef alan iddialardan beslenmektedir. 2015 yılında Vatikan Filistin’i resmen devlet olarak tanıdığında, Vatikan’ın bu kararından duyduğu hayal kırıklığını ifade eden İsrail’in Katoliklere karşı duyduğu şüphecilik daha da artmış olmalıdır. Bu koşullarda, Papa ne tür açıklama yaparsa yapsın, Papa’nın açıklamaları İsrail tarafından “Katoliklere karşı duyduğu tarihi şüphenin” perspektifinden okunmaktadır.

Doç. Dr. Dilek YİĞİT

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.