GAZZE MESELESİNDE AB’NİN “YEGANE” ÖRNEĞİ: İRLANDA

upa-admin 24 Kasım 2023 657 Okunma 0
GAZZE MESELESİNDE AB’NİN “YEGANE” ÖRNEĞİ: İRLANDA

Gazze’de 7 Ekim’de başlayan ve şiddetin hızla artmasıyla insani bir trajediye dönüşen çatışmalara Avrupa Birliği’nin (AB) yaklaşımının değerlendirilmesi iki boyutlu bir analizi gerektirmektedir. Birinci boyut  AB boyutudur; ikinci boyut ise AB’ye üye devletler boyutudur.

AB’nin soruna yaklaşımı, halihazırdaki çatışma ortamına dair pozisyon belirlemek ve İsrail-Filistin sorununa karşı AB’nin geleneksel politikasına vurgu yapmak şeklinde tezahür etmektedir. Mevcut çatışmaya dair AB’nin pozisyonu iki sütuna dayanmaktadır: Birincisi “Hamas’ın terör saldırılarını kınamak”, ikincisi ise “İsrail’in meşru savunma hakkı olduğunu belirtmek”tir. AB’nin pozisyonunu sadece bu iki sütun üzerinden “İsrail yanlısı” olarak değerlendirmek mümkün olabilirse de, AB’yi “İsrail yanlısı” konuma sokan asıl unsur AB’nin yürütme organı, bir nevi hükümeti olan Avrupa Komisyonu’nun Başkanı Ursula Von Der Leyen’in  ve Avrupa Parlamentosu Başkanı Roberta Metsola’nın açıkça İsrail’e desteklerini açıklamalarıdır. AB’nin İsrail-Filistin sorununa dair geleneksel politikası ise “iki devletli çözüm” üzerine inşa edilmiştir; ancak AB’nin Dış Politika ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’in “onlarca yıldır uluslararası toplum, iki devletli çözüme resmi olarak bağlı kaldı, ancak bunu başarmak için bir yol haritası oluşturmadı.[1] sözleriyle ifade ettiği gibi AB’nin desteklediği “iki devletli çözüm” de günümüze kadar gerçekleşememiştir.

AB’ye üye devletlerin Gazze’de yaşanmakta olanlara yaklaşımını değerlendirmek AB’nin pozisyonunu değerlendirmekten daha zordur; zira 27 üye devletin herbirinin ayrı ayrı soruna yaklaşımının ele alınmasını gerektirmektedir.  Ancak yüzeysel bir bakış AB’ye üye devletlerin genel olarak “İsrail safında” yer aldığı izlenimi vermektedir; böylesine bir izlenimin oluşmasının nedeni ise “İsrail yanlısı” denebilecek Avrupa devletlerinin (örnek: Almanya, Hollanda, Macaristan) yüksek sesle konuşmasına rağmen, “İsrail yanlısı” pozisyon takınmayanların (örnek: İspanya)  “az sesli” olmayı ya da “sessiz” kalmayı tercih etmeleridir.

Gazze konusunda gösterdiği tavır ile dikkatlerden kaçmayan ve AB’nin adeta “yegane” örneği olan İrlanda iktidarı ve muhalefeti ile birlikte sadece “İsrail yanlısı” Avrupa izlenimini bozmakla kalmamakta, ayrıca kendisi gibi düşünen Avrupa devletlerini kendisi gibi yüksek sesle konuşmaya teşvik eden bir tarz benimsemektedir. İrlanda hükümetinin bu tavrı,  günümüzde İsrail-Filistin meselesine İrlanda’nın geleneksel yaklaşımını değerlendiren yorumların tekrar yapılmasına da sebebiyet vererek bir Avrupa devletinin nasıl “Filistin yanlısı” olduğunun ve olabileceğinin örneğini sunmaktadır.

İrlanda Başbakanı Leo Varadkar, İsrail’in Gazze’de uyguladığı şiddeti “intikama yaklaşan bir şey” olarak tanımladığında, bir AB üyesinden İsrail’e yönelik en sert eleştiri gelmiş oldu. Varadkar, “İsrail’in kendisini savunma hakkı olduğuna inanıyorum, ama şu an gördüğüm şey bir meşru müdafaa değil” dedi. Bir gazetecinin İsrail’in eylemlerinin “savaş suçu” olup olmadığı sorusuna ise, “bunu belirlemek bana düşmez” şeklinde yanıt verdi.[2] Varadkar’ın böylesine “sert” bir  üslup kullanması şaşılacak bir durum değildir aslında; Varadkar, bu “sert” üslubun sinyallerini daha önce vermeye başlamıştı.  Varadkar, Gazze’de çatışmaların başladığı Ekim ayında “İsrail tehdit altındadır. Kendilerini savunma hakları vardır, ancak uluslararası insani hukuku ihlal etme hakları yoktur.” demiş, İsrail’in eylemlerini “toplu cezalandırma” olarak nitelendirmiş ve Gazze’de elektriğin ve suyun kesilmesini, saygın bir demokratik devletin davranış biçimi olamayacağının altını çizmişti.[3]

Burada Başbakan Varadkar’ın sözlerini sadece İrlanda’daki koalisyon hükümetinin görüşünün temsili olarak nitelendirmemek gerekir. Varadkar’ın Gazze meselesine yaklaşımı hem İrlanda halkının genelinin, hem de İrlanda muhalefetinin görüşünü, kısaca “İrlanda’nın sesini” temsil etmektedir.

Ekim ayından  itibaren  İrlanda’da binlerce kişinin İsrail’i protesto ettiği gösteriler yapılmaktadır; bu gösterilerin birinde göstericilerin Dublin’deki Avrupa Komisyonu binasını basması İrlandalıların AB’nin Gazze meselesindeki tutumundan da rahatsızlık duymakta olduğunun açık göstergesidir.  Geçtiğimiz hafta  gerçekleştirilen ve İrlandalı siyasetçilerin de katılım sağladığı belirtilen[4] İsrail-karşıtı gösterilerde göstericiler “İsrail Büyükelçisinin İrlanda’dan sınır dışı edilmesi” çağrısında bulunmuştur.

İrlandalıların “İsrail karşıtı” tavrı, İrlanda Parlamentosu’nda da karşılığını bulmaktadır. 2020 genel seçimlerden birinci parti olarak çıkan Sinn Fein, Filistin halkına desteğini açıklamaktan kaçınmamıştır; Sinn Fein lideri Mary Lou MacDonald, “Filistin halkının bir vatana sahip olma hakkı vardır… Filistin halkı nesillerdir mülksüzleştirmeye, işgale, baskıya, insanlığı sarsacak insan hakları ihlallerine katlanmaktadır.” demiştir.[5] Temel siyasi amacı Kuzey İrlanda’da “İngiliz hâkimiyetine” son vermek suretiyle İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda’nın birleşmesi olan Sinn Fein’in geleneksel “Filistin yanlısı” olarak tanımlanan politikası Parti’nin  “milliyetçi/cumhuriyetçi” ideolojisi bağlamında okunmakta ve İrlandalıların Filistinlilere duydukları sempatinin uzantısı olarak değerlendirilmektedir.

Hükümet koalisyonunda yer almayan, muhalefet Sosyal Demokratlar ise İsrail’e tepkisini İsrail büyükelçisinin sınır dışı edilmesi önerisini Parlamento’ya sunarak göstermiştir. Sosyal Demokratlar’ın lideri Holy Cairns, İsrail’in Hamas’ın saldırısına yanıtını  orantısız ve acımasız olduğunu belirtirken, “uluslararası toplumun hoşgörülü ve çelişkili tepkisinin utanç verici olduğunu” ifade etmiştir.[6] Cairns’in açıklamaları incelediğinde, Sosyal Demokratlar’ın tepkisinin sadece İsrail’e yönelik olmadığı, “AB’nin İsrail’e  yaptırım uygulaması gerektiği” yönündeki öneriden anlaşılacağı üzere  tepkinin AB’ye de yöneldiği görülmektedir.

Gazze meselesinde iktidarı ve muhalefeti ile “Filistin yanlısı” tavrını yüksek sesle ifade eden İrlanda, AB “İsrail yanlısı” izlenimi verirken ve AB içinde “Filistin yanlıları” “düşük profil” olmayı tercih ederken,  karşımıza AB’nin “yegane” örneği olarak çıkmaktadır.

Doç. Dr. Dilek YİĞİT

[1] https://www.eeas.europa.eu/eeas/what-eu-stands-gaza-and-israeli-palestinian-conflict_en

[2] https://www.reuters.com/world/irish-pm-says-israel-actions-gaza-resemble-something-approaching-revenge-2023-11-03/

[3] https://www.aa.com.tr/en/world/irish-premier-slams-israel-for-cutting-off-water-electricity-to-gaza/3017930

[4] https://www.breakingnews.ie/ireland/protesters-call-for-expulsion-of-israeli-ambassador-in-dublin-1552267.html

[5] https://www.aa.com.tr/en/europe/irish-opposition-sinn-fein-reiterates-call-for-cease-fire-in-gaza/3052728

[6] https://www.socialdemocrats.ie/social-democrats-motion-calls-for-economic-sanctions-on-israel/

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.