Birleşik Krallık’ta 2025 yılı Ocak ayına kadar yapılması gereken genel seçimlerin 2025 yılına kalmayacağı ve hatta iktidardaki Muhafazakâr Parti’nin seçimleri fazla geçiktirmeden gerçekleştirmek istediği yönündeki öngörüler haklı çıktı; Başbakan Rishi Sunak, önceki gün genel seçimlerin 4 Temmuz 2024 tarihinde yapılacağını açıkladı.
2024 yılı Avrupa için seçim yılı; öncelikle Haziran ayında Avrupa Parlamentosu seçimleri var. Avrupa Parlamentosu seçimlerinin kazananının, Almanya, Fransa, İtalya ve Polonya’da aşırı sağ partiler olacağı tahmin edilmektedir; hemen ardından Belçika’da, Hırvatistan’da, Avusturya’da, Litvanya’da ve Romanya’da genel seçimler yapılacak. Hem Avrupa Birliği’ne üye devletlerdeki seçimlere, hem de Birleşik Krallık’taki seçimlere yönelik öngörüler gerçekleşir ise, Britanya Avrupa’nın “ayrıksı” örneği olarak yine sahnede yerini alacaktır. Nasıl mı?
Belçika halihazırda bir koalisyon hükümeti tarafından yönetilmektedir; seçimlerden sonra yine bir koalisyon hükümetinin kurulmasının gerekeceği yönünde öngörüler olmakla birlikte, bu öngörülerde altı çizilen husus seçimlerden aşırı sağ Vlaams Belang’ın zaferle çıkma ihtimalinin yüksekliğidir. Hırvatistan muhafazakâr-merkez sağ parti Croatian Democratic Union (HDZ) tarafından yönetilmektedir ve seçimlerde iktidarın değişmeyeceği tahmin edilmektedir. Koalisyon hükümeti ile yönetilmekte olan Avusturya’da seçimlerden aşırı sağ Freedom Party of Austria’nın (FPÖ) zaferle çıkacağı öngörülmekte iken, Litvanya’da halihazırda koalisyon hükümeti tarafından yönetilmekte olup, seçimden yine koalisyonun ortakları olan merkez partilerin başarıyla çıkacağı tahmin edilmektedir. Hükümet koalisyonunun Social Democrat Party (PSD) ve National Liberal Party (PNL) tarafından oluşturulduğu Romanya’da seçimlerden sonra aynı koalisyonun devam edeceği beklenmektedir.
Kısacası, genel seçimlere giden Avrupa Birliği’ne üye devletlere dair öngörüler kısaca iki şekildedir. Ya iktidardaki partiler yerlerini koruyacaktır, ya da aşırı sağ partiler zaferle çıkacaktır. Birinci durumda, iktidardaki partiler görüş ve politikalarını değiştirmediği müddetçe, seçimler devamlılığı garanti edecektir. İkinci durumda ise, aşırı sağ partilerin zaferi ile göçmen karşıtı ve Avrupa şüphecisi politikalar gündeme gelecek, uluslararası siyasette iktidarların daha sert göç politikaları uygulama çabaları, bu çabaların karşılıklı etkileşimi ve aşırı sağın Avrupa entegrasyonunu etkileme kapasitesi gözlemlenebilecektir. Bahse konu her iki öngörü de Birleşik Krallık için geçerli değildir. Zira tahminler doğru çıkar ise, seçim neticesinde Birleşik Krallık’ta iktidar el değiştirecektir ve herhangi bir aşırı sağ parti de seçimden zaferle çıkmayacaktır.
Birleşik Krallık, 2010 yılından beri Muhafazakâr Parti hükümeti tarafından yönetilmektedir; Muhafazakâr hükümet, 2014 yılı İskoçya referandumu, 2016 yılı AB referandumu ve müteakip Brexit müzakereleri ile 2020’de başlayan pandeminin şekillendirdiği zorlu bir süreçten geçerken güç ve popularite kaybetmiştir. 2010 yılından itibaren ana muhalefet olan İşçi Partisi de “muhalefet siyaseti” üzerinden, yani aslen sorunlar ve bu sorunların yansımaları ile mücadele etmeye çalışan Muhafazakâr Parti yönetimini eleştirmek suretiyle popularitesini artırmıştır. Bu koşullarda, seçim öngörüleri de İşçi Partisi’nin % 45 civarında bir oy oranı ile sandıktan birinci parti olarak çıkacağına yöneliktir. Muhafazakâr Parti’nin oy oranının % 23 civarında kalacağı tahmin edilmektedir ki, mevcut koşullarda seçimi zaten kaybetmeyi bekleyen Muhafazakâr Parti için asıl üzücü olan İşçi Partisi ile oy oranları arasındaki makasın böylesine açılması olacaktır.
Temmuz seçimleri ile Birleşik Krallık’ta iktidar her zaman olduğu gibi kurulu düzen partileri arasında el değiştirecektir; bu sonuç da, Britanya siyasetini yakından takip edenler için hiç şaşırtıcı değildir. Zira Britanya’da uygulanan ve her bir seçim bölgesinden bir milletvekilinin seçildiği seçim sistemi (First Past the Post-FPTP) aşırı sağ partiler de dahil olmak üzere yeni ve küçük partilerin seçim başarısı göstermesine imkân tanımamaktadır. Britanya tarihinde genel seçimlerden başarı ile çıkmış bir aşırı sağ parti olmamıştır ve bu seçim sistemi sürdürüldüğü müddetçe de, Kıta Avrupası’nda seçim başarıları sergileyen aşırı sağ partilerin aksine, Britanya’nın aşırı sağ partileri yıllardır kendilerine yakıştırılan “başarısız” partiler sıfatını taşımaya devam edecektir. Bu noktada, Birleşik Krallık’ın aşırı sağ partilerinin “başarısız” olarak nitelendirilmesine bu partilerin Avrupa Parlamentosu seçimlerinde gösterdikleri başarı üzerinden itiraz edilebilir; zira British National Party, 2009 yılında gerçekleştirilen Avrupa Parlamentosu seçimlerinde 2 sandalye, UKIP ise Avrupa Parlamentosu için yapılan 1999 seçimlerinde 3, 2004 seçimlerinde 12, 2009 seçimlerinde 13, 2014 seçimlerinde 24 sandalye kazanmıştır. 2019 yılında gerçekleştirilen Avrupa Parlamentosu seçimlerinde de Brexit Party (yeni ismi Reform UK) Avrupa Parlamentosu’nda 29 sandalye kazanmıştır, ama neticede Avrupa Parlamentosu seçimleri, genel seçimlere kıyasla ikinci-derecede önemli ve seçmenin iktidardaki partileri uyarmak adına araçsallaştırdığı seçimlerdir ve zaten Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nden çekildiğine göre Avrupa Parlamentosu seçimleri Britanya’nın aşırı sağ partilerinin şov yaptığı seçimler olma niteliğini kaybetmiştir.
Birleşik Krallık genel seçimlerine dair aşırı sağ Reform UK’nin seçimleri kazanması söz konusu olmasa bile, % 10’u aşan oy oranı ile üçüncü parti olacağına dair tahminler dikkat çekici olabilir. Ama Reform UK’in seçimden üçüncü parti olarak çıkması, Birleşik Krallık siyasetinde değişim yaratacak önemde değildir. Bunun nedeni de yine Birleşik Krallık siyasetinin kendine has özelliklerinde yatmaktadır; zira Avrupa Birliği üyelerinde aşırı sağa atfedilen göçmen karşıtı ve AB karşıtı söylemler Britanya’da bizzat kurulu düzen partilerin benimsediği söylemlerdir. Zaten AB karşıtı olma durumunun Brexit sonrası Birleşik Krallık siyaseti için pek bir anlamı kalmamıştır. Ayrıca göçmen karşıtlığı konusunda seçmenin talep ve kaygılarına kurulu düzen partileri yanıt vermeye çalıştığından, Reform UK, ne AB karşıtlığı ile, ne de göçmen karşıtlığı üzerinden İşçi Partisi ve Muhafazakâr Parti ile rekabet edecek durumdadır.
Sonuçta, seçim öngörüleri gerçekleşir ise, Kıta Avrupası’ndaki genel seçimlerde ya iktidarda olan kurulu düzen partileri yerlerini koruyacaktır, ya da aşırı sağ iktidara gelecektir. Birleşik Krallık’ta ise iktidar el değiştirecektir, bir kurulu düzen partisinden diğerine geçecektir ve seçimle gelen değişim, aşırı sağın yükseldiği Kıta Avrupası ile kıyaslandığında, sürekliliğin garantisi olacaktır.
Kapak fotoğrafı: https://www.opendemocracy.net/en/general-election-politics-2024-rishi-sunak/
Doç Dr. Dilek YİĞİT
KAYNAKÇA