2024 MEKSİKA GENEL SEÇİMLERİ: KADINLAR ARASINDA GEÇEN YARIŞ VE TOPLUMSAL KUTUPLAŞMA

upa-admin 12 Haziran 2024 327 Okunma 0
2024 MEKSİKA GENEL SEÇİMLERİ: KADINLAR ARASINDA GEÇEN YARIŞ VE TOPLUMSAL KUTUPLAŞMA

Meksika’da 2 Haziran Pazar günü yapılan 2024 Devlet Başkanlığı seçimi Claudia Sheinbaum Pardo lehine sonuçlandı. Böylece, Meksika tarihinde ilk kez bir kadın aday, halkın oylarının çoğunluğunu alarak ülke yönetiminin başına geçmeye hak kazandı. Esasında bu seçimi ilginç kılan noktalardan birisi de siyasal rekabetin iki kadın aday arasında geçmesiydi. Her ne kadar üç adaydan birisi erkek olsa da, seçimi kazanacak aday olarak iki kişi ön plana çıkmıştı. Dolayısıyla, Meksika, her durumda ilk kadın Devlet Başkanı’nı seçecekti.

Bu durumu anlamlı kılan husus ise Meksika’nın kadın hareketi tarihinde gizlidir. Ülkenin tarihsel süreçteki tüm olağanüstü dönemlerinde kadınlar aktif roller üstlenmişlerdir. Özellikle Meksika Devrimi’nde kadınların aktivizmi muazzam düzeydedir.[1] Kadınların ülkede olan biten olaylara ve durumlara yönelik her türlü katkılarına rağmen, siyasal haklarını yani seçme ve seçilme haklarını elde etmeleri oldukça çetrefilli olmuştur. Bilhassa 20. yüzyılın ikinci çeyreğinde iktidardaki devrimci kadrolar, ülkeyi ileriye taşıyacak türlü reformlara imza atsalar da, kadın-erkek eşitliğinin birincil koşulunu yerine getirme konusunda oldukça gerici bir refleks göstermişlerdir. Kadınların seçme ve seçilme haklarını elde etmeye yönelik taleplerine ve örgütsel çabalarına rağmen, Meksika Meclisi’ni oluşturan erkekler, konuyla ilgili yasal düzenleme yapmaya yanaşmamışlardır. Dolayısıyla, Meksikalı kadınlar, dünya geneli göz önünde bulundurulduğunda geç bir tarihte, 1953 yılında siyasal haklarına kavuşmuştur. Bu nedenle, 21. yüzyılın ilk çeyreğini bitirirken Meksika’da devlet yönetiminin başına geçecek alternatiflerden ikisinin de kadın olması dikkat çekicidir. Öte yandan, 1953 yılından bu zamana geçen sürede siyasal haklarını elde etmiş kadınların sosyal hayatın içindeki sorunları çözülebilmiş değildir. Meksika’nın yapısal sorunları ve patriarkal toplumsal kodları nedeniyle, kadınlar, özgürlükleri ve güvenlikleri konusunda sürekli baskı ve tehdit altında kalmıştır. Özellikle ülkedeki şiddet olaylarının önemli ölçüde yansıması kadınlar üzerinden görülebilmektedir. Bu konularda çözülmesi gereken büyük sorunların varlığını kabul eden ve kendisini feminist olarak tanımlayan Claudia Sheinbaum, kadınlara yönelik konularda ilerici adımlar atma vaadini seçim süreci boyunca dillendirmiştir.

Meksika, -başta da ifade edildiği gibi- seçimlere iki ittifakın ortak adayları ve herhangi bir ittifaka dahil olmayan bir partinin adayıyla girdi. “Tarih Yazmaya Devam Edelim” (Sigamos Haciendo Historia) ittifakının desteklediği aday, iktidar partisi Morena’nın üyesi olan ve başkent Mexico City’nin eski Belediye Başkanı Claudia Sheinbaum’du. Bu ittifakta yer alan partiler ise Morena, İşçi Partisi ve Meksika Ekolojist Yeşiller Partisi’ydi. “Tarih Yazmaya Devam Edelim” ittifakı, kendisini merkez solda tanımlamıştır.

Claudia Sheinbaum, Meksika’nın başkenti Mexico City’nin eski Belediye Başkanıdır. Belediye Başkanlığı sırasında çevre politikaları, kadın hakları ve kentsel dönüşüm konularında projeler yürütmüştür. Başarılı kabul edilen Belediye Başkanlığı dönemi, ülkede popülaritesinin artmasını sağlamıştır. Sheinbaum’un akademik kariyere dayanan parlak bir eğitim hayatı vardır. Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi’nde (UNAM) fizik mühendisliğinden lisans derecesini alırken, daha sonra enerji mühendisliği alanında da doktora yapmıştır. Siyasi kariyerine ise sol görüşlü Morena Partisi’nde başlamış ve partinin kurucularından biri olmuştur. Sheinbaum, kendisinden önceki Başkan Andrés Manuel López Obrador’un yakın müttefikidir ve onun politikalarını sürdüreceğini de taahhüt etmektedir.

Öte yandan, muhalefet partilerinin koalisyonundan oluşan “Meksika İçin Güç ve Yürek” (Fuerza y ​​Corazón por México) ittifakının adayı ise Xochitl Galvez’di. “Meksika için Güç ve Yürek” ittifakının partileri ise Meksika siyasal hayatında on yıllarca önemli roller oynayan, siyasetin geleneksel aktörleri olarak tanımlanabilecek PRI, PAN ve PRD idi. Bu ittifakın siyasal konumu merkez ve merkez sağ olarak tanımlanabilir. İdeolojik açıdan politik çoğulculuğu benimsediklerini de ifade etmişlerdir.

Xóchitl Gálvez, siyasetçi kimliğinin yanı sıra iş kadını ve mühendistir. 1963 yılında Meksika’nın Hidalgo eyaletinde doğan Gálvez, Otomi kökenlidir; yani Meksika’nın yerli topluluklarından birisine mensuptur. Bu kimliğiyle gurur duyduğunu söyleyen Gálvez, özellikle yerli halkların ve aynı zamanda kadınların haklarını savunan çalışmalar yürütmüştür. Gálvez, Meksika Ulusal Özerk Üniversitesi (UNAM)’nde bilgisayar mühendisliği okumuştur. Mesleki kariyer açısından çeşitli teknoloji ve mühendislik projelerinde çalışmıştır. Meksika Devlet Başkanı Vicente Fox’un liderliği döneminde Ulusal Yerli Halklar Enstitüsü (Instituto Nacional de los Pueblos Indígenas) Başkanı olarak atanmıştır. Toplumsal alana hizmet etme bağlamında görev süresi boyunca ülkenin yerli topluluklarının haklarının ve yaşam koşullarının iyileştirilmesi için çalışmalar yürütmüştür. 2015 yılında Hidalgo şehrinin Başkanlığına seçilmiş, 2018’de ise mensubu olduğu parti PAN tarafından senatör olarak atanmıştır.

Seçimlere katılan diğer aday ise Jorge Álvarez Máynez idi. Máynez’in partisi Yurttaş Hareketi (Movimiento Ciudadano)’nin ise siyasal duruşu merkez soldadır. Álvarez Máynez, 1985 doğumlu genç bir siyasetçidir. Instituto Tecnológico y de Estudios Superiores de Occidente’nin Uluslararası İlişkiler bölümünden mezun olmuştur. Sonraki yıllarda, Kamu Yönetimi, Anayasa Hukuku ve İnsan Hakları alanlarında yüksek lisans derecelerini almıştır. Siyasi kariyerine PRD’de (Partido de la Revolución Democrática) başlamış, ancak daha sonra Yurttaş Hareketi’ne katılarak burada çeşitli görevlerde bulunmuştur. Seçim kampanyası boyunca yapılan anketlerde iki kadın adayın hep gerisinde kalan Maynez, özellikle genç seçmenlere seslenmeye çalışmıştır.

Her üç adayın akademik geçmişi oldukça parlak görünmektedir ve siyasi kariyerleri de önemli tecrübelere dayanmaktadır. Dolayısıyla, Meksika’nın 2024 Başkanlık seçimlerinde her üç adayın da oldukça nitelikli isimlerden oluştuğunu söylemek abartı olmayacaktır. Seçim sonuçlandığında ise, Sheinbaum, oyların yüzde 59,75’ini alarak Başkanlık yarışını birincilikle tamamlarken, Galvez yüzde 27,45 oy oranı ile ikinci ve Máynez de yüzde 10,32 oy oranıyla üçüncü olmuştur.[2] Bu sonuçlar, -her seçim sonucunun doğası gereği- halkın genelinde bir memnuniyet yaratmamıştır. Fakat Meksika özelinde, toplumsal açıdan ciddi bir kutuplaşma söz konusudur. Zaten seçim çalışmaları devam ederken iyice yüzeye çıkan bu kutuplaşma, seçimlerden sonra halkın olumlu ve olumsuz tepkilerinde kendini yine göstermiştir. Bir taraf ülke için en iyi alternatifin seçildiğini düşünürken, diğer taraf Meksika’nın adeta bir karanlığa gömüldüğüne inanmakta ve ülkenin geleceğinden artık kaygı duymaktadır. Dolayısıyla, Meksika’da seçimlerin sonuçları halkın olumlu ve olumsuz tepkilerine yol açmıştır. Kendileri ile görüşülerek fikirleri alınan, farklı görüşlerden Meksikalılar ile Meksika’da yaşayan Türklerden bazılarının seçim sonuçlarına dair yaklaşımları şöyledir:

Sosyal medyadan görüşlerine ulaşılan bir Meksika vatandaşı, seçim sonuçlarıyla ilgili şunları belirtmiştir: “Çok uzun bir günün ardından (seçim gününü kast ediyor) kendi düşünce tarzıma, aileme, oğluma, Meksika’ya, demokrasiye ve parti temsilciliği görevine bağlı bir vatandaş olarak bu satırları yazarken bana yalnızca derin bir üzüntü ve gözyaşı eşlik ediyor. Hayatım boyunca birçok kişi bana ‘Meksika ve Meksikalılar, hükümetlerinden ve yöneticilerinden daha büyüktür’ dedi; bugün ise durumun böyle olmadığını üzülerek görüyorum. Meksika halkı, erkeklerin, kadınların ve çocukların günün her saatinde öldürülmelerini, çocuklarının ortadan kaybolmasını, hastalarının ölüme mahkûm edilmelerini, çocukların eğitim görmemesini, gözlerinin önünde insanların öldürülmelerini nasıl kabul edebiliyor anlayamıyorum. İnsanlara medikal ilaç sağlanmadığını, tüm ailelerde COVID salgınında ölümlerin olduğunu (büyük ihtimalle ölmemesi gerekenler), metronun çöktüğünü, sağlık sisteminin size ancak 6 ay içinde randevu teklif ettiğini, hiçbir faydası olmayan bir tren yapmak için doğanın nasıl mahvedildiğini, kazandığınız paranın hiçbir şeye yetmediğini, ülkenin derinden borç içinde olduğunu nasıl görmüyorlar. O zaman hukuka saygı duymayalım, kutuplaşma hüküm sürsün, her gün özgürlüklerimize saldırılsın, yolsuzluk yapanlar ve hırsızlar Morena’yı destekledikleri için aklansın. Şiddet olaylarının (hatırladığım kadarıyla) en üst seviyede görüldüğü bu seçimlerin ardından söyleyebilirim ki saldırıya uğramadan veya öldürülme korkusu olmadan ülkeyi dolaşmak mümkün değil… Gerçekten bunu istiyor muyuz? Öyleyse tamam; dönüşüm devam etsin!!! Elveda INE (Ulusal Seçim Kurumu), elveda kuvvetler ayrılığı, elveda anayasa, elveda… Her şeye rağmen bugün üzerime düşeni yapmış olmanın, kendimde tutarlı olmanın, çalışkan, dürüst, doğru ve “hevesli” (büyükannem ve büyükbabamla başlayan aynı karakter ve özelliklere sahip bir aile geçmişinin ürünü) olmanın gururunu yaşıyorum. Bugün bu özellikler vatan haini profilinin bir parçası sayılmasına rağmen, her gün oğluma bu değerleri aşılamak için çabalayacağım.”

Dedesi Filistin’den Meksika’ya göç etmiş Meksikalı bir vatandaşın seçimle ilgili söyledikleri ise şöyleydi: “Benim düşüncem çok basit. Claudia, Yahudi kökenli ama dindar bir kadın değil, her ne kadar bazı Yahudi cemaati etkinliklerine katılmış olsa da. Ancak tüm Yahudi cemaati onu sevmiyor, bu topluluk bölünmüş durumda, dolayısıyla Yahudi cemaatinin bir kısmı onu, bir kısmı diğer aday Xochitl’i seviyordu. Tercihen Claudia’nın yanındaydım ama oyumu iptal etmeye karar verdim (oyumu geçersiz kıldım). Xochitl siyonist bir adaydı; Meksika’daki Yahudi-Siyonist topluluk (hatta Starbucks) seçim kampanyasında ona yardım ediyordu. İsrail’i destekleyen veya soykırıma sessiz kalan herhangi bir aday oyumu hak etmiyordu. Filistin için barış, özgürlük ve adalet diliyorum.”

Filistin kökenli Meksikalı vatandaşın gönderdiği bu fotoğrafta seçim kampanyası devam ederken vatandaşın fikrini almak üzere kamusal alana bırakılmış bir poster bulunmaktadır. Posterde partiler ve destekledikleri adayların isimleri yer alırken, bunlar dışında sağ alt kutucuğa vatandaşı kayıtlı adaylar dışında destekledikleri kişiyi yazmaları istenmiştir. Bahsedilen kişi ise posterdeki kutucuğa şunu yazmıştır: “İsrail’i destekleyen veya soykırıma sessiz kalan herhangi bir aday oyumu hak etmiyor. Filistin için barış, özgürlük ve adalet!

Meksikalı bir akademisyenin seçim sonuçlarına dair analizleri şöyledir: “Morena, kendisini ilerici ve solcu olarak ilan eden bir siyasi partidir. Öte yandan Claudia Sheinbaum’un zaferi, aslında rekabet edecek kimse olmadığı için açıklanabilir. Muhalefet, Morena’ya karşı muhalefet etme dışında hiçbir ortak konuyla birleşmemişti. Tek programı şu anda Morena’nın iktidar üzerinde uyguladığı kontrolü kırmaya çalışmak olan üç partiden oluşan muhalefette alternatif bir siyaset anlayışı yoktu. Meksika’da nüfusun en yoksul kesiminin daha da yoksullaşmasını önleme ihtiyacı bir önceliktir. Morena’nın sosyal yardım programı ile yaşlılara yönelik sosyal programları hayati öneme sahip olduğu için halk genelinde bu durum karşılık bulmaktadır. Ancak bu tarz sosyal yardım politikalarını ise önceki PAN ve PRI hükümetleri gündeme almamıştır. Aşırı yoksullukla mücadelenin tek yöntemi ise bu programlardır. Morena yönetimi altında durumlarını biraz iyileştiren toplumun en alt katmanındakiler bu yüzden hükümetin devam etmesini istiyordu; bu durum zaten hükümetin adayını desteklemeyi halkın bu kesimi nezdinde haklı kılıyordu. Öte yandan Morena’nın zaferi, bunun ilerici politikaların güçlendirilmesi anlamına mı geleceğini, yoksa Morena’nın siyasal gücünün pekişmesine mi yol açacağını henüz açıklığa kavuşturmuyor. Her iki olasılık da gerçekliğe dönüşebilir.”

Meksikalı başka bir akademisyenin fikirleri ise şöyledir: “Bu seçimde çok sayıda vatandaş oy kullandı. Bence seçimler iyi organize edildi ve iyi geçti. Büyük çoğunluğun Claudia Sheinbaum’a oy verdi. Morena çok fazla desteğe sahip (seçkinlerden değil) güçlü bir siyasi parti. Dolayısıyla Meksika’da çok sayıda insanın seçimde sahtekarlık olduğunu söylemesi ve buna ikna olmaları beni hayal kırıklığına uğrattı. Zaten Ulusal Seçim Kurumu (INE) ve Morena geçtiğimiz 6 yıl boyunca adeta büyük düşmanlardı; öyleyse INE neden düşmanı lehine bir sahtekarlık yapsın ki? Bu hiç mantıklı değil. Kişisel olarak birçok nedenden dolayı Morena’yı destekledim ama en önemli nedenlerden biri dış politikadır. Ortadoğu’da yaşananları ciddiye alıyorum, Gazze ve Filistin’deki soykırımı kınıyorum. Meksika’da, Xóchitl Gálvez’in ve onun mensubu olduğu siyasi parti Pan ilebu partinin ittifakındaki diğer politikacıların (PRI üyelerini kast ediyor) tepkileri utanç vericiydi. İsrail’i desteklediler ve Filistinlilere karşı egemen ırkçı dili kullandılar. Meksika’da bu zihniyetin egemen olmaması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca, PAN üyesi siyasetçi Santiago Taboada, 7 Ekim’den sonra İsrail ile dayanışma amacıyla Mexico City’nin belediye binalarından birini mavi-beyazla aydınlattı. Mexico City Belediye Başkanlığına aday oldu ancak Morena’dan Clara Brugada’ya karşı kaybetti. Yani Morena ve Claudia’yı eleştirsem bile Xóchitl’den çok onların iktidara gelmesi çok daha iyi.”

Uzun yıllar Meksika’da yaşayan bir kişiden alınan yorum ise şudur: “Seçimi hükümet kartellerle ortaklaşa hep birlikte çaldılar. Yani mantıken rakamlar çok tutarsız görünüyor. Tam Meksikalı biri olmayan Claudia Sheinbaum 36 milyon oy almış. Vallahi ben yok artık derim. Fakat Allahtan cahil cühela katil ve hırsız Obrador’un yerine CV’si yani özgeçmişi çok parlak olan okumuş, entelektüel, lisan bilen bir kadın başa geçecek. İnşallah Claudia Sheinbaum bu hırsızlar sürüsünün kuklası olmaz.”

Meksika Devrimi’nin önemli liderlerinden Manuel Perez Trevino’nun torunu Maria Elena ise seçim sonuçlarından oldukça kaygılı görünmektedir. Kendisi seçime dair düşüncelerini şu cümlelerle paylaşmıştır: “Ben María Elena Laborde, 76 yaşında, orta sınıftan dul bir kadınım. Altı yıl önce López Obrador, Meksika’da Devlet Başkanlığını kazandı. Yıllarca “tek” olmaya çalıştı. Her zaman popülist ve karizmatik bir politikacıydı ama siyasette çok kötü bir öğrenciydi, hiçbir zaman çalışmadı. Etrafında çok sayıda insan toplandığında kendini rahat hisseden birisi. Yıllarca pek çok harika şey vaat etti ve nihayet Başkanlığı kazandığında, her iki mecliste (milletvekilleri ve senatörler) anayasa değişikliklerini neredeyse otomatik olarak geçirmeye yetecek kadar sandalyeye sahip oldu. Ardından dördüncü dönüşüm (la cuarta transformación) efsanesiyle Meksika kurumlarını ve programlarını yok etmeye başladı. Yaptığı ilk şey, hiçbir zaman kanıtlayamayacağı yolsuzluğu öne sürerek Mexico City’deki yeni havaalanının inşaatını durdurmak oldu ve bu dördüncü dönüşüm hareketi bize izlemek istediği yolu göstermeye başladı. Daha sonra düzeltemediği her şeyi yok etmeye, hoşlanmadığı her şeyi bitirmeye devam etti. Vergilerden topladığı parayı dağıtmaya başladı; bu dağıtım da ona oy kazandırmak için özellikle yapılan bir programdı. Bugün görebildiğimiz partisinin hareketi, 2 Haziran 2024 seçimlerinden sonra gerçekten onun işine yaradı. Cinayetler ve şiddet karşısında onun sloganı ‘ateş etmek değil kucaklamak’tır ve narkotik, gangster ya da organize suçlu gibi kötü adamları korumak onun işidir. Cezasızlık, yani adaletsizlik Meksika’nın her yerinde. Obrador’a karşı gelenlerden bazıları (basından ya da politikacılardan) ya öldü, ya işsiz kaldı ya da ülkeyi terk etti. O kadar güçlü ki, küçük bir kasabada (kartel lideri) Chapo’nun annesine şahsen merhaba demek için gururla yanına gidiyor; orada yaşayan kartel destekçisi insanların yanında olmaktan endişelenmiyor, onları destekliyor. Bağımsız adalet kurumlarını yok etmeye yönelik hamleler yapmaya başlayan pembe bir hareket ortaya çıkarıp güçlendi. Ben şahsen bu hareketin taraftar kazandığını düşünüyordum ama onların seçimi kazanmaması için muhalefet olarak çok güçlü duracağımızı umuyordum. Görev süresi boyunca sabah erkenden ulusal televizyon ve radyoya çıkarak canının istediğini yaptı, istediği yalanları söyledi ve yok etmek istediklerinin isimlerini hedef haline getirerek açıkladı. Bu zaten bir diktatör olduğunu gösteriyor. Anayasaya, kanunlara karşı bir hamle yaptığında bile durmuyor… Ve kanunları aşan hamleler yapıyor. INE’yi yani Ulusal Seçim Kurumu’nu, aynı zamanda Meksika Yargısı (Poder Judicial de la Federación)’nı  ve Yüksek Adalet Divanı (Suprema Corte de Justicia de la Nación)’nı yok etmek istiyor; bunlar onun planları ve bunu açıkça söyledi. 2 Haziran’daki seçimden bu kadar güçlü bir sonuçla (büyük bir oy oranıyla) çıkacağını hiç düşünmemiştim. Obrador’un Meksika için yaptığı iyi olan hiçbir şey sayamam. Ailesi ve arkadaşları (bazıları hükümette önemli görevlerde bulunanlar) artık o kadar zengin ki, hükümetin doğrudan sözleşmelerinden yararlandıkları kanıtlandı, ancak onlara hiçbir şey yapılamaz. Pek çok devlet görevini “sadık” olanlarına, şoförlerine, korumalarına verdi, sadık birinin akıllı olandan daha iyi olduğunu söyledi. Claudia Sheinbaum onun tarafından seçildi. Sabah radyo ve televizyonlara çıkıp onun propagandasını yaptı ve herkesin onu tanımasını sağladı ve evet işe yaradı ve Obrador’un adayı seçimi kazandı. Biz oyların %42’sini aldık, onlar da %54’ünü aldılar. Sayımız oldukça fazla ama tüm bu Başkanlık dönemi boyunca susturulduk. Şimdi cevaplanması imkansız soruyu zaman gösterecek. Claudia, Obrador’un arkasında hüküm sürmeye devam etmeyi kabul edecek mi? Yoksa gerçek güç kendisi mi olacak? Şu ana kadar Claudia’nın kendine ait hiçbir sözü, hiçbir eylemi, hiçbir fikri yoktu; sadece Obrador’un talimatlarını takip ediyordu. O bir bilim insanı ama Meksika ekolojisinin refahı için hiçbir şey yapmadı. Bu ilk hafta, kurumsal seçimler ve adalet kurumları için tüm yetkiye sahip olmak amacıyla anayasayı değiştirme fikrini sürdürdüğü düşüncesini zaten onayladı. Bu durumda bu haftanın buna karşılığı da peso ve Meksika borsasındaki düşüş oldu. Bunun üzerine Claudia da yatırımcıları sakinleştirmeye yönelik bazı açıklamalar yapmak zorunda kaldı. Düşmeyi durduramadı. Evet, insanlar aylık gelen paralarının ötesinde bir şey görmüyorlar ve onlar da Claudia’ya oy verdiler. Morena kazandığı için gerçekten endişeleniyorum, üzülüyorum ve paniğe kapılıyorum. Ben kesinlikle onlarla değilim. Ben azınlıktan biriyim. Bu kadar büyük bir farkla kazanabileceklerini hiç düşünmemiştim. Milletvekilleri meclisleri ve senatörler meclisleri üzerinde tam kontrole sahip olabilecekler. Çoğunluk olmaları durumunda Obrador anayasayı değiştireceklerini söylüyordu. Destekçilerine vergilerimiz olan paraları hediye diye sundu. Milletin de düşünecek aklı yok. Sadece günü yaşıyorlar. Ve kendi kazanmadıkları parayla mutlular. Claudia’ya oy veren orta sınıf insanlar da var; sadece fakirler oy vermedi. Neden? Görünüşe göre onlar için muhalefete oy vermek, silmek/sildirmek istedikleri yolsuzluklara oy vermek gibi bir şey. Bugün iktidarda olanların yolsuzluğu bile eskisinden daha kötü görünüyor. Meksika’nın dönüştüğü bu duruma gerçekten üzülüyorum ve Claudia’nın demokrasiyi yok etmeye yönelik hamleler yapması durumunda doğrudan bugünkü Venezuela, Küba veya Nikaragua gibi ülkelere dönüşeceğimizi düşünüyorum. Demokrasinin bu yıkımını kabul etmemek veya durdurmak için ihtiyacımız olmayan bayrağı açacak çok az Meksikalı var. Şu anda kendilerini organize etmeye çalıştıklarını hissedebiliyorum ama iktidardaki kadını veya erkeği durdurmalarına gerçekten ihtiyacımız var. O kadar çok güç topladılar ki, istediklerini yapabiliyorlar ve yapabilecekler. Her iki mecliste de kendi keyfi çıkarlarına göre ayarlamalar yapabilecek kadar sandalye kazanacaklar gibi görünüyor. Bu ayarlamaların yapılmaması için kendi siperimde elimden gelen savunma desteğini vereceğim. Lopez Obrador döneminde yaşanan şiddete, cinayet sayısına, öldürülen kadınlara, kaybolan insanlara girmiyorum bile. Meksika yanıyor ama yangın şu anda içeride, ilk bakışta görülemiyor.”

Lopez Obrador destekçisi Meksikalı vatandaş Juan’ın aktardıkları ise aşağıdaki şekildedir: “Seçimlerle ilgili kanaatim şöyle ki öncelikle sonuçlardan çok memnunuz. Başkan Andres Manuel Lopez Obrador’un başlattığı dönüşümü destekliyoruz ve Doktor Claudia ile bu dönüşümün devam etmesini istiyoruz. Yapılacak daha çok şey var. İlk şey, onlarca yıldır ülkeme zarar veren kötü politikacılarla ve yolsuzluklara karşı mücadeleye devam etmek. Bu kazanılan altı yıllık dönem hepsine son vermek için büyük bir fırsattır. Çünkü yozlaşmanın yanı sıra bu insanlar ülkelerini (Meksika’yı) de satıyorlar. Ancak milyonlarca Meksikalının sandıklardan çıkan sonuçlardan çok memnun olduğunu sizlerle paylaşabilirim.” 

Meksikalı roman yazarı Sophie Goldberg ise seçim sonuçlarına dair şu ifadelerde bulunmuştur: “200 yıllık Cumhuriyet’te ilk kez bir kadın Cumhurbaşkanı olacak. Latin Amerika’nın ikinci büyük ekonomisinin başına geçecek. Claudia Sheinbaum çevre krizleri konusunda uzman, Meksika’yı daha müreffeh bir konuma taşıyacağını umduğumuz bir bilim kadını. Bu sevgili ülkeden sorumlu bir kadının duyarlılığının, nüfusumuz için daha iyi eğitim, daha az şiddet ve daha fazla fırsata yansıyacağına ve böylece Meksikalıların, daha iyi bir gelecek arayışıyla ABD’ye göç etmek zorunda kalmayacaklarına inanıyorum. Bu ülkeyi ve geleneklerini derinden seviyorum ve ‘Meksika lindo y querido’ma (güzel ve sevgili Meksika’ma) en iyi yılları diliyorum!”

Meksikalı genç bir sosyal bilimcinin ilettikleri ise şöyledir: “Ülkede bir kutuplaşma olduğunu düşünmüyorum. Bence bu muhalefetin söylemi; çünkü çok kızgınlar. Ayrıca ekonomik açıdan güçlüler ve böylece çoğu Meksikalının yapamadığı şekilde seslerinin her yerden duyulmasını sağlayabiliyorlar. Bence bu küçük grup zenginin ne kadar kızgın olduğu önem teşkil etmiyor. Tanık olduğumuz şey neredeyse benzeri görülmemiş bir uzlaşma ve hegemonya durumudur. Artık muhalefet bile Amlo (Lopez Obrador)’nun bazı fikirlerini tekrarlıyor çünkü kendilerine ait bir projeleri yok. Ve Sheinbaum seçimi büyük bir çoğunlukla kazandı; öyle ki Meksika toplumunun tüm kesimlerini temsil ediyor.”

Meksika’da yaşayan Türklerden Beyza ise kendi düşüncelerini şu sözlerle aktardı: “Meksika’nın yeni Devlet Başkanı Claudia Sheinbaum parti üyelerinden ve halktan beklediği desteği alarak herkesçe beklenilen sonuca ulaştı. Seçim öncesi daha sert bir mizaca sahip gözükürken, propaganda süresince empati sahibi bir Başkan imajı çizilmeye gayret edildi kanısındayım. Kadın bir politikacının, ataerkil politik alt yapıya sahip bir ülkede böyle bir mizaca sahip olmak zorunda hissetmesini de anlaşılır buluyorum. Elbette eğitim seviyesi yüksek bir Başkan olması, çevre ve enerji alanlarında ortaya koyduğu çalışmalar Meksika’nın gelecek 6 yıl süresince ne kadar önemli adımlar atabileceğinin göstergesi. Buna rağmen ülkenin geleceğinden endişe duyanların azınlık olduğu da pek söylenemez. Çünkü geçtiğimiz 6 yıllık süreçte yürütülen politikalardan pek de uzaklaşamayacağı bir gerçek.”

Merida şehrinde Lübnan mutfağına dayalı bir restoran işleten Meksikalı Maria’nın ifadeleri şöyledir: “Meksikalıların duyguları çok kutuplaşmış durumda. Büyük bir kısmımız ülkede önemli bir değişiklik olabileceğini düşünüyoruz. Çünkü mevcut hükümetin getirdiği ülkeyi getirdiği nokta hiç de iyi değil, çok fazla güvensizlik var, uyuşturucu kaçakçıları birçok bölgeyi kontrol ediyor, ekonomi iyi gitmiyor vb. Gelecek belirsiz çünkü iktidarın tek partide olduğu ve ülkemiz için en kötü dönem olan 60 yılı aşkın bir gerileme anlamına gelecek pek çok anayasa değişikliği yapmayı planlıyorlar. Ancak bir şekilde bu planların gerçekleşmeyeceğini ve yeni hükümette akıl ve sağduyunun hâkim olacağını umuyoruz.”

Merida şehrinde yaşayan, çok başarılı popüler bir işletme (Maya mutfağına dayanan restoran işletmesi) sahibi olan Türk vatandaşı Osman Bey ise şu yorumda bulunmuştur: “Claudia Sheinbaum’un kazanması sürpriz olmadı. Herkes şimdiki hükümetin partisinden aday olduğu için devletin bütün imkanlarını kullanacağını biliyordu (ve kullandı da). Muhalefet partisi adayının da zayıflığı ayrıca kazanmasına çok yardım etti. Gerçek sürpriz bu kadar büyük ezici bir oy oranıyla kazanması. Meclisin büyük çoğunluğunu kazandığı için istediği şekilde anayasa değişikliği yapabilir. Bu da ekonomideki güveni sarstı. Bu yüzden seçim sonrası Meksika borsasında düşüş yaşandı ve Meksika pesosunun para değeri düştü. Şimdi herkes yeni Başkan’ın eski Başkan’ın çizgisinde ilerleyip ilerlemeyeceğini tartışıyor.”

Başkent Mexico City’de yaşayan Martha ise şu ifadelerde bulunuyor: “Halkımın, ülkemi lime lime etmiş (parçalara ayırmış) bir hükümetin devamına oy verdiğini görmek beni çok üzüyor. Bana göre López Obrador, insanları gerçekten dinlediğine ve onlara aylık destek vererek ihtiyaçlarını karşıladığına inandırdı. Acil ihtiyaçları karşılanmasına rağmen artık hiçbir şeye güçleri yetmiyor: Ne yiyecek, ne ilaç, ne de başka bir şey ama mutlular! Buna inanabiliyor musunuz? Sanki birisi evinize girmiş, sizi soymuş, sevdiklerinizi öldürmüş, size şiddet uygulamış, mobilyalarınızı almış ve size bir miktar para bıraktığı için her şeyinizi almadığına inanıyor ve hatta ona teşekkür ediyorsunuz. Her neyse, Tanrı Venezüella trajedisine doğru gidiyor gibi görünen bu millete yardım etsin.”

Guadalajara şehrinde yaşayan Fernanda ise kaygılarını şu açıklamalarla dile getirdi: “Çok üzgünüm, Meksika demokrasisini kaybetti, demokrasiye dair önceki tüm kazanımları kaybedeceğiz. Claudia beni temsil etmiyor. Size bu kadın ve partisi hakkında küçük bir bakış açısı sunacağım. Beni endişelendiren 5 temel neden:

1) Mexico City’de bu seçimlerin uluslararası izleyicisinin kim olduğunu biliyor musunuz? Bolivya’nın eski Cumhurbaşkanı Evo Morales. Bu ise hükümetin soldan gelen diktatörlere kapıları açtığı anlamına geliyor.

2) Claudia’yı tebrik eden ilk “Başkan” Venezuelalı Nicolas Maduro oldu.

3) Önerilerinden biri, eğer 2’den fazla mülkünüz varsa, devlet sizden 1’ini alacak ve o da devletin bir parçası olacak ve kazancını en fakir insanlarla paylaşacak.

4) Anaokulu, ilkokul ve ortaokul kitapları değiştirildi. Sosyalizmi ve Morena hükümeti döneminin getirdiği her şeyi kabul etme yönünde bir beyin yıkama yapılıyor.

5) Kamu sağlık sistemi çöktü, doktor yok, ilaç yok ve röntgen için özel makineler yok.

Çok endişeliyim, bu ülkenin geleceğinin ne olacağını bilmiyorum.”

Yukarıda düşüncelerini aktaran kişilerin seçime ve yeni seçilen adaya yönelik yaklaşımları Meksika’da siyasal ve toplumsal alanda kutuplaşma yaşandığına dair bir ipucu vermektedir. Eğer seçilen yeni Başkan, muhalif çizgideki vatandaşlara güven sağlamazsa ve onları ikna edemezse, bu kutuplaşmanın daha da artacağı oldukça ihtimal dahilinde. Nitekim toplumsal sınıflar arasındaki derin ekonomik eşitsizliklere adaletli bir çözüm sağlanmadığı takdirde yüksek gelirli vatandaşlar ve düşük gelirli vatandaşlar arasında ciddi bir çatışma ortamı oluşacaktır. Yolsuzlukla ve ülkedeki şiddet olaylarıyla ilgili konularda her partinin söylediği ve savunduğu bir söz var. Ancak ne muhalif seçmen iktidarın bu konudaki yaklaşımını samimi bulmakta, ne de iktidar yanlısı seçmen, muhalefetin yolsuzluk ve şiddeti çözme hususunda kararlı olduğunu düşünmekte. Hatta tam tersi, yolsuzluğun asıl nedeni ve hatta kendisi olarak karşılarında konumlandıkları siyasetçileri görmekteler. Öte yandan, ülkedeki siyasi gruplaşmalardan ve havada uçuşan sayısız vaatlerden hiçbirine inanmayan bir seçmen kitlesi de var ki, mevcut siyasilerin, ülkedeki belli başlı sorunlara çözüm üretme kabiliyetlerinin bulunmadığını düşündüklerinden seçimde oy vermek üzere sandığa dahi gitmediklerini ifade ediyorlar. Dolayısıyla, Meksika’nın yıllardır kanayan yarası olan temel sorunların çözümünde dahi ortaklaşma yerine kutuplaşma söz konusu.

Taraflar arasında çatışan düşüncelerden biri de Ulusal Seçim Kurumu ile ilgili. Bir kesim bu kurumun iktidar lehine yozlaştığını iddia ederken, diğer bir kesim de iktidar partisi ile zaten çatışmalı olan bu kurumun anca muhalefete fayda sağlayacağını savunmakta. Belli başlı bu örnekler dahi bundan sonraki süreçte Meksika siyasetinin durulmayacağını göstermektedir. Yeni seçilen Başkan, tartışmalı olan politikaları aynı kararlılıkla sürdürürse, Meksika’da siyaset daha da çatışmalı bir hal alabilir. Dolayısıyla, önceki Başkan Lopez Obrador’un liderlik tarzının devam etmesi toplumsal kutuplaşmayı derinleştirecektir. Bu nedenle, Claduia Sheinbaum, ya çatışmadan beslenmeyi tercih ederek kutuplaşan toplumsal yapıda kendi seçmenini sürekli mobilize edecek, ya da toplumsal barışı önceleyerek yeni hükümetin uzlaşmacı bir politika yürütmesini sağlayacaktır. Seçimin bu kadar kutuplaşmış bir ortamda ve şiddet olaylarının gölgesinde geçmesi, ülkede ilk kez bir kadın Başkan’ın seçilecek olmasına dair yeterince bir heyecan yaşanmamasına da neden olmuştur. Meksika gibi ataerkil kodların geçmişte yoğun bir şekilde yerleşik bulunduğu bir toplumda iki kadın adayın seçilmek üzere öne çıkmış olması demokrasinin gelişimi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin güç kazanması açısından önem taşımaktadır. Fakat bir kadının Başkan olarak seçilmesinden çok Meksika siyasetindeki kutuplaşma daha çok dikkat çekmektedir.

Kapak fotoğrafı: https://www.axios.com/2024/06/03/claudia-sheinbaum-mexico-new-president

Dr. Ayşe YARAR

DİPNOTLAR

[1] Konuyla ilgili detaylı bilgi için bakınız; Ayşe Yarar (2023), “Meksika Devrimi ve Kadın Hakları”, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 57 (Ocak 2023), ss. 211-233.

[2] Meksika Ulusal Seçim Enstitüsü (Instituto Nacional Electoral – INE), https://www.ine.mx/.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.