FRANSA SANDIK BAŞINA GİDİYOR

upa-admin 16 Haziran 2024 208 Okunma 0
FRANSA SANDIK BAŞINA GİDİYOR

Giriş

6-9 Haziran 2024 tarihlerinde yapılan Avrupa Parlamentosu (AP) seçimlerinde liberal çizgideki partisi Rönesans (Renaissance) ile Avrupa basınında aşırı sağ olarak nitelendirilen Ulusal Birlik Partisi (RN) karşısında ağır bir hezimet yaşayan Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, birçoklarınca “kumarolarak nitelendirilen tartışmalı bir karar alarak, Ulusal Meclis’i feshettiğini açıkladı. Bu şekilde, Fransa’da, 30 Haziran ve 7 Temmuz 2024 tarihlerinde 577 sandalyeli Ulusal Meclis’in yeni temsilcilerini ve yeni hükümeti belirlemek için yapılacak parlamento seçimleri için harekete geçildi. Bu yazıda, 2024 Fransa parlamento seçimlerini ve Fransa’nın siyasi gidişatını değerlendireceğim.

Fransa’da 2024 Avrupa Parlamentosu Seçimleri: Aşırı Sağ Meşruiyet Kazanıyor

Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, Avrupa Parlamentosu seçimleri, bilhassa Fransa özelinde değerlendirildiğinde, seçmenlerin yoğun ilgi gösterdiği ve büyük önem verdiği bir seçim değildir. Fransız halkı, yarı-Başkanlık sisteminin doğal bir sonucu olarak, her 5 yılda bir yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerine ve Cumhurbaşkanı ile uyumlu çalışacak parlamento ve hükümetin belirleneceği parlamento seçimlerine daha büyük önem atfederken, AP seçimlerine katılım oranı da neredeyse her zaman bu iki seçimin altında kalmaktadır. Somut rakamlarla konuşmak gerekirse, 1965 yılından beri Fransa’da Cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılım ortalama yüzde 70’lerde, hatta zaman zaman yüzde 80 düzeylerinde gerçekleşmesine karşın, son üç (2014, 2019 ve 2024) AP seçiminde, seçmen katılımı, sırasıyla, yüzde 42,43, yüzde 50,12 ve yüzde 51,83 düzeyinde olmuştur. Yani bu sonuçlarda etkili olan birincil faktör, ortalama Fransız seçmenin AP seçimlerine yoğun ilgi göstermemesi ve ülkedeki siyasal sistemin doğal bir sonucu olarak, Cumhurbaşkanlığı seçimlerini daha önemli/kritik algılamasıdır.

Üstelik, Fransız halkı, AP seçimlerinde tepkisel oy verme davranışını da yaygın şekilde tercih edebilmektedir. Nitekim bu minvalde değerlendirildiğinde, aşırı sağcı RN’nin 2024 AP seçimleri sonucunda ani gibi algılanan çıkışının gerçek olmadığı belirtilmeli ve Jordan Bardella-Marine Le Pen liderliğindeki Avrupa-şüphecisi (Euroskeptic) partinin FN (Ulusal Cephe) adıyla 2014 AP seçimlerini (yüzde 24,86 oyla) ve RN adıyla 2019 AP seçimlerini de (yüzde 23,34) birinci sırada tamamladığı hatırlanmalıdır. Yani RN’nin AP seçimlerinde birinci parti olması, aslında son üç seçimdir yaşanan bir durumdur. Ancak elbette, bu defa, RN’nin oy oranı ciddi anlamda yükselmiş ve diğer merkez partiler de önemli oy kayıpları yaşamışlardır. Fransa’da AP seçimlerindeki taktik ve tepkisel oy verme kalıbına bir diğer örnek ise, normalde oy oranı oldukça düşük olan Ekolojistler (LE) partisinin 2019 AP seçimlerinde yüzde 13,48 oyla üçüncü sıraya yükselmesidir. Bu anlamda, yalnızca AP seçimlerinden yola çıkarak Fransa’nın aşırı sağın kontrolüne girdiğini iddia etmek hatalı ve bilinçsiz bir yorum olacaktır.

Fransa’da 2024 AP seçimlerinde partilerin/blokların oy oranları

Kaynak: https://results.elections.europa.eu/en/france/

Buna karşın, Fransa’da aşırı sağın yükselişi kesinlikle bir abartı da değildir. Zira 2017 Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci turunda Macron karşısında Marine Le Pen’in aldığı yüzde 33,90 oy ve sonrasında Le Pen’in 2022 Cumhurbaşkanlığı seçimleri ikinci turunda ulaştığı rekor düzeydeki yüzde 41,45 oy, Le Pen ve RN’nin gerçekten de her geçen gün Fransa siyasetinde yükseldiğini ortaya koymaktadır. Nitekim bu seçimlerde de, RN, Le Pen’in koşulsuz desteklediği genç ve karizmatik siyasetçi Jordan Bardella liderliğinde yüzde 31,37 oya ulaşmış ve Fransa’nın AP’ye gönderdiği 81 milletvekilinden 30’unu kazanmıştır. Valérie Hayer liderliğindeki Macron’un partisi Rönesans’ın da dahil olduğu merkez blok (Besoin d’Europe) yüzde 14,60 oyla ancak 13 AP milletvekilliği kazanabilirken, Raphaël Glucksmann liderliğindeki Sosyalist Parti’nin (PS) liderlik ettiği merkez sol blok da (Réveiller l’Europe) yüzde 13,83 destekle yine ancak 13 milletvekilliği elde etmiştir. Manon Aubry liderliğindeki aşırı sol Boyun Eğmeyen Fransa (LFI) yüzde 9,89 oyla 9 milletvekilliği, François-Xavier Bellamy liderliğindeki merkez sağ Cumhuriyetçiler (LR) partisi yüzde 7,25 oyla 6 milletvekilliği, Marie Touissant liderliğindeki yeşil çizgideki Ekolojistler (LE) partisi yüzde 5,50 oyla 5 milletvekilliği ve Le Pen’in yeğeni Marion Maréchal Le Pen liderliğindeki aşırı sağcı “Reconquête!” (Yeniden Fetih) partisinin başını çektiği blok (La France fière/LFF) yüzde 5,7 oyla yine 5 milletvekilliği kazanmıştır.

2024 Avrupa Parlamentosu seçim sonuçları, Avrupa genelinde büyük bir aşırı sağa kayış olduğu iddiasını henüz desteklemese de, Fransa, Almanya, Avusturya ve İtalya gibi ülkelerdeki tablo, aşırı sağın giderek daha fazla zemin, meşruiyet, görünürlük ve güç kazandığı ispatlamıştır. Fransa özelinde bu durum daha da belirgin hale gelmiş ve RN’nin oy oranı, en yakın rakibinin iki katından fazla olmuştur. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Macron, 2022 Cumhurbaşkanlığı seçimleri sonrasında yapılan parlamento seçimlerinde zaten parlamento çoğunluğunu elde edemediğini düşünerek ve muhtemelen parlamento seçimlerini Fransız halkının aşırı sağ bir iktidar isteyip istemediği konusunda büyük bir referanduma dönüştürmenin merkez partileri güçlendirebileceğini umarak, kimilerine göre oldukça riskli bir karar almış ve seçim için düğmeye basmıştır. Ancak “Fransız halkının kararına saygı duyarak Cumhuriyetçi ruh doğrultusunda Ulusal Meclis’i feshetme kararı aldım” diye konuşan ve aşırı sağın yükselişini ve demagojiye dayalı taktiklerini eleştiren Macron’un kararı, Avrupa’da bazı tepkilere neden olmuş ve bu kararın Fransa’nın “Brexit” sürecini tetikleyebileceği endişeleri gündeme getirilmiştir.

Macron’un Seçim Kararı: Fransız Cumhurbaşkanı Ne İstiyor Olabilir?

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un seçim sonuçlarının belli olmasının hemen ardından iktidarda daha 3 yıl kalacağı garanti olmasına karşın parlamentoyu feshetme kararı alması, bence siyaseten iki şekilde yorumlanabilir. İlki, demin belirttiğim üzere, daha önce Fransa özelinde birçok defa işe yarayan “aşırı sağa karşı Cumhuriyetçi blokta birleşme stratejisi” olarak tanımlanabilecek siyasi taktikle alakalıdır. Aslında tabanı olmayan ve kısa bir süre Ekonomi Bakanlığı yaptığı merkez sol PS’den ayrıldıktan sonra neredeyse sıfırdan tek başına görkemli bir siyasi kariyer inşa etmeyi başaran Macron, Türkiye’de yansıtıldığının aksine, siyasi taktik anlamında Fransa’da eşine az rastlanır bir başarı örneğidir. Bunda, kuşkusuz, Macron’un çok önemli danışman gruplarıyla çalışması ve sermayedar kesimine yakın olması da önemli bir etkendir. Nitekim köklü bir merkez sol bir partiden ayrılıp, merkezde liberal çizgide yeni bir parti kurup ilk seçiminde Fransa Cumhurbaşkanlığını kazanıp, ikinci seçiminde de bunu koruyabilmek, kesinlikle kolay bir iş değildir. Bu bağlamda, Macron, her iki (2017 ve 2022) seçimde de, aşırı sağcı Le Pen’e karşı merkezdeki makul adayı profiliyle kazanmayı başarmış ve önceden var olmayan toplumsal tabanını kısmen oluşturmayı başarmıştır. Bu nedenle, Macron ve partisinin bu seçimi yeniden aşırı sağ ile bir tür hesaplaşma atmosferine sokmaya çalışması, bence akılcı bir hamle olabilir. Ancak elbette, bunun ne derece başarılı olacağını sonuçlar gösterecektir.

Macron ve Le Pen, son yıllarda Fransa’da iktidar için yarışan en önemli iki siyasetçi durumundalar

Kaynak: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/fransada-macron-ve-le-pen-cumhurbaskanligi-icin-yeniden-yarisacak/2560549

İkinci ihtimal ise, Türkiye’ye benzer şekilde devletlilik olgusunun oldukça yüksek olduğu Fransa’da, Cumhurbaşkanı Macron’un -devlet kurumlarının da etkisiyle- Marine Le Pen’in 2027 yılındaki seçimlerde Cumhurbaşkanlığını kazanmasının artık önlenemez olduğu düşünerek, aşırı sağcı bir Başbakan (muhtemelen Jordan Bardella) ve aşırı sağın çoğunlukta olduğu bir koalisyon hükümetiyle Fransa’yı 2027 yılına hazırlamaya başlamasıdır. Bu şekilde, “cohabitation” döneminde, Macron, daha önceki Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi yapılan tartışma programlarında görüldüğü üzere, Fransa’nın ve dünyanın siyasi/ekonomik gerçekleri ve bu konulardaki somut rakamlara pek de hâkim olmayan Le Pen ve partisini merkeze çekmek, iktidara hazırlamak ve iktidara gelmeleri ihtimalinde Fransa’nın Avrupa Birliği (AB) üyeliğini riske sokacak adımlar atmaktan uzak bir şekilde ilerlemelerini sağlamak istiyor olabilir. Bu bağlamda bir diğer husus ise, 2027’de anayasa gereği bir dönem Cumhurbaşkanlığına ara verecek olan Macron’un, aşırı sağın iktidarı sonrasında 2032’de halen oldukça genç bir siyasetçi olarak bir kez daha aday olmayı planlaması da olabilir. Ancak elbette, bunlar, Fransa siyasetini yakından takip eden birinin dışarıdan yaptığı ve kulis bilgilerine dayanmayan görüşlerdir.

2024 Fransa Parlamento Seçimleri

Peki, böyle bir ortamda gidilecek olan 2024 Fransa parlamento seçimlerinden ne gibi bir sonuç beklemek gerekir? Hakikaten de, belki de Fransa tarihinin sonucu en belirsiz seçimi olacak bu seçimler, Fransa’nın şampiyonluk beklediği 2024 Avrupa Futbol Şampiyonası (EURO 2024) halen devam ederken ve 2024 Paris Yaz Olimpiyat Oyunları başlamadan birkaç hafta önce, gözlerin bir kez daha tamamen Fransa’ya çevrilmesine yol açacaktır. Geçtiğimiz ay Fransa’nın deniz aşırı topraklarından olan Yeni Kaledonya’da başlayan bağımsızlık odaklı isyan dalgasıyla çalkalanan Fransa’da, bu şekilde siyasi gündem ve krizler hiç bitmemektedir.

Fransa’da aşırı sağ karşıtı yürüyüşlerde ilginç anlar yaşanabiliyor

Kaynak: Le Monde

Parlamento seçimleri öncesinde en kritik hususlar ise, Cumhurbaşkanı Macron, Fransız devleti ve Fransız medyasının parlamento seçimlerini aşırı sağa karşı birleşme yönünde ne ölçüde etkileyecekleri ve elbette seçim öncesinde farklı siyasi partiler arasında kurulacak ittifaklar olacaktır. Bu bağlamda çok önemli bir gelişme bu hafta yaşanmış ve merkez sağ Cumhuriyetçiler (LR) partisi lideri Eric Ziotti, Bardella-Le Pen’in partisi aşırı sağcı RN ile seçim öncesinde ittifak kurmak istediklerini açıklamıştır. Eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin partisi olan LR’nin liderinin bu açıklamayı yapması Fransa siyasetinin gündemine bomba gibi düşerken, ilerleyen günlerde bu konuda partide büyük tartışmalar yaşanmış ve henüz kesin bir karar açıklanmamıştır. Partideki tepkiler üzerine, Ciotti, ilerleyen günlerde Genel Başkanlık görevinden alınmıştır. Bir diğer önemli gelişme ise, özellikle merkez ve merkez sol medya kuruluşlarındaki yayınların ve Fransa’da halen oldukça güçlü olan işçi sendikalarının da etkisiyle, başkent Paris, Marsilya, Strasbourg, Bayonne, Nantes ve Valenciennes gibi büyük şehirlerde bu hafta içerisinde toplam 250.000 kişinin katıldığı aşırı sağ karşıtı büyük yürüyüşlerin/gösterilerin yapılması olmuştur. Bu şekilde, Cumhurbaşkanı Macron’un “Cumhuriyetçi blok” stratejisi için start verilmiş olabilir.

Jordan Bardella

Kaynak: Financial Times

İktidara hiç olmadığı kadar yaklaşan ve ilerlemeye başlayan yaşı nedeniyle 2027’de muhtemelen son kez Cumhurbaşkanı adayı olacak Marine Le Pen ise, uzun siyasi kariyerini Cumhurbaşkanlığı ile taçlandırmak istediği için, seçim öncesinde hazırlıklarına ağırlık vermektedir. Fransız milliyetçiliğinin yanı sıra, göçmenler ve İslamcılık karşıtı görüşleriyle bilinen Le Pen, seçimler öncesinde yine bu temaları kullanmakta ve Macron ve Jean-Luc Mélenchon gibi siyasetçileri “Islamo-gauchiste” (İslamcılık yanlısı solcular) olarak nitelendirmektedir. RN ve Le Pen’in bu seçimlerdeki bir diğer kozu da Fransa siyasetinin yükselen yıldızlarından olan genç parti lideri Jordan Bardella’dır. 1995 doğumlu ve henüz 29 yaşında olan Bardella, gençleri sandığa yönlendirmekte ve Fransa’nın siyasi sorunlarını gündeme getirerek milliyetçi tezlerine destek bulmakta oldukça başarılıdır. Genç siyasal analist Yunus Emre Erdölen’in “Fransa’nın toksik aşkı, aşırı sağcı Marine Le Pen’in yakışıklı maskotu” olarak yorumladığı Bardella, fakir göçmen mahallesi Saint Dennis’den çıkma, İtalyan asıllı ve bıçkın bir genç siyasetçi olarak oldukça dikkat çekmekte ve düzgün imajıyla bir anlamda ortalama Fransız seçmendeki aşırı sağ antipatisini yumuşatmayı başarmaktadır. Sosyal medyada büyük bir takipçi kitlesi olan Bardella’ya, genç destekçileri, “Kaptan, kaptanım, bize rehberlik etmene ihtiyacımız var” şeklinde bağlılıklarını gösterirlerken, Bardella da -Le Pen gibi- İslamcılık ve göçmen akını karşısında Fransızlık ve Hıristiyan değerlerini savunarak sağ seçmen nezdinde oldukça rağbet görmektedir.

Anketler

Parlamento seçimleri öncesinde henüz ittifak tablosu netleşmediği ve aşırı sağ karşıtı Cumhuriyetçi blok eylemleri daha yeni başladığı için yapılan anketlerin güvenilirliği tartışmalı olsa da, neredeyse tüm güncel anketler, parlamento seçimlerini Bardella-Le Pen ikilisinin yön verdiği RN’nin kazanacağını gösteriyor. RN, Cluster17‘nin 11-13 Haziran 2024 tarihli anketinde yüzde 29,5, Opinion Way‘in 12-13 Haziran 2024 tarihli anketinde ise yüzde 33 oyda gözüküyor. Bu durumda, yeni kurulacak hükümeti RN’nin oluşturması ve Bardella’nın Başbakan olarak atanması akla yakın bir ihtimal olarak duruyor.

Yine aynı anketlerde, aşırı sol LFI ve Fransız Komünist Partisi ile merkez sol PS ve LE’nin oluşturduğu Yeni Halkçı Cephe (Nouveau Front populaire/NFP) önemli bir sinerji yaratmayı başarmış ve yüzde 25 ila yüzde 28 arasında bir oy oranına ulaşmış gözüküyor. Seçimler öncesinde atılacak akıllı bazı adımlarla, sol-aşırı sol koalisyon, kısa sürede daha da yükselerek yüzde 30’ları yakalayabilir. Kolektif liderliği ön plana çıkaran NFP’nin Başbakan adayının kim olacağı da bu noktada önemli bir etken olabilir.

Macron’un Rönesans partisi ile birlikte merkezdeki MoDem, eski Başbakan Edouard Philippe’in kurduğu Horizons ve En Commun gibi partilerden oluşan “Ensemble” (Birlikte) ittifakı ise, yine aynı anketlerde yüzde 18-20 düzeyinde desteğe sahip olarak gözüküyor. Daha çok özel hayatı ve gençliğiyle gündeme gelen son Başbakan Gabriel Attal’ın da dahil olduğu bu blok, elbette, Macron’un desteği ve aşırı sağa karşı birleşme temelinde, ilerleyen günlerde oy oranını daha da yükseltebilir. Jordan Bardella gibi genç bir siyasetçi olan Başbakan Gabriel Attal ve bir ara Macron sonrasındaki ideal Cumhurbaşkanı olarak adı geçen eski Başbakan Edouard Philippe’in halen ciddi siyasi potansiyellerinin olduğu da biliniyor.

Güncel anketlerde yüzde 7 civarında desteğe sahip olan Cumhuriyetçiler (LR) partisinin seçim öncesinde alacağı karar ise kritik olacak. Cumhuriyetçilerin RN’yi desteklemesi, bu partinin birinci olmasını neredeyse garantileyecekken, seçimlere bağımsız girmeleri veya Macron’un blokunu desteklemeleri, kuşkusuz RN’nin başarı şansını azaltacaktır.

Sonuç

Sonuç olarak, 2024 AP seçimleri ardından Fransa’da siyaset yeniden hareketlenirken, Avrupa Birliği’nin geleceğinin Fransa’daki siyasi gidişatla özdeşleşir hale gelmesi, aslında bir bakıma Fransızların gururunu da okşuyor olabilir. Zira bu şekilde, siyasi ve ekonomik açılardan son yıllarda Almanya’nın gölgesinde kalan Fransa, Brüksel’in geleceğinin kendi siyasi ve ekonomik esenliğiyle yakından alakalı olduğunu göstermektedir. Cumhurbaşkanı Macron, zayıf toplumsal desteğiyle bugünlere kadar başarıyla gelmiş çok iyi bir taktisyen olarak büyük bir risk almış ve aşırı sağa karşı kutuplaşma kozunu kullanarak, 2022’de kaybettiği meclis çoğunluğunu yeniden ele geçirmek istemektedir. Anketler, bunun gerçekçi olmadığını gösterse de, seçime kadar daha iki haftalık uzunca bir süre vardır ve bu süreçte kurulacak ve dağılacak ittifaklar, yapılan/yapılacak halk gösterileri ve Fransız merkez medyasının seçmen üzerindeki etkisi, kuşkusuz seçim sonuçlarını yakından etkileyecektir.

Son olarak, her ne kadar aşırı sağa sempati duymasam da, İtalya’da Meloni örneğinde olduğu gibi, aşırı sağı iktidara taşıyarak yumuşatma stratejisinin de Avrupa ülkelerinde son dönemde başarıyla uygulandığını sözlerimize eklemek gerekir. Zira Meloni ile birlikte İtalya AB’den ayrılma planını uygulamaya koymamış ve daha çok milliyetçilik ve göçmen karşıtlığı gibi temalar üzerinden siyasalarını oluşturmuştur. Bu da, aşırı sağın Türkiye’deki İslamcı hareket ve Recep Tayyip Erdoğan örneğinde olduğu gibi merkez sağa yerleştiği yeni bir trendi işaret ediyor olabilir. Bu nedenle, Le Pen’e ve partisine yönelik korkular anlaşılır olmakla birlikte, onun da iktidara gelmesi halinde “Frexit” yerine “uluslar Avrupası” temelinde farklı ve daha ulus-devletlere dayalı bir AB’yi oluşturmak yönünde adımlar atmasını beklemek bence daha gerçekçi olacaktır. Bu bağlamda en kritik husus ise, geleneksel olarak Rusya ile yakın ilişkileri ve dengeyi savunan Le Pen ve partisinin ABD ve NATO ile ilişkileri nasıl kurgulamak isteyecekleri olacaktır. Cumhurbaşkanı Macron’un da, genç yaşı da düşünüldüğünde, 2027 sonrasında Fransa ve uluslararası siyasette yer almaya devam etmesi bence güçlü bir olasılıktır.

Kapak fotoğrafı: https://gnews.org/m/2676002

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.