Giriş
4 trilyon doları aşan ekonomik hacmiyle dünyanın en büyük 4 ekonomisinden biri ve Asya’daki nadir istikrarlı ve gelişmiş demokrasilerden olan Japonya, kendisine özgü siyasal sistemiyle de Siyaset Bilimciler için ilginç ve araştırılması gereken bir ülkedir. Siyaset Bilimi literatüründeki hâkim parti sisteminin en önemli örneği olan Japonya’da, “1955 sistemi” adı verilen siyasi statüko, demokratik seçim sistemine ve ülkede birçok farklı çizgideki siyasal partinin kurulmasına izin veren liberal düzene karşın, muhafazakâr/sağ çizgideki Liberal Demokrat Parti’nin (kısaca LDP) kısa aralar haricinde (1993-1996 ve 2009-2012) yaklaşık 70 yıldır sürekli iktidarda kalmasını sağlamaktadır.
Fumio Kishida
Ancak Japonya’da 2021 yılında yapılan son genel seçimlerde partisi LDP’yi zafere taşıyan Başbakan Fumio Kishida, iktidarı süresince yaşanan bazı skandalların da etkisiyle, 14 Ağustos tarihinde yaptığı açıklamayla bir daha Başbakan adayı olmayacağını açıklamıştır. Bu nedenle, 2025 yılında yapılacak genel seçimler öncesinde, iktidar partisi LDP, 27 Eylül 2024 tarihinde parti Genel Başkanlığı için yapılacak seçime sahne olacaktır. Bu seçimi kazanacak aday ise, 2025 seçimlerine kadar Başbakan olarak görev yapacak, muhtemelen bu seçimler sonrasında da görevine devam edebilecektir. Bu nedenle, Kishida sonrası LDP’nin seçeceği yeni lider, Japonya’nın yeni Başbakanı olacak ve büyük ihtimalle de en azından birkaç yıl bu görevini sürdürecektir. Japonya’nın artan ABD-Çin rekabeti ve Asya’nın dünya siyaseti ve ekonomisinde ağırlığının artması sürecinde iyi bir Batı müttefiki olarak çok önemli bir devlet haline geldiği de düşünülürse, LDP’nin yeni lideri ve Japonya’nın yeni Başbakanı’nın seçimi yalnızca Japonya’yı değil, tüm dünyayı ilgilendiren stratejik bir konudur.
Japonya’nın Siyasal Sistemi
İkinci Dünya Savaşı sonrasında Amerikan işgaline maruz kalan Japonya, 1947 yılında Amerikan Generali Douglas MacArthur’un etkisiyle hazırlanan bir anayasa doğrultusunda, günümüze kadar ABD etkisi altında savaşın yıkıcı etkilerinden sıyrılmış ve yeni ve dinamik bir demokratik rejim inşa etmiştir. 1947 yılında yürürlüğe giren son anayasasına göre, Japonya, sınırlı bir anayasal monarşinin olduğu üniter ve demokratik bir ülkedir. Japonya anayasasına göre, İmparator, “devletin ve halkın birliğinin simgesidir” ve egemenlik hakkı olmaksızın daha ziyade sembolik bir görevi vardır. Egemenlik ise Japon halkına ait olup, güç Başbakan, hükümet ve iki kamaralı Japonya Meclisi Diet’in seçilmiş üyeleri tarafından paylaşılır. İmparator Hirohito’nun (1926’dan 1989’a kadar İmparator olarak kalmıştır) ölümünden sonra tahta çıkan İmparator Akihito, 1989’dan 2019’a kadar Japonya İmparatoru olarak görev yapmış ve 2019 yılında oğlu Naruhito için tahttan feragat ederek, Naruhito’nun Japonya’nın 126. İmparatoru olmasını sağlamıştır. Naruhito sonrası için Veliaht Prens ise İmparator’un küçük kardeşi olan Fumihito’dur.
İmparator Naruhito
Japonya anayasasında egemenlik hakkına dair en önemli madde, 9. maddede yer alan hükümdür. Buna göre, Japon ulusu, egemenlik hakkı çerçevesinde sayılan devletin savaş açma yetkisini tamamen ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca belirtilen anayasa maddesi ile tehdit ve güç kullanılarak uluslararası sorunların çözümlenmesi girişiminde bulunulmayacağı da kabul edilmiştir. Bu bağlamda, Japonya, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri veya başka savaş araçları bulundurmayacağını anayasası ile taahhüt etmiştir. Ancak Soğuk Savaş’ın oluşmasıyla, anayasanın bu hükmü yeniden yorumlanarak, iç düzeni sağlamak amacıyla belli bir silahlı kuvvetlerin oluşturulabileceği kabul edilmiştir. Bu kuvvetin adı ise Silahlı Kuvvetler olarak değil, “Kendini Savunma Güçleri/Öz Savunma Güçleri” (Self Defence Forces) şeklinde tanımlanmıştır.
Japonya’da yürütme erki, Başbakan ve 17 Bakan’dan oluşan Bakanlar Kurulu ile önemli devlet kurumlarına aittir. Başbakanlar daima Temsilciler Meclisi’nden atanır. Liberal Demokrat Parti’nin siyaset sahnesini 1950’lerden beri domine etmesi nedeniyle, bu partinin Genel Başkanı çok büyük olasılıkla Başbakan olmaktadır. Bu nedenle, bu partinin Genel Başkanlığı ve parti bürokrasisi, ülke bürokrasisinden bile daha önemli hale gelmiştir.
Japonya’nın yasama organı olan Diet, çift meclisli bir parlamentodur. Diet, her 4 yılda bir halkoyuyla seçilen 480 sandalyeli Temsilciler Meclisi ve 6 yıl görev yapan halk tarafından seçilmiş üyelere sahip 242 sandalyeli Danışmanlar Meclisi’nden oluşmaktadır. Temsilciler Meclisi’nin dönemi 4 yıl olmasına karşın, ülke tarihinde genelde her 2, en geç 3 yılda bir seçime gidildiği görülmüştür. Temsilciler Meclisi’nin erken seçime gitme hakkı olmasına karşın, Danışmanlar Meclisi’nin böyle bir hakkı yoktur. Temsilciler Meclisi, birçok diğer demokraside olduğu gibi daha yetkili bir kamara olup, yine de Danışmanlar Meclisi’nin veto yetkisi sistemdeki önemli bir fren mekanizmasıdır. Bu sistemde, Danışmanlar Meclisi’nce veto edilen yasaların Temsilciler Meclisi’nden 2/3 çoğunlukla geçmesi gerekmekte ve bu sayede Japonya demokrasisi sağlam temellere oturmaktadır. Diet, Başbakan’ın atanması, hükümetin feshedilmesi ve bütçenin onaylanmasında temel belirleyici kurumdur. Diet’in 480 mensubundan 300’ü tek adayın seçildiği farklı seçim bölgelerinden çoğunluk sistemi (SMDP) doğrultusunda seçilirken, kalan 180 milletvekili ülke genelindeki oy oranlarına göe nispi temsil (PR) sistemi ile partiler arasında dağıtılmaktadır. Japonya’da yargı erki ise, tüm demokrasilerde olduğu gibi bağımsız mahkemelere aittir.
Japonya’da yerel yönetim, “prefecture” adı verilen 47 idari birime dayanmaktadır. Bu idari birimlerin her birinin, kendi seçilmiş yöneticileri ve yasama organları vardır. Ancak üniter bir devlet olan Japonya’da, bu yerel yönetimlerin etkisi sınırlıdır ve merkezi otoritenin her zaman için bu yerel meclislerin aldığı kararları bozma yetkisi vardır. Geçmişte Okinawa’nın bir yöneticisinin ülkedeki Amerikan askeri varlığı aleyhine aldığı bir kararda, merkezi idare bu yetkisini sansasyonel bir şekilde kullanmıştır. Japonya’da halen sistemi ayakta tutan en önemli unsurların biri bürokrasidir. Japon bürokrasisi, Batılı muadillerine göre daha küçük ama daha yetkili ve efektiftir. Bürokratlar, işadamları ve politikacıların da yer aldığı “iron triangle” (demir üçgen) adı verilen sistemi ayakta tutan en önemli kişilerdir.
Demir Üçgen: LDP, Bürokrasi ve İş Dünyası
Japonya’daki Hâkim Parti Sistemi
Her ne kadar Japonya kağıt üzerinde çok partili ve ileri demokratik bir rejim olsa da, Japon siyasal sistemini tarif etmek için kullanılabilecek doğru tabir “hâkim parti sistemi”dir (dominant party system). “1955 sistemi” ve “bir buçuk parti sistemi” gibi tabirlerle de tarif edilen Japon parti sisteminde, içerisinde milliyetçi ve liberal unsurlar da barındıran merkez sağ/muhafazakâr nitelikli LDP, ABD ile tesis edilen ittifak ilişkisi temelinde, Japonya’nın kısa sürede savaşın yıkımından kurtularak, dünyanın en önde gelen teknoloji ve sanayi önderlerinden biri olmasını sağlayan politikaların mimarı olmuş ve bu sayede ülke içerisindeki farklı sermaye grupları ile güçlü bürokratik yapıların çıkarlarını başarıyla uyuşturmayı başararak, ülkedeki siyasi sistemi tek-parti rejimi haline dönüştürmüştür. Bu sayede, Japonya, 1980’lere gelindiğinde dünyanın süper gücü ABD’yi ekonomik açıdan geçebilecek seviyeye gelmiş ve çok önemli bir ekonomik güç olmuştur. Ancak 1980’lerde yaşanan ölçüsüz büyüme ve emlak fiyatlarındaki artışın neden olduğu “balon ekonomisi“nin çöküşüyle, Liberal Demokratlar, 1990’larda bir süreliğine gözden düşme ve bölünme sürecine girmişlerdir.
Nitekim 1955’ten itibaren Japonya’yı Ichirō Hatoyama (1955-1956), Tanzan Ishibashi (1956-1957), Nobusuke Kishi (1957-1960), Hayato Ikeda (1960-1964), Eisaku Satō (1964-1972), Kakuei Tanaka (1972-1974), Takeo Miki (1974-1976), Takeo Fukuda (1976-1978), Masayoshi Ōhira (1978-1980), Zenkō Suzuki (1980-1982), Yasuhiro Nakasone (1982-1987), Noboru Takeshita (1987-1989), Sōsuke Uno (1989-1989), Toshiki Kaifu (1989-1991) ve Kiichi Miyazawa (1991-1993) gibi partili Başbakanlarıyla yöneten LDP, bu süreçte 1993 genel seçimlerini Kiichi Miyazawa liderliğinde birinci sırada tamamlamasına karşın, 1993-1996 sürecinde muhalefet partilerinin kurduğu koalisyon hükümetleri nedeniyle, Japon Yeni Partili (Nihon Shintō) Morihiro Hosokawa (1993-1994), Japonya Yenilenme Partili (Shinseitō) Tsutomu Hata (1994-1994) ve Japon Sosyalist Partisi (Nihon Shakai-tō/JSP) mensubu Tomiichi Murayama (1994-1996) gibi farklı Başbakanların iktidarında 3 yıl süreyle iktidardan uzak kalmıştır.
8 yılı aşkın süreyle Japonya’nın en uzun süreli Başbakanı Shinzo (Şinzo) Abe
1996 genel seçimlerini Ryutaro Hashimoto liderliğinde yeniden kazanan LDP, Hashimoto (1996-1998) sonrasında Keizō Obuchi (1998-2000), Yoshirō Mori (2000-2001), Junichiro Koizumi (2001-2006), Shinzo Abe (2006-2007), Yasuo Fukuda (2007-2008) ve Tarō Asō (2008-2009) ile yine uzun süre iktidarını korumuş, ancak 2009 genel seçimlerinde ilk kez Yukio Hatoyama liderliğindeki Japonya Demokrat Partisi’nin (Minshutō/DPJ) ardında kalarak ikinci parti olmuştur. Demokrat Parti’nin 3 yıllık iktidarında Hatoyama (2009-2010), Naoto Kan (2010-2011) ve Yoshihiko Noda (2011-2012) gibi Başbakanlar tarafından yönetilen Japonya, 2012 genel seçimleriyle birlikte yeniden LDP’nin kesintisiz iktidarı sürecine girmiştir. Bu şekilde, LDP, 2012’den beri tüm genel seçimleri kazanarak, Shinzo Abe (2012-2020), Yoshihide Suga (2020-2021) ve Fumio Kishida (2021-2024) gibi partili Başbakanlarıyla ülkeyi yönetegelmiştir. Bu nedenle, LDP’nin lideri, bir anlamda otomatik olarak Japonya’nın Başbakanı olmaktadır. Bu da, LDP liderlik seçimini kritik bir siyasal süreç haline getirmektedir.
LDP’nin Yeni Lideri ve Japonya’nın Yeni Başbakanı Kim Olacak?
27 Eylül 2024 tarihinde düzenlenecek LDP Genel Başkanlık seçimlerine aday olmak için, parti mensuplarının en az 20 milletvekili tarafından aday gösterilmesi gerekmektedir. İlk turda bir adayın yüzde 50’nin üzerinde oy alarak seçilmesi mümkündür. Bu olmazsa ise, en yüksek oyu alan iki aday arasında ikinci tur yapılmakta ve ikinci turda daha çok oy alan aday seçilmektedir. LDP’nin yeni lideri ve Japonya’nın yeni Başbakanı olmak için birçok üst düzey siyasetçi kolları sıvarken, aday sayısı 10’un üzerine çıkmıştır. Buna karşın, iddialı adaylar olarak yalnızca üç isim öne çıkmaktadır.
LDP Başkan adayları
Kaynak: Japan Times
Nippon Tv, Asahi, ANN ve Yomiuri/NNN gibi kuruluşların Ağustos ayı sonu veya Eylül ayı başında yaptıkları anketlere göre, LDP içerisindeki Suigetsukai hizbinin lideri olan 1957 doğumlu deneyimli siyasetçi Shigeru Ishiba, tüm anketleri önde tamamlayan en iddialı aday konumundadır. Daha önce birçok defa Bakanlık görevi yapan (Savunma Bakanlığı: 2007-2008, Tarım, Orman ve Balıkçılık Bakanlığı: 2008-2009, Nüfusun Azalmasından ve Japonya’da Yerel Ekonomiyi Canlandırmaktan Sorumlu Bakan: 2014-2016) Ishiba, büyük bir aksilik olmazsa LDP’nin yeni lideri ve Japonya’nın yeni Başbakanı olabilir. Ancak büyük ve köklü bir parti olmasına karşın içerisinde birçok farklı hizbin bulunduğu LDP’de, kuşkusuz, parti mensuplarının verecekleri oy, son güne kadar adayların performansları doğrultusunda değişebilecektir.
Shigeru Ishiba
Anketlerde oldukça başarılı olan bir diğer aday, 1981 doğumlu çok genç bir siyasetçi olan Shinjirō Koizumi’dur. 2019-2021 döneminde Çevre Bakanı olarak görev yapan Koizumi, K-Pop yıldızlarını andıran fiziği ve ABD (CSIS) bağlantıları ile, oldukça dikkat çeken ve popüler bir genç siyasetçidir. Eski Başbakan Junichiro Koizumi’nin oğlu olan Shinjirō’nun ağabeyi Kotaro Koizumi de Japonya’da çok ünlü bir aktördür. Bu anlamda, Koizumi ailesi, Japonya’da oldukça sevilen, popüler ve etkili bir sülaledir. Her ne kadar çoğu ankette Ishiba’nın gerisinde kalsa da, Koizumi, bazı anketlerde favori adaya yakın destek oranına sahip gözükmektedir. Bu nedenle, Shinjirō Koizumi da kazanma ihtimali olan güçlü bir adaydır. Hatta Koizumi, bu seçimde seçilemese bile, ilerleyen yıllarda Japonya siyasetinde en üst seviyelere gelme ihtimali oldukça yüksek bir siyasetçidir.
Shinjirō Koizumi
Anketlerde öne çıkan üçüncü önemli isim ise kadın siyasetçi Sanae Takaichi’dir. 1961 doğumlu olan Takaichi, defalarca -1993’ten beri- milletvekilliği ve Bakanlık (İçişleri ve Haberleşme Bakanlığı: 2014-2017, 2019-2020, Ekonomik Güvenlik Bakanlığı: 2022-) yapmış önemli bir kadın siyasetçidir. Muhafazakâr çizgisiyle yükselen Takaichi, anketlerde Ishiba ve Koizumi’yi zorlayabilen tek kişidir. Ancak erkek siyasetçilerin daha ön planda olduğu Japonya’da, Takaichi’nin LDP Genel Başkanı olması şimdilik beklenmemektedir.
Sanae Takaichi
Diğer adaylardan Taro Kono, Yōko Kamikawa, Takayuki Kobayashi, Seiko Noda, Toshimitsu Motegi, Yoshimasa Hayashi, Katsunobu Katō ve Shigeharu Aoyama’nın ise anketlere göre liderlik yarışını kazanma şansları yüksek değildir. Bu nedenle, LDP’nin sonraki liderinin Ishiba veya Koizumi olması beklenmektedir.
Sonuç
Sonuç olarak, ABD-Çin rekabeti nedeniyle uluslararası siyasetteki yeri yükselmeye devam eden bir devlet olan Japonya, kendisine özgü istikrarlı ve demokratik rejimini korumakta ve çeşitli sosyoekonomik sorunlarına karşın iyi bir performans göstermeye devam etmektedir. Japonya, halen bilim, teknoloji, eğitim, spor, sanat gibi alanlarda gelişmiş Batılı ülkelerle rekabet eden az sayıdaki Batı-dışı toplumdan/devletten birisidir. Bu da, Japon sisteminin başarısına işaret etmektedir. Ancak elbette, Japonya gibi köklü bir medeniyetin İkinci Dünya Savaşı sonrasında sadece ekonomik gücü ve yumuşak güç unsurlarıyla ayakta kalması, ABD, Çin ve Rusya gibi büyük güçler karşısında bu ülkeyi jeopolitik rekabette daha arka planda bırakmaktadır. Bu nedenle de, Japonya’nın ilerleyen yıllarda anayasasında yapabileceği bir değişiklikle yeniden daha güçlü bir ordu kurmaya yönelmesi ihtimal dahilindedir.
Japonya’da iktidarın neredeyse otomatik sahibi durumundaki LDP’nin yeni lideri de, bu ortamda, ülkesini geliştirmek için çalışacak ve ülkenin yeni Başbakanı olacaktır. Bu yarışta favori aday Shigeru Ishiba olmasına karşın, genç ve karizmatik siyasetçi Shinjirō Koizumi de -2017’de Fransa’da Emmanuel Macron’un yaptığı gibi- sürpriz bir zafer kazanabilir. Yeni seçilen Başbakan ise, 2025 genel seçimlerini de kazanarak yeni bir dönemin temellerini atma potansiyeline sahiptir.
Kapak fotoğrafı: https://www.politics-dz.com/the-role-of-political-systems-in-promoting-work-culture-japan-case-study/
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ