Doğu Batı Yayınları’ndan çıkan ve editörlüğünü Artvin Çoruh Üniversitesi öğretim üyesi ve Uluslararası Politika Akademisi (UPA) yazarı Doç. Dr. Armağan Öztürk ile C. Cengiz Çevik’in yaptığı Kavramlar Tarihi: Adalet kitabı, Kavramlar Tarihi: Özgürlük’ten sonra serinin ikinci çalışmasıdır.
Bilindiği üzere, adalet, insanoğlunun en büyük buluşlarından biridir. Yeryüzünde kendine has bir adalet sistemi geliştirmemiş veya bu konuda ilke ve yasalar belirlememiş hiçbir toplum yoktur. Ciddi, teknik ve akademik metinlerden gündelik yaşama kadar, neredeyse her gün kendisiyle karşılaştığımız bu sihirli sözcük, tanımı gereği, hem “hak ve hukuka uyma, herkesin hakkını gözetme, doğruluktan ayrılmama, hakkaniyet”, hem de bir toplumda “kanun ve nizam yoluyla hakların karşılıklı olarak korunması ve dengeli tutulması” anlamındadır. Dolayısıyla, adalet bireye ilişkin olduğu kadar toplum ve devlete de ilgilidir; insanın diğer insanlarla ve devletle olan tüm ilişkilerini düzenlerken, devletlerin birbirleriyle olan ilişkilerinin de belirleyici unsurlarından biridir.
“Kavramlar Tarihi” üst başlığını taşıyan bu çalışmada, Felsefe’den Tarih’e, Filoloji’den Siyaset Bilimi’ne kadar farklı alanlarda çalışan akademisyenlerin, düşünce tarihinin köşe başlarını oluşturan düşünür ve filozofların adalet üzerine görüşlerine ve adalet uygulamasına ilişkin kaleme aldığı makaleler bulunmaktadır.
Kitaptaki yazıların içeriğine kısaca bakacak olursak, bazı yazılar belli bir düşünür veya ekolün adalet anlayışını ele alırken, diğer yazılar genel olarak adalet kavramını incelemiştir. Kronolojik olarak bahsetmek gerekirse, ilk kategoride bulunan yazıların ilki Pelin Atayman Erçelik’in “Cicero’nun Adaleti” başlıklı makalesidir. Bu çalışmada, adalet konulu literatürün en eski kaynaklarından olan Cicero’nun ideal devlet düzeninin hangisi olduğu ve ideal bir devlette olması gereken yasalar ve onların kökeniyle ilgili görüşlerine yer verilmektedir. Melike Molacı’nın “Üç Köklü Bir Erdem: Stoacı Adalet” başlıklı yazısında, yine Cicero’nun aktarımlarından hareketle, Stoacı adalet fikri, erdem, din, hürmet, güven, sadakat, iyilik, ılımlılık ve diğer kavramlar çerçevesinde incelenir. Kitapta Stoa felsefesinin adalet anlayışını yansıtan yazılardan bir diğeri C. Cengiz Çevik’e aittir ve bu yazı “Marcus Aurelius’ta Evren, İnsan ve Adalet” başlığını taşır. Bu yazıda filozof-imparator Marcus Aurelius’un Kendime Düşünceler adlı eserinde evren ile insan ve bütün ile parça arasındaki ilişkinin adalet kavramı çerçevesinde nasıl ele alındığı ortaya konmaktadır. Eylem Yolsal-Murteza’nın “Burke’da Adaletin Muhafazası” başlıklı makalesi Burke’un adalet anlayışını, Aristoteles, Aquinas, Cicero, Marx, Hume, Bentham ve başka filozofların anlayışlarıyla ve insan hakları, demokrasi ve despotizm gibi kavramlarla olan ilişkisi çerçevesinde inceler. Metin Özkan’ın “Klasik Faydacılık ve Adalet: John Stuart Mill’de Mutluluk ve Özgürlüğün Pragmatik Temeli” başlıklı makalesinde filozofun klasik faydacılığın ahlaki adalet problemlerine sunduğu cevaplar ve bu cevaplara yönelik gerekçeleri tartışmaya açılmaktadır. H. Sinan Özbek’in “Marx’ın Adalet Anlayışı” başlıklı makalesinde Marx’la ilişkilendirilen farklı adalet anlayışlarından ve eserlerinde öne çıkan görüşlerden bahsedilmektedir.
Kitaptaki dört makalede 19. yüzyılın sonu ile 20. yüzyılın ilk yarısında doğmuş olan dört filozofun adalet anlayışına yer verilmiştir. Bunlardan ilki Zeynep Direk’in “Martin Heidegger: Politik Olan, Egemenlik ve Adalet” başlıklı yazısıdır; Heidegger’in 1935 tarihli metinlerine odaklanılan bu yazıda politik olan ile adalet arasındaki ilişkiye dair bir sorgulamaya yer verilir. Ömer Faik Anlı’nın “John Rawls’un Adalet Teorisi -Adalet ve Hakikati Ayırmak-“ başlıklı yazısında rasyonalite ve makuliyet gibi kavramlar çerçevesinde adalet anlayışı incelenmektedir. Ferda Yıldırım ile Kurtul Gülenç’in “Ronald Dworkin’de Politik Bir Değer Olarak Adalet” başlıklı yazısında yirminci yüzyılın önde gelen hukuk ve politika felsefecilerinden biri olan Dworkin’in adalet teorisi hukuki, politik ve ahlaki yargılarla bağlantılı bir şekilde ele alınmaktadır. Levent Görüşük’ün “Jacques Ranciere’de Politikanın Yaratımı Olarak Adalet” başlıklı yazıda, Ranciere’in eşitliğin liberal düşünürlerce ele alınış biçimine yönelik itirazlara dayanan ve demos’u yani halkı muhatap alan adalet anlayışı irdelenmektedir.
Yukarıda da söylediğimiz genel olarak adalet kavramını inceleyen yazıların ilki Armağan Öztürk’ün “Antik ve Modern Haklı Savaş Düşüncesi: Eleştirel Bir Değerlendirme” başlıklı yazısıdır. Yazar, antik ve modern referanslarıyla kaleme aldığı yazısında uluslararası ilişkiler doğa durumu koşullarında kaldığı müddetçe savaşın ve bir gölge fenomen olarak haklı savaş anlayışının yaşamımızda varlığını sürdüreceğini söylemektedir. Bu kategoride değerlendirilebilecek bir diğer yazı Celal Yeşilçayır’a aittir; yazar “Adalet Felsefesi Üzerine Bir Deneme” başlıklı yazısında adalet ile hukuk ve adalet felsefesi ile hukuk felsefesi arasındaki ayrımı incelemektedir. Ertuğrul Uzun ise “Hukuku Adaletten Kurtarmak” başlıklı yazısında, hukuk ile adalet arasında kavramsal ve zorunlu bir bağ olmadığını varsayan hukuki pozitivizm düşüncesinden hareketle, hukuk düzeninin hukukilik vasfını kazanabilmesi için adaletin taleplerine olumlu cevap vermesini şart koşmaktan vazgeçilmesi gerektiği üzerinde durur. Efe Baştürk “Adalet ya da Yasa Yargılanabilir mi?” başlıklı yazısında adaletin tanımı, olanaklı olup olmadığı, adalet ile hukuk arasındaki ayrım ve Derrida’nın yapısöküm anlayışı açısından adalet konularına değinmektedir.
Kitapta, adaletin çağdaş dünyadaki görünümü ve yorumuna ilişkin üç yazı bulunmaktadır. Bunlardan ilki Murat Satıcı’nın “Çağdaş Perspektiften Adalet Kavramı” başlığını taşımaktadır. Bu yazı adalet kavramına yönelik çağdaş tanımlamaların, adaletin ne olduğu konusundaki arayışın sürdüğünü gösterdiğine dikkat çekmektedir. Özgür Taburoğlu’nun “Çağdaş Düşüncede Vicdan ve Adaletin İzleri” başlıklı yazısı kökeninde vicdan ve etiğin yer aldığı hukuk, adalet ve yasa düzeni gibi kavramları, felsefe ve edebiyat referanslarıyla ele alır. Özlem Denli, “Wokeizmin Adaletle İmtihanı ya da Woke Şatosuna Bakmak” başlıklı yazısında Amerikalı siyahlarla ilgili olarak “uyanıklık ya da ayık olma” anlamındaki “woke” hareketinin adaletle ilişkisini ele alır; bu çerçevede adalet mücadelesini anlama çabası, taleplerin ne’liği ve yöntemlerin nasıl’lığı arasındaki sıkı ilişki, iptal kampanyaları ve dışlama pratiklerinin içeriğe dahil unsurlara dönüşmesi konularına dikkat çekilmiştir.