Giriş
Avrupa’nın önde gelen devletlerinden olan Avusturya’da, 29 Eylül 2024 tarihinde yapılan genel seçimler sonucunda ülkedeki en güçlü toplumsal desteği olan siyasi partinin Herbert Kickl liderliğindeki aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (Freiheitliche Partei Österreichs/FPÖ) olduğu ortaya çıktı. Bu ise, yeni hükümetin aşırı sağa meyletmesi ve ülkedeki azınlıkları hedef alması ihtimali nedeniyle, 9 milyon toplam nüfuslu ülkede sayıları 800.000 civarında olan ve yarısını Türklerin oluşturduğu Müslümanların durumu konusunda bazı endişelere neden oldu. Bu yazıda, Avusturya hakkında bazı genel bilgiler sunduktan sonra, bu ülkenin 2024 genel seçimlerini mercek altına alacağım.
Avusturya’nın Kısa Tarihi ve Modern Siyasal Sistemi
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’nda tasfiye edilmesinin ardından ilk kez 1918 yılında kurulan Avusturya Cumhuriyeti, 1938’de “anschluss” adı verilen süreçle birlikte Nazi Almanyası tarafından ilhak edilmiştir. Avusturya’nın Cermen kökenli halkların yoğun yaşadığı ve kültürel-toplumsal olarak Almanya etkisi altında kalan bir ülke olması sebebiyle (Avusturya’ya Almanya’nın küçük kardeşi de denilmektedir) bu süreç görece kolay olmuştur. Ancak Nazilerin Almanya ve tüm dünyayı felakete sürüklemesi neticesinde Avusturya da bu süreçten çok olumsuz etkilenmiş ve İkinci Dünya Savaşı sonrasında 10 yıl kadar Fransa, İngiltere, ABD ve SSCB’nin dahil olduğu Müttefik devletlerin işgalinde kalmıştır.
1955 yılında imzalanan barış antlaşmasıyla yeniden bağımsızlığını kazanan Avusturya, Soğuk Savaş koşullarında bir uzlaşı devleti olarak dünyaya gelmiş; -Batı dünyasının doğal bir üyesi olmasına karşın- yeni dönemde askeri açıdan sürekli tarafsızlık politikası belirleyerek ve NATO üyesi olmayarak (Sovyet) Rusya ile özel ilişkiler tesis etmiştir. Avusturya, bu statüsünü 1955 yılında ilan ettiği Tarafsızlık Beyanı (Neutralitätserklärung) ile tüm dünyaya ilan etmiştir. Bu bildiri, 26 Ekim 1955’te parlamento tarafından anayasal bir eylem olarak, yani Avusturya Anayasası’nın bir parçası olarak yürürlüğe konmuş ve modern Avusturya’nın temellerini oluşturmuştur.
Avusturya, 1995 yılında Avrupa Birliği’ne üye olmuş, ancak NATO üyeliği konusunda günümüze kadar girişimde bulunmamıştır. İrlanda, Kıbrıs Cumhuriyeti (Güney Kıbrıs Rum Yönetimi/Kesimi) ve Malta ile birlikte NATO üyesi olmayan 4 AB devletinden biri olan Avusturya, buna karşın 1995 yılından beri NATO’nun oluşturduğu Barış İçin Ortaklık (Partnership for Peace) programına dahildir. Bu bağlamda, Avusturya, NATO üyesi olmamasına karşın NATO’nun Bosna Hersek ve Afganistan operasyonlarına personel sağlamış ve günümüzde de Kosova’da askeri personel bulundurmaktadır.
Avusturya eyaletleri (1’den 9’a sırayla): Burgenland, Karintiya, Aşağı Avusturya, Yukarı Avusturya, Salzburg, Steiermark, Tirol, Vorarlberg ve Viyana.
Federal bir Cumhuriyet olan Avusturya’nın başkenti nüfusu 2 milyona yaklaşan tarihi Viyana kentidir. Burgenland, Karintiya, Aşağı Avusturya, Yukarı Avusturya, Salzburg, Steiermark, Tirol, Vorarlberg ve Viyana olmak üzere toplam 9 eyaletten oluşan Avusturya’da çift kamaralı parlamento, Ulusal Meclis (Nationalrat) ve Federal Konsey (Bundesrat) olmak üzere iki meclisten oluşmaktadır. 60 sandalyeli Federal Konsey’e Avusturya’daki 9 eyalet, nüfusları oranında belirlenen sayı kadar temsilci göndermektedir. Aşağı Avusturya 12 temsilci ile en etkili eyaletken, Yukarı Avusturya ve Viyana eyaletleri de 10 temsilci hakkına sahiptirler. Ülkedeki daha yetkili parlamento olan Ulusal Meclis ise 183 sandalyelidir. Parlamenter sistemin uygulandığı Avusturya’da, bu nedenle, Ulusal Meclis seçimleri, hükümetin kurulmasını sağlayan en kritik seçim hüviyetindedir. Ülkede 5 büyük siyasal parti bulunmakta olup, bunlar; aşırı sağcı/göçmen karşıtı/aşırı milliyetçi/Avrupa şüphecisi Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), Hıristiyan demokrat/merkez sağ çizgideki Avusturya Halk Partisi (Österreichische Volkspartei/ÖVP), merkez sol/sosyal demokrat çizgideki Avusturya Sosyal Demokrat Partisi (Sozialdemokratische Partei Österreichs/SPÖ), ekolojist çizgideki Avusturya Yeşiller Partisi (Die Grünen) ve liberal çizgideki Yeni Avusturya ve Liberal Forum (Das Neue Österreich und Liberales Forum/NEOS) partileridir.
Avusturya Parlamentosu
Doğrudan halk oyuyla seçilen ve yetkileri sınırlı olan Avusturya Cumhurbaşkanı ise, her 6 yılda bir yapılan seçimlerle belirlenmektedir. Seçimlerde, ilk turda bir aday yüzde 50’nin üzerinde oy alamazsa, ikinci turda en yüksek oyu alan iki aday yarışmakta ve bu şekilde Cumhurbaşkanı halk tarafından tayin edilmektedir. İkinci Dünya Savaşı’ndan günümüze kadar gelişen süreçte, Avusturya halkı, neredeyse daima -Almanya’daki CDU/CSU-SPD ikilemine benzer şekilde- merkez sağcı ÖVP ve merkez solcu SPÖ’den gelen kişileri Cumhurbaşkanı seçmiştir. SPÖ’lü Karl Renner (1945-1950), SPÖ’lü Theodor Körner (1951-1957), SPÖ’lü Adolf Schärf (1957-1965), SPÖ’lü Franz Jonas (1965-1974), bağımsız siyasetçi Rudolf Kirchschläger (1974-1986), ÖVP’li Kurt Waldheim (1986-1992), ÖVP’li Thomas Klestil (1992-2004), SPÖ’lü Heinz Fischer (2004-2016) ve Yeşiller Partisi’nden Alexander Van der Bellen (2016-) Avusturya’nın seçilmiş Cumhurbaşkanı olarak görev yapmış kişilerdir.
Avusturya Cumhurbaşkanı Alexander Van der Bellen
Ülkeyi asıl yöneten kişi olan Başbakanlara veya Şansölyelere baktığımızda ise; demokratik siyasal sistem ve farklı toplumsal kesimlerin varlığının doğal bir gereği olarak ülkede Avusturya’da daima koalisyon hükümetlerinin kurulduğunu ve bu hükümetlerde de çoğunlukla merkez sağcı ÖVP ve merkez solcu SPÖ’den gelen üst düzey siyasetçilerin Başbakan olarak görev yaptıkları görülmektedir. ÖVP’li Leopold Figl (1945-1953), ÖVP’li Julius Raab (1953-1961), ÖVP’li Alfons Gorbach (1961-1964), ÖVP’li Josef Klaus (1964-1970), SPÖ’lü Bruno Kreisky (1970-1983), SPÖ’lü Fred Sinowatz (1983-1986), SPÖ’lü Franz Vranitzky (1986-1997), SPÖ’lü Viktor Klima (1997-2000), ÖVP’li Wolfgang Schüssel (2000-2007), SPÖ’lü Alfred Gusenbauer (2007-2008), SPÖ’lü Werner Faymann (2008-2016), SPÖ’lü Christian Kern (2016-2017), ÖVP’li Sebastian Kurz (2017-2019, 2020-2021), bağımsız siyasetçi Brigitte Bierlein (2019-2020), ÖVP’li Alexander Schallenberg (2021-2021) ve ÖVP’li Karl Nehammer (2021-2024) ülkede görev yapan Başbakanlardır.
2024 Genel Seçimleri
Avusturya’da 29 Eylül 2024 tarihinde yapılan 28. Ulusal Meclis seçimlerine yüzde 77’nin üzerinde yüksek bir katılım sağlanırken, yüzde 28,8 oy alan Herbert Kickl liderliğindeki aşırı sağcı Avusturya Özgürlük Partisi (FPÖ), sürpriz yaparak ülkedeki en büyük parti haline gelmiştir. Başbakan Karl Nehammer liderliğinde köklü merkez sağ parti ÖVP bu defa yüzde 26,3 oyda kalmış ve 2017’den beri ilk kez bir genel seçimde birinci parti olamamıştır. Andreas Babler liderliğindeki bir diğer köklü parti olan merkez sol SPÖ yüzde 21,1 oyda kalırken, Beate Meinl-Reisinger liderliğindeki liberal-merkez NEOS partisi yüzde 9,1 ve Werner Kogler liderliğindeki Avusturya Yeşiller Partisi yüzde 8,2 oy alabilmiştir. Böylelikle, aşırı sağcı FPÖ, 1990’larda bir ara Başbakanlığa uzanmasına ramak kalan ama sonrasında şüpheli bir trafik kazasında ölen Jörg Haider döneminden beri ilk kez seçimde bu kadar büyük bir başarı sağlayabilmiş ve İkinci Dünya Savaşı’ndan beri ilk kez Avusturya’da bir genel seçimin aşırı sağcı bir parti tarafından kazanılmasını başarmıştır.
Herbert Kickl
Buna karşın, FPÖ’nün hükümeti kurabilmesi ihtimali halen o kadar da yüksek ihtimal değildir. Zira daha önce Sebastian Kurz döneminde iktidarın küçük ortağı olan FPÖ ve o dönemin İçişleri Bakanı olan Herbert Kickl, ülke içi ve dışında Nazi dönemine yönelik tepkiler nedeniyle merkez siyasal oluşumlar ve kişilerin ittifaka dahil olmakta tereddüt ettikleri radikal bir siyasal çizginin mensubu olarak algılanmaktadırlar. Bu nedenle, merkez sağ ÖVP de dahil olmak üzere hiçbir diğer büyük siyasi parti FPÖ ile koalisyona girmeye sıcak yaklaşmamaktadır. Buna karşın, ÖVP lideri Nehammer’in Kickl’in kendi Başbakanlığında ısrar etmemesi durumunda bu parti ile koalisyona olumlu bakabileceği yönünde çeşitli açıklamaları da mevcuttur.
Avusturya’da 2019 ve 2024 genel seçim sonuçları
Bu anlamda, Hollanda’da Geert Wilders’in başına geldiği şekilde, Avusturya’da da Herbert Kickl’in Başbakanlığı beklenmemekte; ya FPÖ’nün dahil olduğu bir koalisyonda Başbakanlığın ÖVP’ye bırakılacağı bir formül veya FPÖ dışındaki partilerin koalisyonu sonucunda yeni hükümetin kurulması ihtimali üzerinde durulmaktadır. Ülkede geçmişte birçok defa olduğu şekilde merkez sağ-merkez sol arasındaki büyük koalisyon ise, Almanya’ya benzer şekilde, her zaman ülkeyi ve toplumu rahatlatan bir tercih olagelmiştir. Ancak Helsinki Üniversitesi’nden Katalin Miklossy, ÖVP-SPÖ koalisyonu durumunda bunun seçim sonuçlarına saygı duyulmadığı algısı yaratarak FPÖ’yü daha da güçlendirebileceği ihtimalini gündeme getirmektedir. Bu bağlamda, Viyana Üniversitesi’nden Dorit Geva, ÖVP’nin Başbakanlığı aldığı ama birçok kritik Bakanlığın FPÖ’ye verileceği bir formülün daha gerçekçi olduğunu söylemiştir.
Sonuç
Sonuç olarak, Avrupa siyaseti, Rusya ve Türkiye gibi Avrupa açısından kritik ülkelerle belirli konularda uzlaşı içerisinde olamamanın yarattığı sorunlar nedeniyle giderek aşırı sağa savrulmakta ve bu da Avrupa’nın yumuşak gücü ve imajına büyük zarar vermektedir. Zira Avrupa’da aşırı sağın yükseliş nedenlerine baktığımızda iki temel konu karşımıza çıkmaktadır. Bunlar; (1) Ukrayna’ya verilen destek ve Rusya ile ticaretin bozulması nedeniyle Avrupa’da yaşanan ekonomik sorunlar ve Ukrayna kaynaklı göçün yarattığı sıkıntılar ile (2) Türkiye ile yaşanılan gerginliklerin de etkisiyle Avrupa’da giderek artan Müslüman nüfusun entegrasyonunda yaşanan sorunlardır. Bu sarmaldan çıkış için ise Rusya ve Türkiye yönetimleriyle iyi ilişkiler, Ukrayna krizine bir son verilmesi ve Müslümanların entegrasyonu konusunda daha başarılı politikalar Avusturya ve diğer Avrupalı ülkelerin acil ihtiyacıdır. Aksi takdirde, maalesef, aşırı sağın giderek daha merkezileşmesi ve normalleşmesi ihtimali bulunmaktadır. Bu ise, kuşkusuz, AB’nin de sonunu getirebilecek tehlikeli bir gidişatın habercisidir.
Kapak fotoğrafı: Le Monde
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ