Giriş
22-24 Ekim 2024 tarihlerinde Rusya Federasyonu’nun Tataristan Cumhuriyeti’nin başkenti Kazan’da düzenlenen 16. BRICS+ Zirvesi, birçok yönüyle uluslararası ilişkiler tarihine geçecek önemli diplomatik gelişmelere sahne oldu. Bu yazıda, kısaca, 16. BRICZ Zirvesi’nin uluslararası politika ve diplomasi açısından önemini anlatacağım.
BRICS+ Kadrosu Oturuyor
İlk kez Brezilya, Rusya, Çin ve Hindistan tarafından 2009 yılında oluşturulan BRIC mekanizması, 2011 yılında Güney Afrika’nın da katılımıyla birlikte BRICS adını almıştır. 2024 Kazan Zirvesi ise, BRICS’in Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), İran İslam Cumhuriyeti (İran), Etiyopya ve Mısır’ın da üye sıfatıyla katılmaları nedeniyle ilk BRICS+ (BRICS artı) toplantısı olarak tarihe geçti. Bu şekilde, BRICS+’nın artık 9 tam üyesi olan önemli bir uluslararası platform haline geldiğini ve örgüt yapısının oturmaya başladığını söylemek mümkün. Ayrıca artan üyelik talepleri nedeniyle, ilerleyen yıllarda BRICS+’nın genişleme sürecinin devam edeceğini öngörmek de makul bir seçenek olarak gözüküyor.
‘Ortak Devlet’ Opsiyonu
Emin adımlarla kurumsallaşan ve ilerleyen BRICS+ yapılanması, örgüte katılım sağlamak isteyen ancak ABD (Amerika Birleşik Devletleri) başta olmak üzere Batılı ülkelerin yaptırım ve tehditlerinden endişe eden diğer devletler için, bu zirveyle birlikte “ortak devlet” (partner countries) statüsünü oluşturdu. Bu, BRICS+ üyeliği için bir aşama kabul edilebileceği gibi, kalıcı bir iş birliği formülü (statüsü) olarak da nitelendirilebilir. Bu bağlamda, 16. BRICS+ Zirvesi’nde örgütün ortak devlet statüsünü kabul ettiği 13 ülke şunlardır: Belarus (Beyaz Rusya), Bolivya, Cezayir, Endonezya, Kazakistan, Küba, Malezya, Nijerya, Özbekistan, Tayland, Türkiye, Uganda ve Vietnam. Bu şekilde, BRICS+, ilk kez NATO üyesi bir devleti (Türkiye) ortak statüsünde kuruluşa kabul ederken, ASEAN üyesi 3 devletin (Malezya, Tayland ve Vietnam) örgüte ortak statüsünde katılımı da kuruluşun ekonomik büyüklüğü ve etkisi bağlamında çok önemli bir jeopolitik gelişme olarak kabul edilebilir. Bilhassa bu 4 devletin tam üyelikleri halinde, BRICS+’nın artık ciddi bir küresel siyasi ve ekonomik kuruluş haline geleceğini öngörmek mümkündür.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 16. BRICS+ Zirvesi’nde konuştu
Ayrıca Zirve’de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bir konuşma yapması da bu ülkenin örgütle ilişkilere verdiği önemi ve üyelik istencini göstermektedir. Zirve ile eşzamanlı olarak Ankara’da TUSAŞ tesislerine yönelik olarak yapılan PKK kaynaklı terör saldırısı ise, Türkiye’nin çok boyutlu dış politikası karşısında bazı odakların terör kartını sahaya sürdükleri düşüncesini uyandırmıştır. Önemli bir Rusya uzmanı olan gazeteci ve siyaset yorumcusu Pepe Escobar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BRICS+ üyeliğinde çok ciddi olduğunu ve Türkiye’nin ilerleyen yıllarda kuruluşa tam üye olabileceğini düşünmektedir. Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) üyeliğinde ciddi bir ilerleme beklenmediği ve ABD ile de Suriye’deki PKK/YPG/PYD varlığı nedeniyle ilişkilerin çok zor bir konjonktürde olduğu düşünülürse, Türkiye’nin örgüte tam üyeliği bence de yakın gelecekte hiç şaşırtıcı bir gelişme olmaz. Zira Türkiye’nin BRICS+ üyesi ülkelerle ilişkileri devamlı gelişmektedir ki, kısa süre önce Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in Türkiye’ye resmi bir ziyaret için gelebileceği de T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından yayınlanan bir haberde duyurulmuştur.
Rusya Diplomatik Açıdan İzole Edilemiyor
Rusya’da düzenlenen 16. BRICS+ Zirvesi’nin bir diğer önemli mesajı, Ukrayna politikası nedeniyle Batılı kurum ve kuruluşlardan dışlanan Rusya’nın diplomatik açıdan izole edilmesinin pek de mümkün olmadığının bir kez daha görülmesi oldu. Öyle ki, Zirve’ye 40 civarında (36) devletin çeşitli düzeyde temsilcileri iştirak ederken, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de BRICS+ Zirvesi’ne katılması, kuruluşun meşruiyeti gösteren ama Rusya işgali altında yaşayan Ukrayna’nın tepkisini çeken bir gelişme oldu.
Antonio Guterres ve Vladimir Putin
Bu anlamda, Rusya’nın Batı’nın sıkı yaptırımlarına karşın ayakta kalabilmesinin iki önemli nedenini belirlemek gerekirse; 1-) Şimdilerde “küresel güney” (global south) olarak da adlandırılan gelişmekte olan “üçüncü dünya” ülkelerinin kolonyal döneme tepkilerin de etkisiyle Batı dünyasının Rusya karşıtı uygulama ve söylemlerine katılmakta istek göstermemeleri ve 2-) Rusya’nın muazzam enerji kaynakları ve çeşitli konulardaki Sovyet döneminden miras kalan üstün teknolojisi (savunma sanayii, nükleer enerji, uzak teknolojisi vs.) sayesinde gelişmekte olan ülkeler için çok cazip bir ortak olmasından söz edilebilir.
Suudi Arabistan’ın Kararı Bekleniyor
2024 Kazan Zirvesi’nde Suudi Arabistan’ı Dışişleri Bakanı Faysal bin Farhan Al-Saud temsil ederken, 2023 Johannesburg Zirvesi’nde üyeliğe davet edilen Suudi Arabistan’ın henüz üyelik sürecini tamamlamadığı ve kararının beklendiği ifade edildi. Arjantin’in ise Javier Milei Başkanlığında üyelik sürecini askıya aldığı bu Zirve’de bir kez daha teyit edildi.
Ortak Para Birimi Tartışmaları
16. BRICS+ Zirvesi’nde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in misafirlerine dağıttığı sembolik para nedeniyle gündeme gelen ortak birimi tartışması, Zirve sonunda açıklanan bildiride ise hiç belirtilmemiş ve yalnızca yerel para birimlerinin karşılıklı ticarette kullanılmasının teşvik edileceği ifadesiyle yetinilmiştir (Madde 62, 63, 65, 67, 68). Bu bağlamda, BRICS+’nın dedolarizasyon çabalarının devam edeceğini ama ortak para birimi konusunda henüz bir atılım planlanmadığını söylemek mümkündür.
Çok Kutupluluk Vurgusu
Zirve sonunda açıklanan bildiride bilhassa çok kutupluluk (multipolarity) kavramına vurgu yapıldığı (Madde 6) görülmüştür. Bu şekilde, BRICS+, özellikle Rusya, Çin ve İran gibi devletlerce Batı-karşıtı bir pozisyona doğru yönlendirilse de, kuruluşa üye olan birçok devletin (Hindistan, Güney Afrika, BAE, Mısır vs.) Batı ile farklı konularda yakın ilişkilerini sürdürmek istedikleri bilinmektedir. Dahası, birçok Çinli için de ABD ve Batı dünyası ile yakın iş birliğini korumak bu ülkenin ekonomik ve siyasal gelişimi için faydalı olarak görülmeye devam etmektedir. Bu bağlamda, çok kutupluluk vurgusu ve beklentisi, Batı karşıtlığından ziyade, Batı hâkimiyetine bir eleştiri olarak da düşünülebilir.
Çin-Hindistan İlişkileri Isınıyor
16. BRICS+ Zirvesi’ne tarihi bir anlam katan bir diğer önemli jeopolitik gelişme ise, kuruluşun barışçıl amaçlarını da gösterircesine, 2020-2021 döneminde örgütün iki devasa nüfuslu üyesi Çin ile Hindistan arasında yaşanan Himalayalar bölgesindeki sınır çatışmalarının ardından iki ülke lideri Narendra Modi ve Şi Cinping’in Zirve’de yıllar sonra özel bir görüşme gerçekleştirmeleri oldu. Zirve kapsamında yapılan ikili heyet görüşmeleri sonucunda iki devletin sınır bölgeleri olan Depsang Ovası ve Demchok’ta devriye faaliyetlerini koordine etmeleri kararı alındı. Bu şekilde, Batı dünyasının kışkırtmalarına karşın Çin-Hindistan ilişkileri de BRICS+ platformu sayesinde belli bir düzene girmeye başladı.
Sonuç
Sonuç olarak, Kazan’da düzenlenen 16. BRICS+ Zirvesi, daha şimdiden muazzam bir potansiyeli ve etkisi olan BRICS+’nın kurumsallaşması ve genişlemesi anlamında önemli bir dönüm noktası olmuş ve ‘ortak devlet’ statüsünün belirlenmesi, Rusya’nın Ukrayna politikası nedeniyle diplomatik dışlanmasına son verilmesi, Türkiye’nin örgüte ısındırılması ve Çin-Hindistan ilişkilerinde yeni bir sayfanın açılması gibi kritik gelişmelere sahne olmuştur.
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ
Kapak Fotoğrafı: BRICS+ tam üyesi 9 ülkenin Devlet Başkanları (soldan sağa sırayla): Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed Ali, Mısır Devlet Başkanı Abdülfettah es-Sisi, Güney Afrika Devlet Başkanı Cyril Ramaphosa, Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Şi Cinping, Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Vladimir Putin, Hindistan Başbakanı Narendra Modi, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı Muhammed bin Zayid en-Nehyan, İran İslam Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve Brezilya Dışişleri Bakanı Mauro Vieira*.
* Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva, geçirdiği küçük bir kaza nedeniyle bu Zirve’ye katılamamıştır.