Resmi diplomatik ilişkilerinin olmadığı ülkemiz Türkiye’de Güney Kıbrıs Rum Yönetimi veya Güney Kıbrıs Rum Kesimi adıyla bilinen, ancak önceden alınmış tek taraflı Birleşmiş Milletler (BM) kararları doğrultusunda uluslararası platformlarda Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) varlığı görmezden gelinerek bütün adanın meşru egemenlik sahibi olarak görülen eski Osmanlı toprağı olan Kıbrıs merkezli Rum devleti, şimdilerde NATO üyeliği sürecine dair çeşitli haber ve yorumlarla uluslararası siyasetin gündemindedir. Bu yazıda, Güney Kıbrıs’ın olası NATO üyeliğine dair haberler derlenerek, bu konudaki jeopolitik yorumlarım aktarılacaktır.
Kıbrıs’taki Yeşil Hat ve egemen İngiliz askeri üsleri
Osmanlı hâkimiyeti sonrasında 80 yıl kadar İngiltere’nin kolonyal yönetimi altında kalan Kıbrıs, Londra ve Zürih Anlaşmaları sonrasında ise 1960-1963 döneminde Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla Kıbrıslı Türklerin de yönetime ortak olduğu kötü bir fiili federal yönetim deneyimi yaşamış; ancak bu kısa deneyim sürecinde Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler arasındaki etnik çatışmaların şiddetlenmesi neticesinde 1963’ten sonra Kıbrıslı Türkler yönetimden çekilmiş, 1974’e kadar artarak devam eden etnik gerginlikler sonrasında da Yunanistan ve Birleşik Krallık ile birlikte Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üç garantör devletinden birisi olan Türkiye’nin uluslararası hukuka uygun olarak ve başarıyla icra ettiği askeri operasyon (Kıbrıs Barış Harekâtı) sonrasında 1974’ten itibaren ada fiilen ikiye bölünmüştür. Türkiye’nin her açıdan desteklediği Kıbrıs Türk tarafı, Rauf Denktaş önderliğinde, 1975 yılında Kıbrıs Türk Federe Devleti, 1983 yılında da KKTC’yi ilan ederek, bir yandan müzakerelere devam ederken, bir yandan da iki devletli çözümün parametrelerini oluşturmaya başlamıştır. İngiliz hâkimiyeti döneminde NATO üyesi Birleşik Krallık’ın egemen toprak statüsündeki ve Ağrotur ve Dikelya’daki askeri üsleri nedeniyle Batı’nın askeri ittifakı açısından önemli bir konumda olan ve İngiliz askeri üslerinin korunması nedeniyle bu özelliğini sürdüren ada devleti, 1960’tan itibaren ise Devlet Başkanı Başpiskopos III. Makarios ile birlikte üçüncü dünyacı yeni bir dış politikaya yönelmiş ve Sovyet Rusya ile yakın ilişkilerini sürdürerek, Bağlantısızlar Hareketi’nin önemli bir üyesi haline gelmiştir.
Makarios
Güney Kıbrıs, Soğuk Savaş döneminde Ortodoksluk ve Batı emperyalizmi karşıtlığı gibi temalarla Sovyetler Birliği, Doğu Bloku ve Üçüncü Dünya çizgisini savunan Bağlantısızlar Hareketi içerisinde önemli bir devlet olurken, İngiliz askeri üsleri nedeniyle NATO açısından da önemini korumayı bilmiş ve bazı NATO operasyonlarında İngiliz üsleri bilfiil kullanılmıştır. Ayrıca Türkiye’nin adaya askeri müdahalesi ve fiili olarak yerleşmesi neticesinde, NATO’nun en önemli ordularından ve Soğuk Savaş döneminde sadık bir ABD müttefiki olan Türkiye’nin ordusu da (Türk Silahlı Kuvvetleri-TSK) adanın kuzeyinde hâkimiyetini sağlamış ve bu sayede ada üzerindeki NATO etkisi artmıştır.
NATO’nun yayılımı ve olası genişlemesi
Lacivert: NATO üyeleri
Açık mavi: NATO’ya üyelik süreci devam eden Bosna Hersek
Yeşil: NATO’ya üyelik için davet alan Ukrayna ve Gürcistan
Gri: NATO’ya üyelik niyetlerinin olmadığını beyan eden ülkeler (Moldova ve Azerbaycan – Kosova ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin üyelik niyetleri ise bulunuyor)
Ancak Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte Sovyetler Birliği’nin olmadığı bir ortamda birçok eski Doğu Bloku ve Varşova Paktı üyesi devlet, yeni kurumsallaşmaya başlayan Avrupa Birliği (AB) ve yıllardır gücünü koruyan NATO’ya üyelik süreçlerini başlatmış ve bunu gerçekleştirmişlerdir. Nitekim Güney Kıbrıs da 2004 yılı itibariyle AB’ye tam üye olarak katılım sağlamış; ancak bu katılım öncesinde adadaki bölünmüşlüğe son vermek için düzenlenen Annan Planı referandumuna ilginç bir şekilde Rumlar “hayır” oyu vererek adanın bölünmüş statüsünü kalıcı hale getirmişlerdir. Bu dönemde Türkiye’nin de AB’ye üyelik süreci hız kazanmışken, ilerleyen yıllarda Türkiye’nin üyelik sürecindeki durumunu bir siyasal avantaj unsuruna çevirmek isteyen Yunanistan ve Güney Kıbrıs’ın etik dışı uygulamaları nedeniyle, Türkiye-AB ilişkileri ve genel olarak Türkiye-Batı dünyası ilişkileri de bozulmuş ve Türkiye yönünü giderek Rusya, Çin, İslam dünyası ve Türk dünyası gibi Doğu ülkeleri ve coğrafyalarına çevirmeye başlamıştır. 2017 yılında İsviçre’de Crans-Montana’da yapılan son ciddi barış görüşmeleri de, Kıbrıs Türk tarafının başında Mustafa Akıncı gibi alenen federalizm yanlısı ve Türkiye’ye çok sert eleştiriler yönelten bir lider olmasına ve Türkiye’deki AB yanlısı AK Parti hükümetinin de sürece karşı çıkmamasına karşın Kıbrıslı Rumların Türk ve İslam düşmanlığına dayanan fanatizmleri ve Rum lider Nikos Anastasiades’in de çözüm için inisiyatif olmaya yanaşmaması nedeniyle başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu tarihten itibaren ise, Türkiye, Rumların iflah olmayacağına ve asla çözüme yanaşmayacaklarına kanaat getirerek, çok ciddi ve kararlı bir şekilde “iki devletlilik” tezini her platformda savunmaya başlamıştır.
Doğu Akdeniz’deki doğalgaz keşfedilen bölgeler
İşte bu ortamda, Doğu Akdeniz’de keşfedilen doğalgaz kaynaklarını değerlendirmek ve Türkiye’nin ABD, AB ve İsrail ile bozulan ilişkilerinden faydalanmak isteyen Güney Lefkoşa yönetimi, ABD ile yakınlaşma ve Kıbrıs Sorunu’na giderek artan ölçüde Washington (ABD) ve Brüksel’i (AB) dahil etme stratejisini uygulama sokmuş ve bu yönde bazı kazanımlar da elde etmiştir. Nitekim Doğu Akdeniz Gaz Forumu’nu Mısır, İsrail, Yunanistan, İtalya ve Ürdün gibi ülkelerle hayata geçiren Güney Kıbrıs, Türkiye’yi ise bu platforma dahil etmeyerek Doğu Akdeniz’in en uzun kıyı şeridine sahip ülkesini bu süreçten dışlamaya çalışmıştır. Ancak Rum tarafının EastMed (Doğu Akdeniz) projesi olarak adlandırılan İsrail-Kıbrıs-Yunanistan rotalı doğalgaz boru hattı projesi, ekonomik zorluklar nedeniyle hayata geçirilememiş ve geçirilmesi de beklenmemektedir. Güney Kıbrıs’ın Fransa-Türkiye hattında Doğu Akdeniz’de yarattığı gerilimler de, zaman içerisinde iki ülke Cumhurbaşkanları Recep Tayyip Erdoğan ve Emmanuel Macron arasında kurulan diyalog kanalları neticesinde çözümlenmiştir. Ancak Rum tarafı, Türkiye ile ilişkileri Suriye iç savaşı, Kürt Sorunu ve Rusya-Ukrayna Savaşı nedeniyle bozulan ABD ile de yakınlaşma siyaseti güderek, bu ülkeyle kısa süre önce bir savunma anlaşması imzalamıştır.
Hristodoulidis ve Biden
Böyle bir ortamda, son birkaç hafta içerisinde gündeme gelen yeni bir konu ise, görev süresinin sonuna gelen ABD Başkanı Joe Biden’ı Ekim ayı sonunda ziyaret eden Rum lider Nikos Hristodulidis’in Biden ile görüşmelerinde[1] Güney Kıbrıs’ın NATO üyeliğinin gündeme gelmesi ve bu konuda bir uzlaşıya varılarak bir yol haritası çıkarıldığı iddiasıdır.[2] Hristodulidis, iddiayı yalanlamamış ve tam tersine, ABD ile yaptıkları savunma anlaşması sonrasında NATO’nun askeri standartlarına ulaşmaları halinde, örgüte üyelik için başvuru yapabileceklerini ilan etmiştir.[3] Türkiye ise bu iddiaya hemen tepki göstermiştir.[4] KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da buna itiraz etmiş ve Ankara’nın üyeliğe müsaade etmemesi gerektiğini ifade etmiştir.[5] Kurulduğundan beri NATO dışında olan Kıbrıs’ın Batı’nın askeri alyansına katılımı kuşkusuz çok önemli bir jeopolitik gelişme olacak ve Doğu Akdeniz’de Batı-Rusya ve ABD-Çin dengesinde ciddi etkiler yaratacaktır. Bu anlamda, bunun yeni ve şok edici bir gelişme olduğu düşünülebilir. Ancak Ekathimerini gazetesi için konuyu değerlendiren akademisyen Evanthis Hatzivassiliou’ya göre, daha Londra-Zürih Antlaşmaları döneminde, iki ülkenin o dönemdeki liderleri Adnan Menderes ile Konstantin Karamanlis arasında Kıbrıs’ın NATO’ya üyeliğinin ilerleyen süreçte desteklenmesi hususunda bir centilmen uzlaşısına varılmış ve bu durum da adadaki toplum liderlerı Başpiskopos III. Makarios ve Dr. Fazıl Küçük’e bildirilmiştir.[6]
Hristodulidis ve Erdoğan
Bu konuyu değerlendirmek gerekirse, kuşkusuz ABD’nin son dönemde Türkiye ile bozulan ilişkileri ve Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştığı düşüncesinin etkisiyle Rusya tehdidi bahanesini de öne çıkararak Yunanistan’a yaptığı askeri yığınak ve Doğu Akdeniz’de yaptığı Güney Kıbrıs açılımı -ki yakın zamanda Washington Kıbrıs’a yönelik silah ambargosunu da kaldırmıştır[7]– düşünüldüğünde, Washington’ın Ankara’ya karşı olumsuz tavrını bilhassa Başkan Biden döneminde fazlasıyla gösterdiği açıktır. Ancak Biden görevi yakında kendisinden epey farklı bir siyasetçi olan Donald Trump’a devredecektir ve Trump’ın da Yunanistan’la ilişkileri bozmak istemeyecek olmasına karşın Türkiye konusunda çok daha ılımlı olabileceği yönünde Türkiye kamuoyunda iyimser bir hava bulunmaktadır. Türkiye’nin tavrı, hiç şüphesiz, Kıbrıs Sorunu çözümlenmeden Güney Kıbrıs’ın NATO’ya üyeliğine karşıt olacaktır. Zira Türkiye’nin AB üyeliği konusunda ciddi bir kazanım elde etmeden (müzakere başlıklarının kapatılması, vize muafiyeti, Gümrük Birliği güncellemesi vs.) veya KKTC’nin varlığı tanınmadan kararların oy birliği ile alındığı NATO içerisinde Kıbrıs’ın üyeliğine yeşil ışık yakması için hiçbir sebep yoktur.[8] Ancak Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği konusunda F-16 alımı/modernizasyonu ve İsveç’in terör örgütü mensuplarına verdiği desteği kesmesi gibi bazı şartlar öne süren Ankara, kuşkusuz, KKTC’nin tanınması ve/veya Türkiye’nin AB üyeliğinin hızla bir şekilde gerçekleştirilmesi gibi büyük ve açıkçası pek de gerçekçi olmayan bir kazanım halinde pozisyonunu değiştirebilir. Bunun dışında Ankara’nın genel tavrı ise Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’de statükonun korunması yönündedir. Bu bağlamda, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçtiğimiz gün Budapeşte’de düzenlenen Avrupa Politik Topluluğu Zirvesi’nde Rum lider Nikos Hristodulidis ile görüşmesi ise statükonun korunması ve Rumlarla diyalog kanallarının açık tutulması bağlamında gösterdiği bir jest olarak değerlendirilmelidir.[9]
Sonuç olarak, Güney Kıbrıs’ın NATO üyeliği kısa vadede gerçekçi bir hedef olmamakla birlikte, ilerleyen yıllarda Türkiye-Batı ilişkilerinin düzelmesi ve Kıbrıs’ta bir şekilde çözüme ulaşılması halinde, bu konu ciddiyetle gündeme gelebilir. Ancak bu, kuşkusuz, Batı-dışı önemli jeopolitik aktörler olan Rusya ve Çin için dezavantajlı bir gelişme olacak ve bu devletlerin çıkarlarına uygun olmayacaktır. Türkiye de, son dönemde geliştirmeye başladığı çok boyutlu dış politikası bağlamında, Batı ile ilişkilerini ikame edebilecek çeşitlendirme politikasını sürdürdüğü müddetçe, Kıbrıs’ta siyasi çözüm ve Güney Kıbrıs’ın NATO’ya dahil edilmesi gerçekçi hedefler değildir.
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ
DİPNOTLAR
[1] VOA Türkçe (2024), “ABD Başkanı Joe Biden Güney Kıbrıs Lideri Nikos Hristodulidis’i Beyaz Saray’da ağırladı”, 30.11.2024, Erişim Tarihi: 03.12.2024, Erişim Adresi: https://www.voaturkce.com/a/abd-ba%C5%9Fkan%C4%B1-joe-biden-g%C3%BCney-k%C4%B1br%C4%B1s-lideri-nikos-hristodulidis-i-beyaz-saray-da-a%C4%9F%C4%B1rlad%C4%B1/7845295.html.
[2] Hürriyet (2024), “Rum lider ABD ile NATO pazarlığını doğruladı”, 30.11.2024, Erişim Tarihi: 03.12.2024, Erişim Adresi: https://www.hurriyet.com.tr/dunya/rum-lider-abd-ile-nato-pazarligini-dogruladi-42610266.
[3] AP (2024), “Cyprus could become a member of NATO when conditions permit, the country’s president says”, 28.11.2024, Erişim Tarihi: 03.12.2024, Erişim Adresi: https://apnews.com/article/cyprus-nato-president-military-bases-us-45a0311616736a329fad5b4353a69227; Euronews (2024), “Cyprus eyes future NATO membership amid US talks to boost military standards”, 28.11.2024, Erişim Tarihi: 03.12.2024, Erişim Adresi: https://www.euronews.com/my-europe/2024/11/28/cyprus-eyes-future-nato-membership-amid-us-talks-to-boost-military-standards.
[4] Al-Monitor (2024), “Turkey deems ‘unacceptable’ any Greek Cyprus NATO membership attempt”, Erişim Tarihi: 03.12.2024, Erişim Adresi: https://www.al-monitor.com/originals/2024/11/turkey-deems-unacceptable-any-greek-cyprus-nato-membership-attempt.
[5] Anadolu Ajansı (2024), “KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’dan Rum lider Hristodulidis’in NATO açıklamasına tepki”, 30.11.2024, Erişim Tarihi: 03.12.2024, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/dunya/kktc-cumhurbaskani-tatardan-rum-lider-hristodulidisin-nato-aciklamasina-tepki/3409696.
[6] Evanthis Hatzivassiliou (2024), “Cyprus, NATO and the old mistakes”, Ekathimerini, 02.12.2024, Erişim Tarihi: 03.12.2024, Erişim Adresi: https://www.ekathimerini.com/opinion/1255001/cyprus-nato-and-the-old-mistakes/.
[7] Anadolu Ajansı (2024), “Türkiye’den, GKRY’ye silah ambargosunu kaldırma kararının yeniden uzatılmasına ilişkin açıklama”, 29.09.2024, Erişim Tarihi: 03.12.2024, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/politika/turkiyeden-gkryye-silah-ambargosunu-kaldirma-kararinin-yeniden-uzatilmasina-iliskin-aciklama/3345004.
[8] Güven Özalp (2024), “Kıbrıs Cumhuriyeti, NATO’ya üye olabilir mi?”, BBC Türkçe, 27.11.2024, Erişim Tarihi: 03.12.2024, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/articles/c154j0k043xo.
[9] Kıbrıs Postası (2024), “Budapeşte’de tarihi buluşma: Erdoğan ile Hristodulidis görüştü”, 07.11.2024, Erişim Tarihi: 03.12.2024, Erişim Adresi: https://www.kibrispostasi.com/c36-TURKIYE/n539556-budapestede-tarihi-bulusma-erdogan-ile-hristodulidis-gorustu.