SURİYE’DE ESAD REJİMİNİN ÇÖKÜŞÜ SONRASINDA YAŞANAN GELİŞMELER

upa-admin 18 Aralık 2024 95 Okunma 0
SURİYE’DE ESAD REJİMİNİN ÇÖKÜŞÜ SONRASINDA YAŞANAN GELİŞMELER

Giriş

Beşar Esad rejiminin çöküşü, Suriye’yi uzun yıllar boyu etkisi altında tutan çatışma sürecinde önemli bir dönüm noktası olmuştur. Rejimin dağılması, hem ulusal, hem de uluslararası boyutta çok sayıda değişikliğe yol açmış, Suriye’nin sosyal, siyasal ve ekonomik yapısını derinden sarsmıştır. Ülkede yaşanan ilk gelişmeler şu şekilde incelenebilir:

1. Güvenlik ve Otorite Boşluğu

Esad rejiminin çökmesiyle birlikte Suriye genelinde büyük bir otorite boşluğu meydana geldi. Merkezi hükümetin dağılması, çeşitli yerel ve uluslararası aktörlerin kontrol alanları oluşturmasına neden oldu.

Silahlı Grupların Yükselişi: Rejimin güç kaybetmesiyle, Suriye Demokratik Güçleri (SDG), cihatçı gruplar ve yerel milisler arasında yeni güç dengeleri oluştu.

İşgal ve Parçalanma: Kuzey Suriye’de PYD/YPG öncülüğündeki gruplar, kendi idari yapılarını güçlendirdi. Aynı zamanda, Türkiye ve diğer komşu devletler, güvenlik kaygıları nedeniyle sınır ötesi operasyonlar düzenlediler.

2. Mülteci Krizi ve Demografik Değişim

Esad rejiminin düşmesi sonrası, savaş boyunca devam eden mülteci akını daha karmaşık bir hale geldi.

Geri Dönüşler ve Yeni Dalgalar: Bazı Suriyeli mülteciler geri dönmeyi planlasa da, otorite boşluğu ve devam eden çatışmalar nedeniyle yeni mülteci dalgaları meydana geldi.

Demografik Mühendislik: Bazı bölgelerde, savaşın taraflarınca demografik yapıları değiştirmeye yönelik çeşitli hamleler yapıldı.

3. Ekonomik Çöküş ve Yeniden Yapılanma Arayışı

Uzun yıllar süren savaş ve rejimin çöküşü, Suriye’nin ekonomik altyapısını tamamen tahrip etti.

Altyapı Tahribatı: Elektrik, su ve ulaşım gibi temel hizmetler çoğu bölgede işlevsiz hale geldi.

Uluslararası Yardımlar: Rejimin düşmesinden sonra Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kurumlar, insani yardımları arttırdı. Ancak bu yardımlar yetersiz kaldı.

Bölgesel ve Küresel Yatırımlar: Yeniden yapılanma süreci, bölgesel aktörlerin ekonomik nüfuz mücadelesine sahne oldu.

4. Uluslararası Diplomasi ve Yeni Denge Arayışları

Esad rejiminin çöküşü, uluslararası sistemde de yankı buldu. Bölgesel ve küresel güçler, Suriye’deki yeni düzeni belirlemek için devreye girdi.

ABD ve Rusya’nın Rolü: Rejimin çökmesiyle birlikte ABD ve Rusya arasındaki güç mücadelesi daha belirgin hale geldi.

Türkiye’nin Pozisyonu: Türkiye, Suriye’nin kuzeyinde hem kendi güvenliğini sağlamak, hem de mülteci krizi ile başa çıkmak için aktif bir politika izledi.

Arap Dünyası’nın Tutumu: Bazı Arap ülkeleri, yeni liderlik yapılarıyla ilişkilerini yeniden düzenlemeye çalıştı.

5. Yeni Siyasal Yapıların Doğuşu

Esad rejiminin dağılması, Suriye’de yeni siyasal yapıların ortaya çıkmasını beraberinde getirdi.

Geçici Hükümetler ve Konseyler: Bazı bölgelerde yerel konseyler ve geçici hükümet yapıları oluştu.

Anayasa Tartışmaları: Uluslararası aktörler, Suriye için yeni bir anayasa yazılması konusunda çeşitli çalışmalar başlattı.

Etnik ve Mezhepsel Gruplar: Farklı etnik ve mezhepsel gruplar, siyasal temsil ve haklar konularında yeni talepler dile getirdi.

Toplumsal Yaralar ve Uzlaşı Arayışı

Suriye’deki savaş, milyonlarca insanın yaşamını derinden etkiledi. Rejimin çökmesi sonrasında toplumsal barış ve uzlaşı süreçleri önem kazandı.

Psikolojik ve Fiziksel Yara: Savaş, özellikle çocuklar ve kadınlar üzerinde derin izler bıraktı.

Adalet ve Hesap Verilebilirlik: Savaş suçlarının yargılanması ve sorumluların hesap vermesi, ulusal ve uluslararası bir gündem konusu oldu.

Sonuç olarak, Esad rejiminin çöküşü sonrasında Suriye, hem iç dinamikleri, hem de uluslararası etkilerle şekillenen karmaşık bir dönemden geçmektedir. Yeniden yapılanma, toplumsal uzlaşı ve siyasal istikrar arayışları önümüzdeki yıllarda da önemli bir gündem olmaya devam edecektir.

6. Diğer Devletlerin Sürece Yönelik Tepkileri

Suriye’de Esad rejiminin çöküşü sonrasında uluslararası toplumun tepkileri farklı çıkarlar ve jeopolitik hedefler doğrultusunda çeşitlilik göstermiştir. Bu durum, bölgeyi etkileyen çatışmanın niteliği ve Suriye’nin stratejik konumu nedeniyle önemli bir siyasi ve diplomatik dinamik yaratmıştır.

ABD ve Batı Bloku’nun Tepkileri Esad rejiminin çöküşü, ABD ve Batı Avrupa ülkeleri tarafından öncelikle çatışmanın sona ermesi ve demokratik bir geçiş sürecinin başlatılması için bir fırsat olarak değerlendirilmiştir. ABD, ülkede yeni bir yönetim kurulmasını desteklemiş, ancak bu süreçte muhalif gruplar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle temkinli bir politika izlemiştir.

Avrupa Birliği (AB) üyeleri ise, insani yardım odaklı bir politika izleyerek Suriye’nin yeniden inşa sürecine destek vereceklerini açıklamış, ancak bu yardımların demokratik değerler üzerine bina edilecek bir sürece bağlı olduğunu vurgulamışlardır. Fransa ve Almanya gibi ülkeler, Suriyeli mültecilerin geri dönüşü için çağrılarda bulunmuştur.

Rusya’nın Tepkisi: Rusya, Suriye’de Esad rejiminin çöküşü sonrasında bölgedeki nüfuzunu kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmış ve diplomatik yollarla etkisini sürdürmeye çalışmıştır. Moskova, yeni yönetimde kendi çıkarlarını garanti altına almak için muhalif gruplarla diyaloğu desteklemekte temkinli davranmış ve özellikle askeri ücrelerinin bölgede kalmasına önem vermiştir.

Türkiye’nin Tepkisi Türkiye, Esad rejiminin çöküşü ile birlikte Suriye’deki gelişmeleri hem güvenlik, hem de insani açıdan yakından takip etmiş ve bölgedeki özellikle PKK/PYD/YPG unsurlarının güç kazanmasını önlemeye yönelik adımlar atmıştır. Ankara, Suriye’de yeni bir siyasi düzen kurulması için geçiş sürecinde etkin bir rol oynama çabasında olmuş, aynı zamanda Suriye’nin toprak bütünlüğüne vurgu yaparak bölüntü bir yapıya karşı olduğunu beyan etmiştir.

Bölgesel Güçler: Suudi Arabistan ve İran: Suriye’deki güç dengesinin değişmesi, Suudi Arabistan ve İran arasındaki nüfuz mücadelesini daha da derinleştirmiştir. Suudi Arabistan, Esad’ın çöküşüyle birlikte Suriye’nin yeni yönetiminde kendi etki alanını genişletme hedefini benimsemiştir. İran ise, Esad rejimi dönemindeki stratejik kazancını kaybetmemek için yeni yönetimle diyaloğunu sürdürmüş ve bölgeyi istikrarsız bir yapıya sürükleyebilecek adımlardan kaçınılmaması gerektiğine vurgu yapmıştır.

Çin’in Tepkisi: Çin, Suriye’de Esad rejiminin çöküşü sonrasında çok daha ekonomik çıkar odaklı bir yaklaşım benimsemiştir. Pekin, yeniden inşa sürecindeki altyapı yatırımları için büyük bir potansiyel görmekte ve bölgede etkin bir rol oynayarak hem ekonomik, hem de siyasi nüfuz kazanmayı hedeflemektedir.

7. Ebu Muhammed el-Cevlani (Colani)

HTŞ (Hayat Tahrir el-Şam) lideri olarak bilinen Ebu Muhammed el-Ceylani (yeni ismiyle Ahmed el-Şara), 1982 yılında Suriye’nin Deyrizor kentinde doğmuştur. El-Ceylani, Suriye iç savaşında öne çıkan en etkili isimlerden biridir. İsmi “el-Ceylani” olarak anılmasının sebebi, Golan Tepeleri’ne olan bağlılığı ve sembolik vurgusudur.

7.1. Kısa Biyografisi

Irak Savaşı Dönemi: ABD’nin Irak’ı işgalinin ardından el-Ceylani, Irak’ta faaliyet gösteren El-Kaide’ye katıldı ve burada tecrübe kazandı.

Suriye İç Savaşı: 2011’de başlayan Suriye İç Savaşı sırasında el-Ceylani, Suriye’ye dönerek El-Nusra Cephesi’ni kurdu. El-Nusra, Suriye’deki el-Kaide bağlantılı en önemli silahlı gruplardan biri olarak tanındı.

HTŞ’nin Kuruluşu: 2017 yılında, El-Nusra Cephesi, çeşitli diğer silahlı gruplarla birleşerek Hayat Tahrir el-Şam (HTŞ) adını aldı. HTŞ’nin lideri olarak da el-Ceylani ön plana çıktı.

7.2. Düşünce Yapısı ve İdeolojisi

Ebu Muhammed el-Ceylani’nin düşünce yapısı ve ideolojisi, büyük ölçüde Selefi cihatçı bir temele dayanmaktadır. Ancak zaman içinde pragmatik bir strateji izleyerek, küresel cihat anlayışından ziyade yerel bir ajanda benimsemiştir. Bu düşünce yapısını detaylı incelemek gerekirse:

Selefi-Cihatçı Temeller: El-Ceylani’nin ideolojisi, klasik anlamda Selefi-Cihatçılık ile şekillenmiştir. İslam hukukunun (Şeriat) devlet yönetiminde tam anlamıyla uygulanmasını savunur. Cihadı, İslam toplumunun dış güçlerden ve “küfür” rejimlerinden kurtarılması için gerekli bir yöntem olarak görür. Başlangıçta, küresel cihat hedeflerine odaklanmış olan el-Ceylani, el-Kaide’nin Suriye kolu olarak hareket etmiştir.

Yerel ve Pragmatik Strateji:

Yerel Öncelikler: El-Ceylani, zaman içinde küresel cihat yerine yerel öncelikleri benimsemiştir. HTŞ, daha çok Suriye’deki Esad rejimini devirmek ve kontrol alanlarını genişletmek üzerine yoğunlaşmaktadır.

El-Kaide’den Uzaklaşma: HTŞ’nin lideri olarak, el-Ceylani, el-Kaide ile bağlarını kopardığını açıklayarak daha “bağımsız” bir yapı oluşturdu. Bu hamle, Batı tarafından “terör örgütü” olarak damgalanmamak ve uluslararası meşruiyet kazanmak için atılmış pragmatik bir adımdı.

İdlib Odaklı Yönetim: El-Ceylani, Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib bölgesinde etkin bir yönetim kurmayı hedeflemektedir. Burada, Şeriat hukukuna dayalı bir yönetim sistemi oluşturmaya çalışsa da, zaman zaman ılımlı söylemler geliştirmiştir.

Modern Stratejik Yaklaşımı:

Siyasi ve Askeri Kontrol: HTŞ, el-Ceylani liderliğinde askeri bir güçten ziyade, siyasi ve ekonomik anlamda da bir otorite haline gelmeye çalışmaktadır.

Batı ile İlişkiler: El-Ceylani, zaman zaman Batı’ya “ılımlı bir cihatçı” profil çizmeye çalışarak, HTŞ’nin yalnızca Suriye’ye odaklı bir yapı olduğunu vurgulamıştır.

Yerel Halkla İlişkiler: El-Ceylani, halk desteğini kazanmak için sosyal hizmetler, eğitim ve güvenlik gibi alanlara önem vermeye başlamıştır. Ancak HTŞ’nin baskıcı uygulamaları ve muhaliflere yönelik tutumu, yerel halk arasında endişelere neden olmaktadır.

Ebu Muhammed el-Ceylani, Suriye iç savaşının gidişatını etkileyen en önemli figürlerden biridir. Selefi-Cihatçı kökenlere sahip olmasına rağmen, zamanla yerel bir ajanda benimseyerek pragmatik bir liderlik modeli geliştirmiştir. HTŞ, onun liderliğinde Suriye’nin kuzeyinde askeri, siyasi ve ekonomik bir güç olarak varlığını sürdürmektedir. Ancak el-Ceylani’nin ideolojisi ve pragmatizmi, uluslararası toplum tarafından hâlâ büyük bir tehdit olarak değerlendirilmektedir.

Sonuç

Esad rejiminin çöküşü sonrası Suriye’de yaşanacak gelişmeler, uluslararası aktörlerin farklı stratejik hedefleri nedeniyle karmaşık bir görünüm arz etmektedir. ABD ve Batı güçleri demokrasi odaklı bir dönüşü desteklerken, Rusya ve İran bölgedeki kayıplarını telafi etmeye çalışmış, Türkiye ise güvenlik odaklı politikalar izlemeye devam etmiştir. Bu süreç, çatışmanın sona ermesi için kapsamlı bir uluslararası işbirliği gerektirmektedir.

Oğuzhan MANİOĞLU

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.