Giriş
47. ABD Başkanı seçilen iş insanı Donald J. Trump (1946-), büyük farkla seçildiği ikinci Başkanlık dönemine hızlı bir giriş yaptı ve ABD Başkanı olarak Beyaz Saray’ın Oval Ofis adı verilen Başkan koltuğunda birçok önemli karara imza attı. Trump, bunların yanı sıra, ilerleyen günlerde alabileceği kararlar hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Bu yazıda, Trump’ın ilk önemli kararları ve aktüel açıklamaları doğrultusunda, ikinci Trump döneminin nasıl geçebileceğine dair bazı öngörülerimi paylaşacağım.
‘Fil’ Oval Ofiste: Trump’ın İkinci Dönemine Hızlı Başlangıcı
Daha önce ilk Başkanlık günümünde “bir diktatör olacağım” diyen Donald Trump, seçim kampanyası döneminde söz verdiği şekilde, ilk olarak kayıtdışı göçle mücadele konusunda kritik bir kararnameye imza attı. ABD’nin sürekli düzensiz göç alan ve bu bağlamda suç örgütleriyle mücadelede sorunlar yaşayan bir ülke olmasından rahatsızlığını sürekli dile getiren ve bu şekilde Amerikalı sağ/muhafazakâr seçmenlerden büyük destek alan Trump, ülkesinin güneyde Meksika ile olan sınırını tamamen kapattı ve burada olağanüstü hâl ilan etti. Trump, terör örgütü kabul ettiği uyuşturucu kartelleriyle mücadele için gerekirse Meksika’ya ABD Özel Kuvvetleri’ni gönderebileceğini de söyledi.
İlk Başkanlığı döneminde de çok taraflı diplomasiden ziyade ülkesinin ulusal çıkarları temelinde ve Realizm mantığıyla hareket eden Trump, bu doğrultuda iklim değişikliği ile mücadele konusunda liberal çevrelerden büyük destek alan Paris İklim Sözleşmesi’nden de bir kez daha çekilme kararı aldı. Hatırlanacağı üzere, Trump, ilk Başkanlığı döneminde de bu kararı almış, ancak kendisinden sonra seçilen Joe Biden tarafından ABD’nin yeniden sözleşmeye dönmesi sağlanmıştı.
Trump’ın bir diğer sansasyonel ve tartışmalı kararı ise ülkesi ABD’yi Dünya Sağlık Örgütü-WHO’dan çekmesi oldu. Trump, bu kararını, ABD’nin uluslararası kuruluşa haksız yere büyük paralar sağlaması ile gerekçelendirdi.
Başkan Trump, ayrıca komünist rejimle yönetilmeye devam eden Küba’yı yeniden terör listesine dahil etme kararını açıkladı. Biden döneminde Küba terör listesinden çıkarılmış ve Washington tarafından Havana ile bazı yakınlaşma adımları atılmıştı.
Donald Trump’ın bir diğer önemli kararı ise, 2020 yılında seçimi kaybetmesinin ardından 6 Ocak 2021’de Capitol Hill’i basan 1.500 kadar Amerikan vatandaşını affetmesi oldu. Trump, kararını, “rehineleri kurtardım” sözleriyle ilan etti.
Donald Trump’ın Oval Ofis’teki ilk gününde alınan bir diğer önemli karar ise ABD’de “Ulusal Enerji Krizi“nin ilan edilmesi ve ABD’nin enerji bağımsızlığını sağlamak için adımlar atması oldu.
Başkan Trump’ın bir diğer ilginç ve tartışmalı kararı ise ABD’de doğum yoluyla vatandaşlık hakkı elde etme uygulamasını iptal etmesi oldu. Bu kararın kötüye kullanıldığını düşünen Trump, bu şekilde Demokratların desteklediği bir diğer uygulamayı da iptal etti.
Trump’ın ilk gününde aldığı ilginç kararlardan birisi de trans bireylerin ABD Ordusu’nda görev yapmasını yasaklaması oldu.
Donald Trump’ın en çok tepki çeken kararı ise, Joe Biden yönetiminin “Batı Şeria’da güvenliği zedeleyen aşırılıkçı Yahudi yerleşimcilere yaptırım öngören” kararnameyi kaldırması oldu. Bu şekilde, İsrailli yerleşimcilerin Batı Şeria’ya yerleşmeye devam etmeleri ve iki devletlilik tezinin çökmesinden endişe ediliyor.
Başkan Trump’ın aldığı bazı kararlar da sembolik yönüyle dikkat çekti. Örneğin, Trump, Meksika Körfezi’nin adını Amerika Körfezi değiştirdiklerini açıkladı. Bu şekilde, 30 gün içinde ABD’deki tüm federal belge ve haritalarda Meksika Körfezi’nin adının değiştirilmesi öngörülüyor.
Bu kararlarının yanı sıra, Trump, bazı açıklamalarıyla gelecek günlerde yapabileceği bazı değişikliklerin de sinyalini verdi. Öncelikle, Trump, Çin’in Panama Kanalı’nı kontrol ettiğini iddia ederek, bu kanalın Panama’dan geri alınacağını söyledi.
Başkan Trump’ın popülist vaatlerinden birisi de Mars gezegenine ABD bayrağını dikmek oldu.
Trump, Danimarka’ya bağlı Grönland adasını ABD topraklarına katmak konusunda da gayet ciddi ve istekli görünüyor. Öyle ki, çiçeği burnunda ABD Başkanı, Oval Ofis’teki ilk gününde, Grönland’ın Rusya ve Çin tehditleri nedeniyle ABD’ye katılması gerektiğini söyledi. Trump, ilk Başkanlık döneminde de Grönland’ı Danimarka’dan satın almaya çalışmıştı. Jeopolitika uzmanları, ABD’nin güvenlik ve enerji sebebiyle adaya ilgi duyduğunu belirtiyorlar. Ancak bu durum, haliyle Danimarka ve Avrupa Birliği yetkililerinin tepkisine neden oluyor.
Trump, İsrail ile Hamas arasında geçtiğimiz aylarda büyük bir savaşın yaşandığı Gazze konusunda da ilginç bir açıklama yaptı ve deniz kıyısında muhteşem bir bölgede bulunan ve çok iyi bir iklimi olan Gazze’nin farklı şekilde yeniden yapılandırılması gerektiğinden söz etti. Ancak Trump, bu konuda henüz detaylı bir plan açıklamadı.
Trump, Ukrayna-Rusya Savaşı konusunda ise Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’le görüşeceğini ve 3 yıldır devam eden savaşta iyi durumda olmayan Rusya ile bir anlaşma yapılabileceğini söyledi.
Başkan Trump’ın bir diğer ilginç açıklaması ise Çin’den gelen mallara yönelik yüzde 10’luk ek bir vergi getirmeyi söylemesi oldu. Trump, bu konuda AB’yi de eleştirerek, Brüksel’e yönelik de gümrük vergileri uygulanabileceği söyledi. Trump’ın vergi tehditlerinden ABD’nin komşuları Meksika ve Kanada da nasibini aldı.
Değerlendirme
Başkan Trump’ın ikinci dönem Başkanlığının ilk gününde aldığı sert kararlar, ABD’de önümüzdeki aylarda yaşanacak zorlu sürece işaret ediyor. Seçim kampanyası döneminde milliyetçi/muhafazakâr seçmenlerine verdiği sözleri tutmak isteyen Trump, tüm sözlerinde gayet ciddi ve kararlı davranıyor. Ancak bu noktada Trump’ın bazı söylem ve eylemlerinin aslında müzakere payı kapsamında olduğunu belirtmek gerekir. Örneğin, ilk Başkanlığı döneminde de Kanada ve Meksika’ya NAFTA anlaşması konusunda sert mesajlar veren Trump, daha sonra ABD için daha uygun koşullarda bu anlaşmanın yenilenmesini sağlamıştı. Bu bağlamda, Trump’ın birçok konuda uluslararası kuruluşları büyük maddi destekler sağlayarak ayakta tutan ABD’ye yeterince saygı gösterilmemesi nedeniyle bu şekilde davrandığı düşünülebilir. Trump, bunun sinyallerini Dünya Sağlık Örgütü-WHO’dan ayrılmalarını açıklarken zaten açıkça söylemiş durumda. Bu bağlamda, Birleşmiş Milletler (BM) sistemini kuran ve bu sistemin en büyük sponsoru olan ABD’ye diğer devletler ve uluslararası kurumlar ve medya tarafından yeterince saygı gösterilmediği sürece, Washington, Trump döneminde tek taraflı adımlar atmaya devam edebilir. Ancak ABD’nin küresel lider olarak hakkının teslim edilmesi durumunda, Başkan Trump’ın bu konularda daha ılımlı davranması olasıdır.
Son derece zeki ve tepkisel bir kişi olan Trump’ın sert karar ve söylemlerini takip ederken, aslında, ABD Başkanı’nın, ABD’nin liberal sistemini ve uluslararası hukuku teşvik eden politikalarını eleştirirken kendileri sürekli jeopolitika temelinde ve milliyetçi/devletçi saiklerle hareket eden ve uluslararası hukuku hiçe sayan diğer devletleri de kendileriyle yüzleştirdiği iddia edilebilir. Trump, diğer devletlere bir anlamda ABD de kendileri gibi davranırsa nelerin olabileceğini bizzat yaşatarak göstermek istiyor. Bu anlamda, Trump’ın zaman içerisinde ABD’nin küresel liderliğine yönelik desteğin artması durumunda daha sorumlu davranacağı düşünülebilir. Ancak özünde bir Amerikan milliyetçisi olan Trump’ın dünyayı daha ziyade ABD perspektifinden ve daha izolasyonist bir mantıkla değerlendirdiğini de asla unutmamak gerekir. Bu anlamda, gelecek günler, daha nice tartışma ve sorunlara gebe görünüyor. Böyle durumlarda, kuşkusuz, uluslararası hukuk normları ve devletler arasında geliştirilecek iş birliği platformları dünya barışı için yol gösterici olacaktır.
Kapak fotoğrafı: https://www.pbs.org/newshour/politics/live-updates-donald-trumps-2025-inauguration-day
Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ