ABD’li medya kuruluşu GZERO Media’dan kıdemli yazar Matthew Kendrick, serbest gazeteci Gökhan Korkmaz’ın sorularını yanıtladı.
20 Ocak Pazartesi günü Kongre Binası’nda düzenlenen yemin töreninin ardından 47. ABD Başkanı seçilen Donald Trump görevine başladı. Trump’ın düzenlenen yemin törenine birçok Devlet Başkanı, Başbakan ve siyasetçi davet edilmişti. Ancak ABD medyasında yer alan haberlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adı davetli listesinde yer almamıştı. ABD’de yemin töreninin gerçekleştiği gün Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Slovakya Başbakanı Robert Fico ile ortak düzenlenen basın toplantısında ABD’nin yeni Başkanı Donald Trump ile ilgili açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birinci dönemdeki dostluğumuzun aynen devamı bizim için çok önemli” ifadelerini kullanmıştı.
ABD Başkanı Donald Trump, ilk döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile iyi ilişkiler kurmuş olsa da, iki ülke ilişkilerinde çalkantılı krizler de esasında Trump döneminde meydana gelmişti. Trump’ın birinci döneminde Türkiye-ABD ilişkilerinde yaşanan bazı önemli olaylar şunlardı: ABD’nin IŞİD ile mücadelede YPG’ye destek vermesi, ABD vatandaşı olan Pastör Andrew Brunson’un ve ABD İstanbul Başkonsolosluğu’nda çalışan Metin Topuz’un Türkiye’de tutuklanması, ABD’nin çelik ve alüminyum sektörü için Türkiye’ye uyguladığı vergiler, Türkiye’nin S-400 füze savunma sistemlerini satın alması nedeniyle ABD’de tarafından CAATSA yasası kapsamında uygulanan yaptırımlara maruz kalması ve İran asıllı Türk vatandaşı Reza Zarrab’ın tutuklanması ile başlayan Halk Bank davası.
Doğu Asya siyaseti ve tarihi, uluslararası ilişkiler ve jeopolitik, gelişmekte olan ekonomiler ve dilbilimi gibi alanlarda çalışmaları bulunan ABD’li medya kuruluşu GZERO Media’dan kıdemli yazar Matthew Kendrick ile Trump’ın ikinci döneminde Türkiye-ABD ilişkilerinin geleceğini konuştuk.
Amerika Birleşik Devletleri başkanlık seçiminde Donald Trump’ın yeniden Başkan seçilmesi, Türkiye açısından da dikkatle izlenen bir gelişme oldu. Trump’ın yeniden seçilmesi ile Türkiye-ABD ilişkilerinde bir değişiklik bekliyor musunuz? Eğer öyleyse, bu değişikler hangi yönlerde olabilir?
Donald Trump’ın geçmiş ABD Başkanlarına kıyasla radikal biçimde farklı liderlik tarzı ve öncelikleri nedeniyle ABD-Türkiye ilişkilerinde yaşanacak olan değişim kaçınılmazdır. Ancak bu değişiklikler tamamen Ankara’nın dezavantajına olmayabilir. Trump’ın işlemsel bir tarzı var. 2018 ve 2019’da Kuzey Kore ile yakınlaşmada gördüğümüz gibi kendisine sunacak bir şeyi olan herkesle anlaşma yapmaya hazır.
Eski ABD Başkanları Barack Obama ve Joe Biden’ın, özellikle 2013’ten beri Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iç gündeminden rahatsız olmalarına rağmen Trump’ın gerçekten bunu umursamadığını tahmin ediyorum. “Önce Türkiye” politikası, tabiri caizse Trump’ın “Önce Amerika” politikasıyla çelişmek zorunda değil. Örneğin, Erdoğan için soru, ticaret tarifelerinden ve Türkiye’nin komşularıyla çatışmalardan kaçınmak için Trump’ı nasıl yeterince hoşnut edeceği olacaktır.
İlk başkanlık döneminde Donald Trump, eski ABD Başkanı Barack Obama yönetiminin IŞİD ile mücadele için Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ile başlattığı ortaklığı bir adım daha ileri götürmüştü. SDG’nin omurgasını ise Türkiye’nin PKK’nın uzantısı saydığı YPG oluşturuyor. Trump’ın bu konudaki attığı adımlar göz önüne alındığında, yeni dönemde bu politikaların nasıl evrileceğini öngörüyorsunuz?
Kürtlerin Suriye’de güçlü bir ABD desteğine dair beklentileri düşük olmalıdır. Kürtlerin Şam’daki HTŞ liderliğindeki hükümetle de sürdürdüğü müzakerelerde konumlarının zayıflığını da kabul ettiklerini görüyoruz. Ayrıca Kürtler en iyi şanslarının da yeni hükümete katılmak ve bu yeni çerçevenin içinde mümkün olduğunca daha fazla özerklik için müzakere etmek olduğunu anlıyorlar. Çünkü bu, onları Türkiye tarafından dağıtılma tehdidinden bir nebze koruyor.
Donald Trump ile başa çıkmanın ilk kuralını hatırlayın: Ona ne sunulabilir? Rojava, yeni Suriye’de en fazla etkiye sahip iki ülke olan Türkiye ve İsrail ile karşılaştırıldığında yeni Başkan’a hitap eden pek bir şeyleri olmadığını görüyor.
Yakın zamanda ABD Dışişleri Bakanlığı F-35 savaş uçaklarının Türkiye’ye verilebileceğine dair iddialarla ilgili politikalarında bir değişiklik olmadığını söylemişti. F-35 programı gibi askeri iş birliği konularında, Trump’ın ikinci döneminde ne tür gelişmeler yaşanabilir?
Trump, F-35 anlaşması hakkında sık sık konuşmadı. Ancak bu Türkiye için iyi bir haber. Bu Trump’ın ikna edilebileceği anlamına geliyor. Onu jetleri satmayı tercih etmeye iten şey ne olabilir? Pekala, Trump’ın NATO içindeki pozisyonlarını, Ukrayna ateşkesi de dahil desteklemek S-400 füze savunma sistemleri meselesinin tamamını önemsiz gösterebilir.
Bununla birlikte, Yunanistan, Ankara’ya F-35 jeti satışına karşı çıkacaktır. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’in ABD Başkanı Trump ile iyi bir ilişkisi var.
ABD’de yeniden Başkan seçilen Donald Trump, dış politika, ekonomik ilişkiler ve ticaret konusunda ‘Önce Amerika‘ politikası izleyeceğini ifade etmişti. ‘Önce Amerika‘ politikası Türkiye-ABD ticaret ilişkilerini nasıl etkileyebilir?
Öncelikle, Trump, gümrük vergileri konusunda çok ciddi görünüyor. Her ülke bununla başa çıkmaya hazırlanmalı. Ancak ABD seçimlerinden hemen sonra İstanbul’da olduğumda bu soruyu Türkiye’den sanayicilere ve medya mensuplarına da sordum. Ne kadar iyimser yanıt verdiklerine de şaşırdım. İçlerinden biri çözümün olumlu muamele karşılığında İstanbul veya İzmir’de bir Trump Kulesi inşa etmeyi teklif etmek kadar basit olabileceğini söyledi. Çok da haksız sayılmaz.
Ancak ABD’nin Türkiye ile küçük bir ticaret açığı olduğu için bir miktar risk var. Ekonomi okumuş herkes için bu durum normal ve arzu edilen bir durum. Türkiye’den istediğimiz her şeyi iyi bir fiyata alıyoruz. Türk şirketleri yıllardır süren yüksek enflasyondan sonra gerçekten ihtiyaç duydukları sermayeyi de artırıyor. Herkes mutlu olmalı. Ancak Trump, ticaret açıklarından nefret ediyor. Çünkü bunları başka bir ülkeye para kaybetmek olarak görüyor. Ankara’nın daha fazla Amerikan ürünü satın alarak bu açıkları azaltmaya çalışması akıllıca olacaktır.
Son olarak Trump’ın NATO’da savunma harcamalarını yüzde 5’e çıkarma isteği ciddi tartışma yarattı. Trump’ın yeni döneminde NATO, Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerde ne gibi değişiklikler öngörüyorsunuz?
NATO, Türkiye’nin Trump’ın hırslarını desteklemek için en iyi konumda olduğu arena olabilir. Ancak savunma harcamaları 2025’te gayrisafi yurt içi hasıla’nın (GSYH) yüzde 2’si hedef oranına ulaşamayacak olsa bile, GSYİH’nın yüzde 5’ini harcama fikri korkutucu. Fakat bu daha çok Soğuk Savaş’ın bitiminden bu yana savunmaya yeterince harcama yapmayan ve şimdi yetişmek için çok daha fazla harcama yapması gereken Avrupa ülkeleri için geçerli. Türkiye, tüm bu süre boyunca büyük ve yetenekli bir orduya sahipti. Bu nedenle, Türkiye, harcama gereksinimlerinin çok daha düşük olduğunu iddia edebilir.
Erdoğan, ayrıca Ukrayna söz konusu olduğunda Washington, Avrupa ve NATO üyeleri arasında bir köprü görevi görmesi konusunda akıllıca davranacaktır. Bu arada, Ukrayna’nın mücadelesini hayatta kalmaları için ayrılmaz bir parça olarak gören Avrupa ülkeleri ile yalnızca savaşı sona erdirme sözlerini yerine getirmekle ilgilenen Trump arasında önemli bir çatışma da öngörüyorum.
Röportaj: Gökhan KORKMAZ