VENEZUELA İZLENİMLERİ

upa-admin 06 Temmuz 2012 7.116 Okunma 0
VENEZUELA İZLENİMLERİ

24 Aralık 2011 tarihinden bu yana Venezuela’nın başkenti Caracas’ın komşu eyaleti olan Vargas’ta bulunmaktayım. Sık sık Caracas merkeze de gidiyorum. Venezuela esasında benim uzun zamandır gidip yaşamak istediğim bir yerdi. Birkaç sebepten dolayı: sosyalist bir yönetimin olması, sürekli yazın yaşanması, İspanyolca konuşuluyor olması vs. Sosyalizm politikasını benimsediğim için değil, buralarda uygulanışını merak ettiğim için gelmek istiyordum. Sevgili UPA okurlarıyla burada gözlemlediklerimi paylaşmak istiyorum.

Buraya gelmeden önce Venezuela deyince benim aklıma ilk (belki de tek) gelen ve burayla özdeşleştiğini düşündüğüm şey Hugo Chavez’di. Fakat Türkiye’deki birçok kişi buradan çıkan dünya güzellerinden bahsediyordu. İkisi de yanlış sayılmaz aslında. Chavez buraya damgasını vurmuş ve yolda dünya güzeli olmaya aday pek çok bayan var. Ancak yine de bunlar buranın bir numaralı gündemi değil. Onlardan çok daha fazla gündemde yer eden bir konu var: Güvenlik sorunu.

Venezuela genelinde ama özellikle Caracas çevresinde çok ciddi bir güvenlik zaafı var. 2011 yılında burada 19.000 cinayet işlenmiş ki bu rakam Venezuela’yı dünyanın en çok cinayet işlenen ülkesi, Caracas’ı da dünyanın en çok cinayet işlenen şehri haline getirmekte. Geçen Aralık ayında Caracas’taki bir morga 500’ün üzerinde ceset getirilmiş. Muhalefetin iddia ettiği oranlara göre benim kaldığım Vargas eyaletinde son 10 yılda işlenen cinayetlerin yalnızca % 7’sinin failleri tutuklanmış. Çok yakınımdaki insanlar arasında daha önce cinayetlere karışmış, evleri taranmış, birkaç kere kurşun yemiş çete üyeleri var. Özellikle Caracas’ı çepeçevre sarmış olan banliyöler hele bir yabancı için son derece tehlikeli ve ölümcül olabilir. Cinayetler çoğunlukla motosikletli gençlerin yolda yürüyenleri gasp etmesi sonucu gerçekleşiyor. Geçen gazetede bir haber okudum, iki tane motorlu adam akşam 7 saatlerinde (hava 18.30’da kararıyor) bir firmanın korumasının üzerindeki silahını ve değerli eşyalarını çalmış, daha sonra birkaç metre ilerledikten sonra geri dönüp ailesinin yanında adamı öldürmüş. Bu tür haberlere maalesef gazeteler yetişemiyor.

Çeteler arasındaki cinayetler de son derece yaygın. Her gün barrio’lardan (mahalleler) ve hapishanelerden gelen çeteler arası cinayet haberlerini okuyorum. Hele hele buradaki gazetelerin çoğu Chavez karşıtı olduğundan bu olayları daha da dramatik şekilde sunuyorlar. Chavez’in ise bu konuda kendisine yöneltilen suçlamalara yanıtı ilginç: “Bunlar Venezuela’nın kültürel ve yapısal sorunlarıdır!”.

Daha fazla iç karartmadan başka konulara da değineyim. Burda yaşadığım başka bir sıkıntı da hayat pahalılığı. Bunun birkaç sebebi var. Bunlardan en önemlisi sanırım % 20’leri aşan yıllık enflasyon oranları. Burada ayrıca USD-Venezuela Bolivarı döviz kuru Chavez tarafından yıllar önce sabitlenmişti. Dolayısıyla resmi kurla reel kur arasında çok ciddi fark var. Bu yüzden 1 Dolar’ı yasal yollardan (banka, döviz bürosu) bozdurmak istediğinizde karşılığında yaklaşık 4 Bolivar alıyorken kaçak para bozduran birinden 8 Bolivar alabiliyorsunuz. Ancak bunu yapmanın cezası da büyük. Tabii ki yakalanırsanız!

Pahalılıkla ilgili birkaç örnek vereyim. Geçtiğimiz günlerde bir dükkandan ortalama kalitede bir plaj terliği aldım, fiyatı 140 Bolivar, yani yaklaşık 30-35 TL’ydi. Türkiye’deki 80 gr büyük boy Ülker çikolatayı sanıyorum 2 TL’ye falan alıyorken çikolatanın yeri olan burada 6 TL’ye aldım. Büyük boy paket meyve suyu yaklaşık 3,5 TL. Bir restorana gittiğinizde 50 Bolivar yani 10 TL’nin altına bir yemeği yiyemiyorsunuz. Biraz lüks bir semtte yiyecekseniz kişi başı 150 Bolivar’ı (35 TL) gözden çıkarmanız gerekiyor.

Burada benzin inanılmaz derecede ucuz. Bir arabanın deposu 4 Bolivar’a yani 1 TL’nin altına doluyor. Şaka gibi! İstasyona gittiğinizde “Ne kadarlık koyayım? Doldurayım mı abi?” gibi soruları duymuyorsunuz, direk depoyu dolduruyorlar. Bu yüzden istasyonlarda benzin çabuk bitiyor ve bazen benzinin gelmesini bekliyorsunuz. Ancak benzinin bu kadar ucuz olmasına rağmen, 8-10 dakikalık mesafe için bir pazar günü taksiye 40 Bolivar yani yaklaşık 10 TL vermiştim. Bu arada bu ülkede müthiş bir jip çılgınlığı var. Benzinin ucuzluğundan olsa gerek, sokakta adım başı lüks jiplere rastlıyorsunuz.

Burada ilginç bir nokta, Devlet Başkanı Chavez sürekli Amerikan karşıtı çıkışlarda bulunmasına rağmen Venezuela’nın en büyük ticaret ortağı yine ABD. Chevrolet ve Ford arabaları her yerde. Vatandaşlara sorduğunuzda “Amerika’ya düşman olan biz değiliz, Chavez” diyenler çıkıyor. Ama ülke ekonomisinin gidişatı pek iyi görünmüyor. Gerçi Chavez’i dinleyince başka, gazeteleri okuyunca başka fikirlere sahip olabiliyorsunuz.

Seçimler yaklaşıyor. Bu yıl Ekim ayında başkanlık seçimleri var. Chavez yine aday elbette. Ben Chavez’in açık ara önde olacağını sanıyordum ancak konuştuğum insanların çoğu seçimlerin ortada gittiğini söylüyor. Chavez’i destekleyen de çok, ona karşı çıkan da. Destekleyenlerin büyük çoğunluğu banliyölerde yaşan yoksul kesim iken, varlıklı insanlar genelde karşı çıkıyor. Bunun sebebi de elbette Chavez’in serbest piyasa karşıtı sosyalist politikaları. Örnek vermek gerekirse eğer burada 4-5 tane dairenin mülkiyetine sahipseniz devlet bunların birkaçını kamulaştırıp yoksul halka dağıtabiliyor. Seçimler yaklaşırken “Gran Mision Vivienda Venezuela” adlı bir kampanyası var. Ülkenin her yanında konut inşaatları var. Devlet kamu arazilerine veya zengin insanların arsalarını kamulaştırıp üzerine apartmanlar inşa ettiriyor. Bunu gerçekleştirenler arasında Türk firmaları da var. Hatırlarsınız, TOKİ Başkanı zamanında Venezuela’ya gelip Chavez’le petrol karşılığı konut yapmak üzere anlaşmaya varmıştı. Özellikle benim bulunduğum Vargas eyaletinde son zamanlarda meydana gelen sellerden dolayı çok fazla sayıda insan evini ve hayatını kaybetti. Evini kaybedenlere devlet ev yaptırıp tapusunu ücretsiz teslim ediyor. Herhangi birisi gidip de bu evlerden birini satın alamıyor. İşte bu herkesi ev sahibi edindirmeyi amaçlayan ve seçim yaklaştıkça yoğunlaşan “Gran Mision Vivienda” projesi sanıyorum Chavez’in seçimlerdeki en büyük kozu.

Caracas’ta benim gördüğüm kadarıyla Ankara’nın Bilkent’i, Konutkent’i gibi uydu kentler yok. Lüks sayılabilecek üst gelirli bölgeler Las Mercedes semtinde yoğunlaşmış olan şehir merkezinde. Kentin etrafındaki tepelerse tamamen gecekondularla kaplı. Chavez, Ankara’da Melih Gökçek’in aksine buralardaki gecekonduları yıktırıp apartman dikmiyor. Onun yerine duvarlarını farklı renklere boyatıyor. Keyifli bir görüntü oluşturuyor elbette dışarıdan bakınca bu rengârenk barrio’lar ancak yukarıda da açıkladığım gibi içlerine girmek için arkanızda bırakacağınız şeyleri düşünmemeniz gerekir!

Burada (Caracas ve Vargas) örneğin “hadi haftasonu şurayı görelim diyebileceğiniz” pek bir yer yok. Buraya gelirseniz muhtemelen tek faaliyetiniz denize ve diskoya gitmek olacaktır. Çok sayıda alışveriş merkezi var: Sambil, San Ignacio, Tolon vs. Buralarda güzel vakit geçirebilirsiniz. Ancak yanınızda bir arkadaşınız olduğu takdirde. Buranın insanları sıcakkanlı. O yüzden arkadaş bulmak çok zor değil. Hatta genelde onlar sizi buluyor. Ancak ülkenin Amazon bölgesinde ve batısındaki Falcon eyaletinde son derece keyifli vakit geçirebileceğiniz doğal yeşil alanlar, şelaleler, plajlar bulunmakta. Benim kaldığım yere zaten çok fazla yabancı turist gelmiyor. Genelde Isla de Margarita, Los Roques gibi adalara ve dünyanın en yüksek şelalesi olan Salto Angel’e gidiyorlar.

Yemek konusunda arayışlarım devam etmekte. Değişik lezzetler buldukça denemeye çalışıyorum. Burada en yaygın yiyeceklerden birisi, ufak ve mısır ekmeğine benzeyen “arepa”. Hemen her yemeğin yanında veya öncesinde yeniliyor. Ondan başka “hallaca” adlı mısır ezmesi içine doldurulmuş et, tavuk, sebze vs’den oluşan bir yemek de Vargas’ta oldukça meşhur. Hallaca’yı arepa’ya tercih ederim. Burda tüketmesi en keyifli besin, tabii ki de taze sıkılmış meyve suları. Güney Amerika’nın kuzeyindeki tropikal meyvelerin yetiştiği bütün ülkelerde lezzetli meyve suları bulmak mümkün zaten. Buradaki gözde içeceğim ananas-kavun-parchita üçlüsü…

Müzik olarak Venezuela’da en çok reggaeton, rumba, salsa ve merengue dinleniyor. Diskoya gidiyorsanız reggaeton ve salsa dansını bilmeniz zaten şart. Yalnız beni şaşırtan bir şekilde, burada hiç cumbia çalınmıyor. Cumbia’nın dinlenmediği tek Güney Amerika ülkesi sanırım burası. Kederli müzikler yok denecek kadar az. Zaten olan da gayet yapmacık geliyor kulağa. Dolmuşa bindiğinizde Türkiye’deki arabesk-fantezi’nin yerini direk hareketli rumba parçaları alıyor. Adamların işi gücü eğlenmek. En yoksulunun bile..

Yazacak daha çok şey var elbet ama şimdilik yeterince uzun uzadıya anlattım. Bir başka Venezuela İzlenimleri’nde görüşmek üzere. Hasta luego!

Kıvanç SAĞIR

Venezuelalı “Chino y Nacho” ikilisi, Grammy ödüllü oldukça popüler gruptur. En meşhur şarkılarından birisi olan ve Şair anlamına gelen El Poeta’nın sözlerinde bir aşkın verdiği mutluluk anlatılmaktadır.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.