CHRISTIANE AMANPOUR: Sayın Başbakan, programa hoş geldiniz.
AHMET DAVUTOĞLU (Türkiye Başbakanı): Teşekkürler.
AMANPOUR: İran, nükleer anlaşmada büyük bir zafer elde etmiş gibi görünüyor. Bu konuda siz ve Türkiye ne hissediyorsunuz?
DAVUTOĞLU: İran’ın nükleer programıyla ilgili bir anlaşmaya varılmasından mutluluk duyuyorum. Yaptırımların sona ermesi sadece İran için değil, tüm dünya ekonomisi için iyi bir şey.
AMANPOUR: İran’ı bölgesel bir rakip olarak görüyor musunuz?
DAVUTOĞLU: İran’ı rakip olarak görmüyoruz. Biz komşuyuz, eski komşularız. Tarih boyunca iyi ve kötü ilişkilerimiz oldu. Şu anda, son 20 yılda ilişkilerimiz iyi komşuluk ilişkilerine dayanıyor fakat Suriye ve Irak ile ilgili bazı görüş ayrılıklarımız var.
AMANPOUR: Suriye savaşının nasıl bitirilebileceği konusunda size birçok kez sorular yönelttim ve kilit oyuncularla mülakatlar yaptım. Peki, siz Suriye’nin belirli bölgelerinde yaşayan, Esad’a ve IŞİD’e karşı belki de tek güvenilir kara gücü olan Suriyeli Kürtler konusunda ne söylersiniz? Onların masada yer almasını kabul edecek misiniz?
DAVUTOĞLU: Biz Suriyeli Kürtleri masada istiyoruz. Kürtler olmadan masa tamamlanamaz. Biz, terör örgütü olan YPG’nin masaya oturmasına karşıyız. YPG sadece Türkiye’nin değil Avrupa Birliği ve ABD’nin de terör örgütü kabul ettiği PKK’nın uzantısıdır.
AMANPOUR: AB ve siz, onları terörist olarak kabul ediyor olabilirsiniz fakat ABD onlarla birlikte çalışıyor. Onlar kara gücü. Gerçeği kabul etmenin zamanı gelmedi mi?
DAVUTOĞLU: YPG’yi meşru ortağı olarak görenler bölgedeki gerçeklerle birlikte yaşamıyor. Hiç kimse bizi bu insanların barış yanlısı olduğuna ikna edemez.
AMANPOUR: Rusya’nın faaliyetleri konusunda ne düşünüyorsunuz? Rusya’nın üç buçuk aylık bombardımanları süresince Başkan Esad’ın konumunu önemli ölçüde yahut en azından yeterli ölçüde güçlendirdiği konusunda sayısız haber var; öyle ki Esad, elinde üç buçuk ay öncesine kıyasla çok daha fazla kozla masaya oturabilir.
DAVUTOĞLU: Rusya, uzun yıllar boyunca Suriye’ye dışarıdan müdahale edilmesine karşıydı fakat şimdi Rusya’nın kendisi çok olumsuz bir şekilde bu ülkeye müdahale ediyor aslında Suriye’yi işgal ediyor. Rusya’nın şimdiye kadar düzenlediği tüm operasyonların yüzde 90’ında siviller ayrıca İdlib, Halep, Azez ve Lazkiye’deki ılımlı muhalifler hedef alındı. Okullar ve hastaneler hedef alındı. Tüm bunları biliyoruz zira Rusların bombardımanından kaçan yaralılar Türkiye’ye sığınıyor. Rus operasyonlarının sadece yüzde 10’u DAEŞ’i hedef aldı. Birleşmiş Milletlerin beş daimî üyesinden biri olan Rusya elbette diğerleri gibi barış sürecine katkıda bulunabilir. Ancak Rusya’dan Suriyeli sivillere saygı göstermesini ve sivilleri Türkiye sınırına itmemesini bekliyoruz.
AMANPOUR: Sayın Başbakan, sizin düsturunuz -bu Dışişleri Bakanı olduğunuz dönemde ve savaş başladığında da böyleydi – Esad’ın gitmesi gerektiğiydi. Onunla müzakere etmeyi veya onun yer aldığı bir geçiş dönemini istemiyorsunuz. Esad’ın gitmesi gerektiğini söylemeye devam ediyorsunuz fakat Esad şu anda, Rusya’nın hava desteği, İran ve Hizbullah’ın kara desteğiyle kazanmakta olduğunu düşünüyor. Sizin elinizde ise pek bir şey yok. Esad kazanıyor mu?
DAVUTOĞLU: Hayır kazanmıyor. Esad Şam’da oturduğu sürece hiçbir Suriyeli geri dönmeyecek. Bizim barış konusundaki temel kıstasımız bu. Esad’ın kazandığı yok.
AMANPOUR: Ülkenize son birkaç ay içinde IŞİD tarafından en az iki saldırı düzenlendi. Ankara’da ve son olarak İstanbul’un kalbindeki turistik bölgede yüzlerce kişi öldürüldü. Cumhurbaşkanı bununla ilgili canlı yayında halka seslenirken IŞİD’i suçladı, bunun üzerinde birkaç dakika durdu ve konuşmasının geriye kalan yarım saatini PKK’ya dair konuşarak geçirdi. Bugün Türkiye’nin neden PKK’yı IŞİD’den daha büyük bir tehdit olarak gördüğünü anlamayan insanlar var.
DAVUTOĞLU: İkisi de aynı.
AMANPOUR: Fakat aynı muamele gösterilmiyor. Cumhurbaşkanı, Başbakan ve hükûmet dönüp dolaşıp PKK üzerinde duruyor.
DAVUTOĞLU: Hayır. İki kötülüğü karşılaştıramazsınız. Kötülük kötülüktür.
AMANPOUR: Fakat hangisi daha büyük bir tehlike yaratıyor şu anda?
DAVUTOĞLU: İkisi de Türkiye için tehlikeli, ikisi de ideolojik olarak demokrasiye tehdit oluşturuyor.
AMANPOUR: Hükûmetinizin eleştiriden hoşlanmadığını düşünen birçok insan var. Böyle düşünmekten ziyade bunu biliyorlar. Çünkü eleştiri yapmak çok zor; hâlbuki siz demokratik bir ülkesiniz. Gazeteciler hapiste, genel yayın yönetmenleri yargılanıyor; sadece Kürtlere, sivillere yönelik operasyonları eleştiren bir bildiri yazan akademisyenler – sivillere ve diğerlerine yönelik operasyonlardan söz ediyorlar- tehdit edildi ve vatan hainliğiyle suçlandı. İnsanlar, Türkiye’ye ne olduğunu anlamaya çalışıyor. 2002’de AK Parti iktidara geldiğinde sağlam bir demokrasi vardı.
DAVUTOĞLU: Bugün de sağlam bir demokrasi var.
AMANPOUR: İnsanlar, Putinvari bir gidişat mı var, diyor.
DAVUTOĞLU: Bizi bu açıdan eleştirenlerin basit bir gerçeği bilmesi gerekiyor. Geçen yıl iki seçim yapıldı. İki adil ve tarafsız seçim ve hükûmete her türlü eleştiri yöneltildi, her iki yönde de. Gazetelerin ve televizyon kanallarının çoğu partimize karşıydı. Akademisyenler tarafından yapılan açıklamaya gelecek olursak… Ben de akademisyenim; ifade özgürlüğüne karşı herhangi bir şey olursa bu tür bir kısıtlamayla savaşacak ilk kişi benim. Bu, bir ifade özgürlüğü vakası değil, terörü teşvik.
AMANPOUR: Bu akademisyenlerin yaptığına inanılan eleştiri…
DAVUTOĞLU: Akademisyenler istedikleri konuda eleştiri yapabilir.
AMANPOUR: Ve siz de onları terörle özdeşleştirirsiniz. Bu, birçok hükûmet tarafından kullanılan bir taktik.
DAVUTOĞLU: Christiane…
AMANPOUR: Fakat gerçekten… ABD’nin Ankara Büyükelçisi Sayın Bass -zira onlar da elbette PKK’nın terör örgütü olarak kabul edildiğini biliyor – “Baskının meşru siyasi söylem üzerinde dondurucu bir etkisi olmasından endişe ediyoruz.” dedi. Bu akademisyenler konusundaki sözleri… “Şiddetle ilgili endişelerin, kaygıların ifade edilmesi terörü desteklemekle eş değer değildir. Bir hükûmeti eleştirmek vatana ihanetle eş değer değildir.” AB Sözcüsü: “Tüm bunlar son derece üzücü.”
DAVUTOĞLU: Bu, Türkiye’de ifade özgürlüğü olduğunu gösterir. Yabancı diplomatlar bile bizi eleştirebiliyor ve buna karşı hiçbir şey söylemiyoruz.
AMANPOUR: Ama onlar yabancı diplomatlar, Türkler değil.
DAVUTOĞLU: Her akademisyen bizi eleştirebilir. Fakat ben akademisyenlere sahadaki gerçekliği görme konusunda etik bir sorumlulukla hareket etme çağrısında bulundum.
AMANPOUR: Cumhurbaşkanı Erdoğan, neden Anayasa’nın değiştirilmesine ihtiyaç duyuyor? Bir bireyin iktidar süresini uzatmak için anayasanın neden değiştirilmesi gerekiyor?
DAVUTOĞLU: Bu yeni bir tartışma değil. Bu anayasa, 1980’lerin başında askerî bir cunta tarafından yapıldı. Bu, Türkiye’nin gündeminde vardı. Artık bireysel hak ve özgürlüklere, denetim ve denge unsurlarına, erkler ayrılığına dayalı yeni bir anayasaya ihtiyaç var. Anayasanın özü, ruhu önemli. Sivil bir meclis tarafından yapılan sivil bir anayasayı başarabilirsek bu başarabileceğimiz en büyük reform olur.
AMANPOUR: Sayın Başbakan, katıldığınız için teşekkürler.
Kaynak: www.byegm.gov.tr