BİR ZAFER, BİR YENİLGİ: HALEP’TEN PALMİRA’YA VE MUSUL’A KADAR

upa-admin 01 Şubat 2017 1.740 Okunma 0
BİR ZAFER, BİR YENİLGİ: HALEP’TEN PALMİRA’YA VE MUSUL’A KADAR

Suriye’de savaş gün geçtikçe farklı bir içerik arz etmeye başlıyor; çünkü burada topraklar elden ele geçmeye devam ediyor. Hükümet güçleri herhangi bir yeri boşaltıyorsa, başka yönden ağır darbeler alıyor. Sanki senaryosu önceden yazılmış bir jeopolitik-askeri oyun yaşanıyor. Şimdilik taraflar birbirlerine karşı tam anlamıyla bir avantaj elde edemiyorlar. Rusya’nın desteği ile Beşar Esad’ın ordusu bir hayli bölgeyi tahliye etse de, onun nasıl korunacağı meselesi net değildir. Bunun fonunda, Halep’in muhalefetin elinden alınmasının sevinci uzun sürmedi; “Ortadoğu’nun mirvarisi” sayılan Palmira’yı IŞİD yeniden istila etti. Esad’a bağlı güçler hızla şehri terk etmek zorunda kaldılar. Ayrıca, IŞİD’e karşı Musul’da yapılan operasyon da başarılı görünmüyor. Bazı uzmanlar düşünüyorlar ki, Suriye Ordusu’nun bazı bölümleri, tahliye ettikleri topraklarda katliam yapıyorlar. Bu da sivil insanların IŞİD’in tarafına geçmesine neden oluyor. Öyle anlaşılıyor ki, gürültüyle başlayan askeri operasyonlar diğer nedenlerden etkinliğini kaybetmeye başladı. Peki çözüm nedir? Suriye’de kan dökülmesine kim engel olabilir?

Yavaş İlerleme, Hızlı Kaçış: Esad Ordusunun Bir Sendromu Hakkında

Halep’in Beşar Esad’a bağlı silahlı güçler tarafından istila edilmesinden sonra, Suriye’de barışın elde edilebileceğine umutlar tamamen boşa çıkmıştır. Şam’ı destekleyen Moskova ve Tahran’ın sevinci o kadar da uzun sürmedi. Bu ülkelerin kitle iletişim araçlarında birkaç gün süren fetih raporları, şimdi baş verenlerin analizi ile ikame edildi. Mesele hiç de Rusya-İran-Şam askeri alyansının zayıf olmasında değil. Aksine, süreçler gösteriyor ki, bu, Suriye’de durumu değiştirebilecek potansiyele sahip olan bu alyanstır. Ancak gerçekte savaş sahnesine daha çok faktörler etki edebiliyor. Bunun onayı olarak, IŞİD’in Halep kaybedildiği anda Palmira’yı hızla Esad taraftarlarından temizlemesi gösterilebilir.

Analistler bu hususu özel olarak vurguluyorlar. Çünkü Rusya, İran ve Batı siyasi çevrelerinin raporlarında IŞİD’in çok kan kaybettiğinden, artık eskisi gibi savaşmak için güçlü olmadığından bahsediliyor. Öte yandan, Palmira’nın Halep’in çöküşü ile aynı zamanda yeniden terör örgütünün eline geçmesi belli sorular uyandırıyor. Üstelik Rusya uçakları ve İran’ın seçkin askerleri bile IŞİD’in önünü kesemiyorlar. Bu ne demektir?

Uzmanlar, bunun için birkaç sebep gösteriyorlar (bkz.: örn., Николай Кожанов. Падение Пальмиры и Алеппо: как это изменит ситуацию в Сирии / “carnegie.ru”, 15 Aralık 2016). Önce onu vurguluyorlar ki, Halep’in alınması öncelikle Rusya askeri yetkililerin hizmeti ile ilgilidir. Çünkü tecrübe gösteriyor ki, savaşta Rusya operasyonları düzenleyip hayata geçirmekte Suriye ile İran’dan hayli üstündür. Ayrıca Suriye’de, Rusya’nın sadece hava kuvvetleri değil, subayları, doktorları, istihbaratçıları ve özel kuvvetleri de mevcuttur. Ruslar işe bu türlü karıştıktan sonra ancak B. Esad ordusu ilerleyebilmiştir.

Bununla birlikte, uzmanlar vurguluyorlar ki, bu başarı Moskova’nın kendisinden memnunluk duygusunu güçlendirmiş ve Rusya tedbiri elden bırakmıştır. Öte yandan, Batı siyasi çevreleri ve medyası IŞİD hakkında yanlış bilgiler yaymışlardır. Böylece, bu terör örgütünün gücünü hayli kaybettiği konusunda düzenli haber vermişlerdir. Buna rağmen, somut hiçbir adım atılmamıştır. ABD, esas olarak Kürt birliklerine yeni silahlar sağlamıştır. Son verilere göre, artık PKK/PYD’de Amerikanların ağır silahları, “Stinger” hava savunma sistemi ve zırhlı otomobillere karşı kullanılan füzeleri vardır (bkz.: Özcan Yeniçeri. Suriye’de bilek güreşi ve Türkiye / “yenicaggazetesi.com.tr”, 16 Aralık 2016).

Batı’nın bu adımları Rusya için aldatıcı manevralar mı olmuştur? Yoksa burada özel bir amaçla mı hareket ettiler? Şimdi bazı uzmanlar bu sorulara olumlu cevap verme eğilimindeler (bkz.: örn., Önceki kaynağa). Bu bağlamda, Almanya’nın Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier`in aşağıdaki fikri dikkat çekiyor. O, Halep’in çöküşünden hemen sonra şunu demiştir: “Şam’daki rejim ve onu askeri araçlarla destekleyenler, -Rusya ve İran-, Halep`in otomatik olarak Suriye sorununda dönüm noktası olması illüzyonuna kapılmışlar. Elbette, Halep’in çöküşü ciddi bir olaydır, buna şüphe yok. Ancak ben öyle düşünüyorum ki, eğer bunu Şam’da iç savaşın sonu kabul ediyorlarsa, bu, yakında bir yanılsama olacaktır” (bkz.: Евгений Крутиков. Асаду дают понять, что война еще не окончена / “vz.ru”, 13 Aralık 2016).

Diplomatların bu tür görüşlerine ABD’nin radikal gruplara yeni silahlar satması ile aynı mantıksal çerçevede bakarsak, anlaşılır ki, herhangi sistematik ve düşünülmüş bir faaliyetten, ciddi bir süreçten ve iç savaştan bahediliyor. Bu anlamda, Palmira’nın yeniden IŞİD’in kontrolüne geçmesi Şam’a somut bir sinyaldir. Tabii ki, Moskova ve Tahran da ondan gerekli sonuçlar çıkarmaya mecburdurlar. Uzmanlara göre, Rusya ve İran emin oldular ki, sırf askeri yolla terörün önünü alamayacaklardır. Orada sarf ettiği güçle kazançları arasında ciddi uyumsuzluk vardır. Çünkü uzun süre savaşıp tahliye ettikleri toprakları, IŞİD hayret edici hızla geri alabiliyor.

Halep-Palmira-Musul Hattı: Kimin Kabusu?

Palmira ile birlikte, Musul’da da durum arzu edilen değildir. Orada ilk günler hızla ilerleyen Irak Ordusu ve onun müttefikleri artık yerlerinde sayıyorlar. Rakka da sözkonusu değildir. Oraya yapılacak saldırı planı Palmira sokaklarında takılıp kalmıştır. Şimdi düşünüyorlar ki, Rakka, yahut Musul ve İdlib alınsa bile, onları elde tutabilecekler mi? Bu soruya somut cevap veren yok… Batı, şimdi daha çok PYD’nin kontrolündeki güvenlik şeridinin yaratılmasından söz ediyor.

Fakat bu örgütün bu görevin üstesinden gelmesi mümkün değildir. Çünkü, birincisi, Türkiye PYD’yi terör örgütü olarak görüyor ve onu daima vuruyor. İkincisi, Türkiye’nin kendisinin güvenlik şeridi planı vardır. “Fırat Kalkanı” operasyonunun temel amacı bunu temin etmektir. Demek ki, söz konusu aslında Suriye’de Türkiye-Batı çatışması olabilir. Zor ki, taraflar buna gitsinler. İkincisi, Şam yönetimi ve çeşitli muhalif gruplar Kürt yapılanmasının etkinleşmesini kabul etmezler. Onlar PYD de dahil Kürtlerin örgütlerinin bir yere kadar etkili olmasını istiyorlar. Dolayısıyla, güvenlik şeridi meselesine karşı Beşar Esad ve bazı radikal gruplar da katılacaklar. Demek ki, aslında ABD’nin bu planı durumu iyileştirmeye ve sorunu gidermeye değil, daha kaotik bir durum yaratmaya hizmet ediyor.

Meseleye bölgede ilgisi olan başka devletlerin faaliyetleri bağlamında bakıldığında da bir karışıklık görünüyor. Öyle ki, Fransa, Suudi Arabistan, İsrail ve diğer ülkelerin Suriye konusunda kendi çıkarlarının olduğu sır değil. Fransa, son zamanlarda hayli pasifleşmiş, Suudi Arabistan’ın başı ise Yemen’deki çatışmalara karışmıştır. Türkiye kendisi özel askeri operasyon yapıyor, ancak kendi içerisindeki terör saldırılarından da zarar görmektedir. Buna rağmen, şimdilik Ankara yukarıda listelenen ülkelerden daha çok Suriye süreçlerine etki edebiliyor. Ankara’yı Rusya’nın da belli konularda desteklemesi ona ek bir avantaj sağlar.

Tüm bunlar uzmanlarıı şu sonuca getiriyor ki, Şam’ın toprakları boşaltma limiti tükenmek üzeredir. Belli şartlarda herhangi yerleşim birimi boşaltılsa bile, onun elde tutulması sorunu kalıcı olacak. O halde birkaç senaryo olabilir.

Bunlardan biri, Rusya ve İran’ın Suriye’ye yeni askeri güçler göndermesi ile ilgilidir. Onu gerçekleştirmek ise hayli risklidir. Çünkü yaptırımlar altında kalan Rusya ve halen kendine gelemeyen İran için, bu, ağır bir yüktür. Dolayısıyla, bu senaryonun gerçekleşmesi ihtimali yüksek görünmüyor. Başka bir senaryo, yeni bölgeleri boşaltma amacından vazgeçerek görüşmelere öncelik vermektir. Bu da oldukça karmaşık bir süreçtir. Çünkü büyük güçler kendi çıkarlarını savunacaklardır ki, doğal olarak süreç de uzayacaktır. Oluşan boşluktan yararlanan muhalifler ve Şam, yeni seviyede silahlı çatışmalara cevaz verebilirler. Bu da, bölgeyi daha derin bir krize sürükleyebilir.

Son olarak, üçüncü senaryoya göre, Rusya, herşeyi olduğu gibi bırakarak, Suriye’yi terk edebilir. Bu ise, Moskova’nın kanlı olaylar arasında kalması demek olurdu (bkz.: Николай Кожанов. Падение Пальмиры и Алеппо: как это изменит ситуацию в Сирии / “carnegie.ru”, 15 Aralık 2016). Zor ki, Kremlin bu seçeneği kabul etsin.

Bunlar şunu doğruluyor ki, Suriye’nin ikinci büyük şehrinin büyük dağıntılarla hükümet güçlerinin eline geçmesi aslında hiçbir şeyi çözmüyor. Sadece, çatışma yeni seviyede ve farklı güçler oranı ile başka içerik taşımaktadır. Görünür ki, bu süreç daha uzun süre devam edebilir. Büyük devletler arasında somut anlaşma oluncaya kadar Suriye’de kan dökülecektir. Böyle bir risk var ki, Donald Trump döneminde Orta Doğu daha büyük ve geniş entrikalar meydanına dönüşsün. Buradaki olaylara bölge devletleri ile birlikte, diğerleri de karışabilir. Halep, Palmira ve Musul olayları, bizi daha çok bu çizgide düşünmeye zorluyor. Yani Suriye’de savaş tüm şiddetiyle  devam ediyor…

Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.