BİBİ’DE İSRAİL SAĞI’NIN ÜÇ HALİ

upa-admin 24 Aralık 2022 1.922 Okunma 0
BİBİ’DE İSRAİL SAĞI’NIN ÜÇ HALİ

1988’den beri İsrail parlamentosu Knesset’te yer alan, 1996’dan bu yana farklı hükümetlerde Başbakanlık yapan Likud lideri Benyamin Netanyahu veya popüler adıyla “Bibi”, 2022 sonunda, 6. kez Başbakanlık görevini üstlendi.  İsrail siyasetinde “küllerinden doğan lider” olarak bilinen Bibi’nin, iç siyaset ve dış politikadaki bakış açısını, kendi yorumlarından anlamak daha mümkündür diye düşünüyoruz.

Otobiyografisini kaleme aldığı Bibi başlıklı kitabını tanıttığı ve yeni Başbakanlık dönemiyle ilgili mesajlar verdiği Youtube mülakatında, yaşamından ilginç kesitler ve siyasetini biçimlendiren ana başlıkları yakalamak, olası gözükmektedir (https://www.youtube.com/watch?v=sRuzueJyPgU&t=1681s).

Netanyahu, kendi siyasetini, Yahudi tarihinin bir uzantısı olarak görüyor. Hz. İbrahim’den başlayan bir tarihi yolculukta, Hz. Musa’nın Mısır’dan bugünkü İsrail topraklarına doğru göç ettirerek, Yahudi halkını “kurtardığı” zorlu mücadelede, Hz. Davut ve Hz. Süleyman’ın kurduğu İsrail krallıklarında, Süleyman tapınağına atıfta bulunarak, 1. ve 2. mabedin yıkılması, Yahudiler’in Babil’e zorunlu göçü ve sonunda, 19. yüzyılda,  Orta ve Doğu Avrupa’da güçlenen anti-semitizmin yükselmesi, Theodor Herzl’in “Yahudi Devleti” kitabı, Siyonizm’in doğuşu, Dünya Siyonizm Kongresi, İngilizler’in Filistin’i işgali, 20. yüzyılda Almanya’nın siyasetinde Avrupa’da uygulanan Holokost ve kurtulanların İsrail devletinde buluşmalarını içeren, tarihi denklemde, Netanyahu, kitabında da kendisine özel bir önem atfetmektedir. İsrail elit birliklerinde görev alan, Süveyş’te savaş sırasında, hayati tehlike geçiren, ABD’de MIT’de eğitime başlayınca, kendisinin yerini alan, 1967 savaşında kolundan engelli olan, Uganda’da rehine kurtarma krizinde, yaşamını kaybeden kardeşini de anlatımını dinlediğinizde, şahsen İsrail siyasetindeki konumunu, siyaset psikolojisi bağlamında daha da iyi anlayabilirsiniz. Babasının İsrail’in kuruluş mücadelesinde, İngiltere yerine ABD ile hareket etme öğüdünü kendisine küçüklüğünden beri kılavuz yapmış Netanyahu, Likud’un öncülü olan Hagana ve İrgun örgüt yöneticileri ve ailesi arasındaki bağları, babasının Eidenhower’a “neden ABD’nin İsrail’i desteklemesi gerektiği” yolundaki telkinleriyle birlikte yorumladığınızda, ilginç bir tablo ortaya çıkıyor.

Peki yakın geçmiş ele alındığında ve 2022 sonrası Netanyahu’nun yeni döneminde İsrail siyasetinde ne tür yansımalar ortaya çıkabilir? Netanyahu, önümüzdeki dönemle ilgili ironik bir gönderme yaparak, ilk 3 hedefini “İran’ı engellemek” başlığıyla, üç kez tekrarlıyor. Dördüncü hedef olarak da, Arap ülkeleriyle başlayan barış sürecinin, geliştirilmesi çerçevesinde, bir vizyon çizmeye çalışıyor.

Bu noktada, Bibi’nin ABD’deki Demokrat yönetimle, Obama döneminden beri yaşanan dolu uyuşmazlığını, Obama’nın Başkanlığında, Obama’ya rağmen, Cumhuriyetçi çoğunluğun davetiyle ABD Kongresi’nde ABD yönetimini yerden yere vurduğu konuşmasını anımsayabiliriz. Trump’ın başkanlığında, Kudüs, Golan kazanımları, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Umman başta olmak üzere, İsrail’in tanındığı yeni bir Ortadoğu Barış Süreci’nin yapılanmasını da bir yerlere kaydetmek gerekiyor.

Filistin konusunda katı tutumunu sürdüren Bibi’ye göre, Gazze’den çekilen İsrail, (Hamas’ı kastederek) buradan roket saldırıları yaşıyor, Lübnan’dan çekilmesinin ardından da (Hizbullah’ı söyleyerek), güney Lübnan’dan İsrail zarar görüyor. Arap ülkeleriyle barış ve Filistin’e devletsizlik gibi garabet bir formül nasıl işler sorusunda, İsrail Başbakanının ideolojik alaşımına göz atmak gereklidir.

Netanyahu’ya göre, kendi Başbakanlıkları sürecinde İsrail, sosyalist ya da yarı-sosyalist bir ekonomiden piyasa ekonomisine geçti. Ve “Start up” başlığında, yüksek teknolojiyi geliştiren, Negev’deki mini Silikon Vadisi ile atağa geçen bir iktisadi zemin oluşturdu. 2009’dan itibaren Doğu Akdeniz’de bulunan doğalgaz rezervleri ile, beklenmedik bir enerji geliri, bu yükselen ekonomi için önemli bir işaret oldu.

1980’lerden itibaren Britanya’da Thatcher, ABD’de Reagan ile simgeleşen muhafazakâr iktidarların, neo-liberal piyasacı siyaseti, Netanyahu’da bir hayli karşılık bulmuş ve 21. yüzyıla taşınmış görülüyor. Bununla birlikte, daha Sağ’daki ortakları ile birlikteliğini, ABD başta olmak üzere, dengeleyici bir unsur olarak koz haline mi getirecek, göreceğiz…

Kendisi fiziken yer almasa da, hükümeti döneminde o zaman başbakan olan Erdoğan ile İsrail Cumhurbaşkanı Peres arasındaki “one minute” polemiği, 2009 sonbaharında İsrail’in Anatolian Eagle tatbikatından Türkiye tarafından çıkarılması ve 2010 Mayıs’ında yaşanan Mavi Marmara krizlerinde Netanyahu Başbakandı. Ne kadar otoriter gözükse de, Obama’nın İsrail ziyareti sırasında (2013) Başbakan Erdoğan’dan telefonda özür dileyen, Türkiye’nin tazminat taleplerini kabul eden ve Gazze’ye yönelik Türk gemilerinin girişine izin verecek 2016 normalleşmesinde rol alan yine kendisiydi. Ancak 2009’da Davos’tan sonra, Güney Kıbrıs ve Yunanistan’la, 2022’de kadük kalsa da, doğalgaz boru hattı projesi Eastmed’i destekleyen, savunma iş birliğini kurumsallaştıran da yine Netanyahu oldu.

8’li koalisyon hükümetinde, önce Bennett, sonra da Lapid hükümetlerinde başlayan, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un Türkiye ziyareti, karşılıklı Bakan ziyaretleri ve Büyükelçi atamaları ile hızlanan Türk-İsrail yakınlaşmasında, Netanyahu, kategorik bir karşı duruş sergilemedi; Türkiye ile görüş farklarını koruyarak, kompartıman siyaseti yüzeyinde, kontrollü bir yakınlaşmaya yeşil ışık yaktı (https://podcasts.apple.com/us/podcast/bibi-netanyahu-israels-new-prime-minister-again/id1570872415?i=1000588121265). Muhafazakâr kişiliğinde, pragmatizmin de ötelenmeyecek bir boyutta olduğunu, farklı dönemlerde zaten ifade etmişti.

İlginç olan, ABD yönetiminin, siyasal anlamda Türkiye ve İsrail’deki hükümetlerle eşzamanlı siyasal soğukluğu, öte yandan iki ülkenin Azerbaycan’la yakın siyaseti, Doğu Akdeniz’den Hazar’a yeni fırsat ve tehditleri, içinde barındırmaktadır. Ermenistan’a verdiği destekle Türk dünyasını tepkisini çeken İran, Türkiye-Azerbaycan ve İsrail denkleminde, farklı senaryolar ile muhataptır. Türkiye’nin Arap ülkeleri ile Mısır dahil yakınlaşma politikası, Esad ile farklı düzlemde diyalog arayışları, bir yandan güvensiz müttefik ABD ile yaşanan sorunlar, öte yandan, bölgedeki ABD müttefikleri ile yakınlaşma ve Rusya ile sürdürülen iş birliklerinde, İsrail’in de Ukrayna konusunda ABD’nin katıksız siyasasını desteklememesi, ezber ile yapılan analizleri boşa çıkarmaktadır. Artık Soğuk Savaş’ta değiliz. Kompartıman siyaseti, yani sorunlu dosyaları reddetmeden, iş birliği alanlarını genişletmek, realizmin yirmi birinci yüzyıldaki veçhesidir.

Yeni dönemin parametrelerini bir de bu açıdan değerlendirmek gerekmektedir. Tanıl Bora, Türk Sağı’nın Üç Hali kitabında, milliyetçilik, muhafazakârlık ve İslamcılık tanımlaması yapmıştı (Tanıl Bora, Türk Sağı’nın Üç Hali: Milliyetçilik, Muhafazakarlık, İslamcılık, İletişim Yayınları, Birikim Kitapları, İstanbul, 3. baskı, 2021). İsrail Sağı ise Netanyahu’nun şahsında milliyetçilik, muhafazakârlık ve Siyonizm olarak sentezleniyor. Bu da, Bibi’nin siyasetini daha iyi anlamamızı sağlıyor ancak neo-liberalizmi unutmamak lazım.

Büyük önder Atatürk’ün mirası Cumhuriyetimizin  100. yılını simgeleyen 2023’ün, sağlık, barış, huzur ve mutluluk getirmesi dileğiyle…

Kapak fotoğrafı: Itamar Ben-Gvir, Benyamin Netanyahu, Bezalel Smotrich

Doç. Dr. Deniz TANSİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.