BREXIT’IN ARKASINDAKİ DİN FAKTÖRÜ: ROMA’DAN İKİNCİ KEZ KOPUŞ

upa-admin 09 Ağustos 2023 833 Okunma 0
BREXIT’IN ARKASINDAKİ DİN FAKTÖRÜ: ROMA’DAN İKİNCİ KEZ KOPUŞ

Giriş

23 Haziran 2016 tarihinde Birleşik Krallık’ta seçmene “Birleşik Krallık Avrupa Birliği üyesi olarak kalmalı mı, yoksa Avrupa Birliği’nden ayrılmalı mı?” sorusu soruldu. Seçmenin % 49,1’i Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nde kalmalı derken, % 51,9’u ülkelerinin Avrupa Birliği’nden çekilmesi yönünde oy kullandı. Oy oranları arasındaki farkın azlığının yarattığı tartışmaları bir tarafa koyalım, İskoçya’da seçmenin % 62’si, Kuzey İrlanda’da % 55,8’i Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği üyeliğinin sürdürülmesi yönünde oy kullanınca, referandum sonucunun meşruiyeti tartışmaya açıldığı gibi, sonucun İskoçya’da bağımsızlık hareketini güçlendirme, Kuzey İrlanda’da ise İrlanda Sorunu’nu yeniden canlandırma riski ortaya çıktı.

Referandum sonucu Birleşik Krallık’ta seçmen davranışının Avrupa Birliği konusunda ulus-bazda (İngiltere, İskoçya, Kuzey İrlanda, Galler) nasıl farklılaştığını göstermişti;  diğer taraftan yaş, cinsiyet, sosyal sınıf, eğitim seviyesi gibi faktörlerin seçmen davranışını nasıl etkilediği konusunda da araştırmalar yapıldı. Bu araştırmalar, erkek seçmenin çoğunluğunun Avrupa Birliği’nden ayrılmak yönünde, kadın seçmenin çoğunluğunun üyeliğin sürdürülmesi yönünde oy kullandığını,  18-44 yaş arasındaki seçmenin tercihinin Birlik’te kalmak, 44 ve 65 yaş üstü seçmenin tercihini Birlik’ten ayrılmak olduğunu, yaş arttıkça Avrupa Birliği’ne yönelik desteğin azaldığını, orta-üst sınıfın Birlik üyeliğini destekler iken işçi sınıfının Birlik’ten çekilmeyi desteklediğini göstermiştir. Diğer taraftan, eğitim düzeyi arttıkça Avrupa Birliği üyeliğine verilen desteğin de arttığı dikkatlerden kaçmamıştır.

Seçmen davranışını etkileyen başka bir faktör yok mudur?

Her ne kadar Avrupa toplumunda dinin rolünün azaldığı ve siyasette dinin etkisinin pek az olduğu ileri sürülmekte olsa da, Avrupa’da dinin seçmen kararlarını etkilediği ve Brexit’in de bir istisna olmadığı anlaşılmıştır. Statista tarafından yapılan araştırmaya göre, Birleşik Krallık’ta Hıristiyan seçmenin çoğunluğunun Avrupa Birliği’nden ayrılma yönünde oy kullandığı, Yahudi ve Sihlerin çoğunluğunun  tercihinin de Birlik’ten çekilmek olduğunu, Müslüman, Hindu ve Budist seçmenin tercihinin Birlik’e üyeliğin devamı olduğunu göstermiştir. Bu sonuçlar, Avrupa Birliği’nden çekilme kararının arkasında, Birleşik Krallık nüfusunun çoğunluğu da Hıristiyan olduğuna göre, doğal olarak ve aslen Hıristiyan seçmenin bulunduğuna işaret etmektedir; Statista’ya göre, Hıristiyan seçmenin % 60’ına yakını Avrupa Birliği’ne “hayır” demektedir.

Peki Hıristiyan seçmenin kararı Protestan ve Katolik olmasına göre değişmiş midir?

Genel olarak Roma Katolik Kilisesi’nin uluslar-ötesi kimliği ve Katolik Kilisesi’ne bağlı Hıristiyanların kendilerini sınırsız, uluslararası bir topluluğun üyeleri olarak görme eğilimleri Katoliklerin üye devletlerin egemenlik yetkilerini kısıtlayan ulus-üstü bir yapılanma olan Avrupa Birliği’ne daha sıcak yaklaşmasına sebep olmaktadır. Avrupa Birliği’nin bir “Katolik projesi” olduğu yönündeki iddiaları tartışmaya açık bırakalım, ama Katolikler Avrupa Birliği’nin hem tüm Katolik toplumu için ve hem de Katolik değerlerin korunması adına “faydalı” görmektedir.

Genel olarak Protestanlar ise, Protestanlığın Roma Katolik Kilisesi’ne baş kaldırının bir ürünü olduğu da dikkate alınırsa, ulus-aşan yapılanmaya duydukları şüphe bağlamında ve ulus-devletin bağımsızlığını ve egemenliğini koruma konusundaki hassasiyetleri  doğrultusunda Avrupa Birliği’ne karşı şüphecidir; bu şüpheciliği bazı Protestanların Avrupa entegrasyonunun Avrupa’da Katolik egemenliğine sebep olacağı yönündeki endişeleri de besliyor olabilir.

Bu genel tablo Brexit referandumuna uygulanır ise, Katoliklerin Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’ne üyeliğinin sürdürülmesinden yana, Protestanların ise çekilmeden yana oy kullandığı varsayımında bulunulabilir ki, yapılan çalışmalar bu varsayımı doğrulamaktadır.Religion and Euroscepticism in Brexit Britain” başlıklı çalışma, Brexit referansumunda seçmen davranışını dinin etkilemiş olduğuna, Anglikan Kilisesi’ne bağlı seçmenin % 55’inin üyeliğe “hayır”,  Katolik seçmenin % 61’inin üyeliğe “evet” dediğine ve bu tercihleri Katoliklerin ulus-üstü yapılanmaya sıcak, Protestanların ise ulus-aşan yapılanmalara soğuk yaklaşmasının belirlemiş olduğuna işaret etmektedir. Kısacası, Brexit’in arkasındaki anahtar rolü Anglikan Kilisesi’ne bağlı Protestan seçmen oynamıştır.

Diğer taraftan, Protestanların Brexit yanlısı olması hem İngiltere Kilisesi’nin, hem de İskoç Kilisesi’nin Brexit tartışmalarına aktif olarak katıldığı, Kiliselerine bağlı seçmenin kararını etkilemeye çalıştığı yönünde sonuç çıkarmaya imkân vermemektedir. Piskoposlar kişisel görüşlerini açıklamış olabilir; ama Kiliseler tarafsız kalmaları gerektiği düşüncesiyle kurumsal olarak görüş bildirmekten kaçınmıştır. Britanya basınında kullanılan ifadeyle bu bir “resmi sessizliktir”.

Brexit’in dini boyutu da olduğuna göre Brexit İngiltere’nin 16. yüzyılda Katolik Kilisesi’nden ayrılışını ifade eden ‘Roma’dan kopuş’un tekrarı değil midir?

Evet, öyledir. 16. yüzyılda Kral VIII. Henry’nin Roma Katolik Kilisesi ile bağlarını koparması ile 21. yüzyılda Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden çekilmesi arasında paralellik olduğundan Brexit Roma’dan ikinci kez kopuştur. Neden mi?

VIII. Henry, Roma Katolik Kilisesi ile bağlarını iki yasal düzenleme üzerinden koparmıştır. Birincisi, 1533 yılında çıkarılan Act in Restraint of Appeals’dir ve bu yasa İngiltere’de üzerinde Roma Katolik Kilisesi’nin yetkisini kaldırmıştır. İkincisi, 1534 yılında çıkarılan Act of Supremacy’dir ve bu yasa ile İngiltere Kilisesi’nin başının Kral olduğu ilan edilmiştir. Aslında her iki yasa arkasında dini saikler olsa bile, İngiltere’nin egemenlik haklarının bir başka güç ile paylaşmayacağının ilanıdır; bu nedenledir ki, Britanya milliyetçiliği Protestan reformasyon sürecinden bağımsız olarak düşünülememektedir.

Brexit kararının arkasında ise siyasi, ekonomik, dini, tarihi ve güncel pek çok neden olabilir ama asıl neden referandum öncesi “kontrolü geri al” söyleminde görüldüğü gibi Birleşik Krallık’ın egemenlik haklarını başka hiçbir güç ile paylaşmak istememesidir.

Parantez açıp belirteyim, Brexit’e “Roma’dan ikinci kopuş” denilmesi, yani Roma’nın Avrupa Birliği’ne atfen kullanılması hem yadsınmamalıdır, hem de Birlik ile Katolik Kilisesi ile benzerlik kurmak olarak da okunmamalıdır. Avrupa entegrasyon hareketinin temeli Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kuran ve 1957 yılında imzalanan Roma Antlaşması’dır; tarihsel süreçte Avrupa entegrasyon hareketini derinleştiren her antlaşmanın kaynağı işte bu Roma Antlaşması olmuştur; dolayısıyla Birlik’ten çekilmek “Roma’dan” çekilmektir.

Doç. Dr. Dilek YİĞİT

KAYNAKÇA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.