Geçtiğimiz gün yapılan 2023 Polonya seçimleri, ülkenin siyasi yönünü belirlemede büyük bir öneme sahiptir. 15 Ekim 2023 tarihinde gerçekleşen kritik seçimlerde, iktidardaki sağcı Hukuk ve Adalet Partisi ile Donald Tusk’un liberal-muhafazakâr Sivil Koalisyon Partisi gibi partilerin yanı sıra, sol ve aşırı sağ partiler de yarıştı. Bu seçimler, ulusal ve uluslararası düzeyde büyük ilgi gördü ve Polonya’nın karşı karşıya olduğu önemli siyasi sorunları da yansıttı. Özellikle seçim kampanyalarının başlamadan önce, Polonya’nın Belarus ve Ukrayna sınırlarında bulunması nedeniyle güvenlik meselesi ülkenin en önemli gündemlerinden biri haline geldi. İktidardaki parti liderleri, Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının Polonya’ya sıçrama riskini vurgulayarak[1], askeri harcamaları artırmayı ve Avrupa’nın en güçlü ordularından birini kurmayı taahhüt etti. Aynı şekilde, muhalefet partileri de güvenlik konusuna büyük önem verdiler.
Bu seçimler, Polonya’nın siyasi arenada çeşitli görüşleri ve ideolojileri temsil eden partiler arasında bir rekabeti yansıtırken, aynı zamanda ülkenin karşı karşıya olduğu güvenlik riskleri ve dış politika meselelerini de öne çıkardı. Polonya’da iktidardaki parti, 2015 yılında iktidara geldikten sonra yargı bağımsızlığı konusunda sorunlar yaşaması nedeniyle eleştirilere maruz kalmıştır. Bu durum, Polonya ile Brüksel arasında gerginliklere neden olmuştur. Ayrıca, Polonya, enflasyonla mücadele etme konusunda diğer birçok Avrupa ülkesi gibi zorluklarla karşı karşıyadır. Uzmanlara göre, iktidar partisi, fiyat artışlarını dış faktörlerle, özellikle de Ukrayna’daki savaş gibi olaylarla ilişkilendirerek, sorunun kendi kontrol dışında geliştiğini ima etmeye çalışmıştır.
Polonya’daki seçimlerle ilgili en önemli konulardan biri Ukrayna Krizi’dir. Polonya, birçok Ukraynalı mülteciye sığınak sağlayarak, mali ve askeri destek sunarak onlara yardım etmiştir. Ancak bu yılın Eylül ayından itibaren, ilişkilerde bir değişiklik yaşanmış ve Kiev’e silah yardımı kesilmiştir. Ayrıca, Polonya’da aşırı sağcı gruplar Ukraynalı mültecilere karşı düşmanlığı körüklemeye çalışmış, aynı zamanda Polonyalı çiftçiler, ucuz tahılın Ukrayna’dan ithal edilmesine karşı protesto gösterileri düzenlemiştir. Ancak her iki parti destekçileri de, büyük oranda, Ukrayna’ya yardım edilmesini savunmaktadır. Halkın çoğunluğu ise mülteci sorununun diğer sorunlar arasında önemsiz olduğunu düşünmektedir. Seçimler öncesinde, Varşova’da bir milyon Polonyalı hükümet karşıtı bir protesto düzenlemişti. Bu protesto, muhalefet lideri ve eski Başbakan Donald Tusk tarafından düzenlenen “Milyon Kalp Yürüyüşü“[2] adı altında ve muhalefete destek sağlamak amacıyla gerçekleştirildi. Bu yürüyüş, Varşova tarihindeki en büyük gösteri olarak anılmıştır.
Sonuç olarak, Polonya’daki seçim öncesi atmosfer, ülkenin Belarus ve Ukrayna sınırlarında stratejik bir konumda olmasından kaynaklanan güvenlik endişeleri etrafında şekillenmektedir. Belarus ile süregelen göç krizi, muhalefetin yabancıların ülkeyi işgal edebileceği düşüncesini vurgulamasına yol açmıştır. Ayrıca, iktidarın AB ile ilişkilerde hukukun üstünlüğünü ihmal etmesi, Brüksel ile gerginlikler yaratmış ve seçimlerde başka bir önemli konu haline gelmiştir.
Seçimdeki iki rakip partinin çizgilerine bakılırsa, öncelikle iktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi (Prawo i Sprawiedliwość veya PIS), Polonya’nın merkez sağ siyasi partilerinden biridir. PIS, 2001 yılında Jarosław Kaczyński ve Lech Kaczyński kardeşler tarafından kurulmuştur. Lech Kaczyński, daha sonra Polonya’nın Devlet Başkanı olmuş, ancak 2010 yılında bir uçak kazasında hayatını kaybetmiştir. Parti, merkez sağ ve muhafazakâr bir siyasi platform üzerine inşa edilmiştir. Partinin kurucularından Jarosław Kaczyński, uzun süre PIS’in lideri olarak görev yapmış ve 2005-2007 yılları arasında Polonya Başbakanı olarak hizmet etmiştir. PIS, ulusal muhafazakâr ve sosyal muhafazakâr bir ideolojiyi benimsemektedir. Parti, Polonya’nın milli değerlerini ve geleneklerini koruma amacını taşır. Ayrıca, aile değerlerine ve geleneksel ahlaki değerlere önem verir. Ekonomik olarak ise, korumacı ve halkçı bir yaklaşım benimser. Ekonomik refahı artırmayı ve yerel işletmelere destek vermeyi savunur. Dış Politika olarak, PIS, Polonya’nın uluslararası arenadaki rolünü güçlendirmeyi ve Polonya’nın ulusal egemenliğini korumayı hedefler. Polonya’nın NATO üyeliği ve Batı ittifaklarına olan bağlılığını vurgular. Seçim başarılarına bakıldığında, PIS, Polonya’da bir dizi seçimde önemli başarılar elde etmiştir. 2005 yılında parlamento seçimlerini kazanarak iktidara gelmiş, ardından 2007 yılında Jarosław Kaczyński’nin Başbakanlığında hükümet kurmuştur. Parti, 2015 yılında tekrar parlamento seçimlerini kazanarak iktidara dönmüş ve 2019’da da benzer bir başarı elde etmiştir. PIS, Polonya’da siyasi arenada etkili bir oyuncu olarak kabul edilir ve ideolojik olarak merkez sağ, muhafazakâr ve milliyetçi bir çizgiyi benimser. Ancak partinin politikaları ve liderlik yapısı, özellikle Avrupa Birliği ile ilişkiler ve iç siyasi konularında, zaman zaman tartışma konusu olmuş ve eleştirilere maruz kalmıştır.
Diğer bir taraftan muhalefet partisi olan, Sivil Koalisyon-Civic Coalition (Tusk ve Małgorzata Kidawa-Błońska tarafından kurulan Koalicja Obywatelska veya KOD), Polonya’da bir siyasi ittifaktır. Sivil Koalisyon, Polonya’da merkez ve merkez-sol siyasi partilerin bir ittifakıdır. 2019 yılında Donald Tusk ve Małgorzata Kidawa-Błońska tarafından kurulmuştur. Donald Tusk, eski Polonya Başbakanı ve Avrupa Konseyi Başkanı olarak bilinir ve hareketin etkili bir lideridir. İdeoloji ve politikalar açısından, Sivil Koalisyon, liberal ve merkez-sol politikaları benimser. İttifak, sivil özgürlüklerin, demokrasinin ve insan haklarının korunması konusunda vurgu yapar. Ayrıca, Avrupa Birliği ile daha yakın işbirliği ve entegrasyonu savunurlar. Ekonomik olarak, serbest piyasa ekonomisini desteklerler ve sosyal refah politikalarına önem verirler. Sivil Koalisyon, Polonya’da genellikle Hukuk ve Adalet Partisi (PIS) ile rekabet eden bir siyasi güç olarak kabul edilir. 2019’da yapılan parlamento seçimlerinde önemli bir oy oranı elde etmiş ve Polonya Sejm‘i (meclis) içinde güçlü bir muhalefet bloku oluşturmuştur. Donald Tusk, Sivil Koalisyon’un lideri olarak partiyi temsil etmektedir. Sivil Koalisyon, Polonya’nın Avrupa Birliği’ne olan bağlılığını vurgular. İttifak, AB kurumlarıyla daha yakın iş birliği ve Polonya’nın AB içinde etkin bir şekilde temsil edilmesini savunur. AB değerlerine ve standartlarına olan bağlılığı önemserler. Sonuç olarak, Sivil Koalisyon, Polonya siyasetinde liberal ve merkez-sol görüşleri temsil eden bir önemli aktör olarak kabul edilir. Parti, Polonya’da siyasi çeşitliliği artırır ve Hukuk ve Adalet Partisi (PIS) ile siyasi rekabet içinde bulunur.
Seçim sonuçları
Gündem konusu olan 2023 seçimleri analiz edildiğinde, 1989’da komünizmin çökmesinden bu yana ilk kez sandığa katılım bu kadar yüksek bir şeçim oldu. 21:00’de sona eren seçimlere ilgi o kadar yoğundu ki, başkent Varşova ve büyük bir şehir olan Krakov’da 23:00’ten sonra bile seçmen kuyrukları oluştu. Wroclaw’da ise sabahın erken saatlerine kadar sıraya girildi. Polonya Ulusal Seçim Komisyonu verilerine göre, seçimde 21 milyon 596 bin 674 kişi oy kullandı. Seçim sonuçlarına göre, Hukuk ve Adalet Partisi (PIS) yüzde 35,4 oy oranıyla birinci sırayı alırken, ana muhalefet bloku olan Sivil Koalisyon yüzde 30,70 oy oranıyla ikinci sırayı aldı. Üçüncü Yol ittifakı yüzde 14,4 oy alarak üçüncü sırayı elde etti. Yeni Sol Parti yüzde 8,61 oy oranıyla dördüncü sırada yer alırken, aşırı sağcı Konfederasyon Partisi yüzde 7,2 oy oranıyla beşinci sırayda yer aldı. Bu, Hukuk ve Adalet Partisi’nin parlamentoda 194, Sivil Koalisyonun 157, Üçüncü Yol’un 65, Sol’un 26 ve Konfederasyon’un 18 sandalye aldığı anlamına geliyor. Eski Başbakan ve Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk liderliğindeki Sivil Koalisyon, Üçüncü Yol ve Sol, PIS’i iktidardan uzaklaştırmak için bir koalisyon hükümeti kurma sözü verdi; nitekim birlikte 248 sandalyeye sahipler.[3] PIS, son seçimden bu yana 41 sandalye kaybetti. Atlantik Konseyi Varşova Direktörü Aaron Korewa ve Polonya’daki Sosyal ve Beşeri Bilimler Üniversitesi’nden (SWPS) sosyolog ve siyaset bilimci Dr. Marta Zerkowska-Balas, Polonya’da 15 Ekim’de yapılan genel seçimler ve referandumun sonuçlarını değerlendirdiklerinde, Hukuk ve Adalet Partisi’nin (PIS) Polonya’daki seçimlerden birinci parti olarak çıksa da meclis çoğunluğunu kaybetmesini, “negatif seçim kampanyası” ve rakiplerini “şeytanlaştırma” politikalarına bağladılar. Bu politikaların seçmenler üzerinde olumsuz bir etki yarattığını ve seçim sonuçlarına doğrudan etki ettiğini belirttiler.
Parlamento aritmetiği
Avrupa Birliği cephesinde ise, son 8 yıldır en fazla sorun yaşadığı üye ülkelerden olan Polonya’daki seçim sonuçlarının Varşova’da Avrupa yanlısı bir hükümet olasılığına işaret etmesi Brüksel’de memnuniyetle karşılandı. Polonya’daki potansiyel iktidar değişikliği sadece Polonya için değil, aynı zamanda Avrupa Birliği (AB) için de büyük önem taşıyor. Bunun nedeni, Brüksel ile Varşova arasındaki ilişkilerin yeniden şekillendirilmesi gerekecek olmasıdır. Hukuk ve Adalet Partisi (PIS) yönetiminde, demokratik kurumların gerilemesi, kadın haklarının erozyona uğraması, devlet kurumlarına iktidara yakın kişilerin atanması ve mali politikaların yanlış uygulanması gibi nedenlerle eleştirilen Polonya’nın, Donald Tusk’un liderliğindeki bir iktidarın AB’ye daha fazla yaklaşması beklenmektedir. Bu durumda ise, Polonya’nın endişeler nedeniyle dondurulan AB fonlarının serbest bırakılması konusunda adım atması muhtemeldir.
2015 yılında iktidara gelen Hukuk ve Adalet Partisi (PIS), asgari ücreti artırarak, çocuk nafakasını ve emekli maaşlarını yükselterek, Katolik aile değerlerini ön plana çıkarmıştı. Ancak partinin 2021’de kürtajı neredeyse tamamen yasaklamasına yönelik tepkilerle başlayan olumsuz süreç, üst mahkemelere iktidar partisine yakın hâkimleri atayarak yargıyı siyasallaştırmakla suçlanmasıyla devam etti. Donald Tusk liderliğindeki Sivil Koalisyon, AB ile ilişkileri iyileştirmeyi ve Hukuk ve Adalet Partisi’nin yargı reformları nedeniyle dondurulan 36 milyar Euro’luk AB Covid-19 salgını kurtarma fonunu serbest bırakmayı taahhüt etti. Ayrıca, kürtaj yasalarını serbestleştirme sözü verdi. Polonya, aynı zamanda Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik geniş çaplı işgalinden bu yana Ukrayna’nın sadık bir destekçisi oldu ve bir milyon mülteciyi kabul etti. Gelecekteki hükümetin de, Polonya’nın Ukrayna’ya desteğini sürdüreceği bekleniyor. Eğer Cumhurbaşkanı tarafından seçilen PIS adayı parlamentoda güven oyu alamazsa, Sejm muhtemelen yeni bir hükümet kurma ve güven oyu kazanma çabalarına devam edecektir.
Sümer Esin ŞENYURT
DİPNOTLAR
[1] Joshua Askew (2023), “Berlin, Babies And Borders: The Issues Shaping Poland’s Upcoming Election”, Euronews, https://www.euronews.com/2023/10/05/five-critical-issues-shaping-polands-upcoming-election, (Erişim Tarihi: 16.10.2023).
[2] Daniel Bellamy (2023), “Polonya: Seçimlere iki hafta kala yaklaşık bir milyon kişi Varşova’da iktidarı protesto etti”, Euronews, https://tr.euronews.com/2023/10/01/polonya-secimlere-iki-hafta-kala-yaklasik-bir-milyon-kisi-varsovada-iktidari-protesto-etti, (Erişim Tarihi: 16.10.2023).
[3] Jan Cienski (2023), “Poland election results: Opposition secures win, final count shows”, Politico, https://www.politico.eu/article/poland-election-results-opposition-donald-tusk-wins-final-count-civic-platform-pis/, (Erişim Tarihi: 17.10.2023).