HAZAR HİDROKARBON KAYNAKLARININ DÜNYA PAZARINA AKTARILMASI BAĞLAMINDA RUSYA-ABD REKABETİ VE TÜRKİYE

upa-admin 16 Aralık 2012 3.320 Okunma 0
HAZAR HİDROKARBON KAYNAKLARININ DÜNYA PAZARINA AKTARILMASI BAĞLAMINDA RUSYA-ABD REKABETİ VE TÜRKİYE

Rusya, Vladimir Putin’in 2000 yılında iktidara gelmesinden sonra sahip olduğu muazzam büyüklükte hidrokarbon kaynaklarını üretimini ve ihracatını dış politikasının temel araçlarından birisi haline getirmiştir. Münasebette bulunduğu ve petrol ve de doğal gaz sattığı devletlere karşı bu alandaki üstünlüğünü kullanmayı sürdürmektedir. Hidrokarbon kaynaklarına aşırı ölçüde bağımlı devletler ve Avrupa Birliği, Kremlin’i kızdırmamaya çalışmamaktadır. Rusya’nın Gürcistan’a 2008 yılında düzenlediği askeri operasyon bu bağlamda değerlendirilebilir. Çünkü Moskova, transit ülkeler tarafından ödeme yapılmadığı takdirde vanaları kapatmakta ve bu durum Avrupa ülkelerinde gaz kesintileriyle sonuçlanmaktadır. AB, 2006 ve 2009 yıllarında bu tarz iki krizle karşılamıştır. Bu alandaki bağımlılığı azaltmak için Nabucco gibi alternatif doğal gaz boru hattı projelerini ortaya koymuştur. Fakat bu projenin hayata geçirilmesinde birtakım sorunların varlığından söz etmek mümkündür.

Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin en önemli sıkıntısı kaynak tedarikidir. Bu projeye gaz sağlama konusunda taahhütte bulunan Azerbaycan’ın yeterli derecede doğal gazı olup olmadığı bir soru işaretidir. 30 milyar metreküplük kapasitenin yarısını temin etmeyi teklif eden Irak’ta ise durum siyasi istikrarsızlıktan ötürü belirsizdir. Bu projeye kaynak temin etmesi öngörülen İran, nükleer programındaki belirsizlikten ötürü dış pazarlara hidrokarbon kaynaklarının satışı konusunda uluslararası yaptırımlarla karşı karşıyadır. Washington ve Brüksel, Tahran’ın içinde olduğu enerji nakil projelerine karşıdırlar. Diğer bir sağlayıcı olarak düşünülen Türkmenistan ise, 2003 yılında Rusya ile yaptığı bir anlaşma ile doğalgazını 25 yıl süreyle Moskova’ya satacaktır. Bu çerçevede üzerinde durulması önemli bir konu, Rusya’nın zengin hidrokarbon kaynaklarına sahip Orta Asya ülkelerini çeşitli anlaşmalar yoluyla kendine bağımlı hale getirmesidir. Ayrıca Orta Asya devletlerinin birçoğu var olan durumlarından memnundurlar. Çünkü bu ülkelere göre Moskova’nın, Birleşik Devletler ve Batı Avrupa ülkeleri gibi kendilerini demokratikleştirme konusunda herhangi bir girişimi bulunmamaktadır.

Bütün bu gelişmeleri iyi ve yakından takip eden Kremlin, Avrupa’ya yönelik doğalgaz ihracatında transit ülkeleri devreden çıkaracak projeler üzerinde çalışmaktadır. Bunlardan en önemlileri Kuzey Akım ve Güney Akım Doğal Gaz Boru Hattı Projeleridir. Bu projeler Nabucco’ya kıyasla faaliyete geçme olasılığı daha yüksek projeleridir. Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin ortaklarının Rusya’ya doğal gaz konusunda yüksek oranda bağımlılıkları söz konusudur ki bu ortakların bulunduğu ülkeler Moskova’nın bu konudaki baskılarına karşı gelecek durumda değildirler. Ayrıca burada şöyle bir durum da söz konusudur. Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin ortağı olan firmalar ve diğer Avrupalı enerji firmalarının birçoğu Rus enerji devi Gazprom ile çeşitli ortak projeler yapmaktadırlar ki bu durum Nabucco Boru Hattı Projesi’nin hayata geçmesini imkânsız hale getirmektedir. Rusya ile daha yakın işbirliğini savunan Almanya ve Fransa, Kuzey Akım ve Güney Akım projelerinde Gazprom şirketi ile ortaklıkları bulunmaktadır.

Birleşik Devletler ise izlemekte olduğu küresel politikalar çerçevesinde hidrokarbon kaynaklarının yoğun olduğu bulunduğu Avrasya bölgesine yönelik özel stratejiler geliştirmektedir. Beyaz Saray’ın amacı bu bölgedeki muazzam miktardaki hidrokarbon kaynaklarının Rusya ve İran gibi ülkelerin kontrolü altında bulunmasını engellemektir. Bu doğrultuda 1994 yılından itibaren Rusya’ya alternatif olarak ortaya konulan birçok petrol ve doğalgaz boru hattı projesi ortaya koymakta ve bu konuda girişimlerde bulunan ülkelere güçlü politik destek vermektedir. Şu anda faaliyette olan Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattı ve proje aşamasında olan Nabucco Doğalgaz Boru Hattı Projesi bunlara örnek olarak verilebilir.

Avrasya bölgesindeki hidrokarbon kaynaklarının Batı pazarlarına problemsiz bir biçimde transfer edilmesi konusundaki en önemli transit ülkelerden birisi ise Türkiye’dir. Ankara, dünya üzerinde ispatlanmış petrol ve doğal gaz kaynaklarının % 70’inin yer aldığı bir bölgeye komşudur. Türkiye’nin doğusunda hidrokarbon kaynakları açısından çok zengin olan ülkeler yer almaktadır. Türkiye’nin batısında hidrokarbon kaynaklarına aşırı ölçüde gereksinim duyan ülkeler bulunmaktadır. Türkiye’nin her iki tarafla da yakın siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerinin bulunması Ankara’nın Avrupa’nın dördüncü büyük ana gaz arteri (hub) olma politikasının altyapısını oluşturmaktadır.

Nabucco Projesi’nin, diğer adıyla Türkiye-Avusturya Doğalgaz Boru Hattı Projesi- ortaklarından birisi olan Ankara, Samsun-Ceyhan Doğal Gaz Boru Hattı ve TANAP projesini ortaya koyarak bu alanda önemli bir oyuncu olduğunu göstermeye çalışmaktadır. Öte yandan şu da akıldan çıkarılmamalıdır ki, Türkiye’nin buradaki rolü sadece transit ülke olmasıdır. Samsun-Ceyhan Projesi’nin Rusya’ya olan bağımlılığı daha da artıracağı öngörülmektedir. TANAP Projesi, Türkiye ve AB’nin enerji temin rotalarını çeşitlendirme politikası bakımından kritik bir projedir. Tamamlandığında Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkeler grubuna yılda 31 milyar metreküp doğal gaz taşınmasını öngören TANAP’ın arkasında Azeri ve Türk hükümetlerinin büyük bir siyasi desteği olduğundan söz etmek mümkündür. Buna ilaveten dünyanın seçkin enerji şirketleri de bu projeye ortak olma konusunda ciddi girişimlerde bulunmaktadırlar.

Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesi’nin gerçekleşme şansının çok düşük olmasının farkında olan Rusya, durumdan çok iyi faydalanarak AB ülkelerini “böl-yönet” politikasıyla yanına çekerek kendisine karşı geliştirilebilecek projeleri engelleme yolunda başarılı bir siyaset izlemektedir. Öte taraftan Türkiye’yi sadece petrol ve doğal gaz satma yoluyla değil aynı zamanda nükleer santral yapma konusunda kendi tarafına çekerek Ankara’nın elini kolunu bağlamaktadır. Birleşik Devletler ve Türkiye ise bu alandaki Rus hâkimiyetini tamamen ortadan kaldıramayacaklarının farkında olduklarından enerji temin rotalarının çeşitlendirilmesi konusunda ortak çalışmalar yapmaya devam etmektedirler. Temelinde Hazar hidrokarbon kaynaklarının dünya pazarlarına sorunsuz bir biçimde aktarılmasının olduğu kıyasıya rekabetin önümüzdeki yıllarda da artacağı rahatlıkla öne sürülebilir.

 

Sina KISACIK

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.