İSTANBUL KENT ÜNİVERSİTESİ’NDE DÜZENLENEN TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİ KONULU YUVARLAK MASA TOPLANTISINDAN SATIR BAŞLARI

upa-admin 27 Kasım 2024 272 Okunma 0
İSTANBUL KENT ÜNİVERSİTESİ’NDE DÜZENLENEN TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİ KONULU YUVARLAK MASA TOPLANTISINDAN SATIR BAŞLARI

İstanbul Kent Üniversitesi Kağıthane kampüsünde 27 Kasım 2024 tarihinde düzenlenen “The Potential Impacts of Donald Trump’s Second Term in the U.S. Presidency on the World and Türkiye” (Donald Trump’ın İkinci Dönem ABD Başkanlığının Dünya ve Türkiye Üzerindeki Olası Etkileri) adlı yuvarlak masa toplantısı, seçkin Türk ve Amerikalı akademisyen ve eski devlet görevlilerinin konuştuğu önemli bir akademik ve diplomatik etkinlik olarak dikkat çekmiş ve Donald Trump’ın 47. ABD Başkanı olarak göreve başlamasına günler kala, yeni dönemde yaşanabilecek gelişmelere dair öngörüler sunmuştur. Bu yazıda, bu önemli etkinlikte yer alan Amerikalı değerli konuşmacıların fikirleri özetlenecektir.

Etkinlik afişi

Benim moderatörü olduğum etkinlik açılış konuşmalarını emekli Amerikalı diplomat (Büyükelçi) Matthew Bryza ile İstanbul Kent Üniversitesi İİSBF Dekanı Prof. Dr. Hasret Çomak yapmışlardır. İlerleyen dakikalarda İstanbul Kent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Necmettin Atsü de etkinliğe katılım sağlayarak başarı dileklerini konuşmacılara iletmiştir.

İstanbul Kent Üniversitesi Rektör ve İİSBF Dekanı etkinliği takip ederken

Bakü Büyükelçisi olarak tanınan Türkiye dostu Matthew Bryza, açılış konuşmasında, bir kez daha Başkan seçilen Donald Trump’ın öngörülemez (unpredictable) bir siyasetçi olarak nam saldığını ve bu özelliğini diplomaside avantaj olarak kullanmaya çalıştığını belirterek başladığı konuşmasında, yeni dönemde Başkan Trump’ın kişiliği nedeniyle ABD’de etkileşime dayalı diplomasinin (transactionalism) çok yaygın ve belirgin hale geleceğini ifade etti. Trump’ın bir işadamı (iş insanı) olarak diplomaside de al-ver mantığıyla hareket ettiğini ve genelde kısa vadeli çıkarlara odaklandığını belirten emekli Amerikalı diplomat, Trump’ın mekanik bir mantıkla uluslararası ilişkileri de daha çok ticaret dengesi perspektifinden değerlendirdiğini ısrarla vurguladı. Başkan Trump’a yakın bir şirkette çalıştığını ve onun liderlik tarzını iyi bildiğini belirten Bryza, Joe Biden gibi kolektif güvenlik, demokrasi ve NATO çıkarları perspektifinden dünyayı algılayan bir Başkan’dan sonra Trump’ın çok daha Amerikan milliyetçisi, ekonomik açıdan korumacı ve ABD’nin ulusal çıkarlarını önemseyen bir Başkan olarak Amerikan siyaseti ve diplomasisinde yeni dönemde ciddi farklılık/değişimler yaratacağını da sözlerine ekledi. Trump’ın şimdiden Çin (yüzde 60), Kanada ve Meksika (yüzde 25) gibi bazı ülkelere ek gümrük vergileri getireceğini ilan ettiğini hatırlatan Bryza, bu bağlamda ABD’nin yeni dönemde ekonomik açıdan korumacı politikalara yöneleceğini söyledi. Bu doğrultuda, ilk Trump döneminde olduğu gibi, yeni dönemde de Türkiye’ye bazı sektörlerde ek vergiler (tarifeler) gelebileceği konusunda bir uyarı yapan Bryza, bunun ise Türkiye karşıtlığından değil, Trump’ın korumacı ve milliyetçi ekonomi politikasından kaynaklanacağını belirtti. Türkiye’nin özellikle İran, Çin ve Rusya gibi Amerikan hasmı ülkelerle yaptığı ticaret konusunda Trump yönetiminin çeşitli kısıtlama ve engeller çıkarabileceğini düşünen emekli Amerikalı diplomat, ancak genel olarak Trump’ın Türk-Amerikan ekonomik ilişkilerine olumlu yaklaşacağını çünkü iki devlet arasında yıllardır gayet dengeli bir ticaret ilişkisinin olduğunu vurguladı. Yeni dönemde savunma harcamaları konusunun da büyük önem kazanacağını söyleyen Bryza, Türkiye’nin bu konuda zaten NATO üyelerine şart koşulan yüzde 2’lik alt limiti aşmayı başardığını, ama son yıllarda Ankara’nın savunma sanayisinde yüzde 75 oranında yerli üretime yönelmesi nedeniyle ABD’den az alımlar yapmasının yeni yönetim nezdinde bazı sorunlar teşkil edebileceğini belirtti. Her şeye rağmen, Bryza, NATO’nun en büyük ikinci ordusuna sahip Türkiye’nin ABD için yeni dönemde çok kıymetli olacağının altını çizdi.

Emekli Amerikalı diplomat Matthew Bryza konuşmasını yaparken

Daha sonra Trump’ın Dışişleri Bakanı olarak atayacağı Marco Rubio hakkında görüşlerini ifade eden Matthew Bryza, Türkiye’nin bu atamadan çok memnun olmadığını, zira Rubio’nun Doğu Akdeniz’de son yıllarda gelişen İsrail-Güney Kıbrıs Rum Kesimi-Yunanistan ittifakının hararetli bir savunucusu ve seçmenleri arasında çok sayıda Yunan Amerikalının da olması sebebiyle Yunanistan dostu bir siyasetçi olarak sivrildiğini belirterek, buna karşın Rubio’nun kesinlikle Türkiye karşıtı olmadığını ve geçmişte Türkiye’nin IŞİD’e karşı Suriye’de icra ettiği askeri operasyonlara destek verdiğini anımsattı. Ayrıca Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başkan Trump’ın etkileşimci ve güçlü liderlik tarzları ile iyi bir kimyalarının olduğunu ifade eden Bryza, iki liderin birbirlerini sevdiklerini ve takdir ettiklerini de sözlerine ekledi. Bu nedenle, Bryza, konuşmasını ılımlı iyimser denilebilecek bir çizgide tamamladı.

Amerikalı konuşmacılardan Herbert Reginbogin ve Matthew Bryza

Etkinliğin diğer Amerikalı konuşmacıları ise Amerikan Katolik Üniversitesi’nden Prof. Dr. Herbert Reginbogin, Atlantik Konseyi’nden Dr. Rich (Richard) Outzen ve New York Devlet Üniversitesi-Suny Maritime Koleji’nden Dr. Mark Meirowitz idi. Prof. Reginbogin, konuşmasında, Başkan Trump’ın ABD’den kaçan yatırımları yeniden Amerika’ya çekmek istediğini ve bunun temel nedeninin ABD ekonomisinin geliştirilmesi olduğunu belirterek başladığı konuşmasını günümüzde uluslararası siyasetin Üçüncü Dünya Savaşı risklerinin konuşulduğu çok tehlikeli bir hâl aldığını söyleyerek sürdürdü. Reginbogin, bu tarz kritik zamanlarda Türk-Amerikan ittifakının sağlıklı temelde sürdürülmesi için etkileşimci değil, ortak değerlere dayalı daha ilkesel bir müttefiklik ilişkisinin kurulmasının faydalı olacağının altını çizerken, bilhassa ABD’nin İsrail’e vereceği destek ve Suriye ve benzeri coğrafyalarda alacağı stratejik kararların Türk-Amerikan ilişkilerine de doğrudan etkide bulunacağını sözlerine ekledi. Trump’ın makul hareket etmezse çok kaotik bir dönemin yaşanabileceği uyarısını yapan Reginbogin, Başkan Trump’a destek ve yol göstericilik gerekeceğini ve son Başkanlık döneminde ardında iyi bir siyasal miras bırakmak isteyecek Başkan Trump’ın Ukrayna ve Filistin’de (Gazze) barışı sağlayan güçlü lider olarak Nobel Barış Ödülü almak isteyebileceğini vurguladı. Bu anlamda İbrahim Anlaşmaları’nın Trump’ın İsrail’i önceleyen bölgesel güvenlik perspektifini yansıttığını belirten Prof. Reginbogin, Türkiye ile ABD’nin yeni dönemde birbirlerini daha iyi anlamaya çalışmaları gerektiğini de sözlerine ekledi. Sonsöz olarak, Reginbogin, Trump’ın lider eksenli ve etkileşime dayalı tarzının bu alanda büyük bir ilerleme sağlanması noktasında çok ümit vermediğini de belirtti.

Moderasyon yaptığım sırada

Atlantik Konseyi’nden Dr. Rich Outzen, değerlendirmesinde, Trump-Rubio ekibinin iki ay içerisinde işbaşı yapacağını ve şimdiden göreve hazırlanmaya başladıklarını belirterek, Trump ve ekibinin son derece pragmatik insanlar olduğunu ve bu nedenle önceden söylenen kırıcı sözler ve eylemlerin bu noktada bir anlam ifade etmediğini vurguladı. Ukrayna’da çözüm beklentilerinin, iki devletin yaşadığı karşılıklı büyük kayıplar, Ukrayna’nın yaşadığı asker sıkıntısı ve Rusya’nın da İran’dan drone alarak ve Kuzey Kore’den asker getirerek sergilediği stratejik zafiyet nedeniyle mümkün olduğunu belirten Outzen, Trump’ın da bu konuda çözüm için istekli olduğunu ifade etti. Başkan Trump’ın Ukrayna ile Rusya arasında barış müzakerelerini destekleyeceğini ve Türkiye’nin de Rusya ve Ukrayna ile yoğun ticari ilişkileri nedeniyle bu sürece destek vereceğini düşünen Outzen, Trump’ın Gazze konusunda da barış sürecine destek verebileceğini söyledi. Buna karşın, Outzen, Hamas’ın ABD’de kabul gören meşru bir aktör olmadığının altını çizerek, İran destekli Hamas’ın Türkiye-İsrail ve Türkiye-ABD normalleşmesini 7 Ekim saldırısıyla sabote ettiğini vurgulayarak, bunun Türkiye açısından çok olumsuz bir gelişme olduğunu çünkü Türkiye’nin İsrail ile önceden kendi ulusal çıkarları açısından çok faydalı ticari ilişkileri olduğunu iddia etti. Trump’ın Çin’i ABD’nin ana rakibi olarak gördüğünü de belirten Outzen, Trump yönetiminin yeni dönemde Çin’i sıkıştırmaya çalışacağını vurguladı. Outzen, Trump’ın Suriye’den de Türkiye ile uzlaşılması durumunda çıkmayı destekleyebileceğini ancak ABD’nin IŞİD’e karşı mücadelede kendisine destek olan Kürt müttefiklerini ortada bırakmak istemediğini söyledi. Türkiye’nin Kürt Sorunu ve PKK konusunda çözüm bağlamında daha yaratıcı olabileceğini de ifade eden Amerikalı emekli asker (Albay) ve uzman, MHP lideri Devlet Bahçeli’nin son yaptığı açılımın ise umut verici olduğunu ve ABD’de yakından takip edildiğini sözlerine ekledi. PKK’nın yeni dönemde silah bırakması ve Türkiye’nin Kürtlerle ABD aracılığında uzlaşması durumunda ABD müttefiklerinin aynı çizgide buluşturulabileceğini söyleyen Amerikalı uzman, PKK’nın kurucu lideri Abdullah Öcalan’ın da barış sürecini desteklediğini belirtti. Son olarak, Outzen, bunun gerçekleşmesi zor ama ihtimal dahilinde bir senaryo olduğunu da sözlerine ekledi.

Dr. Rich Outzen

Senelerdir New York’ta Suny Maritime Koleji’nde ders veren Amerikalı akademisyen ve Türkiye uzmanı Dr. Mark Meirowitz ise, konuşmasında, Amerikalı siyaset bilimcilerin de Trump’ın 2016’da mucize gözüyle bakılan şekilde seçimi kazanması ve 2024’te bir kez daha sürpriz yaparak Başkan seçilmesini araştırdıklarını söyleyerek başladığı konuşmasında, Trump’ın algıları iyi yönettiğini ve MAGA söylemiyle hoşnutsuz Amerikalı seçmenleri mobilize etmeyi başardığını vurguladı. Trump’ın ikinci ve son döneminde nasıl bir siyasi miras bırakmak isteyeceği konusuna odaklanacağını ifade eden Meirowitz, Trump döneminde iç politika (yasadışı göçle mücadele) ve ekonominin daha ön planda olacağını ama dış politika konusunda da hareketlilik yaşanabileceğini ifade etti. Ortalama bir Amerikalının dış politikayla pek ilgilenmediğini de söyleyen Meirowitz, bu nedenle Trump’ın izolasyonist söyleminin başarılı olduğunu vurguladı. Türkiye’nin bir NATO üyesi ve tarihi bir Amerikan müttefiki olarak yeni dönemde Washington’da önemli bir devlet olmayı sürdüreceğini söyleyen Meirowitz, Cumhurbaşkanı Erdoğan döneminde Türkiye’nin dış politikada çok ilginç bir taktik izlediğini ve bir yandan Ukrayna’ya her konuda destek olmayı sürdürürken, diğer taraftan Rusya ile de ilişkilerini kesmediğini ve bu politikasıyla ciddi başarılar kazandığını ifade etti. Rubio atamasını da değerlendiren Meirowitz, Ankara’nın sadece Trump yönetimine yönelik olarak değil, ABD Kongresi’ne yönelik olarak da lobi ve propaganda çalışmalarına devam etmesi gerektiğini belirtirken, Türkiye’nin yeni dönemde klasik Batılı müttefiklik ilişkilerine (Transatlantik bağlar ve NATO üyeliği) dönmek veya çok boyutlu dış politikası doğrultusunda Rusya, Çin, ŞİÖ ve BRICS+ gibi ülke ve platformlarla ilişkilerini sürdürmek noktasında bir tercihte bulunmak zorunda kalabileceğini de sözlerine ekledi. Meirowitz, Türkiye için parlak bir geleceğin ise Batılı müttefikleriyle uzlaşmasından geçtiğini belirterek konuşmasını tamamladı.

Dostane bir havada geçen etkinlikte Türk akademisyen, uzman ve emekli askerler de çok önemli yorumlarda bulundular. Bu yorumlardan çıkan ortak görüş, Ukrayna konusunda Trump’ın çözüm çabasına Ankara’nın da olumlu bakacağı, ancak İsrail-Filistin konusunda Trump’ın İsrail yanlısı çizgisinin Türkiye’de toplumsal olarak ve devlet eliti nezdinde hoş karşılanmayacağı şeklinde olurken, Suriye’de Kürt meselesi konusunun da en kritik konu olarak iki müttefiki birbirlerine yakınlaştırabileceği gibi, ilişkilerin daha da gergin bir hale geçmesine yol açabileceği oldu. Bu anlamda, konuşmaların ortak paydasına bakıldığında; Ukrayna ve Filistin’de akan kanı durduran, Suriye’de normalleşme ve terörle mücadeleyi teşvik eden ve ekonomik açıdan korumacı politikalara en azından Türkiye’yi dahil etmeyen bir Trump yönetimi, Ankara’nın Washington’dan yapacağı kritik bazı askeri alımları da (F-35’ler, F-16’lar, Patriot sistemi vs.) desteklemesi durumunda, Türkiye için iyi bir yönetim haline gelebilecektir. Dileğimiz, yeni dönemde ilişkilerin yeniden gelişmeye başlaması ve eski güzel günlerine dönmesidir. İstanbul Kent Üniversitesi’ni de bu zorlu etkinliği başarıyla düzenlemesi bağlamında kutlamak gerekir.

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.