Uluslararası Politika Akademisi (UPA) yazarlarından olan Uşak Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Barış Metin’in “Birinci Dünya Savaşı’nda İran Coğrafyasında Etnik, Dini ve Siyasi Nüfuz Mücadeleleri” adlı yeni kitap çalışması Berikan Yayınevi tarafından piyasaya sürüldü. Aşağıda kitabın tanıtım metnini bulabilirsiniz.
Rusya ve İngiltere henüz 1907’de İran’ı kendi aralarında nüfuz bölgelerine ayırmışlardır. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’nda tarafsız olduğu dönemde, Rusya, Kuzey İran’daki Türk-İran sınırında yaşayan kimi Kürt aşiretlerini bölgedeki Türk kuvvetlerine ve Türkiye yanlısı aşiretlere karşı kışkırtmıştır. İran, Birinci Dünya Savaşı’nda tarafsız olduğunu ilan etse de, Kuzey İran’daki Türk-Rus bağlantılı çarpışmalara engel olamadığından toprakları kısa sürede savaş alanı haline gelmiştir. Güney İran’a ise İngilizler asker çıkarmaya ve petrol bölgelerini işgal etmeye başlamışlardır. Osmanlı Devleti ve Almanya, Afganistan ve Hindistan yolunun ana kapısı durumundaki İran’ı Cihad-ı Ekber’e kazanabilmek için çeşitli heyetler oluşturmuşlardır. Alman gizli servis üyeleri maddi imkânlarla İran aşiretlerini kendi yanlarına çekmeye ve bunlarla Rus ve İngilizlere karşı mücadele etmeye çalışmıştır. Alman ve Türk yanlısı bazı İranlı siyasiler İran’ın Rus ve İngilizlere karşı mücadele etmesi için Kirmanşah’ta geçici hükümet kurmuşlardır. İran’da Rus işgalinin ilerlemesi ve Bağdat üzerinden Türk topraklarını tehdit etmeye başlaması üzerine Türk kuvvetleri İran’a girmiştir. Bolşevik Devrimi sonrası Rusların İran’ı tahliye etmeleri üzerine İngilizler Rusların boşalttıkları bölgeleri ve Bakü petrollerini Türk kuvvetlerinden önce ele geçirmek istemiştir. Anadolu’dan Urmiye bölgesine çekilen ve Urmiye havalisinde yaşayan Ermeni ve Nasturiler birleşerek Rusların bu bölgelerden çekilmesi sonrası bağımsız devlet kurmak için bölge ahalisini katletmeye başlamış ve bu duruma müahale eden Türk kuvvetleriyle çarpışmışlardır. Türk kuvvetleri kısa sürede Ermeni ve Nasturileri mağlup etmiş ve Tebriz’i ele geçirmiştir. Bakü’nün ele geçirilmesine rağmen 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes antlaşmasının ilgili maddesine göre Türk kuvvetleri İran’daki kuvvetlerini savaş öncesi sınırlara çekmiştir.
Bu araştırmada, Birinci Dünya Savaşı’nda İran coğrafyasında karşı karşıya gelen muharip kuvvetlerin, savaşta tarafsız olduğunu ilan etmiş olan İran’ı, kendi yanlarına çekebilmek için ülkedeki etnik, dini/mezhep bakımdan farklı unsurlar üzerinden birbirine karşı giriştikleri mücadele daha çok ATASE belgelerine dayanılarak aydınlatılmaya ve değerlendirilmeye çalışılmıştır.