AMERİKALI DİPLOMAT MATTHEW BRYZA’NIN TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİNE DAİR GÖRÜŞLERİ

upa-admin 10 Ocak 2025 92 Okunma 0
AMERİKALI DİPLOMAT MATTHEW BRYZA’NIN TÜRK-AMERİKAN İLİŞKİLERİNE DAİR GÖRÜŞLERİ

Geçtiğimiz gün bir röportaj gerçekleştirdiğim Amerikalı deneyimli diplomat Matthew Bryza, röportajımız kapsamında Türk-Amerikan ilişkileri ve Suriye’deki gelişmelere dair önemli görüşler ifade etmiştir. Bu yazıda, bu görüşler özetlenecektir.

Röportajın ilk bölümünde, emekli diplomat, Başkan Donald Trump’ın Trumpizm olarak da adlandırılan siyasal fenomen haline gelmesi durumunu sormam üzerine, ABD’de Trump’ın genel oyda Trump ve Cumhuriyetçi Parti birkaç milyon oy farkla büyük bir zafer kazanmasına rağmen, aslında “Electoral College” (Seçmen Heyeti/Seçiciler Kurulu) seçim sistemi nedeniyle sonucu birkaç kritik (salıncak) eyaletteki 200.000 küsur Amerikalı seçmenin belirlediğini ve bir anlamda bu kişilerin 8 milyarlık dünya siyasetinin geleceğine karar verdiklerini söylemiştir. Trump ve Cumhuriyetçilerin ABD Kongresi’nin iki kamarasında da (alt meclis Temsilciler Meclisi ve üst meclis Senato) üstünlük kurduğunu hatırlatan Bryza, Trump ve partisinin Yüce Mahkeme’deki çoğunluklarının da sayesinde orantısız bir aşırı güce ulaştıkları yeni bir döneme girildiğini izah etmektedir. 2016 ABD seçimleri öncesinde Trump’ın Hillary Clinton karşısında seçimi kazanmasının beklenmediğini ve aslında Trump’ın kendisinin ve karısı Melania Trump’ın bile Donald Trump’ın seçimi kazanamayacağını düşündüğünü ifade eden Bryza, küreselleşmenin yol açtığı sosyoekonomik sorunlar nedeniyle geride bırakılmış hisseden daha az eğitimli beyaz kitlelerin Trump’ı bir kurtarıcı ve kendilerinden biri gibi gördüklerini vurgulayarak, Trumpizm’in bu temeller (dezavantajlı beyaz kitlelerin Trump ekibince planlanan kültür savaşlarına desteği ve küreselleşme nedeniyle bazı Amerikan şehirlerinde oluşan sosyoekonomik sorunlar) üzerinden yükseldiğine işaret etmektedir. Bryza, 2024 seçimlerinde ise, Trump’ın yalnızca ağırlıklı bir beyaz erkek kitlesince değil, Hispanikler (Latinolar), Afrikalı Amerikalılar ve kadın seçmenlerden de ciddi oranda destek alabildiğini belirterek, Trumpizm’in normalleştiğini ima etmektedir. Bryza, Demokrat aday Kamala Harris ve Demokrat Parti’nin ise elitist olarak algılanmaya başladıklarını ve bu durumun Trump’ın başarısında rol oynadığını kaydetmektedir. Matthew Bryza, son olarak, ABD’de Joe Biden (2021-2025) döneminde yüzde 3-4’lere ulaşan enflasyonun da seçmeni psikolojik olarak Trump’a oy vermeyi yönlendirdiğini, zira Trump’ın birinci Başkanlığı (2017-2021) döneminde ABD’de enflasyon oranının kontrol altında tutulabildiğini düşünmektedir.

Başkan Donald Trump’ın Türkiye’yi nasıl algıladığına dair sorduğum ikinci soruya cevaben ise, Amerikalı diplomat, ilk olarak Trump’ın -Rahip Brunson krizi olayına rağmen- genel olarak Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı sevdiğini ve beğendiğini söyleyerek, 47. ABD Başkanı’nın ikinci döneminde de Erdoğan’la yakın ilişkiler kurmak isteyeceğini ama Suriye’deki sorunlar nedeniyle Türk-Amerikan ilişkilerinde nelerin gelişebileceğini öngörmenin zor olduğunu söylemektedir. Başkan Trump’ın ABD’nin Suriye’deki -önceden 900 olan- şimdilerde 2.000 asker düzeyine ulaşan askeri varlığını çekmeyi düşündüğünü ama bunun kolay olmayabileceğini belirterek, bölgede ABD’nin PYD-YPG gibi PKK ile bağlantılı Kürt gruplarıyla IŞİD (DEAŞ) gibi gruplara karşı ittifak halinde olduğunu hatırlatmaktadır. Türkiye’nin bölgeye yönelik askeri operasyonuna kişisel olarak karşı olmadığını söyleyen Bryza, ancak Trump ekibinin bu durumu böyle algılamayabileceğini belirterek, Türkiye’de MHP lideri Devlet Bahçeli’nin de destek verdiği Abdullah Öcalan’la diyalog ve PKK’nın silah bırakması için açılım sürecinin bu doğrultuda çok kritik hale geldiğini vurgulamaktadır. Bryza, bir diğer kritik unsuru da Suriye’de kontrolü alan HTŞ lideri Ahmed el-Şara’nın (eski adıyla Colani) PYD-YPG unsurlarını Suriye’nin ulusal ordusuna entegre etmekte göstereceği başarı olduğunun altını çizmektedir. Bu süreçte Öcalan’ın da etkisiyle Suriye’de PKK iltisaklı grupların silah bırakması sağlansa bile, Irak’ta Kandil Dağı’nda konuşlu PKK askeri liderliğinin sürece karşı çıkabileceğine dikkat çeken Bryza, böyle bir durumda Ankara ve Washington’ın nasıl hareket edilmesi gerektiği konusunda iki tarafın uzlaşı sağlamaları ve iş birliği yapmaları gerektiğini ima etmektedir. Suriye’nin toprak bütünlüğü konusundaki riskleri de işaret eden Amerikalı deneyimli konuşmacı, böyle bir durumda Suriye’nin yeni bir iç savaş süreciyle bölünmesinin gündeme gelebileceğini ifade ederek, Trump yönetiminin ne yapacağı konusunda halen belirsizlik olduğunu söylemektedir. Bryza, bu hususta son olarak, kişisel deneyimlerine göre, Trump’ın Suriye’den askerlerini çekerek Türkiye’nin bölgeye askeri operasyonuna yeşil ışık yakmak isteyebileceğini ifade etmektedir.

Röportajın üçüncü bölümünde Türkiye’nin Beyaz Saray ve ABD Kongresi’ndeki etkisini ve lobi gücünü sormam üzerine, Amerikalı emekli Büyükelçi, Türkiye’nin tarihsel olarak ABD’de üç önemli hasmının olduğunu vurgulamakta ve bunları Ermeni lobisi, FETÖ (Gülen cemaati) ve Yunan (Rum) lobisi olarak sıralamaktadır. Bu bağlamda Ermeni lobisi ve FETÖ’nün genelde Türkiye karşıtı sert politikalara yöneldiğini vurgulayan Amerikalı konuşmacı, Yunan lobisinin ise Türk-Yunan ilişkilerinin seyrine göre pozisyon aldığını hatırlatmakta ve bu anlamda Başbakan Miçotakis ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iyi ilişkiler kurabilmeleri halinde Yunan lobisinin daha Türkiye yanlısı davranabileceğini düşünmektedir. Bu bağlamda özellikle Kıbrıs özelinde iki ülkenin dayanışma ve iş birliği içerisinde hareket edebilmeleri için elektrik hizmetleri (Türkiye’den Kıbrıs’a elektrik verilmesi) gibi bazı alanlarda fırsatlar olduğunu vurgulayan Bryza, Başkan Trump’ın büyük destek aldığı dindar Evanjelik Hıristiyanları hatırlatarak, Türkiye’nin Suriye ve diğer bölgelerdeki politikalarında bu hususa dikkat etmesi gerektiğini sözlerine eklemektedir. Bryza, bu bölümde son olarak Türkiye’nin asla Kürt karşıtı bir devlet olmadığını -ki Trump yakın zamanda Türkiye’nin Kürtleri doğal düşmanı olarak gördüğünü ve nefret ettiğini belirten hatalı bir açıklama da yapmıştır- ve yalnızca Marksist-Leninist bir terör örgütüyle mücadele ettiğini de hatırlatmaktadır.

Dördüncü bölümde ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı olması beklenen Florida Senatörü Marco Rubio’yu sormam üzerine, Matthew Bryza, mevcut Dışişleri Bakanı Antony Blinken’dan farklı olarak Rubio’nun Dışişleri’nden gelme bir kariyer diplomat değil, ulusal çapta önemli bir siyasetçi (Senatör) ve yakın geçmişte Cumhuriyetçi Parti adına Başkan aday adayı olduğunu belirterek, Rubio’nun bu nedenle daha yüksek profilli olabileceğini ima etmekte ve Rubio’nun ABD’nin geleneksel dış politika değer ve eğilimlerine yakın bir isim olduğunu söylemektedir. Bu bağlamda Rusya’ya karşı Ukrayna konusunda ve Karadeniz’de caydırıcılık sağlanması ve Çin’in Hint-Pasifik bölgesindeki yükselişinin durdurulması gibi konularda Rubio’nun köşeli açıklamalar yapması ve politikalar uygulamasının mümkün olabileceğini düşünen Bryza, Florida’dan gelmesi sebebiyle Rubio’nun önemli ölçüde bir Yunan Amerikalı seçmene (özellikle New Smryna/Yeni İzmir bölgesinde) hitap ettiğini de hatırlatmaktadır. Ancak bunun yanında bir geleneksel dış politika savunucusu olarak Rubio ve yeni yönetimin Türkiye’nin NATO üyeliğine büyük kıymet vereceğini de anımsatan Bryza, Suriye’de istikrarın sağlanması bağlamında Rubio’nun Türkiye’ye destek verebileceğini vurgulamaktadır. Lakin Bryza, ilişkilerdeki en kritik konunun YPG-PYD meselesinin çözülmesi olduğunu da bir kez daha belirtmektedir. Bryza, bu konuda son olarak, Biden yönetiminin yeni Suriye yönetimiyle ilişkileri geliştirmek (özellikle enerji alanında) için attığı güncel adımları açıklamaktadır.

Röportajın son bölümünde Türk-Amerikan ilişkilerinin toplumsal boyutu ve Amerikan karşıtlığı bağlamında sorduğum soruya ise, Bryza, senelerce Bakü ve İstanbul’da yaşamış ve çalışmış biri olarak Türk halklarında Amerikan halkına yönelik özel bir negatif (olumsuz) tutum olmadığını ve Türklerin ABD’ye yönelik karşıtlıklarının daha çok Washington’ın politikaları ve hükümetine yönelik olduğunu söyleyerek cevap vermektedir. Amerikalı diplomat, bu bağlamda, Ortadoğu kültürünün kısmen bir parçası olarak Türkiye’de ABD hakkındaki komplo teorilerinin (Amerikan derin devleti vs.) çok yaygın olduğunu da vurgulamaktadır. Bryza, sonsöz olarak, iki ülkenin Suriye’deki anlaşmazlık dışında genel güvenlik politikalarının uyumlu olduğunu ve sorunların yeni dönemde çözülebileceğini de sözlerine eklemektedir.

Prof. Dr. Ozan ÖRMECİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.