İsrail’in ulusal güvenliğine yönelik tehditler pek çok araştırmacı ve konuya ilgi duyan bireyler için son derece açık görünmektedir. Başta Hamas ve Hizbullah olmak üzere İsrail’in haritadan silinmesini nihai hedefleri olarak belirten terör örgütleri ve bu örgütlere destek veren ülkeler ile beraber, orta ve uzun vadede Arap Baharı’nın etkisi ile Müslüman Kardeşler gibi yapılanmaları iktidara taşıyacak demokratik seçimler İsrail için başlıca tehdit kaynakları olarak görünmektedir. Ancak dış gözlemcilerin dikkatlerinden kaçan temel unsur, İsrail’in kurulduğu günden beri bu tür dış tehditlerin kolektif askeri operasyonlarına karşı kendisini başarıyla korumalarına rağmen şu anda çok daha ciddi bir iç kaynaklı tehditle karşı karşıya kalmasıdır. Bu tehdit İsrail’de demografik yapının hızla değişmesinden kaynaklanmaktadır. Devletin kuruluş dönemindeki Kibbutzların etkisi ile beraber uzun süre ağırlığını koruyan sol görüşlü ekonomik ve politik söylemler, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve ardından son on yılda hızla küresel çaptaki muhafazakâr-milliyetçi partilerin pek çok ülkede başa geçişi gibi İsrail’de de benzer sağ görüşlü partilerin ağırlığının artması, toplumsal çatışmaları kaçınılmaz hale getirmiştir. Buna ek olarak ülkedeki Yahudi olmayan nüfus ile beraber Yahudi nüfus içerisindeki alt sosyo-kültürel grupların demografik olarak geçmiştekinden farklı bir görüntü sergilemesi, İsrail iç politikalarında ciddi bir sorun yaratmaktadır.
Belirttiğimiz üzere İsrail’deki Yahudi nüfus kendi içerisinde pek çok farklı alt gruba ayrılabilir. Etnik olarak Aşkenaz, Seferad, Mizrahi, Rus ve Etiyopya Yahudileri arasında ciddi farklılıklar görünmekteyken, bunlara ek olarak Ultra-Ortodoks Yahudiler, Siyonistler, Batı Şeria’daki Yerleşimciler, Reformistler, Rekonstruktivistler, Liberaller, Gelenekçiler, Kibbutznikler ve sol görüşlü grupları da eklersek, İsrail’in aslında dışarıdan genel olarak algılandığının aksine, ciddi temel farklılıklara sahip, homojen olmayan bir nüfusa sahip olduğu açıkça görülmektedir. Günümüzde İsrail’de kabaca başlıca üç ana grup Yahudiler, Ultra Ortodoks Yahudiler, Araplar olarak göze çarparken, sayıca az fakat etkin bir grup olan dindar Siyonistler de bir diğer güç olarak siyasi sahnede yerini almaktadır.
Bu alt grupların her birisi ayrı birer inceleme gerektirmekle beraber, özellikle Beit Shemesh olaylarında görüldüğü gibi son zamanlarda ciddi bir kriz haline dönüşmekte olan Ultra Ortodoks Yahudi grubuna dikkat çekmekte fayda bulunmaktadır. Ortodoks Yahudiliği en tutucu şekilde uygulayan kesim olan Harediler, inanç ve dini uygulamalarının Hz.Musa zamanından günümüze kadar doğru şekli ile uyguladıklarına inanmakta, laik bir Yahudi toplumsal anlayışını reddetmektedirler. Haredi Yahudiler kendi içlerinde de çok farklı alt gruplara ayrılmış durumdadır ve ritüelleri ile beraber gündelik yaşamları benzerlikler göstermekle beraber, kimi zaman ciddi farklılıklar da içerebilmekte olduğun tam olarak homojen bir grup değildir.
İsrail’de şu anda toplumun diğer tabakalarından genel olarak ayrı ve izole bir hayat yaşayan Harediler, bununla beraber siyasi, sosyal ve kültürel alanlarda faal olmaya çalışarak ülkenin Yahudi kimliğinin savunucusu olduklarını belirtmektedirler. Genel kanının aksine, Haredi Yahudiler 19.yüzyıldan beri Siyonistler ile çatışma halindedirler. Geçtiğimiz yüzyılda Siyonist fikirleri Mesih’ten önce kurulacak bir Yahudi devletine karşı olmalarından dolayı reddetmişlerdir ve siyasi bağımsızlığın ancak kutsal bir müdahale ile ortaya konulabileceğini iddia etmişlerdir. Zaman zaman pek çok Siyonist liderin din yerine Yahudi milliyetçiliği içeren söylemlere ağırlık vermesi, hatta Harediler gibi Ultra-Ortodoks Yahudileri azgelişmiş bir grup olarak görmesi bugün dahi devam etmektedir. Üstelik geçmişteki Siyonist-Haredi çatışmalarının aksine, günümüzde daha önce belirttiğimiz İsrail’deki alt grupların hemen hepsi de Haredi cemaatine karşı çok ciddi eleştiriler yöneltmektedir.
İlginç görüntülerinin anti-semitist Batı medyasının dayatması ile beraber oluşturduğu negatif imgelerin aksine, Ultra-Ortodoks Yahudiler toplum içerisinde son derece barışçıl ve yumuşak karakterli insanlar olarak göze çarpmaktadır. Olabildiğince kendilerine ait mahallelerde yaşayan, başka toplumların inançlarına karışmayan ve mümkün olan en üst seviyede karşılıklı anlayış ve hoşgörü prensiplere bağlı kalarak yaşamaya çalışmalarına rağmen Harediler, pek çok İsrailliye göre çok büyük bir iç tehdittir. Laik ve muhafazakârlara göre çok daha hızlı bir nüfus artışına sahip olan Harediler, gerek kendilerini toplumdan izole etmeleri, gerekse de diğer Yahudiler tarafından önyargıyla yaklaşıldığından dolayı daha da içlerine kapanmakta ve bunun neticesinde de geleneksel olarak takındıkları barışçıl tavrın aksine, Beit Shemesh olaylarında açıkça ortaya çıktığı gibi saldırganlaşmaktadırlar.
Bu yıl itibariyle İsrail’deki birinci sınıfta okuyan öğrencilerden % 47,5’i ya Arap ya da Haredilerdendir. İngilizce ve bilgisayar gibi derslerin ya hiç öğretilmediği, ya da çok az öğretildiği Haredi okullarının sayısı laik devlet okullarına göre her yıl % 39 daha fazla artmaktadır. Haredi Yahudiler tıpkı Araplar gibi orduda askerlik yapmamakta ve özellikle erkekleri hiçbir işte çalışmamaktadır. İsrail ordusunun asker sayısındaki açık ile birlikte, işgücü sıkıntısı çeken bir ülkede Haredilerin bu her iki sisteme de girmekten kaçınması çok ciddi bir toplumsal rahatsızlık yaratırken, 15 sene içerisinde çalışan her bir kişinin, çalışmayan dört kişiye bakacak olması krizi daha da derinleştirmektedir. Özellikle en azından ekonomik sisteme entegre olarak çalışmak isteyen Araplara yönelik işverenlerin önyargıları bu kadar kuvvetliyken, Haredilerin de çalışmaktan kaçınarak sadece sahip oldukları çocuklara yapılan devlet yardımlarıyla geçinmeleri ekonomik anlamda da ülkeyi darboğaza sokmaktadır. Çeşitlik ekonomik istatistiklerde Arap ve Harediler çıkartıldığında, İsrail aslında ekonomik bir mucizeye sahip, halen tüm hızıyla gelişen bir ülke görünümündeyken, bu iki toplumun da istatistiklere eklenmesiyle mucize yerini ciddi bir krize bırakmaktadır. Bir İsrail bankasının raporlarına göre Haredi erkeklerin % 60’ı çalışmamaktadır. Bunun da ötesinde bir işe başvurduklarında, toplumdaki önyargılardan dolayı Harediler daima işe alınacak son adaylar olmaktadır. Hemen hemen tüm işverenler Haredilerin kesinlikle tembel ve beceriksiz olduklarına inanmaktadırlar.
Haredilerin tembel ve beceriksiz olmaları elbette son derece çirkin bir önyargı olmakla beraber, okullarda aldıkları eğitimin yetersiz olduğu da mutlak bir gerçektir. Haredi okullarında Matematik, İngilizce, Bilim ve Teknoloji ile ilgili dersler ya tamamen kaldırılmış, ya da son derece kısıtlıdır. Okullarda verilen dini derslerin ağırlığı, bireyleri gereksiz hırs ve ihtiyaçlardan kurtararak, günümüz materyalist dünyasına karşı ruhani bir güçle kendilerini savunmayı öğretmekle açıklanmaktadır. Tevrat ve din ile ilgili çalışmaların ancak bireyin kendisini yalnızca buna adamasıyla öğrenilebileceği iddia edildiğinden, Haredi gençler günümüz iş dünyasında geçerli olabilecek tüm temel bilgilerden mahrum olarak mezun olmaktadır. Haredi kadınların bir kısmının erkeklerin elini sıkması, aynı odada erkeklerle oturması da sıkıntı yaratan başka faktörlerdir.
Şu anda 7,5-8 milyon civarı olarak tahmin edilen İsrail nüfusunun yaklaşık % 25 Yahudi olmayan toplumlardan oluşurken, % 10 kadarı ise Haredilerden oluşmaktadır. Mevcut doğum oranları göz önünde bulundurulduğunda 2037 yılında nüfusun % 27’si Yahudi olmayanlardan, % 23’ü ise Haredilerden oluşacaktır. Günümüzden 50 yıl sonra ise Harediler % 48’lik bir kesime sahip olurken, laik Yahudiler ise nüfusun ancak % 27’sine sahip olacaktır.
Askeri olarak da kurulduğu günden itibaren sürekli savaş ve çatışmalarla iç içe olarak yaşayan bir toplum olarak yoğun bir askeri personele ihtiyaç duyan İsrail devleti, nüfusun % 35’ini oluşturan Haredi ve Arapların orduya katılmamaları nedeniyle zorluk çekmektedir. Tüm bunlara ek olarak, kimi araştırmacılara göre mecburi askerlik görevinden çeşitli sebeplerle yerine getirmeyen laik Yahudilerin sayısı da % 30’lara çıkmış durumdadır. Bu nedenle Haredilerin orduya katılması için yoğun bir çaba harcayan İsrail, bunda yavaş adımlarla da olsa ilerleme sağlarken, bu defa da dini sebepler nedeniyle ordu içerisinde çıkan sorunlarla uğraşmaktadır. Örneğin Haredi bir asker kadın bir subayın kendi bulunduğu birliğe eğitim vermesini reddedebilmektedir. Helikopter kursuna katılan bir Haredi dahi, paraşütünü katlayan kişi bir kadın ordu mensubu olduğundan dolayı uçuşa çıkmayı reddetmektedir. Askerlere yönelik moral gecelerinde ise sahneye çıkacak şarkıcının kadın oluşu, Yahudi din adamlarınca protesto edilerek tüm dindar askerlerin bu tür geceleri protesto etmesine yol açmaktadır. Haredilerin ordudan muaf olmasını sağlayan çeşitli anlaşmalardan en sonuncusu 2002 yılında yürürlüğe girmiştir ve yazılı metne göre bu anlaşma 2012 Ağustos tarihinde son bulacaktır ve uzatılması mümkün değildir. Onbinlerce Haredinin bir anda askere alınması da hem geniş çaplı protestolara yol açacağından, hem de lojistik anlamda bunun mümkün olamayacağından bu konu da halen Knesset’teki en hararetle tartışılan konulardan birisidir.
Daha önce de belirttiğimiz üzere, özellikle Aşkenaz Yahudilerinin mensup olduğu Ultra-Ortodoks Yahudiler, toplumsal çatışmalar nedeniyle artan şekilde saldırganlaşmaktadır. Bunun en son örneği, Beit Shemesh şehrindeki Ultra-Ortodoks Yahudilerin, yeni açılan ve Haredi olmadığı halde muhafazakâr olan bir okula yönelik gerçekleştirdiği eylemlerdir. Okulun açıldığı gün okulun çevresinde toplanan Harediler, okula gitmekte olan ve İsrail toplumuna göre son derece tutucu kıyafetlerle okula gitmekte olan çoğunluğu 7-12 yaş arası öğrencilere tükürmüş ve sözle “dini kurallara uygun giyinmediklerini” belirterek bu çocukları taciz etmişlerdir. Aynı okulun erkeklere ait olan kısmına ise taş, domates ve yumurta atmışlardır. Aynı grup olayları görüntülemek isteyen kadın bir gazeteciye ise saldırmıştır ve okulda okuyan öğrencilerin velileri ile Harediler arasındaki çatışmayı polis güçlükle önlemiştir. Öğrencilere yönelik tacizler devam ederken, 8 yaşındaki Na’ama Margolese adlı bir kızın bir ulusal kanalda her gün okula giderken kendisine “fahişe” olara tacizde bulunan ve tüküren Haredileri anlatması ülke çapında ciddi bir rahatsızlık konusu olmuştur. Elbette ki bu protestolarda bulunan Haredilerin uç fraksiyonlardan birisi olarak nitelendirebilir. Nitekim olayların ardından bahsi geçen okulun çevresinde yapılan karşı gösterilere de çok sayıda Haredi katılmış ve çocuklara yapılan tacizler protesto edilmiştir.
Benzer olaylar ülkenin her yerinde eskisine gore daha sıklıkla duyulmaktadır. Örneğin yine aynı şehirde Haredi kıyafetlerine uygun olmayan bir kıyafetle gelen bir kadın İsrail vatandaşına saldırılmış, kadın aracına kaçtığında dahi saldırganlar aracı parçalamaya çalışmıştır. Bir diğer örnek ise dindar bölgelerdeki kadın-erkek ayrımının olduğu otobüslerde yaşanan sözlü taciz olaylarıdır. İsrail’in çeşitli bölgelerindeki belirli otobüs hatlarında erkekler öne otururken, kadınlar arka taraflara oturmak zorundadır. Zaman zaman bazı laik İsrailli kadınlar bu kuralı dikkate almadığında ortaya çıkan olaylar, artık gazetelerde sıradan haberler haline dönüşmektedir.
Haredilere yönelik genel önyargı kendilerinin “asalak ve parazit” olduğu, hiç çalışmadıkları halde bir düzine çocuk yaparak sadece devlet yardımıyla geçindikleri, akıllı olmadıkları, orduya korktuklarından dolayı katılmadıkları şeklindedir. Daha önce defalarca belirttiğimiz gibi, kendilerine has kurallar içerisinde yaşamaya çalışan bu alt-grubun diğer Yahudiler (ve Araplar) tarafından dışlanmaları, topluma entegrasyonlarını engellemektedir. Hatta öyle ki, Haredi bir Knesset üyesine yollanan tehdit mektubunda “İsraillilerin kanlarını emmeyi keserek, derhal eşyalarını toplayıp Brooklyn’e gitmeleri” yazılmıştır. Tehdit mektubunda Brooklyn’e gitmelerinin istenmesinin sebebi, Amerika’daki Haredilerin önemli bir kısmının Brooklyn’de yaşamasıdır. Ancak Brooklyn’deki Yahudilerin son derece çalışkan oldukları ve ekonomik sistemin bir parçası olduğu da tüm İsraillilerce bilinmekte, buna bağlı olarak da çocuk başına alınan sosyal yardım miktarı hakkındaki düzenlemeleri de tartışmaya açmaktadır.
Haredi toplumu ekonomik ve askeri düzene entegre edilemediği sürece İsrail’in iç güvenlik parametrelerinde ciddi bir açık ortaya çıkacak ve bununla beraber diğer Yahudi gruplar ile Harediler arasındaki çatışmalar artarak ilerleyecektir.
Dünya BAŞOL