“Tek dişi kalmış uluslararası organizasyonlar yerine bölgesel sorumluluğu arttırmaya çalışmalıyız. Hatta bölgesel güvenlik örgütleri, küresel güvenlik sistemlerinde daha güçlü hale gelmelidir. Evinizde yangın çıksa itfaiyenin ilçe belediyesinden mi yoksa büyükşehirden mi gelmesinin beklersiniz?”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün geçtiğimiz hafta BM Genel Kurulu’nda gerçekleştirmiş olduğu konuşma uluslararası kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Sert ve keskin ifadelerle Birleşmiş Milletler’in misyonunu eleştiren ve küresel olaylara müdahalede geç kalmakla itham eden Cumhurbaşkanı Gül, aslında artık yeni dünya düzeninde uluslararası organizasyonların yapısının yeniden gözden geçirmesi gerekliliğin vurgusunu yaptı. Neticede BM, Güvenlik Konseyi ile birlikte pas tutmuş ve ağırlaşan çarkıyla çoktan yeniden yapılandırılması gereken bir kurum.
Birleşmiş Milletler, Milletler Cemiyeti’nin hatalarından ders alınarak kurulmuştu
İki savaş arası dönemde, yani 1. ve 2. Dünya Savaşı arasında uluslararası barışı tesis etme ve korumak amacıyla kurulan Milletler Cemiyeti’nin, bu kısa dönem aralığında özellikle Avrupa kıtasında ekonomik istikrarı sağlamada başarısızlığı, kıta genelinde politik istikrarsızlığa neden olmuş ve akabinde daha büyük bir yıkım olan 2. Dünya Savaşı’nın belirmesine zemin hazırlamıştı. Milletler Cemiyeti artık hükmünü kaybetmişti. Bazı düşünürler Milletler Cemiyeti’nin güçsüzlüğünü yapıda ABD’nin bulunmamasına bağlasa da, zaten cemiyetin kuruluşundaki hantal yapı ve icraatlarındaki basiretsizliği hissedilir ölçüdeydi. Neticede 2. Dünya Savaşı sonunda cemiyetin yerini Birleşmiş Milletler alarak kurumun güvenlik konseyi savaşın galip ülkeleri olan ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere tarafından kurulmuş oldu.
BM Güvenlik Konseyi’nin üye sayısı arttırılabilir.
Birleşmiş Milletlerin kurulduğu günden bugüne yaşanan uluslararası anlaşmazlıkları çözmedeki kabiliyeti ve ülkeler üzerindeki yaptırım gücü tartışılmaya devam ediyor. Son olarak Arap coğrafyasındaki dönüşüm sürecinde özellikle Suriye’de inisiyatif alamaması kuruma karşı sert söylemlere neden oluyor. Bilhassa BM Güvenlik Konseyi’nin karar alma sürecinde oybirliğine gerek duyulması, karar alma sürecinde tıkanıklığa sebebiyet veriyor. Bunun önüne geçilebilmesi için Güvenlik Konseyi’nin üye sayısının arttırılması ve oy çokluğu ile karar alınması çözüm yolunda alternatif olarak görülebilir.
Küresel örgütler bölgesel örgütlerin takipçisi olacak.
Zaten dünyada gücün sadece askeri anlamda güç olarak algılanmadığı son derece aşikar. Eğer askeri güç, mutlak hakimiyet için temel argüman olsaydı, o zaman şu anda dünyanın tek kutuplu olduğundan ve bunun tek temsilcisinin de ABD olduğunu vurgulardık. Lakin önümüzdeki yıllarda küresel ölçekli organizasyonların yerine bölgesel örgütlere daha çok ihtiyacımız olacaktır.
Prestij, diplomatik başarının anahtarıdır.
Ünlü siyaset bilimci Spykman’ın söylemiş olduğu gibi; coğrafya, dış politikadaki en önemli faktördür. Bugün Türkiye’nin dış politika karar vericileri ülkenin jeopolitik ve jeostratejik konumuna göre politikanın yönüne şekil veriyor. Son on yılın dış politikasının ana sloganı ve Atatürk’ün “yurtta sulh, cihanda sulh” anlayışına uygun olan Türkiye’nin “sıfır sorun” politikası, Arap ülkelerinde başlayan değişim ile birlikte tüm iyi niyete rağmen durma noktasına kadar geldi. Elbette bu sürecin bir bölgesel savaşa zemin hazırlayacağı düşüncesine kapılmamızı gerektirmez. Türk dış politikasının prestijini koruyarak, yani ulusal menfaatlerinden ödün vermeden yoluna devam etmesi, Türkiye’nin diplomatik başarısının en büyük anahtarı olacak.
BM kendini yenilemeli.
Artık dünyadaki her bölge kendi kuralları ve kanunları olan “site” haline geliyor. Dolayısıyla bugün dünya, ülkeler kadar bölgeler üstüne de kuruluyor. Özellikle Birleşmiş Milletler’in bu yeni dünya düzeninde kendi yapısını gözden geçirmesi ve revizyona gitmesi ihtiyaç haline gelmiştir. Çünkü insanlığın tek ihtiyacı kendini denetleyen ve yenileyen bir dünya sistemine sahip olmaktır.
Haftanın Sözü: “Gücün olmadığı yerde diplomasi, notaları olmayan orkestraya benzer.” – Frederick
Furkan KAYA