Napolyon’dan bu yana ülkelerin silahlı kuvvetleri, “milli ordu” diye tanımlanabilecek bir kavramla oluşturulmaktaydı. Milli ordu, halkın zorunlu ya da gönüllü olarak askere gitmesi ve milletin menfaatlerini ülkedeki hiçbir kesim arasındaki farklılığı düşünmeden koruma ve savunma mantığı üzerine kurulmuştu. Ancak II. Dünya Savaşı sonrası özellikle Avrupa’da yaşanan savaşların minimum düzeye inmesi, insanların artık teknolojik gelişmeye önem vermesi ve Soğuk Savaş döneminde Avrupa’nın NATO çerçevesinde ABD tarafından korunması gibi farklı siyasi ve toplumsal nedenlerden dolayı artık milli ordu anlayışı yerine yeni bir kavram olan profesyonel ordu tartışılmaya başlanmıştır. Örnek olarak ABD’nin profesyonel askerliğe geçmesinin en büyük nedeni Vietnam Savaşı sırasında halkın savaşa katılmak istememesidir. Hatta dünyaca ünlü boksör Muhammed Ali de savaşa katılmayı reddeden isimlerden biriydi.
Profesyonel ordu kavramı, kendi içinde tam profesyonel ve yarı profesyonel olmak üzere iki temel kola ayrılmaktadır. Tam profesyonel ordu, silahlı kuvvetlerde generalden en kıdemsiz asker olan ere kadar herkesin askerliği bir meslek olarak görmesidir. Tam profesyonel orduda zorunlu askerlik görevi yoktur, ancak gönüllü askerlik vardır. Yarı profesyonel orduda ise askerliğin meslek olarak görülmesinin yanı sıra, halkın belirli bir süreliğine zorunlu askerlik yapması anlayışı vardır.
Dünyadaki ülkelere bakacak olursak; ABD, Bulgaristan, Fransa, İngiltere, Japonya, Kanada, Pakistan, İsveç, Bosna- Hersek, Hindistan, Arjantin, Letonya, Lübnan, Avustralya, Sri Lanka, Barbados, İtalya, Belçika, İspanya, İrlanda, Macaristan, Lüksemburg, Makedonya, Karadağ, Fas, Hollanda, Yeni Zelanda, Tanzanya, Panama, Peru, Filipinler, Portekiz, Romanya, Slovakya, Slovenya ve Güney Afrika profesyonel orduya sahiptir. Ayrıca bu ülkelerden bazılarında gönüllü askerlik sistemi de uygulanmaktadır.
TSK’nın Kara Kuvvetleri, kuruluş tarihini M.Ö. 209 yılı olarak belirtmektedir. Yani TSK, 2223 yıllık bir geçmişe sahiptir. Türk milleti tarih boyunca birçok savaşa girmiş, bilinen dünyanın önemli bir kısmına hükmetmiş, onlarca devlet kurmuş bir millettir. Bunun yanı sıra Türk Milleti’nin dna’sı incelendiğinde, dünya milletleri arasında ordu-millet kaynaşmasının en çok olduğu toplumlardan biri olduğu ve “asker millet” olarak tanımlandığı görülmektedir. Türk toplumundaki “Askere gitmeyen erkeğe kız verilmez” düşüncesi günümüzde hala Anadolu’da hakim durumdadır. Birçok kesim, özellikle orta ve düşük gelirli aileler için, çocuklarının askerlik yapmaları hala büyük bir onurdur. Hatta bu nedenle asker uğurlamaları düğün havasında kutlanmaktadır.
Örneğin, PKK terör örgütü ile yaşanan çatışmaların birinde şehit düşen Piyade Komando Çavuş Süleyman Güleç’in babası Halil Güleç’in yaptığı açıklamada, “Diğer oğlum hazır asker, onu da göndereceğim” sözleri durumu özetler niteliktedir. Ancak dünyada yaşanan gelişmeler, insanların artık rahata alışmaları ve kariyer kavramının insanların hayatına girmesi, doğal olarak Türk milletinin de askerlikten soğumasına neden olmuştur. Özellikle 20-30 yaş grubu arasındaki gençlerde “askerlikten kaçma”, “askerliğin mantıksızlığı veya gereksizliği” konusundaki konuşmalar her geçen gün artmaktadır.
Türkiye’de profesyonel ordu tartışmaları ise 1990 sonrası yanı Sovyetler Birliği’nin çökmesiyle başlamıştır. Sovyetlerin dağılması sonucu Türkiye’nin üstündeki komünist tehlikenin minimum düzeye inmesi, bunun sonucunda artık büyük bir ordunun varlığını tartışılmaya açık hale getirmiştir. Bunu en büyük nedenlerinden biri de, Avrupa ülkeleri Soğuk Savaş döneminde ülkelerinin güvenliğini ABD’ye teslim ederek kendi kaynaklarını kalkınma için kullanırken, Türkiye’nin ise askeri gücünü korumak için büyük bir maliyetin altına girmiş ve kalkınmaya gerekli yatırımı yapamamış olmasıdır.
Türkiye’de uzun zamandan beridir tartışılan ancak bir türlü hayata geçirilemeyen profesyonel ordu, Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ zamanında tekrar tartışılmaya başlanmıştır. Başbuğ zamanında 6 komando tugayı tamamıyla profesyonelleştirilmiştir. Günümüz TSK’yı profesyonelleştirme çalışmaları, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel tarafından da desteklenmektedir. Ancak Özel, zorunlu askerliğin kaldırılmayacağını ve karma bir sistem oluşturulacağını yani yarı profesyonel ordu sistemine geçileceğini dile getirmiştir. Özel, yedek subaylık süresinin 12 ay, kısa dönem askerliğin 6 ay ve uzun dönem askerliğin ise 12 ay olması konusunda Başbakan Erdoğan’la hemfikir olduğunu belirtmiştir.
TSK’nın profesyonelleşmesine yurt içinden tepkilere bakacak olursak, milliyetçi kimliği ile tanınan Prof. Dr. Ümit Özdağ, TSK’nın profesyonelleştirilmesine karşı çıkmakta ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın profesyonelleştirilmesi gerektiğini söylemektedir. Bunun nedeni ise, PKK’nın bir dış güvenlik sorunu değil, iç güvenlik sorunu olması, ordu-millet dayanışmasının devam etmesinin gerekliliği ve Edirneli bir vatandaş ile Hakkârili bir vatandaşın bir arada bulunduğu ve birbirlerini tanıdıkları en önemli yerin ordu yani kutsal peygamber ocağı olduğuna dair düşüncesidir.
Cumhuriyetçi gruplar ise ordunun yarı profesyonelleşmesi gerektiğini dile getirmektedir. Bunun temel nedeni, daha güçlü ve hazır bir orduya sahip olma mantığıdır. Ancak Doğu Perinçek’in kurucusu olduğu İşçi Partisi, profesyonelleşmenin Atatürkçü TSK’nın tasfiyesi olduğunu dile getirerek, profesyonel ordunun Türkiye’yi bir tarikat ülkesi yapacağını düşünmektedir. Çünkü İşçi Partisi’ne göre Türkiye’nin bir şeriat ülkesi olmasının önündeki en büyük engel laiklik hassasiyeti bilinen Atatürkçü TSK’dır.
Sol gruplar ise, ordunun profesyonelleşmesine orduyu Amerikan tarzı bir şirkete çevireceğine dair olan düşünceleri nedeniyle karşı çıkmaktadır. Ayrıca toplumda başlayacak olan bir siyasi mücadele sırasında, ordu içerisinde halkın içinden çıkmış zorunlu askerlik görevini yapanlar olmasının bu mücadeleyi güçlendireceğine dair düşünceleri başka bir argümanlarıdır.
Ordu ile arasında mesafe bulunan İslamcı, liberal sol ya da liberal kesimler ise, ordunun tam profesyonelleştirilmesi gerektiğini savunmaktadır. Bunun nedeni; ordunun siyasete müdahalelerinin önüne geçme, ordu içinde bulunan siyasal grupları ve cunta oluşumlarını dağıtma ve ordu içerisindeki makam ve mevkilerin çıkar için kullanılmasının önüne geçme düşüncesidir. Böylelikle bu kesim halkın orduya olan güveninin artacağını da savunmaktadırlar. Ayrıca ordunun profesyonelleşme sürecine maddi yönden bakan kesimler ise, ordunun bu büyük yapısıyla büyük bir maliyete neden olduğunu dile getirerek, profesyonel askerlik sistemine geçilmesi gerektiğini savunmaktadırlar.
Şahsi düşünceme göre, mevcut koşullar göz önünde alındığında TSK yarı profesyonelleştirilmelidir. Ordu kavramı sadece cepheye giden, savaşan ve ölen askerlerden oluşmamaktadır. Bunun dışında “geri hizmet” diye tanımlayabileceğimiz bir arka plan da bulunmaktadır. Zorunlu askerlik görevini yapanların geri hizmette görevlendirilmesi, yedek subaylık ya da zorlu koşullarda görev almanın ise gönüllülük esas göre olması en makul seçenektir. Askerlik süreleri ise yedek subaylıkta 12 ay, kısa dönem askerlikte 4 ay ve uzun dönemde ise 7 ya da 9 ay olmalıdır. Bu sistem ile hem maliyet ve askerlik süresi azalacak ve ordunun siyasete müdahalesinin önüne geçilecek, hem de milli ordu geleneği devam edecektir.
Emrah KAYA
Süleyman Demirel Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler – Yüksek Lisans
türkiye halkları zorunlu askerlik 1846’dan sonra tanıştı…
1846’dan sonra çıkan bedl-i askeri, bedelli muafiyet yasaları…
aihm’nin bayatyan kararı dolayısı ile avrupa komisyonu’na üye olan azerbaycan ve tr’nin vicdani ret’i tanımak zorunda oluşu…
gibi konulara değinilmemiş. nasıl yapsak da yazının sonunda zorunlu askerliği savunsam diye yazılmış gibi duruyor.
Cavit bey, yukarıda yazılan yazıda temel olarak ordunun profesyonelleşmesine, dünyada profesyonel ordulara sahip ülkelere, TSK’nın tarihine, Türk Milletinin askerliğe olan bakış açısına ve TSK’nın profesyonelleşme sürecine dair incelemede bulunulmuştur. Ayrıca çeşitli görüşlerin ordunun profesyonelleşmesine olan bakış açıları incelenmiştir. Sizin bahsettiğiniz bedelli askerlik muafiyet ve vicdani ret konularının ordunun profesyonelleşmesiyle ilgili herhangi bir alakası bulunmamaktadır. Ayrıca yazılan makale, “zorunlu askerliği savunsam” diye bir kaygı taşımamaktadır. Bilimsel bir niteliği olan makalede yaşanan tartışmalar çerçevesinde görüş bildirmek ve çözüm önerisi sunmak bir gerekliliktir. Savunulan tezleri desteklemek ya da desteklememek size kalmıştır. Ancak bu şekilde açıklama yapmanın hiçbir değeri yoktur.