1999 SAVAŞI’NDAN SONRA GEÇEN 15 YILIN KISA DEĞERLENDİRMESİ VE GELİNEN NOKTA

upa-admin 29 Aralık 2014 3.153 Okunma 0
1999 SAVAŞI’NDAN SONRA GEÇEN 15 YILIN KISA DEĞERLENDİRMESİ VE GELİNEN NOKTA

Miladi takvime göre 2014 senesinin son günlerindeyiz. Bazı insanlara göre hızlıca geçen zaman, bazı insanlar için  ise, yavaş ve çok ağır geçer! Genellikle mutlu olduğumuz zamanların pek hızlı geçtiğini dile getirirken, üzüntülü, sıkıntılı ve gergin anlarımız ise, uzadıkça uzar, adeta bitmek bilmez! Bir yıl daha bitiyor takvim hesabına göre.  Bu yıl içerisinde  dünyanın farklı yerlerinde ve hemen her coğrafyada, farklı biçimlerde gelişen  güç ve iktidar mücadeleleri, güçsüzleri biraz daha ezerek  gene devam etti, hem de  hiç ara vermeden! Ve dünyanın bu farklı yerlerinde yaşanan  savaşlarda  en yakınlarını, canlarını kaybeden ve zorunlu göçlerle yurtlarını terk etmek zorunda bırakılan insanlara, bir “an”ı  bir asır  kadar uzun gelebilecek günler başladı böylelikle! Bir anlığına  empati kurup, olayı kendimiz yaşıyormuş gibi yoğunlaşarak düşünmeyi denersek, belki de  daha iyi anlamaya yaklaşmış oluruz.

Global manadaki  bu gelişmeleri, UPA’daki alanlarında uzman yazarlarımız en güncel hali ve çok yönlü analizleri ile kaleme almaktalar.  Bense, yerküremizde küçücük bir nokta olan, bulunduğum bölgedeki gelişmelere biraz daha odaklanıp, 2014’ün sosyal, siyasi ve ekonomik gelişmelerini içiçe alarak, Balkan coğrafyasının en genç ülkesi Kosova’da neler yaşandığının daha iyi anlaşılabilmesi adına, 1999’dan 2014’e kadar geçen zaman zarfında yaşananları geriye dönerek değerlendirmek istiyorum.

1999: İki Parçaya Bölünen Şehir ve Önemi

Bölge barışının yeniden inşa edilmesi çerçevesinde yaklaşık 4 yıl önce AB gözetiminde başlatılan Kosova-Sırbistan müzakereleri, 19 Nisan 2013  tarihinde Haşim Taçi ve İvica Daçiç  arasında Brüksel’de imzalanan ve bazı siyasi otoriteler tarafından tarihi olarak nitelenen anlaşma ile önemli bir ivme kazanmıştır.[1] 15 madde içeren bu anlaşma; Kosova’nın 2008’de bağımsız bir devlet olarak ilan edilmesinin ardından, altyapısı ve hukuki çerçevesi Ahtisari Planı’na dayanan ve AB siyasi dengeleri üzerine oturtulması amaçlanan desantralizasyon ve multi-kültürel politikalar, etnik topluluklara eşit  mesafede yaklaşmayı  hedeflemekteydi. Bu planda, Sırp azınlığa en başından beri daha geniş haklar verilmiştir. Fakat eksik kalan ve Kosova’nın kuzeyinde planın uygulanması noktasında destekleyici çerçevenin güvence altına alınması ile yakından alakalı olan stratejik önemi oldukça büyük sorunlar, anlaşmada çözüme bağlanmadan bırakılmıştı. Örneğin, gümrüklerin ortak kontrolü, enerjilerin kullanımı (Gazivodo Gölü ve Trepça[2] Yeraltı Maden İşletmeleri)  telekom gibi  hassas konular, yukarıda sözünü ettiğimiz  Ahtisari Planı ile çözüme ulaştırılmamış ve AB gözetiminde 4 yıl önce başlatılan Kosova-Sırbistan müzakerelerinin yumuşak karnı olarak bilinmekteydi.

19 Nisan 2013 Brüksel Anlaşması, Kosova’da yaşayan Sırp topluluğa hem politik, hem de ekonomik olarak diğer azınlık topluluklara nazaran çok daha  avantajlı ve büyük ayrıcalıklar sunmaktadır.[3] Sırbistan ve Sırplar tarafından yaklaşık 10 yıl boyunca eski Yugoslavya’da (özellikle Saraybosna ve ardından Kosova’da) bağımsızlık  isteyen iki halka karşı, eşit olmayan bir savaşla işlenen ve sayısı  yüzbinlerle  ifade edilen, “etnik temizlik” planları kapsamında uygulanan  katliamlar (tecavüzler, özellikle Sırp milis ve askerleri  tarafından Boşnak kadınlarına karşı kitlesel ve sistematik bir etnik temizlik aracı olarak kullanılmıştır[4]), Kosova Savaşı’nda da  devam etti hiç şüphesiz. Bunların dışında, sayıları milyonla ifade edilen insanlar baskı ve şiddet yolu ile evlerini terk etmeye zorlandı Sırbistan şovenist devleti tarafından.

15 yıl aradan sonra, bölgede barışı sağlayabilmek için ilişkilerin normalleşmesi gerekiyor elbette. Fakat 10 yıl boyunca dünyanın gözleri önünde masum sivillere yapılan zulümlerin bu kadar hafif cezalarla atlatılması, bu zulümlere maruz kalan insanları, yakınlarını ve haksızlıkların karşısında duran herkesi dünyanın ve insanlığın adaleti düşündürüyor. Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde, o dönemin meşhur canisi paramiliter Arkan’ın adamlarının büyük kısmının hiç bir ceza almadığı, mahkemelere dahi çıkarılmadığı  belgelerle kanıtlanıyor.[5]

Tekrar 19 Nisan 2013 Brüksel Anlaşmasına dönerek, en önemli maddelerinden birisini inceleyelim kısaca. Anlaşmanın bu maddesi; Mitroviça’nın kuzeyi ve Sırpların çoğunlukta olduğu diğer belediyelere, kendi kendini yönetecek şekilde geniş haklar tanınıyor. Anlaşma esasınca, çoğunluktaki Sırp Belediyeler Birliği (Association/Community of Serb Majority Municipalities in Kosova) Kosova’daki Sırpların yerel yönetim, yargı, güvenlik ve diğer ekonomik yapılanmalarını idare edecek en üst merci olacak.[6] 19 Nisan tarihli Brüksel Anlaşması, tüm bunların yanında, oldukça zengin yeraltı maden yatakları bulunan Mitroviça şehrinin kuzey kesimi ile yakından alakalıdır. Bu bölgenin Sırbistan açısından ehemmiyetini  açıklamaya geçmeden önce, biraz geriye dönerek, 1999 Sırbistan-Kosova Savaşı’ndan hemen sonra gelişen duruma  kısaca göz atmamızın olayı daha doğru anlamamız açısından faydalı olacağını düşünüyorum.

1999  Kosova-Sırbistan Savaşı akabinde, Kosovalı  Sırpların  hızlı ve bilinçli bir şekilde  Kuzey Mitroviça’yı teslim etmemek adına zapt etmeleri, Belgrad destekli çok önemli  ve stratejik bir adım olduğu görülüp-bilinen bir hamleydi. 1999’da savaş  İbre’ye (Kuzey ve Güney olarak şehri ikiye bölen nehir) dayandığında, Kosovalı Sırp ve Romanların büyük çoğunluğu alelacele Mitroviça’nın kuzey kesimine yerleşerek, şehir merkezinde  yaşayan Arnavut halkı evlerini terketmeye zorlandılar.[7] Kuzey Mitroviça’da  baskı  ve şiddet yollu uygulama 1999’dan bu yana süregelmiştir. İlginç olan; tüm bunların KFOR – Kosova Barış Gücü Misyonu askerlerinin (Fransız) gözleri önünde cereyan etmesiydi! Halbuki  bu misyonun Kosova’da varoluş sebebi barış ve güvenliği sağlamaktı.

mitrovica

Mitroviça

Üst  kısımda başlık olarak sözünü ettiğimiz Mitroviça’nın kuzey kısmı, Sırbistan için büyük stratejik öneme sahip bir bölgedir. Hiç şüphesizdir ki, savaş sonrası nüfus hareketlenmeleri o kesime verilen önem ile yakından alakalı bir durumdur. Kolonyalist siyasetinden taviz vermek istemeyen Sırbistan Devleti, 1999 Savaşı sonrası bu demografik oyunların baş aktörüdür. Ve o dönemdeki bu  hareketlerin başlıca sebebi  olarak, kuzey Mitroviça’da bulunan ve Sırbistan’ın bu yüzden elinden çıkarmayı hiç istemediği şeyin, oradaki zengin yeraltı madenleri olduğu aşikardır. O madenlerin eski Yugoslavya’ya sağladığı ekonomik kazancı bilen Belgrad yönetimi, akibeti tam olarak hala belli olmayan Mitroviça’nın kuzey kesimini (şu an için resmi sınırları çizilen), Kosova’dan koparabilmenin zor olduğunu bilmektedir. O yüzden, bölgedeki kontrolünü şimdilik oraya hakimiyet kurmuş ve göbekten Belgrad yönetimine bağlı olan Kuzey Mitroviça Sırpları aracılığı ile sağlamak istemektedir. 2013 Brüksel Anlaşması ile Kosova Sırplarına, ismi konulmayan, fakat en  izah edilebilir açıklaması bu olan ve devlet olma yolunda en önemli köşe taşlarından biri sayılan autonomy (özerklik)[8] ile, çok geniş siyasi, ekonomik ve hukuki haklar sağlanmıştır.

Aşağıda bu bölgenin Sırbistan için önemini anlamamıza biraz daha yardımcı olacak ve 2011 senesinde  yayımlanmış bir belgeden yaptığım alıntıda, bu madenlerle ilgili bazı temel bilgileri başlıklar halinde görebiliriz. Sırbistan’ın maden rezervlerinin çok büyük ölçekli olmaması ile beraber, bu bölgede daha büyük boyutta kömür (özelikle linyit) ve demirli ve demirsiz maden yatakları bulunmaktadır. Maden yataklarının büyük bir bölümü Kosova’dadır. Sırbistan’daki toplam 18.2 miyar kömür rezervlerinin büyük bir kısmı Kosova’da bulunur. Yıllık çıkartılan 40 milyon tonun 16 milyıon tonunu Kosova üretmektedir. Söz konusu rezervlerin mülkiyeti Kosova’nun nihayi statüsü kapsamındaki önemli sorunlardan biri olarak nitelendirilmektedir. Kosova’da Mitroviça’nın yakınlarında bulunan Trepca kompleksi, bölgedeki başlıca çinko ve kurşun madenlerini içermektedir. Madencilik çıktısı 2007 yılında % 3.5, 2008 yılında ise % 3.9 oranında büyüme kaydetmiştir.[9]

Son olarak aşağıda vereceğimiz alıntı, Belgrad hükümetinin genelde Kosova, özelde ise Mitroviça’nın kuzey kısmına karşı, duruşunu ve orada olan Sırplarla olan sıkı işbirliğini, çok açık ve net olarak gözler önüne sermektedir. Sırbistan, 2013 Ekim ayında Kosova’da yapılan yerel seçimleri Brüksel Anlaşmasına göre sözde tanıyıp, geçici adaylara destek vermiştir. Öte yandan Kuzey Mitroviça kesiminden seçilen Sırp Listesi (Sırpska Listesi) siyasetçilerinin birkaçı, aynı zamanda Belgrad Hükümeti’nde de görev yapmaktadırlar. Örneğin, Kosova’dan sorumlu ofisin ve Sosyalist Parti’nin lideri Aleksander Vulin’in partisinden gelen ve Sırpska Listesi’nin lideri olan diğer Aleksander Jablanoviç, aynı zamanda Belgrad’da Meclis Başkan Yardımcısı’dır. Hem Belgrad’da, hem Prishtine’de görev yapmaktadır. Plan çok güzel işleniyor… Kosova Cumhuriyeti kurumlarına entegre olmamakta ısrarla direnen Kuzey Mitroviça paralel  yönetiminin  ileri gelenleri, bu yapılanmayı ancak Sırp Belediyeler Birliği (Association/Community of Serb Majority Municipalities in Kosova) kurulduktan sonra  bertaraf edeceklerini açıklamışlardır. 3 Kasım  2013 Kosova  Yerel seçimlerinde, Srpska Listesi’nin kullandığı  seçim sloganlarından biri  şöyle idi; “Më 3 Nëntor: Voto Srpska-n, më 4 nëntor, ndërto Srpska-n”, yani “3 Kasım’da Sırp Listesi’ne oy ver, 4 Kasım’da Sırpska’yı  inşa et ( kur )!”. İkinci söylem, Bosna Hersek’te geniş otonomiye sahip  olan ve lideri Milorad Dodik’in sık sık Bosna Hersek’den ayrılacakları tehdidini dile getiren Bosna Sırp Cumhuriyeti’ni referans almaktadır.[10]

Siyasi Tıkanıklık

Kosova’da 8 Haziran seçimleri ertesinde genel seçim sonuçlarını değerlendiren bir yazıyı  UPA’ya daha önce gönderdiğim için, o tarihten sonra yaşanan  gelişmeleri kısa olarak geçmek istiyorum. PDK, Taçi’nin üçüncü hükümetini kötü yönetiminden dolayı bloke eden 4 parti ve mecliste sandalye kazanan diğer parti milletvekilleri ile 17 Temmuz’da Meclis Başkanlığı seçimleri için toplandı. Mecliste sandalye sayısının çoğunluğuna sahip olan bu 4 partinin adayı olan İsa Mustafa Başkan seçildi. PDK, bunun anayasaya aykırı olduğu söyleyip, Meclis Başkanlığı seçim sürecini geçici olarak durdurma  kararı alınması isteği belirten bir dilekçe ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Mahkeme dilekçeyi onaylayıp, nihai kararın en geç 18 Eylül tarihine kadar açıklanacağını bildirdi.[11]

Öte yandan, seçim sonrası üç partili koalisyon ortakları arasında ilerleyen sürece, daha sonra Self-Determinasyon (Vete Vendosya) hareketi de katıldı. Koalisyona şartlı destek vereceklerini en başta belirten VV, birkaç görüşmeden  sonra  şartlarınının kabul edildiğine dair olumlu cevap aldı ve akabinde resmi  bir belge  imzalanarak, katılımları gerçekleşti. Vete Vendosje hareketinin en önemli şartlarından ilki; Kosova Cumhuriyeti’nin toprak bütünlüğüne, bağmsızlığına ve ekonomisine  zarar veren ve üç yıldan bu yana yapılan müzakere ve anlaşmaların geçersiz sayılıp, müzakerelerin başlangıç noktasına dönülmesi ve tüm anlaşmalar üzerine yeniden müzakere yapılması idi. İkinci şart ise; neoliberal politikaların son bulup, sorumsuzca özelleştirilen kamu-devlet mallarının henüz özelleşmemiş olanlarını elden çıkarmadan iyileştirmek ve yeni hükümetin sosyal politikalara dönmesi şartı  idi.

Bu siyasi kriz sürecine, Batılı  ülkeler açıkça müdahele etmiyorlardı, fakat aslında perde arkasından öyle olmadığı biliniyordu. Zaman uzadıkça siyasi blokta çözülmelerin başladığı gözlendi. Çünkü, PDK-Taçi, hiçbir şekilde geri çekilmeyip her türlü politik oyunu oynuyordu. Bu arada Kasım başlarında Almanya’ya giderek, Angela Merkel’in partisi CDU ile çeşitli  görüşmelerde bulunan LDK lideri İsa Mustafa’nın, döndükten kısa bir süre sonra yön değiştirdiği görüldü. 5 ay boyunca içerisinde olduğu siyasi bloktan ayrılıp, Taçi ile anlaşarak koalisyon hükümeti kurma kararını İsa Mustafa ve Haşim Taçi ile birlikte imzaladılar ve 9 Aralık günü hükümet kuruldu. CDU parlamenterler grup başkan yardımcısı ve Merkel’in Balkanlardan sorumlu birinci adamı Andreas Schockenhoff’un, Kosova’da hükümetin kurulması ardından Deutsche Welle’ye verdiği mülakatta, yeni koalisyonun Kosova için en iyi çözüm olduğunu söylemesi, AB ülkelerinin kendi hesapları adına, bu koalisyona yeşil ışık yaktıkları ihtimalini güçlendiriyor.[12]

Yeni Kurulan Kosova Hükümeti’ni Bekleyen Zor Günler

İşsizliğin  beraberinde  getirdiği  yoksulluk, insanların  gelecek günler için umutlarının giderek  kaybolmasına sebep oluyor. Günde, sayısı onlarla ifade edilen otobüslerle toplu kaçışlar yaşanıyor Kosova’dan. Bu  illegal kaçışların önünü kesmenin tek çaresi elbette insanlara iş olanağı sunmak olacaktır. Henüz çok yeni olan hükümetin, bu anlamda başarılı olması hayati önem taşımaktadır.[13]

Öte yandan, yeni kurulan hükümette 21 Bakanlığın bulunmasının bütçeye aşırı yük getireceği  için gereksiz bulunup, haklı olarak eleştirildiği görülmektedir. Yoksulluğun  çok  yüksek olduğu  ülkede, gereksiz kamu harcamaları toplumda huzursuzluk yaratıyor. Özel sektörde çalışan insanların hali de son derece kötü. Çok düşük maaşlarla çalışan işçilerin % 75-80’i sağlık ve  sosyal  güvenceden  yoksun.  Keyfi  işten atılmalar ve diğer  kötü  çalışma koşulları, bu hükümet  tarafından iyileştirilmesi beklenen  en önemli sosyal sorunlardan biridir. Bir de, Uluslararası  Özel Mahkeme kararı  var. UÇK savaş suçlularını ve savaş sonrası işlenilen cinayetlere bakılacağı belirtilen mahkeme, üzerinde pek çok bilinmeyen barındıran bir  durum  ve hükümeti zorlayacağa benziyor.

Kurulan  yeni  kabine dağılımında, Türk toplumuna 1 Bakanlık, Mahir Yağcılar – Kamu Yönetimi Bakanı, Sırpska Listesi’nden Parlamentoya giren Sırp toplumu temsilcilerine  ise 3  Bakanlık verilmiştir; Branimir Stojanoviq – Başbakan yardımcısı, Lubomir Mariq – Kamu ve Yerel Yönetimler Bakanı ve Aleksander Jabllanoviq – Geri Dönüş ve Topluluklar Bakanı olmuştur.[14] Şartlı olarak hükümete destek verip-katılan Sırpska Listesi Bakanları, öncesinde LDK ve PDK ile 4 şart üzerinde anlaşmış olduklarını ifade ettiler.

Sırpların  dört şartı şöyleydi:

  1. AKİ (Kosova İstihbarat Teşkilatı) Başkan Yardımcılığı,
  2. FSK (Kosova Güvenlik Gücü)  Bakan Yardımcılığı,
  3. Sırpların çoğunlukta yaşadığı belediyelerde özelleştirmenin durdurulması,
  4. Sırpların çoğunlukta olduğu belediyelerin katılımıyla Belediyeler Birliği’nin kurulması ve işlevsel hale getirilmesi.[15]

19 Nisan 2013 tarihinde Brüksel’de imzalanan anlaşma ile, ciddi anlamda geniş haklar elde eden Sırplar ve onların Hükümet’teki temsilcilerinin, daha en başından Başbakan ve kabinesini sık sık zorlayacakları görülmektedir. Siyasi ve sosyo-ekonomik reformlarla işsizliği düşürmek, yoksulluk, yolsuzluk ve organize suçların önüne geçmek, önümüzdeki aylarda kurulması beklenen Kosova’ya özel “Uluslararası Özel Mahkeme” ve Belgrad Hükümeti ile AB nezninde varılan anlaşmaların uygulanmasına dair müzakereler, masada bekleyen sorunların en önemli olanlarıdır.

Sonuç

Batı  Balkanlarda Avrupa Birliği’nin orta vadede içine alıp entegre etmeyi planladığı 5 ülke; Arnavutluk, Sırbistan, Makedonya, Kosova, Bosna Hersek ve Karadağ’ın mücadelede başarılı olmaları beklenen işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk gibi oldukça büyük sorunları vardır. AB, bu ülkelerin  topluluğa  katılabilmesi için, kendilerine bu sorunlarla mücadele etmede başarılı olunması gerektiğini kesin bir dille  bildirmektedir. Bu ülkelerin  aslında bu sorunlarının yanında, dağılan Yugoslavya ve yaşanan savaşlardan sonra henüz çözülemeyen bir de sınır problemleri vardır. Yani bölgedeki sınır sorunu sadece Mitroviça değildir.

15 yıllık  zaman diliminini pratik olarak şöyle ifade etmeyi uygun buluyorum yazımın sonunda. İnsanların yaşadıkları olayları hafızaya kaydetme yaşları değişebilmekle birlikte, uzmanlar bilinçli  bellek oluşumunun ortalama 3 yaşında başladığını  söylüyor. Mesela, 1998-1999 Kosova- Sırbistan Savaşı esnasında 3 yaşında olan çocuklar, üzerine 15 yıl kattığımızda bugün 18-19 yaşına gelmiş genç insanlar olarak duruyorlar karşımızda. Genelde dünyanın savaş yaşanılan  her noktasında (Ortadoğu ve tüm diğer ülkelerde),  özelde de (yazımızın konusu olduğu için) Bosna Hersek ve Kosova’da, o çocukların  belleklerinde psikolojik toplu travmalara sebebiyet veren-verebilecek, korkunç ve çirkin anıların biriktiği o savaş yılları ve bundan   sorumlu olan şovenist zihniyetli siyasetçileri, savaş  sonrasında dünyadaki  çeşitli savaş suçları mahkemelerince cezalandırılmaz veya hafif cezalarla geçiştirildikleri takdirde, aynı zihniyette olan diğer siyasetçilere cesaret verilip, barış adına çok tehlikeli  bir gidişatın oluşmasına sebep olunabilir. Böyle bir sonuç, yıllarca o zulümlere maruz kalmış ve belleklerinde çok da eski olmayan çirkin ve korkunç anılarla yaşayan insanlar adına da, vebalinin çok ağır olacağı  aşikar olan bir durumdur. Dolayısıyla, dünyanın dört bir yanında emperyalist ve şovenist düşüncelerinden dolayı güçsüz ülkelere saldıran ve savaşlara sebep olan tüm siyaset yapıcıların  mutlaka  cezalandırılması barış ve huzur adına şarttır. Hiçbir gerekçe, insan hakları üzerinde olamaz!

2015 yılında biraz daha güzel günler umudu ile..

                                                                                                                                Esma BUNJAKU

[1] http://eeas.europa.eu/top_stories/2013/190413__eu-facilitated_dialogue_en.htm.

[2] http://www.mta.gov.tr/v2.0/daire-baskanliklari/bdt/kutuphane/mtadergi/16_12.pdf.

[3] http://eeas.europa.eu/delegations/Kosova/press_corner/all_news/news/2013/20131031_02_sq.htm.

[4] http://www.sbedergi.ibu.edu.tr:8080/Makaleler/262473810_M.Dalar-bahar08.pdf.

[5] http://www.balkaninsight.com/en/article/arkan-s-paramilitaries-tigers-who-escaped-justice.

[6] http://odak.setav.org/page/kosova-ile-sirbistan-anlasmasinin-perde-arkasi/5667.

[7] http://www.fes-prishtina.org/wb/media/Publications/2014/Nje%20pasqyre%20e%20zhvillimit%20te%20Mitrovices%20nder%20vite_An%20overview%20of%20the%20development%20of%20Mitroviça%20through%20the%20years.pdf.

[8] The Concise Oxford Dictionary of Politics, s. 28.

[9] www.deik.org.tr/Contents/FileAction/1704.

[10] http://www.balkaninsight.com/en/file/show/BIG%20DEAL%201%20FINAL%20ALB.pdf.

[11] http://www.gjk-ks.org/repository/docs/KO119-14_VMP_SHQ.pdf.

[12] http://www.dw.de/andreas-schockenhoff-koalicioni-i-ri-%C3%ABsht%C3%AB-zgjidhja-m%C3%AB-e-mir%C3%AB-p%C3%ABr-kosov%C3%ABn/a-18118157.

[13] http://gazetablic.com/pse-po-ikin-shqiptaret-masovikisht-nga-kosova/.

[14] http://www.kryeministri-ks.net/?page=1,43.

[15] http://gazetablic.com/ekskluzive-keto-jane-kushtet-e-listes-per-koalicionin-pdk-ldk-skthehen-ne-kuvend-pa-plotesimin-e-tyre/.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.