İRA’DA Q VE N

upa-admin 21 Ağustos 2012 2.172 Okunma 0
İRA’DA Q VE N

Giriş

Ortadoğu’nun görüntüsü hiç olmadığı kadar şiddet ve hiç olmadığı kadar düzensizliğe ulaşmıştır… Bu coğrafyada demokrasi tabiri caizse “Fransız kalmış” ve halklar kendi ulusal karışıklığında ayağa kalkacağını bilerekten yaşamış.[1] 11 Eylül saldırıları sonrası Ortadoğu için yeni bir hareket alanı sağlanmış, Amerika Birleşik Devletleri tarihte olduğu gibi alanından sıyrılarak, çölde filizlenen terörü ezmeye doğru hareket etmiştir. Elbette ABD’nin ulusal gücünü genişleterek sınırları aşan bir diplomatik kültürü olduğu aşikâr. Bu kültürün kendine özgü yarattığı açık yazgı (manifest destiny) diğer uluslar için de geçerli olacaktı. Çünkü Amerikan değerleri yayılmalıydı, böyle bir inanış ABD Başkanlık tarihinde görülebilir.[2]

Sad ve Dam: Barzani ve Maliki[3]

Irak’ta neler oldu, neler bitti değinmeye gerek yok.[4] Buradaki amacımız yeni bir düşünce boyutu kazandırmak. Saddam Hüseyin, Halepçe Katliamı ile halkına kelepçe vurmayı denedi.[5] Bu ister istemez, diğer kardeş halkları da etkiledi. Saddam Hüseyin’in otoritesini korumaya yönelik panik tavırları da öfke ile bu halkın hamurunu yoğuracağı kaçınılmaz bir gerçekti. Irak yenilenecekti; buna isterseniz böl ve yönet diyin, isterseniz böl ve yut. Ortadoğu’da Irak hızlı bir şekilde Arap Baharı öncesi değişime doğru gitti. Artık haberlerde; “Kuzey Irak ile enerji alanımızı genişlettik, Maliki yönetimi ile sorunlarımız” gibi manşetlerle karşılaşıyoruz. Ulus devlet egemenliği zayıflıyor ve hiç şüphesiz mikro milliyetçilikler yeni yönetimleri oluşturuyor.

İran’da neler olup bittiğine değinelim… Birçok kişi İran rejiminden Türkiye, Avrupa, Avustralya gibi alanlara doğru kaçışa sürükleniyor. Hatta rejimden kaçan birçok kişi ile görüşme fırsatım oldu. Batı’nın uyarladığı profil motifi ile dizayn edilmiş bu insanlardan dinini bile değiştirdiğini söyleyenlere tanık oldum. Batı profilini arzulayan birçok İranlıya caddelerimizde tanık olmuşuzdur. Ama bunlar İran sahası dışında gerçekleşenler… İçeride durum çok farklı: İran rejimi diğer Ortadoğu ülkeleri gibi değil. Şer’i hukukun geçerli olduğu alanda geniş kitle hareketleri gerçekleşmiyor. Gerçekleşmesi şu an için bir anlam ifade etmiyor, çünkü gösteri yapan kişiler ile ilgili yasal süreç başlıyor, gözaltılar ile devam ediyor. Ama unutulmamalı ki, şu anki rejim de devrim ile kuruldu.[6] Bu sistem bir şekilde çökecek, çünkü insan eliyle yapılan her sistemin bir açığı bulunmaktadır. Bunu da İran’da yaşayan nesiller bulacaktır.

 

Tahran’dan Önce: Şam

Çok değil, 1,5 yıl önce Suriye’de başlayan hareketlenmeler, İran’ı da etkilemiştir. Batılı düşünürler bu konu ile ilgili etkileyici açıklamalarda bulunmuştu. Chossudovsky’nin[7] ‘Tahran’a giden yol Şam’dan geçiyor’[8] yorumu konumuz ile paraleldir. Şam’ı ayakta tutmak isteyen ülkelerin başında gelen İran yönetimi olayın farkında olması gerek ki; Türkiye ile ilgili tavırlarını gösterdi. O tavırlardan: İran Meclis Başkanı Ali Laricani, “Türkiye Suriye konusunda provokatif hareket etmemeli”. Söz konusu İran yönetimi Ortadoğu’da yaşanan değişimlerden kendini soyutlama gibi bir durumu olmadığını biliyor. İran’ın Suriye Devlet Başkanı ile ilgili tavrı belli: “Esad gitmemeli!”.

 

İra’da Q ve N

Liderler otoritesini koruma adına çoğu kez halkının isteklerini görmezden gelmiştir. Hatta bu görmemezlik ile kalmayıp, öldürme yolu ile devam etmiştir. Bunların birçok örneği mevcut. Üstelik İran’da idam yasak değil. Halkın öfkesini kazanan liderler sistemin er ya da geç değişmesine tanık olacaklardır. Gelelim İra sözcüğüne; Latince kökenli, “öfke” demek. Irak ilk ele aldığım ülke olarak “Q” yani Quick (hızlı) değişim yaşamış, bir diğer ele aldığım ülke İran ise “N”; yani Not Fast (hızlı değil) bir durum sergilemiştir. İran halkı not’ı kaldırdığında durumun ne kadar hızlı (fast) gelişeceğini düşünmekte fayda var. İnsan özgürlüğünü önemseyen bir varlıktır, insan özgürlük için düşünmeye başladığında; tarihte ne Kral dinlemiştir, ne de Padişah!

 

Şahin KESKİN/UPA Erzurum Atatürk Üniversitesi Temsilcisi



[1] Arap Baharı’nda aktör olarak Arap ulusunu geri plana atacak analizler olsa da, Arap Baharı aslında bu toplumlar için açıklık olarak görülmüştür.

[2] Açık yazgı ve ABD başkanları ile ilgili analiz için bkz. Sümer, Gültekin, “Amerikan Dış Politikasının Kökenleri ve Amerikan Dış Politik Kültürü”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 5, Sayı 19 (Güz 2008), s. 119-144.

[3] Saddam idam edilmeden önce Irak tek yönetim ile dış muhatap idi. Fakat asıldığında iki yönetime ayrıldı: Kürt Yönetimi ve Maliki Yönetimi. Ama unutulmamalı ki, Saddam ikiye bölünmedi, bu ülkenin bölünmemesi Ortadoğu için gerekli. Sad ve Dam kelimelerinin Barzani ve Maliki için uyumlu olduğunu söyleyebilirim. Osmanlı’ca Dam; tuzak, hile… Sad Türkçe anlamı; yetersiz, hayırsız.

[4] Bu konu ile ilgili rapora bkz. http://www.fas.org/news/iraq/2000/02/iraq99.htm.

[7] Kanadalı ekonomist.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.