GALLER ZİRVESİ’NİN SONUÇ BİLDİRGESİ: OLUMLU HUSUSLAR VE BAZI ÇELİŞKİLER HAKKINDA

upa-admin 24 Eylül 2014 2.826 Okunma 0
GALLER ZİRVESİ’NİN SONUÇ BİLDİRGESİ: OLUMLU HUSUSLAR VE BAZI ÇELİŞKİLER HAKKINDA

4-5 Eylül tarihinde NATO’nun Galler`de yapılan zirvesinde bazı önemli konular ele alındı. Esas olarak güvenlik, sorunların çözümü ve yeni tehditler etrafında konuşuldu. Kurum, her üç yönde de ciddi adımlar atmak konusunda niyetini açıkça belirtti. Özellikle Rusya ve IŞİD faktörlerine geniş yer verildi. Bu bağlamda Ukrayna, Ortadoğu ve Batı ülkelerinin güvenliğinin sağlanmasına dikkat çekildi. Alyans`ın kabul ettiği nihai belgede tüm bunlar yer aldı. Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması ve Güney Kafkasya’daki sorunların uluslararası hukuk çerçevesinde çözümlenmesi ayrıca vurgulandı. Bunun yanı sıra, NATO belgesinde bazı çelişkili noktalar da vardır.

Strateji ve Taktik: NATO’nun Bazı Güncellemeleri

Son yıllarda NATO’nun faaliyet stratejisinin yenilenmesi ile ilgili uzmanlar arasında ciddi tartışmalar oluyor. Bu kuruma artık ihtiyacın kalmadığını vurgulayanlar dahi vardır. Çoğu uzmanlar ise Kuzey Atlantik Alyansı`na hala ihtiyacın olduğuna dikkat çekerek, onun, aslında, şimdiki aşamanın yeni tehditlerine uygun stratejiler seçtiğini belirtiyorlar. Galler`de yapılan zirve, bir anlamda bu gibi fikirlere cevap niteliği taşıyordu.

NATO’nun kabul ettiği nihai deklarasyon bu açıdan ilginçtir. 113 maddeden oluşan bu belgede; örgütün önündeki temel görevler sıralanıyor ve onların yerine getirilmesinin zorunluluğu vurgulanıyor. Belge içerik açısından üç bölüme ayrılabilir. Birinci bölümde meydana çıkan yeni tehditlerden, ikincide NATO tarafından bunların çözülmesi gerektiğinden ve nihayet, üçüncü bölümde bu sorunların somut olarak çözme stratejisinden bahsediliyor (bkz.: Wales Summit Declaration / www.nato.int, 5 Eylül 2014).

Kuzey Atlantik Alyansı, her şeyden önce, Avro-Atlantik güvenlik sisteminde ciddi değişikliklerin yaşandığını teyit ediyor ve bunu “dönüş noktası” olarak adlandırıyor. Esas neden olarak “Rusya’nın Ukrayna’ya karşı agresif hareketleri” görüntüleniyor. Bu, örgütün bütün, özgür ve barışçı Avrupa hakkında düşüncelerinin kökünden şüphe altına alınması olarak algılanıyor.

Belgede şunlar açıkça vurgulanıyor: “Bizden güneyde olan bölgede, Ortadoğu’dan Kuzey Afrika’ya kadar bölgede artan istikrarsızlık, çok uluslu ve çok boyutlu tehlikeler güvenliğimize tehditler yaratıyor” (bkz.: önceki kaynak, 1. paragraf). Bu tehlike faktörleri, NATO’nun faaliyetinin temel yönlerinin belirlenmesinde ciddi rol oynuyor.

Coğrafi açıdan bunlar Doğu Avrupa’yı (Rusya’nın örneğinde), Yakın Doğu`yu (dini radikalizm, son zamanlarda ise somut olarak IŞİD), Kuzey Afrika’yı (radikal dini gruplar, terör örgütleri) ve Güney Kafkasya’daki çatışmaları (Dağlık Karabağ, Abhazya, Güney Osetya) kapsıyor. Burada üstü kapalı şekilde Pasifik havzasındaki ihtilaflar (örneğin, Güney Çin Denizi’nde toprak iddialarından kaynaklanan çatışmalar) da dikkate alınıyor.

Bu tehditlerin her birine karşı NATO faaliyet taktiğini tespit etmiş. Bu zor zamanlarda örgüt kendisini “bu önceden tahmin edilmeyen dünyada istikrarın en önemli kaynağı” olarak addediyor (bkz.: önceki kaynak, 2. paragraf). Alyans, karşısına koyduğu amaca ulaşmak için üç temel prensibi uyguluyor. Bunlar; “Kollektif Savunma”, “Krizlerin Yönetilmesi” ve “İşbirliğine Dayalı Güvenlik”tir (bkz.: önceki kaynak, 3. paragraf).

Şu anda NATO için bu ilkelerden her biri önem taşımaktadır. Ancak son zamanlarda kolektif savunmanın daha çok önem taşıdığını itiraf etmek gerekir. Bunun temel nedeni; yukarıda sayılan tehlikelerin farklı nitelikte olmasıdır. Bu tür standart dışı durumlarda karmaşık durumların çözülmesi kollektif faaliyet gerektirir. Deney gösteriyor ki, NATO üyeleri burada hiç de hep objektif tutum sergilemiyorlar. Örnek olarak, Irak ve Suriye olaylarını gösterebiliriz. Bu süreçlerde NATO, Avrupa ülkelerinin çıkarlarına öncelik verdi. Bunun arka fonunda Ankara’nın niyetleri biraz gölgede kaldı. Aynı durum füze savunma sistemlerinin yerleştirilmesinde de yaşandı.

Bunların dışında, NATO’nun kendi dahilinde kolektif savunma stratejisine farklı yaklaşımlar da var. Fransa ve Almanya bağımsız Avrupa Ordusu yaratmayı teklif ettiler. Bu, ABD’nin örgüt üzerindeki kontrolünü zayıflattığından, Washington tarafından pek iyi karşılanmıyor.

Çatışmaların Çözümü: Bir Çelişkinin İziyle

Kolektif güvenlik ve krizlerin çözümü bağlamında önemli sandığımız bir hususu daha vurgulamak isteriz. NATO, birçok durumda çifte standartlar temelinde hareket ediyor. Örgütün Galler Zirvesi’nin belgesinde de bu durum kendini gösterdi. Burada tehlikeler sıralanarak, somut adresler görüntüleniyor. Örneğin, Rusya’nın Ukrayna’da ayrılıkçılığı tutuşturmaya yönelik adımları, Ortadoğu’da katliamları organize eden IŞİD`in faaliyetleri, Kuzey Afrika’da bir takım terör gruplarının, uyuşturucu ticareti gerçekleştiren gruplaşmaların, Irak’ta terör gruplarının, Suriye ve Libya’daki güçlerin ve başkalarının somut isimleri dikkate çekiliyor. Belgede, Rusya’nın saldırganlığı birkaç yerde geçmektedir; Gürcistan, Ukrayna ve Moldova’nın toprak bütünlüğünü bozan gücün adı somut görüntülenir.

Bir yerde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün sağlanması gerekliliği Ermenistan ve Gürcistan ile aynı bağlamda kaydediliyor. Ancak sorunların çözümü konusuna gelince, sadece “Güney Kafkasya” ifadesi kullanılmaktadır. Ukrayna olayları toplam 5-6 aydır başladı. Fakat NATO belgesinde açık yazılıyor ki, “Rusya Kırım’ı ilhak etti”. Peki neden 20 yıldan fazla bir süredir, Ermenistan Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal altında tutuyor, ama bu konuda somut fikir söylenmiyor?

Rusya gibi büyük ve güçlü devlet hakkında “işgalci” kelimesini kullananlar hangi nedenlerden Ermenistan hakkında aynı ifadeleri kullanmıyor? Belki de, cüce ön karakoldan korkuyorlardır? Bu, saçmadır. Bazen hatta “Güney Kafkasya’da sorunların çözümüne duyarlı yaklaşılmalı, bu yüzden de bazı ifadeler kullanılmamalı” diyorlar. Ek olarak, hep tavsiye ediliyor ki, Azerbaycan’la Ermenistan bir karara varsın, biz de onları destekleyelim.

Üzgünüz, peki o zaman neden Rusya’nın üzerine gidiyorsunuz? İmkan verin, Ukrayna ile Rusya ortak karara varsınlar ve Batı da bunu kabul etsin. Bunun karşılığında Moskova’ya karşı günde bir yaptırım uygulanıyor. Üstelik, ABD Başkanı`ndan tutun, Avrupa’nın orta düzey siyasetçilerine kadar “Rus saldırganlığı” ifadesi kullanılıyor. Açıkçası, NATO’nun Galler Zirvesi’nin kapanış belgesini gözden geçirirken, olumlu hisselerin yanı sıra, bu tür acı sorular da baş gösteriyor.

IŞİD birkaç aydır bölgede terör tehdidi oluşturuyor. Artık ABD başta olmak üzere IŞİD’e karşı mücadele stratejisi hazırlanıyor, uluslararası koalisyon şekillendiriliyor. Galler Zirvesi’nin kapanış belgesinde bu organizasyona birkaç paragraf ayrıldı. Peki bugüne kadar Azerbaycan topraklarında katliam yapan Ermeni terör örgütlerinin adı neden belgede geçmiyor?

Doğru, belgede Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün temini kaydediliyor, sorunun uluslararası hukuk çerçevesinde çözümüne önem verilmektedir, fakat saldırganın adı geçmiyor. Bu da Erivan’a şımarıklık yapmaya dayanak veriyor. Hatta Serj Sarkisyan, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü meselesinin ve sorunun uluslararası hukuk çerçevesinde çözümü zorunluluğunun belgede yer almasından “inciniyor”. Erivan’a döndükten sonra o, “konumlarımız elden gidiyor” diye gürültü koparıyor. Bu, Ermenistan’a destekçiliğin tüm siyasi-hukuki sınırları aşmasının sonucudur.

Şüphe yok ki, bir takım gelişmelere (o da sırf Azerbaycan Cumhurbaşkanı’nın diplomatik profesyonelliği ve siyasi kararlılığı sayesinde gerçekleşti) rağmen, NATO da dahil olmak üzere uluslararası örgütler Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununda sonuna kadar tutarlı ve adil tavır sergilemiyor. Alyans`ın son zirve toplantısının belgesinde de Güney Kafkasya’daki çatışmalarda Gürcistan’ın örneğinde Rusya’nın saldırganlığı kayıtlıdır, Ermenistan’ın ise adı bile dikkate çekilmemiş. Apaçık çelişki doğuyor – iyi, Abhazya ve Güney Osetya’yı Rusya ilhak etti (NATO belgesine göre), ya Ermenistan-Azerbaycan, Dağlık Karabağ sorununda saldırgan kim? Eğer saldırgan yoksa, sorun neden ortaya çıktı? Azerbaycan’ın % 20 oranında toprakları nasıl Ermenistan’ın eline geçmiş?

Maalesef, 113 maddeden oluşan büyük bir belgede bu konuda tek bir kelime bile yok. Dağlık Karabağ sorunu var, ancak onu yaratan taraf “yok”. Şimdi Ermenistan’la Azerbaycan razılaşmalıdırlar. Peki saldırganla onun kurbanı hukuki belgelerde tam net yoksa, o zaman neyi razılaştırmak mümkündür?

Ayrıca, NATO doğrudan vurguluyor ki; Ukrayna, Gürcistan ve Moldova’ya bağımsızlıklarını korumak için somut yardımlar yapacak. Azerbaycan için ise hiçbir yardım söz konusu değildir. Belki bizim toprak bütünlüğümüzü korumak ve bağımsızlığımızı sağlamak için NATO’nun silah yardımı yapmasına gerek görülmüyor? Neden, adalet adına mı? Hayır, çifte standartlara göre!

Newtimes.az

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.