3. DÜNYA SAVAŞI’NIN FİTİLİ SURİYE’DE, ATEŞİ ABD VE RUSYA’DA

upa-admin 13 Nisan 2017 2.174 Okunma 0
3. DÜNYA SAVAŞI’NIN FİTİLİ SURİYE’DE, ATEŞİ ABD VE RUSYA’DA

Üçüncü Dünya Savaşı’nın senaryosunu yazma gayreti içinde olan bazı kesimlerin, öncelikle bunun diğer iki büyük dünya savaşının gerçekleştiği koşullardan daha farklı bir yapıda gerçekleşeceğinin farkında olması gerekiyor. Belki de, zaten uzun zamandır bir dünya savaşını içten içe yaşıyoruz. Çünkü artık cephe savaşları, yerini, çok aşamalı ve yapılı savaş türlerine bıraktı. Bunun içerisinde demografik özellikler ve küresel mali cepheler yer alıyor.

Sorunlar daha büyük sorunlar üzerine kuluçkaya yatıyor.

2008 yılında ortaya çıkan büyük küresel finansal buhrandan beri, güvenlik çağının yükselişte olduğu görülüyor. Ülkeler ekonomik güven zeminini sağlamlaştırmak için mücadele veriyor ve büyük borç altına giriyorlar. Belki de en mühimi ise, bu bahsedilen güvenlik çağının fukara kesimin güvenliğinin göz ardı edildiği bir çağ olması. Küreselleşme formülleri geçerliliğini kaybetti ve artık dünya yeni arayışlara ve çarelere muhtaç hale geliyor. Çünkü korku daha fazla korkuya, güvenlik politikaları ise daha fazla güvenlik zaafiyetine yol açıyor.

En büyük tehlike şiddetin demokratlaşmasına şahitlik etmek.

Bugün Orta Doğu coğrafyasında yaşananların 3. Dünya Savaşı’nın öncü sarsıntıları mı, yoksa ta kendisi mi olduğu bilinmez, fakat sadece bu bölgeyi değil, dünyanın her kıtasını aynı kökten gelen sorunlar sarmalı içine sürükleyen bir akış yönü dünyayı savurmaya devam ediyor. Şiddetin demokratlaşmasına şahit olmak, dünyanın en kritik ve vahşi tehlikesi ile yüzleşmesine de tanıklık etmek anlamına geliyor.

Güçlenmek için işbirliği şart mı?

Artık ne ABD, ne Rusya, ne de Çin’in süper güç olma gibi bir isteği yok. Her yüzyılda bir yaşanan büyük savaşlara son veren barışlar, aslında bir diğer büyük savaş üzerine kuluçkaya yatıyordu. Bu bağlamda, son 20 senede dünyanın merkezinde yer alan üç büyük aktörün arasındaki ilişki dramatik şekilde değişti. İran, Rusya ve Çin, karşılıklı güçlenmenin en akılcı yolunun işbirliği ile mümkün olabileceğini anladılar. 23 Haziran 2016’da İngiltere, AB’den ayrılma kararı aldı. Aynı dönemde Hindistan ve Pakistan da Şangay İşbirliği Örgütü’ne sözleşmelerle katılmak üzere memorandumlar imzaladılar. Böylelikle örgüt dünyanın neredeyse yarısı kadar nüfuslu üyeye sahip oldu.

Suriye’nin kaderi Avrasya coğrafyasını etkileyecek.

Tüm bunların ışığında, Suriye coğrafyası üzerinde Rusya ve ABD’nin bilek güreşini değerlendirdiğimizde, bu mücadele alanının aslında Avrasya bölgesinin de kaderini ilgilendirdiğini görüyoruz. Çin, Suriye meselesi dahilinde kendisine rol biçiyorsa, bunun ilgili olduğu en önemli projelerden biri “Yeni İpek Yolu” projesidir. “Tek Kemer, Tek Yol” isimli bu stratejik girişimin boyutu emsalsiz. Tarihte ünlü kaşif Vasco De Gama’nın seyahatlerinden beri ilk kez bir ülke, Doğu’dan Batı’ya doğru ekonomik bağlar inşa etme gayreti içinde.

Suriye’ye “paraşütle” inen terör örgütleri.

Demek oluyor ki, Orta Doğu’da süren vekalet savaşlarının kaderi tüm dünyayı ilgilendiriyor. IŞİD gibi bir terör örgütü neredeyse bir anda coğrafyanın neredeyse hepsini kontrol edecek kudrete erişirken bunun yanında petrol piyasasını idare etme hatta kendi paralarını basma konumunda iken kısa sürede gücünü kaybetmesi manidardır. IŞİD’in çekildiği sahneye başka gruplar dahil oluyor ve savaş şekil değiştiriyor. PYD ve YPG gibi Türkiye’nin hassas sinir uçlarına dokunuluyor ve Türkiye’nin güney sınırında bir Kürt devletinin kurulma hesapları yapılıyor. Türkiye’nin “Fırat Kalkanı” harekatı sonrasında bu hesabın hayata geçirilmemesi için yeni dinamik ve önleyici bölge politikalarına ihtiyacı var.

Rusya’nın ABD’nin saldırısından haberi var mıydı?

ABD’nin Esad hedeflerini 58 Tomahawk füzesi ile vurmasının Rusya ile sıcak çatışmaya neden olma ihtimali ise son derece düşük. Esad birliklerinin olduğu çoğu bölgede Rus güçlerinin de olduğu, onların olmadığı yerde de en azından Rusya’nın herhangi bir saldırıya izin vermeyeceği biliniyor. Yapılan bu saldırıdan da Rusya’nın haberi bir şekilde oldu. Ya ABD haber verdi, ya da Rusya istihbaratı bilgiyi edindi. Fakat iki koşulda da, Rusya, ABD’nin füzelerine müsaade ederek kendisine yeni bir cephe açmış oldu. Neticede ABD ve Rusya yeni  “Soğuk Savaş” koşulları oluşturma peşinde. Çünkü ikisine birbirinden beslenme ihtiyacında içerisinde.

Sonuç olarak

ABD Dış İşleri Bakanı Rex Tillerson’un son Moskova ziyaretinde, iki tarafta Suriye meselesinde diyalog mekanizmasını çalıştırmaya devam kararı aldı. ABD her ne kadar “Esad’ın süresi kalmadı” ifadesini kullansa da, ABD de en az Rusya kadar Suriye’de Esad’lı bir geçişin olacağının ve Moskova’nın Esad’dan vazgeçmeyeceğinin farkında. Esas mesele, böyle bir durumda Türkiye’nin nasıl pozisyon alması gerektiğidir. Türkiye’nin önceliği, güney sınırında herhangi bir terör örgütü oluşumuna izin vermemek ve sınır ötesi terör ihracına mani olmaktır. Bundan sonraki koşullar, uluslararası ilişkilerin değişmez kaidelerine göre (ulusal çıkar) zaten şekillenecektir.

Furkan KAYA

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.