ULUSLARARASI İLİŞKİLERİN BİR AKTÖRÜ OLARAK ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER

upa-admin 27 Mart 2012 9.251 Okunma 0
ULUSLARARASI İLİŞKİLERİN BİR AKTÖRÜ OLARAK ÇOK ULUSLU ŞİRKETLER

Serbest piyasa ekonomisi ve küreselleşme olgusunun dünya çapında hızla yayılması, büyük sermayelere sahip olan çok uluslu şirketlerin sadece ekonomik anlamda değil, siyasi anlamda da çok büyük öneme  sahip olmasına neden olmuştur. Genel tanımıyla çok uluslu şirketler, iki veya daha fazla ülkede ticari faaliyet gösteren, belirli şirket politikaları olan ve bu politikaları bağlı şubelerinin tamamında uygulayan işletmeler olarak tanımlanabilir.

Çok uluslu şirketlere ilişkin hem olumlu, hem de olumsuz tutumlar mevcuttur. Bu şirketlerin üretimin ve milli gelirin artması, döviz girişi, sermaye birikimi, işçilerin eğitilmesi, istihdamın artması, teknojik gelişme vb. avantajları çok uluslu şirketlere yönelik olumlu tavrı desteklemektedir. Az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler de bu avantajlardan faydalanmak adına gerekli düzenlemeleri yaparak, bu şirketlerin ülkelerine girmesini amaçlamaktadır. Çok uluslu şirketlere yönelik olumsuz bakışlar ise, devlet otoritesini sarsıntıya uğratması, kültürel bozulmaya neden olması, seçkinlerin lehine fakirlerin aleyhine bir durum ortaya çıkarması, enflasyonu tetiklemesi, tekelciliğe neden olması gibi dezavantajlarından kaynaklanmaktadır.

Temel amacı kar etmek olan çok uluslu şirketler; bu amaca ulaşmak için yatırım yaptıkları ülkedeki hükümeti 4 farklı şekilde etkileyebilir: 1) Şirketin kendi hükümetinden yabancı hükümet üzerine baskı yapılmasını istemesi; 2) Sorun teşkil eden konunun uluslararası bir platformda gündem haline getirilmesi; 3) Doğrudan kendi ülkesindeki diplomatik temsilci aracılığıyla baskı yapması; 4) Yabancı ülkedeki hükümet veya ilgili bakanlık üzerinde doğrudan kendisinin baskı yapması. Tüm bunların yanında çok uluslu bir şirketin uluslararası siyasi arenada rol oynaması için doğrudan başka bir ülkede yatırım yapması da gerekmemektedir. Bu şirketler kar maksimizasyonu düşüncelerini dolaylı yoldan da olsa etkileyebilecek bir konuda diğer ülkelerde bir takım değişikliklerin yapılması ya da yapılmaması konusunda etkin rol alabilirler. Bunu yaparken de yukarıda saymış olduğumuz 4 seçeneğin yanında doğrudan kendi maddi güçlerini kullanmak gibi bir araçları da mevcuttur.

Son olarak Türkiye ile çok uluslu şirketlerin durumuna bakacak olursak, ülkemiz uzun süre sahip oldukları avantajlardan yararlanabilmek adına bu şirketlere kapısını açmıştır ve günümüzde de bu durum devam etmektedir. Ancak son dönemlerde değişen konu bizim şirketlerimizin de uluslararası alanda artan varlığıdır. Özellikle inşaat sektörü bu alanda lider konumdadır. Yeniden yapılanma süreci geçiren Orta Doğu bu sektörün en yaygın olduğu coğrafyadır. Bunun yanında Türkiye Balkanlar’da daha etkin bir ekonomik politika uygulamak zorundadır. Özellikle Yunanistan’ın içerisinde bulunduğu ekonomik durum düşünüldüğünde bu bölgeye yapılacak uzun soluklu ve kilit sektörlerdeki yatırımlar Türkiye’nin etkinliğini arttıracaktır. Küresel çaptaki çok uluslu şirketlerle karşılaştırıldığında bizim şirketlerimiz uluslararası alanda güçlü bir aktör olma potansiyeline sahip değilse de, Orta Doğu ve Balkanlar’da gerçekleştirilecek ekonomik atılımlar Türkiye’yi bölgede daha da etkin bir güç haline getirecektir.

   Emre SAVUT

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.