Amerikan düşüşü (American decline) ve Çin’in hızlı yükselişinin konuşulduğu şu son dönemde gözden kaçırılan önemli bir faktör, SSCB’nin çöküşü sonrası bocalayan ancak karizmatik lider Vladimir Putin döneminde yeniden ayağa kalkan Rusya Federasyonu’nun yeraltı kaynaklarına dayalı olarak toparlanan ekonomisi ve bu doğrultuda geliştirdiği jeopolitik stratejilerdir. Bu stratejilerden en önemlileri arasında Aleksandr Dugin’in geliştirdiği Avrasyacılık bulunmaktadır. Bu yazıda Avrasyacılık projesini Aleksandr Dugin’in “Moskova-Ankara Ekseni” kitabı doğrultusunda kısaca özetlemeye çalışacağım.
Bizzat Aleksandr Dugin’in de belirttiği gibi neo-Avrasyacılık 20. yüzyılın ilk yarısında Rus mülteci dalgası etkisiyle ortaya çıkan klasik Avrasyacılıktan oldukça farklı bir çizgidedir. Klasik Avrasyacılıkta yer alan Rus kültürünün Avrupalı bir kültür olmadığı, materyalist Batı medeniyetinin insanlığa karşı olduğu, coğrafya ve kültür etkisi düşünülmeden ülkelere tek tip bir ideoloji ve yönetiminin dikte ettirilemeyeceği ve Rus kültürünün Batı ve Doğu medeniyetlerine ait özellikleri bulunan özgün bir medeniyet olduğu fikri temel olarak yeni Avrasyacılıkta da kabul görürken, siyasal-jeopolitik açılımlar konusunda yeni Avrasyacılık eski tezlerinden farklı bir hal almaktadır. Klasik Avrasyacılık’ın kutsadığı “etnos”; yeni Avrasyacılıkta da önemli bir yer tutmasına karşın, Rusya’daki milliyetçiler, muhafazakarlar ve komünistler tarafından güçlü bir şekilde desteklenen yeni Avrasyacılık etnos yerine, Batı hakimiyeti karşıtlığını kendine temel çıkış noktası yapmıştır. Komünizmin çöküşüyle beraber eski anlamını kaybeden sağ ve sol düşüncenin yarattığı boşluk ortamında yeniden filizlenen Avrasyacılık, kendine temel düşman olarak Batı’nın hakimiyetini tüm dünyaya yaymakta olan liberalizm ve küreselleşme ideolojisini seçmiştir. Yine klasik Avrasyacılıktan farklı olarak Batı küreselleşmesine alternatif olarak içe kapanma değil de, alternatif ve daha adil bir küreselleşmenin önerilmesi neo-Avrasyacılığın önemli bir yeniliği ve artısıdır. Aleksandr Dugin’in kurduğu Avrasya Toplumsal Siyasal Hareketi’nin siyasi-entelektüel çalışmalarıyla kısa sürede eski Sovyet coğrafyasının önemli bir bölümünde kabul gören yeni Avrasyacılık, henüz çok ham ve yeni gelişmekte olmasına karşın bugün gardı düşen Batı’yı ciddi anlamda ürkütmektedir. Ülkemizde yalnızca Aydınlık çevresi, bazı Kemalist ve Milli Görüşçü çevrelerde ilgi uyandıran Avrasyacılığın, Batı hakimiyetinin zayıfladığı 21. yüzyılın ilerleyen yıllarında ülkemizde ve Doğu dünyasında çok daha etkili bir hale gelmesi bu nedenle olasıdır.
Kendi de post-modern ve eklektik bir yapıda olan yeni Avrasyacılık düşüncesinin felsefi altyapısında, Batı’da liberalizme şiddetli muhalefet eden komünizm (Marks, Gramsci), muhafazakarlık (Spengler, Schmidt, Guenon) ve post-yapısalcılık (Foucault, Deleuze) akımlarından parçalar görmek mümkündür. Bir anlamda yeni Avrasyacılık Batı’ya soldan sosyal konulardan yapılan eleştirileri, sağdan medeniyet açısından yapılan eleştirilerle birleştirerek ortaya güçlü bir sentez koymaktadır. Yeni Avrasyacılık bunu yaparken temel araç olarak jeopolitik çalışmaları, mitolojik-folklorik kültürel araştırmaları ve arkaik bilinci inceleyen post-modern tezleri kullanmaktadır. Modernizmin yok ettiği kutsal kavramlar, Avrasyacı düşüncede profanik bir yapıda yeniden sunulurken, Batı’nın hakimiyetini yaymak için kullandığı insan hakları ve özgürlük kavramları yeni Avrasyacılıkta göz ardı edilmeyerek Batı’nın en büyük silahı elinden alınarak kendisine doğru çevrilmektedir (Batı’nın böldüğü Yugoslavya’ya karşı Gürcistan’ın parçalanması buna örnek gösterilebilir). Dünyayı Anglo-Amerikan deniz imparatorluğu ve Avrasya kara imparatorluğu şeklinde iki temel kutupta inceleyen Avrasyacı jeopolitik çalışmalarda Avrupa-Afrika coğrafyası, Uzak Asya ülkeleri ile Türkiye ve Orta Doğu coğrafyası da diğer potansiyel kutuplar olarak gösterilmektedir.
Yeni Avrasyacılığın temel tezleri şu şekilde özetlenebilir; Avrasyacılık Atlantikçi küreselleşmenin Batı’nın hakimiyetini yayma projesi olduğunu görmekte ve bu nedenle buna alternatif olarak bölgesel ittifaklara, birliklere (hatta milli devletlerin çağının geçmekte olduğunu iddia eden Dugin bu noktada fazla iddialı davranarak demokratik imparatorlukları tasarlamaktadır) dayalı yeni, tek-tipçi, dayatmacı ve işgalci olmayan bir küreselleşmeyi savunmaktadır. Tarihin Sonu’nun geldiğini iddia edenlerin aksine tüm dünyadaki anti-emperyalist direnişler ve global ekonomik kriz, Batıcı küreselleşmenin zaaflarını gözler önüne net bir şekilde serdiğine göre, Batı dışı ülkeler içe kapanmak yerine bölgesel işbirliği ve yardımlaşmaya dayalı yeni ve daha sağlam bir küreselleşmeyle Batı hakimiyetini kırarak barış ve istikrara kavuşabilmelidir. Yani Avrasyacılıkta savaşlar, işgaller ve fakirlik dışında bir şey üretmeyen tek kutuplu, tek ideolojili “Yeni Dünya Düzeni” yerine çok evrenli, çok kutuplu adil dünya vaat edilmektedir. Bunun gerçekleşmesi için Avrasyacılık tek kutuplu küreselleşmeyi reddeden tüm direniş hareketlerini desteklemek amacındadır. Bu nedenle Moskova-Tahran, Moskova-Ankara, Moskova-Yeni Delhi ilişkileri, Şanghay İşbirliği Teşkilatı ve Karadeniz İşbirliği Teşkilatı gibi uluslararası kuruluşlar Batı hakimiyetinin kırılmasında en önemli dayanak noktalarıdır. Avrasyacı düşüncede Batı’nın yok etmek için uğraştığı gelenekler ve yerel kültürel değerler korunmalı, daha küçük ölçekte eşitsizlikler sunan burjuva milli devletine ve çok büyük ölçekte eşitsizliklere yol açan Batıcı dünya devletine karşı kıta devletleri (bölgesel ittifaklar olarak değerlendirmek kanımca daha gerçekçi olacaktır) önerilmektedir. Piyasacılığın yok ettiği toplumculuk, yardımlaşmak, yüksek ahlaklı olmak gibi geleneksel insani değerler millet kavramıyla beraber ön plana çıkarılmaktadır. Batılı değerleri benimsemesine karşın Batı’nın şerrinden kurtulamayan Türkiye de, Avrasyacılık projesinde çok önemli bir yer tutmaktadır.
Aleksandr Dugin’in kısa bir şekilde özetlemeye çalıştığım Avrasyacılık ideolojisi; elbette temele Rusya’yı koyan ancak her ülke ve toplum için kendilerine göre uyarlanması ve geliştirilmesi mümkün olan bir yöntemdir. Solun çöküşü sonrasında sahiplenerek tekeline aldığı piyasacılık, bireycilik gibi değerleri kendi hakimiyetini yaymak için tüm dünyaya ithal eden Batı’nın karşısına yalnızca topla, tüfekle değil, güçlü bir felsefeyle de çıkabilmek için Avrasyacılık konusunda yeni araştırmalar yapılmalıdır.
Dr. Ozan ÖRMECİ
KAYNAKLAR
– Dugin, Aleksandr, “Moskova-Ankara Ekseni Avrasya Hareketi’nin Temel Görüşleri”, 2007, İstanbul: Kaynak Yayınları