Arjantin, İspanyol egemenliğine karşı bağımsızlığını 1810 yılında kazanmıştır. Bu yıldan itibaren 1930’lara kadar Arjantin’de İspanyol sömürgeciliğinin biçimlendirdiği feodal ilişkiler sürmüştür. Tüm Latin Amerika’da olduğu gibi Arjantin’de de büyük toprak sahipleri (latifundistler) ekonominin ve siyasal yaşamın tümüne egemendirler.[1] Dolayısıyla Arjantin’de ekonomik ve politik istikrarsızlıklar kaçınılmaz olmuş, ülkede her daim finansal krizler görülmüştür.
19. yüzyıl ortalarında bağımsızlığını elde eden Arjantin’de görece erken bir dönemden itibaren aşırı sağdan, komünistlere ve anarşistlere kadar geniş bir yelpazede siyasi hareketlerin boy attığı bir siyasal yapı var oldu. Uzun süre büyük toprak sahiplerinin ve ticaret burjuvazisinin çıkarlarının merkezde durduğu siyasi statükoyu bozmayı ilk kez 1916’da orta sınıfların temsilcisi Radikal Parti iktidara gelerek başardı.[2] 1916 yılına kadar Muhafazakarlar tarafından yönetilen ülke, bu tarihten itibaren geleneksel rakipleri olan “Radikallerin” kontrolüne geçmiştir. 1930 yılında ordunun yönetime müdahale etmesi ve hükümeti görevi bırakmaya zorlamasıyla birlikte Muhafazakarlar tekrar ülke yönetimine gelmiştir. Ancak 1943 yılında aralarında Juan Peron’un da bulunduğu bir grup genç subay Arjantin’de yönetimi tekrar ele geçirecekti. Peron, bu yönetimin önderleri arasındaydı. İlkin pek de önemli sayılmayan bir bakanlıktan, çalışma bakanlığından başlayarak, Arjantin toplumunu sarsma imkanını sağlayacak bir yeteneğe sahip olduğunu kısa zamanda gösterecek olan Peron, siyaset erbabından ve meslektaşlarından farklı olarak, siyaseten ayakta kalabilmek için, askeri bir rejim tarafından yürütülen ilk sanayileşme dönemi olan otuzlu yıllardan o güne oluşan proleter bir kitleye yaslanmanın önemini anladı.[3] Peron henüz çalışma bakanı iken iki kararname hazırladı. Bunlardan birisi sendikal örgütlenmeyle ilgiliydi. Öteki kararname eşel mobil yani ücretlerin fiyat artışlarına göre yükseltilmesi ve asgari ücret sistemini getiriyor; daha da ileri giderek işçilerin girişimlere ortak olmasını ve genel bir ücret artımını öngörüyordu.[4] Bununla birlikte Peron’un kararnameleri büyük gürültü kopardı. Göz alıcı birkaç önlem (ücretlerin artırılması, çalışma saatlerinin azaltılması, toplu sözleşme ve sendikalara yasal kolaylıklar) Peron’u o kadar popülerleştirdi ki iktidardaki generaller onu istifa ettirdiler.[5] Bu durumda Peron’un yayınladığı kararnamelerin askıda kalmış olması işçiler arasında huzursuzluk yarattı. İşçilerin Peron’a olan desteği arttı ve Peroncu işçi alayları düzenlenmeye başlandı. Peron’un en etkin ve en ateşli savunucuları cabecita negra’lardı.[6] Bunlar Peron’un hükümete geri dönmesini isteyerek başkente yürüdüler. Hükümet binasının önünde uçsuz bucaksız bir kalabalık oluşturdular. Havanın çok sıcak olmasından dolayı orada bulunan herkes gömleksizdi. Bir anda yeni bir deyim yayıldı. Cabecitas negras adının yerini descamisados yani gömleksizler ya da çulsuzlar deyimi aldı. Descamisados (gömleksizler), 17 Ekim 1945’te, Peronizmin kuruluş tarihinde o günden beri ülkenin toplumsal ve siyasal hayatından ayrılmaz bir yer tutan Arjantin tarihinin en büyük kitle hareketini yarattılar. Askerler, Peron’u serbest bırakmak ve serbest seçimlere gitmek zorunda kaldılar. Peron, ilkin Şubat 1946’da ve anayasanın değişmesinden sonra 1951’de ikinci kez başkan seçildi.[7]
1946 yılında meydana gelen politik değişim, Albay Juan Peron’u ülke başkanlığına getirmiştir. Peron’un yönetime gelmesiyle işçi sınıfı güçlendirilmiş ve sendikalı işçi sayısı büyük ölçüde artmıştır.[8] Peron Arjantin’i 1946’dan 1955’e kadar dokuz yıl yönetti. Bu süre içinde iki kez ardı ardına başkan seçildi. Hükümette bulunduğu yıllarda çalışma sekreterliğindeyken başlattığı çabaları sürdürdü: toplu sözleşmeler, işverenle işçi arasındaki sorunları gidermeyi amaçlayan yasaların çıkarılması, halk konutu yapım programları, işçi turizmi v.b. gibi yasalar sayılabilir. Ancak sanayinin, ücretlerin iyileştirilmesi adı altında işçilere ödediği her şey sonunda faiziyle sanayiye aktarılacaktı.[9]
Peron iktidara gelmeden hemen önce ateşli bir Katolik gibi davrandığından Arjantin’deki Katolik Kilisesi’nin de desteğini kazandı. Olayların gelişimini Peron lehine etkileyen başka unsurlar da vardı. Bunlardan biri açıkça Peron’u tutan devlet radyosuydu. Peron, radyoyu kendisinden önce kimsenin başaramadığı ölçüde kullandı. Konuşmalarını ülkenin en ıssız köşelerine kadar yaydı.[10] Aynı zamanda Peron’un halk üzerindeki nüfuzunu sürdürmek için müttefiki, kendisini gösterişli bir biçimde hayır işlerine hasreden ve bir tür yoksulların anası olan Evita adını almış olan karizmatik eşi Maria Eva’ydı.[11] Sanayicilere yapılan baskılarla oluşturulan hayır fonlarını elinde tutan Evita’nın yoksullara para dağıtması ve Peron’un büyük bir yeniden bölüşüm ve sosyal güvenlik programı başlatmasıyla bu çift, salt ulusal iktidarlarını güçlendirmekle kalmayıp gerçek bir halk desteği kazanarak birer kültürel ikon haline geldi.[12] Nitekim hiçbir Arjantin devlet adamı Peron kadar yığınların onayını kazanmış değildir.
İktidara geldikten sonra Peron, iç politikada, kendi adıyla anılan Peronist Parti’yi kurarak parti tabanını güçlendirdi ve Çalışma Bakanlığı’nı toplu sözleşmeden sorumlu yegane devlet kurumu kıldı. Yasama meclisindeki çoğunluğunu kullanarak Peronist olmayan hâkimleri başarıyla yargılayıp saf dışı bırakarak Anayasa Mahkemesi’nin kendi politikalarına engel teşkil etmesini önledi.[13] Siyasal iktidarını güvenceye almak için Peron 1948 yılında Anayasa’yı değiştirmeye başladı. Böylelikle devlet başkanının (yani Peron’un) yeniden seçilmesi mümkün kılındı ve muhalefeti bastırmaya zemin hazırlandı. Rakiplerinin radyo ve gazetelere erişimini engelleyerek ve görevi başındaki kamu görevlilerinin saygınlığını hedef almayı suç sayan saygısızlık yasasına başvurarak konuşma özgürlüğünü fiilen kısıtladı. Peron’un siyasal partilere karşı tavrı popülistlerin partilere güvensizliğini yansıtır. Kendi partisini kişisel bir araca dönüştürdü ve fırsat bulduğunda muhalefet partilerini yasadışı ilan etti.[14]
Peron’un rejimi üç talep etrafında somutlaşıyordu: toplumsal adalet, ekonomik özgürlük ve siyasal bağımsızlık. Bunlar aynı anda hem belirsiz taleplerdi hem de izlediği politikalar için uygun birer rehberdi. Peron toplumsal adalet fikrini justicialismo kavramında ifade etti. Bu kavram iktidara gelişinden üç yıl kadar sonra ortaya çıktı ve yol gösterici bir ilke olmaktan öte, Peron’un o ana dek içgüdüsel olarak yaptıklarının rasyonelleştirilmesiydi.[15] Peron’un bu ilkeleri ve bu ilkeler doğrultusundaki eylemleri Peronizm olarak adlandırılmıştır. Peronizm, karizmatik bir liderliğe, bir toplumsal reform gündemine, birçok sınıfı kapsayan bir tabana ve bir otoriterlik eğilimine dayanıyordu. Peron’un yönetimi bu ideolojinin gerçek bir halk desteği bulmasını sağladıysa da, konumunu muhafaza etmek için güce başvurdu.[16]
Peron rejiminin ideolojik zeminini justicialismo oluşturuyordu. Oldukça eklektik bir yapıya sahip olan bu ideoloji sosyalizmin belli bir sınıfın çıkarlarını merkeze alan kolektivizmini de kapitalist bireyciliği de reddediyordu.[17] Justicialismo birliğe ve esnekliğe büyük önem veriyor, böylelikle Peron’a kavramı uygulamada serbestlik tanıyordu. Bu anlamda klasik bir popülist kavramdı.[18] Dolayısıyla Peronizm de bir tür popülizm olarak tanımlanabilir. Arjantin’deki Juan Peron iktidarı döneminden ve kıtanın bütününe egemen olan İspanyol sömürgeciliğine karşı direniş tarihinden güç alan “popülizm”, kimi zaman sağa, kimi zaman sola kayan çeşitli yapılarıyla tüm kıtayı etkileyebilmiştir. “Popülizm”, iktidar partilerinin, özellikle de yaklaşan seçim dönemlerinde halkın ağzına “bir parmak bal çalmaları” anlamında kullanılmaktadır. Böylece “popülizm” kavramı ve taşıdığı anlam farklılaştırılıp çarpıtılmaktadır. Popülist kişi ve grupların temel kaygısı, daha çok insanın beğenisini ve desteğini kazanmaktır.[19] Peron da iktidarını sağlamlaştırabilmek adına eski düzenden memnun olmayan toplumdaki farklı kesimlerin taleplerine yönelik politikalara ve reform hareketlerine girişmiştir. Özellikle iktisadi alandaki çabalar kitlelerin desteğini almaya yöneliktir. Bu doğrultuda Peron, öncelikle ülkenin ekonomik gelişimi için kalkınma politikalarına girişti. Sanayileşmeye önem veren Peron bir süreliğine Arjantin ekonomisine canlılık getirdi. Ekonomik bakımdan Peron dönemini ikiye ayrılabilir. Birinci kademe, genel anlamda bir iyimserliğin hâkim olduğu ithal ikameci bir kalkınma dönemi; ikincisi ise 1950’lerin başında Arjantin’de yaşanan krize paralel olarak sıkı ekonomi politikalarının uygulandığı ve siyasal ortamın da baskıcı olmaya başladığı dönemdir. İlk dönemde korumacı politikalar uygulandı ve devlet eliyle bir takım sanayi kuruluşları kuruldu. Bu kuruluşlar, otomobil, çelik, uçak yapımı gibi alanlarda üretim yapıyorlardı. Aynı zamanda tarımsal ürünlerin fiyatlarının düşük düzeyde tutulması sonucu pek çok toprak sahibi de tarımsal işletmelerini kapatarak, imalat sanayisine geçtiler.[20] Ancak Peron’un tarımı ihmal eden politikaları ve artan nüfusla tarımın ihraç mallarının iç pazara yönelmesi sonucu 1950’lerin başında döviz darboğazı oluştu. Böylece yeterli oranda yatırım malı ithalatı bu dönemde de gerçekleştirilemedi. Ayrıca, diğer bir yandan, ithal ikamesi ve ihracatın teşviki sonucu gelişme imkanı bulan sanayi yapısı artık daha fazla ithalat ve daha fazla ve pahalı yatırım malı ihtiyacı içindeydi. Toplam yatırımlar, 1945-49 yıllarında %67 artmışken 1950-54 yılları arasında sadece %1.8 artış gösterebildi.[21] Peron yönetimi 1950 yılında sermaye darlığını aşmak için yabancı sermayeye kapılarını açtı ve 1953 yılından itibaren yabancı yatırımcılara uygulanan yasa ve kurallar serbestleştirilmeye başlandı. Tarım üretimi 1950’lerin başında o kadar yetersiz olmuştu ki, Arjantin Romanya’dan tahıl ithal edecek hale gelmişti Böylece Peron 1952 yılında tarımı teşvik amaçlı bir dizi tedbir aldı fakat bu da darboğazın aşılmasında pek etkili olamadı.[22]
Peron’un izlediği popülist politikalar Arjantin’deki istikrarsızlıkları daha da arttırdı. Peron birçok teşebbüsü kamulaştırmış, yabancı rekabetine karşın birçok ürünün korumasını arttırmış ve ekonomide zaten yüksek olan devlet müdahalesini genişletmişti. Aynı zamanda çalışanların lehine bir gelir dağılımı politikası takip etmişti. Bu politikayı başarmak için politika aracı olarak hızlı ücret artışlarını kullandı. Doğal olarak izlenen bu politikanın ekonomideki sonuçları çok tahripkâr oldu. Ayrıca kamulaştırılmış işletmelerin zararları hızla yükselmiş ve bunun sonucunda mali açıklar artmıştı. Bu açıkların kapatılması için para basma yoluna gidilmiş, bunun sonucunda enflasyon hız kazanmıştı.[23]
Ekonominin kötüleşmesi Peron’a karşı muhalefetin yükselmesine neden oldu. İlk olarak emekçi kitleler Peron’a sırt çevirdiler; 1954 Mayıs’ından başlayarak Arjantin Peron’a karşı eylemler yaptılar. Protestoların büyük bir hızla yayılmasıyla da Peroncu kadrolar hızla dağıldı. Yükselen muhalefete karşı Peron’un aldığı önlem ise iktidarının otoriter eğilimlerini güçlendirmek oldu. Peronist rejim giderek otoriter ve polisiye bir hal aldı.[24]
Peron dış politikada ise ABD ile Sovyetler Birliği arasında bir üçüncü güç olmaya karar vermişti. Bu konuda Peron hükümetinin birçok kez oldukça bağımsız bir tutum takındığı yadsınamaz. Ancak dış politikadaki bu bağımsızlık, Peron hükümetinin Rio de Janeiro Anlaşmasını onaylamasını önleyemedi. Bu anlaşma bir çeşit Orta ve Güney Amerika NATO’suydu ve antlaşma herhangi bir savaş durumunda Arjantin’i Birleşik Amerika’ya bağımlı kılıyordu.[25]
Ekonomik durumun bozuluşu, baskı rejimine doğru yöneliş, özgürlüklerin kısıtlanması, vurgunlar, kişi kayırmalar, sosyal demagoji ve hepsinin de ötesinde kilise ile çatışma Peron rejiminin sonunu hazırladı. Sosyal yapıdaki güçlü yerini hala koruyan tarımcı oligarşinin, milli gelirin büyük kısmına sahip çıkmasından tedirgin ticaret ve sanayi burjuvazisi de Peron’un devrilmesinde orduya destek oldu.[26] Böylece Peron’a karşı düzenlenen 1955 darbesi geniş bir ittifakın desteği ile gerçekleşti.
1973’te Peron, tekrar devlet başkanı olmuş, fakat bir yıl sonra ölmüştür. Başkan yardımcısı olan üçüncü eşi Isabel yönetime gelmiş, ancak o da 24 Mart 1976’da yapılan askeri müdahale ile başkanlıktan uzaklaştırılmıştır.[27]
Ayşe YARAR
[1] Nuray Gök Aksamaz, “Popülizm, Popülist Kültür ve Sanatın Sürekliliği”, Sorun Polemik, Sayı:19 Ocak 2006, s. 78.
[2] Joel Horowitz, Argentine Unions, The state & The rise of Peron, 1930-1945, Berkeley: Institute of International Stu, 1990, s. 16.
[3] Masis Kürkçügil (der.), Latin Amerika’nın Kaynayan Damarları, İthaki Yayınları, İstanbul, 2004, s. 214.
[4] Devrimler ve Karşı Devrimler Tarihi Ansiklopedisi, Gelişim Yayınları, Cilt:2, s. 395.
[5] Kürkçügil, a.g.e., s. 214-215.
[6] 1930’larda bütün dünyaya yayılan ekonomik bunalımdan ve ithalatın İkinci Dünya Savaşı nedeniyle durmasından sonra, hafif sanayi sürekli gelişti. Büyük sayıda işçi çalıştırılmaya başlandı. Cabesita negra (kara saçlı) denilen sanayi işçileri ortaya çıktı. Kent modasının kısa saçı zorunlu kıldığı bir çağda, ülkenin iç kesimlerinden gelen, berbere gitme alışkanlığı olmayan bu yeni tür insanlar, kara ve sık saçlarını o çağda çok kullanılan gomina denen jelâtinli bir madde ile ıslatıyorlardı. Bu nedenle, onlara başları parlak ve kara olan bir Arjantin serçesinden esinlenerek Cabesitas negras (kara saçlılar) ismi verildi. Cabecita negra’lar acımasız bir sömürü düzeninde yaşıyorlardı. Toprak sahibinden ücretlerini para olarak değil, alışveriş bonosu biçiminde alıyorlardı. Bu bonolar ise yalnızca toprak sahibinin malı olan, hiç değilse onun denetimi altında bulunan dükkânlarda geçerliydi. Bu dükkânlarda ise malların fiyatı, başka yerlerdekine oranla dört kat fazlaydı.
[7] Kürkçügil, a.g.e., s. 215.
[8] M. Murat Özer, “Arjantin Kolluk Teşkilatı”, Polis Bilimleri Dergisi, Cilt:8 (3-4), s. 100-101.
[9] Devrimler ve Karşı Devrimler…, s. 401.
[10] Devrimler ve Karşı Devrimler…, s. 401.
[11] Kürkçügil, a.g.e., s. 217.
[12] Paul Taggart, Popülizm, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, Çev. Barış Yıldırım, İstanbul, 2004, s. 79.
[13] A.g.e., s. 80.
[14] A.g.e., s. 80.
[15] Taggart, a.g.e., s. 81.
[16] A.g.e., s. 83.
[17] Paul H. Lewis, The Crisis of Argentine Capitalism, Chapel Hill: The University of North Caroline Press, 1990, s. 162.
[18] Taggart, a.g.e., s. 81.
[19] Aksamaz, a.g.m., s. 78.
[23] Suzan Ergün, “Arjantin’nin Ekonomik İstikrarsızlık Tarihi: İnişler ve Çıkışlar”, Akademik Bakış Dergisi, Sayı 20, Nisan – Mayıs – Haziran 2010, s. 6-7.
[24] Kürkçügil, a.g.e., s. 217.
[25] Devrimler ve Karşı Devrimler…, s. 403.
[26] Devrimler ve Karşı Devrimler…, s. 404.
[27] Özer, a.g.m., s. 101.