SURİYE DEVLET BAŞKANI BEŞAR ESAD’IN FOREIGN AFFAIRS DERGİSİNE VERDİĞİ MÜLAKAT

upa-admin 30 Ocak 2015 3.953 Okunma 0
SURİYE DEVLET BAŞKANI BEŞAR ESAD’IN FOREIGN AFFAIRS DERGİSİNE VERDİĞİ MÜLAKAT

Mart ayında 4. yılına girecek ve şimdiye kadar 200.000 insanın ölümüne ve 3 milyon insanın ülkeden kaçmasına neden olan Suriye İç Savaşı; -artık herkesin kabul ettiği şekilde- 2014 yılı içerisinde Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı nasıl finanse edildiği tam olarak anlaşılamayan terör örgütünün ortaya çıkışıyla birlikte, otoriter Suriye yönetimine karşı başlayan özgürlükçü bir devrimci isyandan daha çok, Şeriat’a dayalı bir rejim kurmayı amaçlayan gerici bir ayaklanmaya dönüştü. Ilımlı Sünni muhalefetin zaman içerisinde radikalleşmesi bu olumsuz durumu hazırlarken, bu dönüşüm en çok da Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ve iktidardaki Nusayri azınlığın işine yaradı. Öyle ki; Esad rejimine en karşıt ülkelerden olan ABD yönetimi bile, IŞİD karşısında Esad’a sempati duyduğunu gizlememeye başladı.[1] IŞİD’in Suriye ve Irak’ta Kürt, Türkmen ve Yezidi azınlıklara yaptığı katliamlar da bu eğilimin oluşmasında etkili olurken, Suriye devlet güçleri askeri alanda da başarılarını geçtiğimiz yıl içerisinde arttırdı.[2] Ancak buna karşın, Suriye Ordusu henüz iç savaşı bitirebilecek güçte bir performans ortaya koyamadı. Bu da, iç savaşın bir süre daha devam edeceği ama -bir dış müdahale olmadığı sürece- sonuçta Suriye Ordusu tarafından kazanılacağı görüşünün ağırlıkla ortaya çıkmasına neden oldu.

AssadInterview2

            Röportaj sırasında Beşar Esad (Ocak 2015)

İşte böyle bir ortamda, ünlü Amerikan dış politika dergisi Foreign Affairs’in muhabiri Jonathan Tepperman[3], 2013 yılında yaptığı Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la röportaj yapma teklifine aylar sonra (yaklaşık 2 yıl) olumlu bir yanıt alarak Suriye’ye gitti.[4] Röportajda ilk olarak, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, tarihteki tüm savaşların siyasi-diplomatik metotlarla çözüldüğünün altını çizmiştir.[5] Suriye’nin Kürtler ve ılımlı Sünni muhalefet, radikal İslamcı Sünni muhalefet ve devlet arasında üçe bölündüğü görüşüne karşı çıkan Esad, halkın büyük ölçüde devleti ve kendisini desteklediğini ve diğer iki unsurun belli bölgeleri askeri güçle kontrol altında tuttuğunu iddia etmiştir. Savaşın başından beri diyaloğa açık olduklarını ve anayasa değişiklikleriyle de muhalefete sistemde yer açtıklarını belirten Esad, ülkede yapılacak siyasal değişikliklerin referandum yoluyla ve demokratik bir şekilde yapılması gerektiğine dikkat çekmiştir. Rusya’da muhalefet ile hiçbir koşul olmadan görüşeceklerini, ancak muhalefet diye ortaya çıkan aktörlerin dış destekli değil, Suriyeli olması gerektiğini belirten Esad, Suriye muhalefetinin halkı temsil etmekte yetersiz olduğunu iddia etmektedir. Moskova görüşmelerinin barış yolunda ancak bir ön adım (hazırlık) olabileceğini düşünen Suriye Devlet Başkanı, yine de söyledikleriyle bu yönde fazla bir umudunun olmadığını belli etmiştir. ABD’nin Moskova görüşmelerini desteklemesine rağmen, ülkesi ile ABD arasında bir güven sorununun olduğuna dikkat çeken Beşar Esad, ABD Başkanı Barack Obama’nın “ılımlı muhalefet” görüşünün bir fantezi olduğunu ve muhalefetin büyük ölçüde El Kaide unsurlarından oluştuğunu iddia etmiştir.

İsyancılara katılan ordu mensuplarının bir bölümünün son aylarda Suriye Ordusu’na geri döndüğünü anlatan Esad, Birleşmiş Milletler’in El Nusra Cephesi ve IŞİD hakkındaki 2170 sayılı kararına karşın, Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ın halen bu örgütlere destek olduklarını iddia etmiştir. Barış yolunda isyancılara af teklif edildiğini hatırlatan Esad, silah bırakılması durumunda bunun herkese uygulanacağını ve kimsenin can güvenliğine zarar verilmeyeceğini söylemiştir. Tepperman’ın sorusu üzerine, bölgenin güçlü aktörlerinden İran’ın ülkesindeki etkisinin doğal olduğunu, ancak asla ülke yönetimini başka bir ülkeye teslim etmeyeceğini söyleyen Esad, yine de bu ülke ile beraber hareket ettiğini gizlememiştir. İsrail’in 2 yıldır Suriye’ye hiçbir somut neden olmadan saldırdığına da dikkat çeken Esad, İsrail’in Suriye’de El Kaide unsurlarını desteklediğini iddia etmiştir. Irak’ta oluşan durumun, ABD’nin bu ülkeyi işgali sonrasında hazırlanan anayasanın mezhepçi olmasının doğrudan bir sonucu olduğunu belirten Esad, bir ulus devlet anayasasının Suriye’ninki gibi olması gerektiğini söylemiştir.

Düşen petrol fiyatları nedeniyle İran ve Rusya’nın ülkesine yaptığı yardımların azabileceği hatta kesilebileceğinin sorulması üzerine, Esad, ülkesinin bu ülkelerden zaman zaman yardım, zaman zaman borç aldığını söylemiş ve ödemelere devam ettikleri sürece silah ve kredi almaya devam edebileceklerini iddia etmiştir. Hatalarının sorulması üzerine, iç savaş sürecinde 3 adet çok kritik karar aldığını (muhalefetle diyaloğa açık olmak, çok-partili demokratik bir rejim için anayasayı değiştirmek, teröristlere karşı savaşmak) ve bu kararlarla birlikte, geçmişte hatalar olsa bile bunların düzeltildiğini iddia eden Esad, bu nedenle kendisini siyasi açıdan kusurlu görmediğini söylemiştir. Ülkesinin ABD ile terörizmle mücadele konusunda işbirliğine hazır olduğunu da söyleyen Esad, bugüne kadar IŞİD’le mücadele anlamında ABD’nin -göstermelik bazı hava operasyonları dışında- somut bir politika geliştirmediğini iddia etmiştir. Terörle mücadele etmek için bölgede askeri varlık gerektiğine işaret eden Suriye lideri, ancak bunun Amerikan Ordusu değil, Suriye Ordusu olması gerektiğini belirtmiştir. Bu doğrultuda ilk adımın Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın muhalefete verdikleri desteği kesmek olacağını söyleyen Esad, Birleşmiş Milletler Özel Araştırma Komisyonu’nun Suriye rejimi hakkındaki işkence ve toplu katliamlarla ilgili suçlamalarının belgesiz ve dayanıksız olduğunu iddia etmiş ve bu konuda kanıt olarak sunulan belgelerin, Katar tarafından fonlanan grupların ürettiği sahte belgeler olduğunu söylemiştir.

Ülkesinin yalnızca yüzde 45-50’sini kontrol edebilen bir rejimin başında olduğu görüşünü de reddeden Esad, muhalefetin gerilla taktikleriyle ve askeri güçle bu bölgeleri elinde tuttuğunu ve savaşın tüm olumsuz yanlarına rağmen, bu savaşta Suriye halkının terörizmden yana olmadığını tüm dünyaya gösterdiğini belirtmiştir. Dışarıdan desteğin kesilmesi halinde teröristleri kısa sürede yeneceklerini de iddia eden Suriye lideri, bu noktada finansal açıdan Suudi Arabistan ve Katar, lojistik açıdansa Türkiye’yi işaret etmiş ve bu ülkeleri suçlamıştır. Geçmişte yakın dost olduğu Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Müslüman Kardeşler çizgisinde radikal İslamcı bir politikacı olduğunu iddia eden Esad, teröristlerle mücadele ettiği sürece Abdülfettah El Sisi ve Mısır rejimiyle yakın ilişkiler içerisinde olmaya devam edeceklerini de sözlerine eklemiştir. ABD’nin bölgeye yönelik politikalarını değiştirmesi gerektiğini belirten Esad, sözlerine Suriye’nin Ortadoğu’nun kalbi olduğunu belirterek son vermiştir.

Jonathan Tepperman’ın röportaj sırasında yaptığı bazı gözlemler de dikkat çekici olmuştur. Tepperman’a göre; Beşar Esad ve yönetimi, -Ortadoğu’daki ender laik rejimlerden biri olarak- ABD ve Batı ülkelerine aynı tarafta oldukları mesajını vermeye çalışmakta ve Paris’teki Charlie Hebdo saldırıları sonrasında da kendi pozisyonlarını doğrulanmış hissetmektedir. Bu anlamda Esad, “Biz kötü adamlar değiliz, kötü adamlar radikal İslamcılardır” çizgisinde ısrar ederek, ABD ve Batı ülkelerinde destek aramaktadır.[6] Tepperman’a göre; Esad röportaj süresince son derece rahat ve iyi hazırlanmış bir görüntü çizmiştir.[7] Ancak bu noktada, Esad’ın neredeyse tüm şehirleri yıkılmış bir ülkenin lideri olarak, biraz da politik psikolojik gerekçelerle böylesine güçlü ve rahatlamış bir görüntü çizmeye çalıştığını belirtmek gerekir.

Sonuç olarak, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın Amerikalı gazeteci Jonathan Tepperman’a verdiği mülakatı, başarılı bir kamuoyu diplomasisi örneği olarak ele almak mümkündür. Birçok insan hakları ihlaline neden olmuş bir orduya ve devlete liderlik eden Esad, bugün Batı ülkeleri açısından muhalefete göre daha tercih edilebilir hale geldiyse, bunun nedeni kendisinin politikalarının doğruluğu değil, muhalefetin aşırıcı unsurlara yenik düşmesidir. Savaş süresince her iki tarafın da işlediği insanlığa karşı suçların hasıraltı edilebilmesi ise, ancak siyasi-diplomatik bir çözümle mümkün olacaktır. Aksi takdirde, Suriye rejimi savaşı askeri anlamda kazansa bile, ciddi uluslararası suçlamalara maruz kalmaya devam edecektir.

Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] Bu konuda iki analiz için; Graham Fuller (2014), “Embracing Assad Is a Better Strategy for the U.S. Than Supporting the Least Bad Jihadis”, The Huffington Post, Erişim Tarihi: 30.01.2015, Erişim Adresi: http://www.huffingtonpost.com/graham-e-fuller/us-assad-isis-strategy_b_5898142.html ve Aaron David Miller (2015), “Why the U.S. Prefers Assad to ISIS in Syria”, WSJ, Erişim Tarihi: 30.01.2015, Erişim Adresi: http://www.wsj.com/articles/BL-WB-52171.

[2] Bu konuda bir analiz için; “Suriye: Esad’ın Yeni Askeri Başarıları”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 30.01.2015, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/suriye-esadin-yeni-askeri-basarilari/.

[3] Kendisi hakkında bilgiler için; http://en.wikipedia.org/wiki/Jonathan_Tepperman.

[4] Tepperman’ın ağzından röportajın hikayesi ve bazı gözlemler için; https://www.youtube.com/watch?v=vHEjuPr_HJs.

[5] “Syria’s President Speaks: A Conversation With Bashar al-Assad”, Foreign Affairs, Erişim Tarihi: 30.01.2015, Erişim Adresi: http://www.foreignaffairs.com/discussions/interviews/syrias-president-speaks.

[6] Röportajdan alınmıştır; https://www.youtube.com/watch?v=vHEjuPr_HJs.

[7] Röportajdan alınmıştır; https://www.youtube.com/watch?v=vHEjuPr_HJs.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.