YENİ YILA TERÖRLE UYANMAK

upa-admin 01 Ocak 2017 2.481 Okunma 0
YENİ YILA TERÖRLE UYANMAK

Hani eski ve yeni Türkiye diye yüzeysel, sığ, anlamsız karşılaştırmalar yapılıyor ya, bizler eski Türkiye’de, ailece TV’nin başında, kestane yiyerek, Zeki Müren dinleyerek, içki tercih edenler içki içerek, yeni yıla girer, Aralık sonu ve Ocak başı rehavet ve kar dolu günler geçirirdik. Ülkede yeni yıl kutlama ya da kutlamama üzerine polemikler kitlesel boyutta olmaz, tercih etmeyenler de yeni yılı görmezden gelirdi. İsteyen eğlenmek için dışarıda bir yerlere gider, astronomik rakamlar, gündemin her sene değişmeyen konusu olurdu. Şimdi yeni denilen Türkiye’deyse, neredeyse resmi kurumların da katıldığı bir “yılbaşı kutlatmama” kampanyası, bir kısım yerlerde, üstelik okul öğrencilerini, velilerini rencide edercesine yapılıyor. Medya ve birtakım radikal gruplar temsili olarak Noel Baba dövüyor, inanılmaz bir kabalık, estetik yoksunluğu ve sabah-akşam kararmış bir ortam hakim.

Yılbaşı gecesinin rehavetiyle, uyumaya hazırlanırken, gece yarısı Reina isimli en popüler  gece kulübüne, belli ki içeriden birtakım personelin de göz yummasıyla girdiği iddia edilen terörist ya da teröristler, yılbaşı kutlayan kalabalığa yaylım ateşi açıyor, şimdilik 40, sonrası bilinmez can kaybı, onlarca yaralıdan söz ediliyor. Yeni ortamda, artık ertesi gün, yılbaşı gecesinin rehavetini değil, terör saldırısının yankılarını konuşuyoruz. İnanılmaz bir nefret söylemi, yer kürede sosyal medyayı en hunharca kullananların arasındaki “troller”, saldırıyı hangi terör örgütünün yaptığı üzerinden siyasal vaziyet almalar ve bir başka günün nefret söylemini üretmeye çalışan sosyal medya canavarları…

Türkiye gerçekten de bu kadarını hak etmedi.  Sözde Osmanlıcılık üzerinden hareket eden sokak, Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethinden sonra yaptıklarından bihaber hareket ediyor. Gerçi bunu söyleyince, hemen cemaat hukukuna hapsolan, laik Cumhuriyet’i iğneleyen bir söylem gelişecektir.

Terör saldırısında, Afganistan’ın SSCB tarafından işgali sürecinde, ABD’nin itelemesiyle Sovyet işgaline karşı “mücahitler”i destekleyen Pakistan, zamanla Batılılar’ın deyimiyle “jöle devlet”e dönüştü. SSCB’ye “yeşil kuşak”ı çevreleme siyasetinin uç noktası Pakistan, artık ülke olarak ta “Afpak”a dönüşmüş durumda. Afganistan-Pakistan sınırının dağlık alanda anlamını yitirdiği yıllarda, Pakistan’a göç eden mültecilern kurduğu medreselerde yetişen “talebeler” yani Taliban, unutulmasın ki, 11 Eylül 2001 saldırılarının tetikleyicisi El Kaide’nin Afganistan’da hamisi olmuştu.

Yıllarca yazıp söylendi. Suriye iç savaşında eğer Suriye Afganistanlaşırsa, Türkiye Pakistanlaşır dedik. Keşke öngörümüz çıkmasaydı. Ancak kaçınılmaz son, kendi kendini gerçekleştiren kehanet örneğindeki gibi kendini tekrarladı.

Bundan sonra elbette her şey bitmedi. Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’i yaşatmak, hem ülkemiz hem de bölgemiz için bir var olma sorununa dönüşmüş durumdadır.  Alaturka bir başkanlıkla, kuvvetler birliği ve “Türk Sağı”nın Tanıl Bora’nın deyimiyle, milliyetçi, muhafazakar ve İslamcı tüm hallerini konsolide eden bir siyasete değil, laik, parlamenter, çoğulcu, demokratik, sosyal bir hukuk devletine ihtiyacımız var.

Bunun yolu da uzlaşmadan geçer. OHAL sürerken, üstelik kutuplaştırıcı bir referandumla, ülkeyi daha çok germemek gerekmektedir.  Saldırı; IŞİD, PKK, FETÖ fark etmeden, kaos planına hizmet etmektedir.  Bölgede, ülkemize yönelik olası bir karmaşaya seferber olan,  küresel terör odaklarını yenmenin en temel koşulu, gerçek bir demokrasiyi inşa etmek ve terörle tavizsiz mücadele etmektir.

Bölgesel vesayet kurma, stratejik derinlik bina etme, Suriye’ye “ağabeylik” etme siyasetleri iflas etmiş, ülkemiz “içimizdeki Suriye”nin, içe dönük patlamasına sahne olmaktadır.  Suriye’de Rusya ile girişilen ateşkes garantörlüğü devam ettirilmeli,  istikrar sağlanmalı ki, çoğu masum olan mülteciler ülkelerine geri dönsünler. Ülkemize gelen göçle, alfabenin pek çok harfinde temsil edilen terör örgütlerinin profesyonel hücreleri içimize sızmıştır. O yüzden yoğun bir istihbarat zafiyeti yaşanmaktadır.

Fabrika ayarlarına dönmedikçe, çıkmaz sokaktan kurtulma, bir çıkış yolu bulma umudu yoktur.  Ayarlar 1923’te geri dönülemez biçimde tesis edilmiştir. Bunlarla oynamak, yaşamsal bir risk yaratmaktadır. Saldırıda yaşamlarını kaybeden yurtaşlarımıza Tanrı’dan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Yrd. Doç. Dr. Deniz TANSİ

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.