2017 Fransa Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde adayların yarışı gün geçtikçe kızışıyor… Nitekim geçtiğimiz gün TF1 televizyonunda bir canlı yayın tartışması için bir araya gelen 5 favori aday (Jean-Luc Mélenchon, Benoit Hamon, Emmanuel Macron, François Fillon, Marine Le Pen), görüşlerini, siyasal programlarını ve diğer adaylara yönelik eleştirilerini izleyicilerle ve Fransız halkıyla paylaşma fırsatı buldular. Bu yazıda, programda adayların en önemli konu başlıkları hakkında söylediklerinin genel özeti verilecektir.
Program kaydı
Neden Cumhurbaşkanı Olmak İstiyorlar?
Programda “Neden Cumhurbaşkanı olmak istiyorsunuz?” sorusuna yanıt verilen ilk turda sözü alan ilk aday olan merkez sağ Cumhuriyetçiler Partisi’nin (LR) adayı François Fillon, kendisinin ulusal toparlanma için aday olduğunu belirtmiş ve Fransız halkının hayatından bürokratik engelleri çıkarmak istediğini söylemiştir. Fillon, ayrıca Fransa’yı en geç 10 yıl içerisinde Avrupa’nın en büyük gücü haline getirecek bir yola sokacağını iddia etmiş ve Fransız halkını iç ve dış tehditlerden koruyacağını söylemiştir. Dış tehditler olarak Çin’in ekonomik hâkimiyetini ve İslamcı totaliter düşüncenin birçok coğrafyada yayılmasını örnek olarak veren Fillon, Fransa’nın iç güvenlik konusunda son dönemde yaşadığı sıkıntılara (terör olayları) da dikkat çekmiştir. Bu sorunlarla mücadele etmek için bir projesi olduğunu açıklayan Fillon, bunu Fransız halkı ve sivil toplumla birlikte gerçekleştireceğinin altını çizmiştir.
İlk turda ikinci söz alan kişi ise Fransız Komünist Partisi’nin adayı Jean-Luc Mélenchon olmuştur. Seçilirse 5. Cumhuriyet’in son Cumhurbaşkanı olacağını belirterek söze başlayan Mélenchon, Cumhurbaşkanı olursa Başkanlık monarşisine son vereceğini ve yeni bir anayasa hazırlatmak için çalışmalara başlayacağını söylemiştir. Ekolojist bir Cumhurbaşkanı olacağını ve nükleer enerjiye son vererek tamamen yenilenebilir enerjiye dayalı yeni bir enerji politikası oluşturacağını da söyleyen Mélenchon, Fransa gibi zengin bir ülkede birçok sıkıntı çeken yoksul kesimleri destekleyecek sosyal bir Başkan olacağını da sözlerine eklemektedir. Fransa’da servet paylaşımının çok bozuk olduğuna dikkat çeken Mélenchon, ayrıca Fransa’yı Avrupa ve dünyada barış isteyen bir ülke olarak öne çıkarmayı da vaat etmiştir. Bunun için Fransa’yı NATO’dan çıkarmayı öneren Mélenchon, hazırladığı program doğrultusunda tüm bunları yapabileceğini iddia etmektedir.
İlk turda üçüncü söz alan kişi PS’den (Fransız Sosyalist Partisi) ayrılarak liberal (merkez) çizgide yeni bir siyasi hareket (En Marche!) başlatan Ekonomi eski Bakanı Emmanuel Macron olmuştur. Macron, diğer adayların aksine siyasal bir kariyerden gelmediğini ve uzun süre bankerlik yaptıktan sonra ülkesine hizmet etmek amacıyla siyasete girdiğini belirtmektedir. Macron, siyasete girdikten sonra ülkesindeki sorunları tespit ettiğini ve bu nedenle hükümetten ayrılarak yeni bir hareket başlattığını ve Cumhurbaşkanlığına aday olduğunu söylemektedir. Fransa’nın cihatçı totaliter İslam karşısında son dönemde büyük bir tehlike altında olduğunu belirten Macron, Fransa’daki yerleşik siyasal partiler ve adayların bu sorunları yaratan kişiler olduğunu iddia etmekte ve bu nedenle yeni bir aday olarak kendisine oy istemektedir. Yeni yüzler ve projelerle Fransız siyasetine değişim vaat eden Macron, siyasi projesinin adil, tesirli ve herkese umut veren bir yapıda olduğunu iddia etmektedir.
İlk turda dördüncü söz alan kişi ise Ulusal Cephe (FN) lideri Marine Le Pen olmuştur. Kendisinin Fransa Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olmak istediğini söyleyen Le Pen, Almanya Şansölyesi Angela Merkel’in Başkan Yardımcısı ve Avrupa Birliği’nin sıradan bir ülkesinin vatandaşı olmak istediğini de sözlerine eklemektedir. Cumhurbaşkanı seçilirse, Fransız anayasasının 5. maddesi uyarınca Fransa’nın ulusal bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü korumayı kendisine ilke edineceğini söyleyen Le Pen, bu sayede Fransızların kendileri adına karar alabilecek hale geleceklerini iddia etmektedir. Fransa’nın kendi kimliğini, değerlerini ve geleneklerini koruma ve üreticilerini kollama hakkına sahip olmasını gerektiğini de belirten Le Pen, bu doğrultuda hiçbir ulusüstü yapıya (AB’yi kastediyor) bağımlı olmamaları gerektiğini savunmaktadır. Fransız halkının da, buna benzer şekilde, büyük sermaye gruplarının ya da başka ülkelerin ve siyasi birliklerin değil, sadece kendi çıkarlarını savunmaya hakları olduğunu belirten Marine Le Pen, İslamcı radikallerin Fransa için büyük bir tehdit haline geldiğini de sözlerine eklemekte ve bu gruplarla mücadele için sert tedbirler önermektedir.
İlk turda son konuşan kişi ise PS adayı Benoit Hamon olmuştur. Hamon, asıl meselenin kendisinin nasıl bir Cumhurbaşkanı olmak istediği değil, Fransız halkının nasıl bir toplum olmak istediğiyle alakalı olduğunu belirterek sözlerine başlamaktadır. Bu doğrultuda, seçim sonucunda Fransız halkının demokrasi ile otoriterlik ve barışçıl dayanışma ile milliyetçi rekabet gibi değerler arasında bir seçim yapacağını belirten Hamon, seçmenlere kendisinin namuslu ve dürüst bir Cumhurbaşkanı olacağını vaat etmekte ve işsizlik ve ekonomik eşitsizlerle mücadele sözü vermektedir. Fransız halkı için sayfayı çevirip yeni projeler ortaya koyacağını belirten Hamon, arzu edilir bir gelecek yaratacağı sözünü vermekte ve sözlerini böyle tamamlamaktadır.
Fransa İçin Nasıl Güvenlik Önlemleri Planlıyorsunuz?
İkinci turdaki “eğitim politikası” tartışmasının ardından üçüncü turda “Fransa için nasıl güvenlik önlemleri planlıyorsunuz?” sorusuna yanıt veren adaylar arasında sözü alan ilk kişi Marine Le Pen olmuş ve Le Pen, Fransız polisinin bugün terör tehditleri karşısında çaresiz kaldığına dikkat çekerek, polisin ve jandarmanın hem silah anlamında, hem de psikolojik olarak güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapmıştır. Le Pen, Fransa’da bazı Bakanların polisler aleyhine açıklamalar yaptığına da dikkat çekmiş ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın bu konuda yetersiz kaldığını belirtmiştir. Suçla mücadele için ceza yasalarını ağırlaştırmayı, yeni hapishaneler yapılmasını ve yeni polis alımlarını öneren Le Pen, aşırı sağcı bir politikacı olarak bu noktada daha sert tedbirler önermesiyle dikkat çekmektedir.
İkinci sırada sözü alan François Fillon, Fransa’nın tüm komşularından daha fazla sayıda (yaklaşık 6 milyon) memur istihdam ettiğini belirtmekte ve ülkenin hâlihazırda borçlu durumda olduğuna vurgu yapmaktadır. Fillon, Le Pen’in önerilerinin bu nedenle gerçekleştirilebilir olmadığını söylemekte ve Fransa’da son günlerde artan şiddet olaylarından bazı örnekler vermektedir. Bununla mücadele için öncelikle polis güçlerine yönelik toplumdaki saygıyı arttırmak gerektiğini söyleyen Fillon, ayrıca Le Pen’e benzer ama daha mutedil düzeyde ceza yasalarını ağırlaştırmayı ve hapishane kapasitelerinin arttırılmasını önermektedir.
Üçüncü sırada sözü alan Benoit Hamon, polislerin stres ve benzeri sorunlar nedeniyle zor koşullar altında çalıştıklarına dikkat çekmekte ve polisle halk arasında bazı bölgelerde yaşanan sorunları örnek göstererek, her iki tarafın da birbirine saygı gösteren bir seviyeye getirilmesini savunmaktadır.
Bu turda dördüncü konuşan kişi olan Jean-Luc Mélenchon, sosyalist dünya görüşüne uygun olarak, polislerin korunması kadar, polisten korkar hale gelen vatandaşların bir bölümünün de korunması gerektiğine vurgu yapmakta ve bu konudaki kutuplaşmanın sona erdirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Polislerin günlük hayatı zorlaştıran kontrol tedbirlerinin de azaltılması gerektiğini belirten Mélenchon, bu konuda Cumhuriyetçi bir bakış açısına sahip olmaları gerektiğini söylemektedir.
Bu turun son konuşmacısı olan Emmanuel Macron, Fransa’da güvenlik sorunları ve şiddet olgusunun gerçekten var olduğunu belirtmekte ve bu sorunlarla mücadele için sıfır tolerans politikası uygulayacağını söyleyerek sözlerine devam etmektedir. Ayrıca suçla ve terörle mücadele konusunda yeni polis alımları öneren Macron, bu konuda hukuk devletinin sınırları içerisinde bir mücadele programı önermektedir.
Göç Konusunda Ne Yapacaksınız?
Sonraki turda gündeme getirilen “Göç konusunda ne yapacaksınız?” sorusuna ilk yanıt veren Cumhurbaşkanı adayı olan Emmanuel Macron, bu konuda gerçekçi (realist) ama sorumluluk sahibi davranmalarını gerektiğini belirterek sözlerine başlamaktadır. Fransa ve Avrupa açısından asıl sorunun göç değil, yasadışı (illegal) göç olduğunu belirten Macron, iltica konusunda uzun sürelere yayılan bekletme sürelerinin insanlık dışı bir uygulama olduğunu belirtmekte ve bu konuda AB’nin daha koordineli hareket etmesi gerektiğine işaret etmektedir.
François Fillon, göç konusunda kota uygulaması önermekte ve Fransa’nın mevcut ekonomik koşullar içerisinde göç konusunda olabildiğince sıkı durması gerektiğini belirtmektedir. Kotanın demokratik bir yöntem olduğunu ve bu sayede Fransız Parlamentosu’nun her sene kaç kişiye iltica hakkı tanınabileceğine dair karar alabileceğini belirten Fillon, bunun devlete bu konuda güç kazandıracağını söylemektedir.
Benoit Hamon, bu konunun Fransa’da yıllardır konuşulduğunu ve siyasete malzeme yapıldığını hatırlatmakta, ancak şimdilerde, bu meselenin Irak ve Suriye’deki çatışma ortamlarından kaynaklanan yoğun göç nedeniyle daha önemli hale geldiğini vurgulamaktadır. Fransa’nın bu konuda Almanya kadar konuksever bir ülke olmadığını rakamlarla vurgulayan Hamon, bu konunun insani ve demokratik değerler bağlamında tartışılması gerektiğini söylemektedir.
Sosyalist aday Jean-Luc Mélenchon, yasadışı göçün bir tercih değil, bir zorunluluk olduğuna dikkat çekmekte ve bu konunun böyle tartışılması gerektiğini söylemektedir. Bu konuda Fransızların empati yapmasını ve aynı durumda kendilerinin olması durumunda onlara nasıl davranılmasını istediklerini düşünmelerini isteyen Mélenchon, ilerleyen yıllarda “iklim değişikliği” ve savaşlar nedeniyle yeni göç dalgalarının da yaşanabileceğini vurgulamakta ve bu nedenle göç bölgelerindeki savaşların durdurulmasını önermektedir.
Bu konudaki son konuşmacı olan Marine Le Pen ise, yasal veya yasadışı her türlü göçü tamamen durdurmak istediğini belirterek söze başlamakta ve Fransa’ya her yıl 200.000 civarında göçmenin giriş yaptığına dikkat çekerek, öncelikle ülkenin sınırlarının korunmasının gerekliliğine vurgu yapmaktadır. Fransa’nın 7 milyon işsiz, 9 milyon fakir vatandaşı olduğunu hatırlatan Le Pen, Fransa’nın enerjisini kendi vatandaşları için harcaması gerektiğini vurgulamaktadır.
Laiklik Hakkında Ne Düşünüyorsunuz?
Emmanuel Macron, laiklik konusunda anayasanın işaret ettiği çizgide olduğunu belirtmekte ve laikliğin insanların inanç veya inançsızlık haklarını garanti altına aldığını söylemektedir. Laikliğin aynı zamanda her dine eşit mesafede durmak olduğunu söyleyen Macron, buna karşın, her dinin mensubunun Cumhuriyet’in yasalarına saygı duymak zorunda olduğunu da sözlerine eklemektedir. Bu konuyu kamu düzeni bağlamında değerlendirdiğini belirten Macron, ilerleyen dakikalarda kendisini eleştiren Marine Le Pen’e de bu konuda sert bir cevap vermekte ve Fransız Müslümanlarının Le Pen tarzı politikalarla devletle karşı karşıya getirildiğini söylemektedir.
Jean-Luc Mélenchon, laikliğin Kilise ve devletin ayrılması anlamına geldiğini ve inanç hürriyetinin de bu kapsamda olduğunu söylemektedir. Fransız halkının yüzde 60’ının herhangi bir dini inancı pratik etmediğini hatırlatan Mélenchon, Fransa’daki laiklik geleneğinin gücüne dikkat çekmektedir.
Benoit Hamon, bu konuda 1905 tarihli yasaya gönülden bağlı olduğunu ve bu yasanın Fransa’daki laikliğin sınırlarını çizdiğini belirtmektedir. Hamon, kendisi de bu doğrultuda politikalar önereceğini söylemektedir.
Marine Le Pen, Fransa’da 100 yılı aşkın bir süredir laiklik konusunda ciddi bir muhalefetin gelişmediğini belirtmekte, buna karşın son yıllarda Fransa’da artan İslamcı hareketlere dikkat çekerek, laikliğin tehdit altında olduğunu iddia etmektedir. Laikliği korumak için cemaatçi düşüncelerle mücadele edilmesi gerektiğini savunan Le Pen, diğer adayların bu konudaki tehditleri görmezden geldiğini, oysa birkaç yıl öncesine kadar Fransa’da burkini ile denize girilmesi gibi bir konunun olmadığını söylemektedir. Ayrıca, Le Pen, başörtüsü veya türbanın kadının toplumsal olarak ikincil konumunu kabul etmesi olduğunu da iddia etmektedir.
François Fillon ise, laiklik konusundaki asıl tartışmanın Müslümanları Fransız siyasal sistemine entegre etmek olduğunu vurgulamakta ve bunun için Müslümanların damgalanmaması gerektiğini belirtmektedir. Bu konuda Fransız Müslümanlarına da sorumluluk düştüğünü belirten Fillon, bu nedenle camilerin ve Müslüman grupların dışarıdan finansmanının önlenmesi ve imamların denetim altına alınması gibi uygulamalar önermektedir.
Nasıl Bir Ekonomi Politikası Uygulayacaksınız?
İlerleyen turlarda, en önemli konulardan olan ekonomi politikasına geçilmiştir. Bu konuda ilk sözü alan François Fillon, Fransa’da 25 senedir işsizlik konusunda olumsuz bir gidişatın olduğunu vurgulamakta ve bu konunun Avrupa’ya özgü bir sorun olmadığını, çünkü birçok Avrupa ülkesinin işsizlik sorunu yaşamadığını belirtmektedir. Çalışma saatleri ve ücretleri konusunda şirketlere daha büyük özerklik ve pazarlık hakkı tanımak istediğini belirten Fillon, 35 saatlik çalışma süresini de savunmakta ve Fransa’daki çalışma saatlerinin gelişmiş ülkelerden daha az olduğunu iddia etmektedir.
İkinci sırada söz alan Emmanuel Macron, iddialı olduğu bu alanda vergileri aşağı çekmekten söz etmekte ve iş yasası ve düzenlemeler konusunda işyerlerine daha büyük özerklik ve özgürlük vaat etmektedir. Bu yönüyle, Macron ve Fillon, iş dünyasına yakın adaylar olarak öne çıkmaktadırlar.
Üçüncü konuşmacı olan Benoit Hamon, kendisinin iş dünyasından çok emek dünyasının temsilcisi olduğunu vurgulamakta ve herkese temel gelir uygulamasını önermektedir.
Dördüncü sırada söz alan sosyalist aday Jean-Luc Mélenchon, ekonomide yatırımları arttırmayı ve işsizliği azaltmayı önermekte ve 35 saatlik çalışma saatlerini de düşürmeyi vaat etmektedir.
Son konuşmacı olan Marine Le Pen ise, ekonomide korumacılık ve bir nevi “ekonomik yurtseverlik” önermekte ve ultra-liberalizm döneminin sonuna gelindiğini ve bu politikaların geçen yıllar içerisinde Fransa’nın tarım sektörü ve diğer endüstrilerini mahvettiğini iddia etmektedir. Macron ve Fillon’un liberal programlarını eleştiren Le Pen, devletin Fransız şirketlerini koruması ve yabancı şirketleri arka planda tutmasını önermektedir. Le Pen, bu doğrultuda avro bölgesinden ve hatta AB’den çıkışı da önermektedir.
Dış Politika
En önemli konulardan olan dış politika konusunda ilk sözü alan Benoit Hamon, Fransız Ordusu’nun uluslararası hukuka uygun şekilde Afrika ülkelerine müdahale etmeye devam edebileceğini belirtmekte ve AB’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ndeki tek üye ülkesi olarak bu konuda büyük sorumlulukları olduğunu söylemektedir. ABD’nin Donald Trump’la birlikte Avrupa’nın korunması konusunda daha az para ve çaba harcayacak olmasının daha güçlü bir Avrupa güvenlik sistemi yaratmak ihtiyacı anlamına geleceğini belirten Hamon, Fransa’nın askeri alanda en güçlü ve kapsamlı Avrupa gücü olduğunu iddia etmektedir.
Marine Le Pen, askeri alanda Fransa’nın NATO’dan çıkarak tamamen bağımsız bir ülke olması gerektiğini belirtmekte ve Fransız askerlerinin Irak Savaşı gibi kendileriyle alakalı olmayan savaşlarda kullanılmasına şiddetle karşı çıkmaktadır. Askeri alanda AB ile alakalı politikaları eleştiren Le Pen, güvenliğin en önemli özgürlük meselesi olduğunun da altını çizmektedir. Ayrıca Le Pen, AB üyeliğini referanduma götürme sözü de vermektedir.
Jean-Luc Mélenchon, Le Pen’e benzer şekilde NATO’dan çıkılmasını önermekte ve kendisinin “barış” Cumhurbaşkanı olacağını söylemektedir. Atlantik’ten Ural’lara kadar sınırların büyük bir uluslararası konferansta tartışılması ve meselelere barışçıl çözüm yolları bulunması gerektiğini belirten Mélenchon, Fransa’nın Atlantikçi güvenlik ekseninden çıkıp, kendisinin başını çekeceği bağımsız ve -Batıcı değil- evrensel bir güvenlik sistemi kurması gerektiğini iddia etmektedir.
François Fillon, Rusya ve lideri Vladimir Putin’e yakın bir duruş sergilemekte ve François Hollande döneminde Suriye’de IŞİD’in gelişmesi ve IŞİD’le mücadele konusunda iplerin Rusya ve İran’a kaptırılmasını bir başarısızlık olarak yorumlamaktadır. Fransa ve Batılı ülkelerin Suriye iç savaşı süresince hatalı bir şekilde “ılımlı” olarak gördükleri radikal İslamcı teröristlere destek verir duruma geldiklerini belirten Fillon, yeni dönemde “İslamcı terörizm” adını verdiği tehlikeyle mücadele edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Bu konudaki son konuşmacı Emmanuel Macron ise, kendisinin Avrupa ittifakına bağlı ve sorumlu bir aday olduğuna dikkat çekmekte ve Fransız halkının bağımsızlığını ve güvenliğini sağlayacağını iddia etmektedir. ABD ile Fransa’nın müttefikliğine ve bu ittifakın başarısına dikkat çeken Macron, Le Pen ve Fillon’ın aksine Vladimir Putin’in yönettiği Rusya ile yakınlaşmak istemediğini vurgulamaktadır. Bu anlamda, Macron, daha Atlantikçi ve AB’ci bir aday olarak öne çıkmaktadır.
Sonuç
Tartışma hakkında genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, anketlerde de görüldüğü üzere, Macron, Fillon ve Le Pen’in bu seçimde favori adaylar olarak öne çıktığı rahatlıkla söylenebilir. Fillon, anketlerde epey geride kalmasına karşın, bu tartışmada özgüveni ve konulara hâkimiyeti ile dikkat çekmiş ve bayağı başarılı bulunmuştur. Le Pen, popülizmi bir sanat haline getirmesi ve milliyetçi vurguları ile yine oldukça iyi puan toplamıştır. Günümüzdeki siyasi dengeler açısından en makbul aday olarak görülen Macron ise, keskin iddia ve yargılardan kaçınmış ve sorumlu ve güven veren bir aday olarak gözükmeye çalışmıştır. Ancak Macron’un henüz tecrübeli rakipleri Fillon ve Le Pen kadar rahat olmaması dikkat çekmiştir. Bu nedenle, bu seçimde bu üç aday arasında herşeyin yaşanması halen mümkün gözükmektedir.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ