Daha çok Vatan Partisi lideri Doğu Perinçek’in oğlu olarak bilinen Dr. Mehmet Perinçek, aynı zamanda İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü’nde görev yapan başarılı bir akademisyendir.[1] Perinçek’in Sovyet ve Rus arşivlerine girerek yaptığı birçok değerli çalışma bulunmaktadır.[2] Perinçek’in ilginç bir çalışması da, editörlüğünü yaptığı 3 ciltlik İki Kıyı, Bir Deniz: Türk-Rus Tarihinden Kesitler serisinin ikinci cildi için kaleme aldığı “Sovyet İstihbaratçısının Kıbrıs Tanıklığı: 74 Harekâtı Öncesinde Yaşananlar” adlı (sayfa 224-231) makaledir.[3] Kıbrıs’ta çözüm yönünde iradesi olanların bir kez daha hüsran yaşadığı şu günlerde, Perinçek’in Kıbrıs’taki olayları ve toplumları bir Rus askeri istihbarat subayının gözünden anlattığı bu makaleyi özetlemekte fayda var.
İki Kıyı, Bir Deniz: Türk-Rus Tarihinden Kesitler (2. cilt)
Perinçek’in makalesi, 34 yıl boyunca Sovyet askeri istihbarat teşkilatı GRU’da görev yapan Viktor Boçkaryov’un Türkçe’ye çevrilmemiş anılarının Kıbrıs bölümünü özetleyen faydalı bir çalışmadır. 2003 yılında Moskova’da GRU’da 60 Yıl adıyla yayınlanan Boçkaryov’un hatıratının “Afrodit’in Hararetli Adası” başlıklı bölümü, Boçkaryov’un 1970-1974 yılları arasında Kıbrıs’ta görev yaptığı dönemde yaşadıklarını derlediği bir çalışmadır. Kıbrıs’a “Albaylar Cuntası” yönetimindeki Yunanistan’ın Kıbrıs’ta “enosis” yanlısı bir darbe yapmasını önlemek amacıyla gelen Boçkaryov, aynı zamanda Suriye, Mısır ve İsrail’deki gelişmeleri takip etmekle de görevlendirilmiştir. Unutulmamalıdır ki, o dönemde Kıbrıs, kişi başına düşen ordu ve askeri teçhizat sayısında dünyada birinci sıradadır. Nitekim şimdilerde de “uçak gemisi” olarak adlandırılan Kıbrıs’ın, jeopolitik konumu nedeniyle, stratejik açıdan daima çok önemli bir yeri olmuştur.
“Sovyet İstihbaratçısının Kıbrıs Tanıklığı: 74 Harekâtı Öncesinde Yaşananlar” makalesi
Rus askeri istihbarat görevlisi Viktor Boçkaryov’un bu dönemde yaptığı ve kitabında yer verdiği gözlemler oldukça önemlidir. Boçkaryov’a göre, Rumlar genel olarak kibar ve misafirperver bir millettir. Ancak siyasi konularda oldukça iddiacı ve kavgacıdırlar. Yine Rumların bir diğer özelliği, kendilerini abartma ve böbürlenme huylarıdır. Öyle ki, “Bakanlıktaki en basit sekreter kendini sorumlu bir bürokrat gibi gösterebilirken, bir dükkândaki tezgâhtar da kendini firmanın sahibi olarak tanıtabilmektedir”.[4] Rumlar ve Yunanlar, antik dönemdeki tarihsel kimliklerinden bahsetmeyi ve bununla övünmeyi çok severler; ancak bu konuda yazılan kitapları aynı derecede yoğun şekilde okumazlar. Yine başka milletlerle dalga geçmek Kıbrıslı Rumların yaygın bir huylarıdır; ancak kendileriyle dalga geçilmesini hiç sevmezler. Rumların hayat tarzında 400 yıllık Osmanlı hâkimiyetinin yanı sıra, 100 yıllık İngiliz koloni döneminin de etkilerini görmek mümkündür. Ancak İngilizlerden farklı olarak, Rumlar, biraz üşengeçtirler ve hareket etmeyi pek sevmezler. Bu nedenle, adada iki adımlık mesafeleri bile arabayla gitmeyi tercih ederler. Boçkaryov’a göre, Rumların olayları abartma özelliği de çok yaygındır ve bu durum özellikle yerel gazetelerde yoğun olarak görülür. O yüzden, Rus istihbaratçıya göre, Kıbrıs’taki gazete haberlerine daima temkinli yaklaşmak gerekir. Ayrıca söz verip tutmamak da Kıbrıs’ta Rumlar arasında oldukça yaygındır.
Viktor Boçkaryov’un makaleye kaynaklık eden anıları
Boçkaryov’a göre, Kıbrıs’ta Türk tarafına gitmek adeta başka bir ülkeye gitmek gibidir. Türk mahalleri ve köyleri çok daha bakımsız ve fakirdir. Kıbrıslı Türkler, Rumların aksine, otomobil yerine yaygın olarak motosiklet ve bisiklet kullanırlar. Koyun postları, Türk tarafına geldiğinizin sembolüdür. Türk tarafında yemekler daha ucuz ve güzeldir. Türkler en çok kırmızı rengi severken, Rumların favori rengi mavidir. Bu durum, zaten bu milletlerin anavatanlarının (Türkiye ve Yunanistan) bayraklarına da yansımıştır. Kıbrıslı Türkler, inatçı, ısrarcı ve şüpheci tiplerdir. Eğitim seviyeleri düşüktür (şimdilerde durum tamamen değişti). Lakin Rumlara kıyasla daha az kaprisli ve şımarıktırlar; disiplinlilik ve örgütlülük de Türklerde daha yüksektir. Her iki toplumun da milliyetçilikleri üst seviyededir. Ayrıca iki toplum da kendilerine yapılan bir yanlışı asla unutmaz ve bunun kinini sonuna kadar içlerinde tutarlar.
Boçkaryov’a göre, adada Türk-Rum etnik ihtilafı İngiliz kolonisi döneminde başlamıştır. İngilizler, “böl ve yönet” politikası doğrultusunda iki etnik unsuru birbirine karşı kullanmıştır. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla etnik gerginlikler bir süre dursa da, 1963 yılından sonra yeniden başlamıştır. Yazara göre, Türklerin askeri kapasiteleri ve savaş yetenekleri Rumlardan daha yüksektir. Ancak Türkler, ada nüfusunun ancak yüzde 18’ine sahiptirler. Türklerin yaşadığı yerlerde askeri eğitimden geçen nüfus oranı da daha fazladır. En cengâver-savaşçı Türklerse, Erenköy (Kokina) tarafında yaşayanlardır. Boçkaryov, Türk subaylarının Rus subaylarına ve görevlilerine karşı çok saygılı ve ilgili olduklarını da anılarında belirtmiştir.
Boçkaryov, Kıbrıs’taki etnik çatışmanın körüklenmesinde Yunanistan’daki faşistlerin desteklediği General Georgios Grivas’ın rolüne dikkat çeker. Savaşta her yolu mübah olarak gören Grivas, acımasız ve hain ilan ettiği Rumları da gözünü kırpmadan öldürten bir kimsedir. Fanatik milliyetçi ve anti-komünist bir kişi olan Grivas, Kıbrıs’ta da Yunanistan’daki gibi faşist bir darbe gerçekleştirmek ve adayı Yunanistan’a bağlamak için çalışmıştır. Bu nedenle, 1960’larda ve 1970’lerde adada yasal ve yasadışı şekilde bulunmuş ve çeşitli görevler üstlenmiştir. Boçkaryov’a göre, bu dönemde Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Başpsikopos Makarios’a yönelik CIA ve Rum-Yunan faşistleri kaynaklı birçok suikast girişimi yaşanmıştır. Yazar, bu konuda 10 civarında girişim olduğunu kaydetmiştir. Boçkaryov, adada bulunduğu sürede Grivas’ın faaliyetlerine yönelik birçok gözlem yapmış ve faşistlerin bazı girişimlerini bizzat kendisi önlemeyi başarmıştır. Hatta bu dönemde Sovyet görevlilerine yönelik bazı suikast girişimleri de yaşanmıştır.
Sonuç olarak, Rus askeri istihbarat görevlisi Viktor Boçkaryov’un Kıbrıs anılarının derlendiği bu çalışma, ilginç bir tarihi vesika olarak değerlendirilebilir. Günümüzde, elbette Avrupa Birliği üyeliği ve küreselleşme nedeniyle, tüm toplumlar, hele ki aynı adada yaşayan Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler, birbirlerine çok daha benzer hale gelmişlerdir. Lakin Kıbrıs’ın askeri açıdan ne denli önemli bir yer olduğu ve toplumlar arasındaki ihtilafların kolay kolay çözülemeyeceği, Boçkaryov’un vurguladığı ve günümüzde de etkileri görülen önemli tespitlerdir. Bir diğer önemli nokta ise, Sovyet askeri istihbarat görevlisinin bu gözlemlerinde tamamen tarafsız olmayabileceği gerçeğidir.
Yrd. Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Web sitesi için; http://mehmetperincek.com/.
[2] Bakınız; http://www.kitapyurdu.com/yazar/mehmet-perincek/4108.html.
[3] Bakınız; http://mehmetperincek.com/iki-kiyi-bir-deniz-2-turk-rus-ortak-tarihinden-kesitler/. Kitabı almak için; http://www.nadirkitap.com/iki-kiyi-bir-deniz-turk-rus-ortak-tarihinden-kesitler-kollektif-kitap3835949.html.
[4] Mehmet Perinçek (2015), “Sovyet İstihbaratçısının Kıbrıs Tanıklığı: 74 Harekâtı Öncesinde Yaşananlar”, içinde İki Kıyı, Bir Deniz: Türk-Rus Tarihinden Kesitler, DenizKültür Yayınları No: 34, s. 225.