ZEYTİN DALI OPERASYONU

upa-admin 29 Ocak 2018 2.648 Okunma 1
ZEYTİN DALI OPERASYONU

GİRİŞ

Uzun zamandır konuşulan ve üzerinde kafa yorulan Afrin’deki terör örgütü PYD unsurlarına yapılması planlanan Afrin Operasyonu, 20 Ocak 2018 tarihinde saat 17.00 itibariyle Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından fiilen başlatıldı. Yapılan resmi açıklamada, operasyonun adının Zeytin Dalı Operasyonu olduğu belirtildi.[1] Hava operasyonu olarak başlayan operasyon, ertesi gün saat 11.05’te kara kuvvetlerimizin bölgeye intikal etmeye başlaması ile çok yönlü bir askeri harekat haline geldi.[2]

ZEYTİN DALI OPERASYONU

Olayların bu noktaya gelmesi ve 911 km’lik Suriye sınırımızın çok büyük bir bölümünün terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı tarafından nasıl kontrol edilir hale geldiği sorusu bu noktada çok önemli bir sorudur. Fakat bu soru, bugün için bir kenara bırakılmalıdır. Çünkü bana göre, Türk Silahlı Kuvvetleri operasyona başladığı andan itibaren ortada siyasi çıkar elde etmeye dönük tüm soru ve yorumlar operasyon sonrasına saklanmalıdır. Buna herkes dahildir. Türk askeri canını ortaya koymuş ve basiretsiz siyasilerin kararlarının ülkeyi getirdiği durumu toparlamaya çalışırken, özellikle bir kısım medyada yapılan şovlar ciddiyetten uzak bir görüntü vermektedir. Gördüğümüz gibi, siyasilerin hesapsız hamlelerini toparlamak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne düşmektedir ve şu an onları moralman yıpratacak ve motivasyonlarını bozacak hal ve hareketlerden kaçınılmalıdır. Şimdilik yoğunlaşılması gereken şey, TSK’nın operasyonu başarıyla sürdürmesi ve nihayete erdirmesidir.

Daha önce yazdığım 13 Eylül 2017 tarihli “21. Yüzyılın Leningrad’ı Deyr Ez Zor” başlıklı yazımın sonunda, sırayla İdlib’teki terör yuvaları ve güneyimizde oluşan PKK koridorunun önümüzdeki günlerde gündem maddesi olacağını ifade etmiştim.[3] Yazıda bahsettiğimiz gibi oldu ve önce Türk Silahlı Kuvvetleri’nin oluşturduğu gözlem noktaları 8 Ekim 2017 tarihinden itibaren İdlib’te kuruldu.[4] Astana Görüşmeleri’nde çatışmasızlık bölgesi olarak belirlenen İdlib’te şu an Suriye Ordusu birlikleri operasyon halinde. Son gelen haberlere göre, Suriye Ordusu Ebu Duhur bölgesine ulaşmış durumda. İdlib ve Afrin’deki durum birbirinden ayrılamaz mahiyette. Çünkü gelen bilgilere göre, Türkiye ve Rusya arasında kıyasıya bir İdlib-Afrin pazarlığı yapılmakta. İşin özeti, “ver Afrin’i, al İdlib’i” gibi bir durumla karşıya karşıya kalabiliriz. Zira bu yönde emareler bulunmakta. Nitekim Rusya Savunma Bakanlığı’ndan yapılan bir açıklama ile, Afrin Operasyonu’nun ABD’nin PYD’ye kontrolsüzce silah vermesi nedeniyle ortaya çıktığına yönelik vurgular yapıldı. Rus askerlerinin de güvenlik gerekçesiyle güneye kaydırıldığı bildirildi.[5] Putin yönetiminin uzun zamandır PYD’nin Amerikan nüfuzu altına girmesinden rahatsız olduğu bilinen bir gerçekti. Hatta Rusya, buradaki örgütleri deyim yerindeyse tamamen ABD’ye kaptırmamak ve insiyatifi elinde tutmak için Afrin bölgesine askerlerini yerleştirmişti. Görünen o ki, Rusya ve PYD arasında ipler kopmuş durumda. Her zaman dediğimiz gibi, ‘‘devletler için dost-düşman yoktur, çıkarlar vardır’’ sözü bir kez daha doğrulanmış oluyor. Bu kopuştan yaralanmak üzere yapılan Afrin Operasyonu, benim görüşüme göre son derece yerinde bir operasyondur. Herşeyden önce Afrin bölgesinden gelerek Amanos Dağları’nı geçen PKK militanları buralarda çeşitli eylemler yapmaktadır. İkinci bir husus, Fırat Kalkanı Operasyonu ile kesilen PKK koridoru, Afrin Operasyonu ile ikinci darbeyi almış olacaktır. Neden sürekli bu terör koridorundan bahsetmekteyiz? Aşağıdaki resimde görmüş olduğunuz gibi, Fırat Kalkanı Operasyonu ile koridorun birleşmesi önlenmeseydi, 911 km’lik Suriye sınırının tamamında PKK’nın Suriye kolu PYD ile başbaşa kalacaktık. Şöyle düşünelim; bu sınırlar resmi hale gelirse, PKK terör örgütü, PYD bölgesinden ülkemize yapılacak terör saldırılarında büyük avantaj elde edecektir. Bu süreç engellenmediği taktirde, ileride çok daha büyük çatışmalar ve kayıplar verileceği unutulmamalıdır. Barış dünyanın en güzel şeyidir. Lakin bazen şartlar sizi askeri tedbir almaya zorlar. Türk Silahlı Kuvvetleri de, zaten bölgede her dinden ve etnik gruptan insanın birarada huzur içinde yaşaması için askeri operasyon yapmaktadır. Dolayısıyla, hedef alınan Kürt halkı değil, IŞİD ve PYD gibi terör örgütleridir.

Peki, operasyon başarıya ulaşırsa ve Afrin’deki PYD unsurları temizlenirse ne olacak? Biz şunu bilmekteyiz ki, bu operasyon Afrin ile sınırlı kalmayacaktır. Zaten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da ikinci hedefin Menbiç olacağını işaret etmiş durumda. Bir an önce yapılması gereken en önemli şey, hükümetin Suriye Devleti ve Beşar Esad ile anlaşarak bölgedeki terör unsurlarının birlikte temizlenmesine katkı sağlamaktır.

ÖSO SORUNU

Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) denilen yapı, Suriye Ordusu’ndan ayrılan Albay Riad al-Assad (Riyad el Esad) tarafından Ağustos 2012’de Türkiye’de kuruldu. Zamanla bazı birliklerin de katılımı sağlanan grup içinde aşırı örgütlere alternatif olmak ve daha ılımlı bir çizgide hareket etmek isteyenler bulunmaktaydı. Suriye’de 5 cephede faaliyet göstermeye başalayan ÖSO; Halep, İdlib, Rakka, Deyr ez-Zor, Haseke, Hama, Lazkiye, Tartus, Humus, Rastan, Şam, Dera ve Süveyde’de temsilcilikler açtı. Fakat yapı itibariyle çok fazla ayrı düşünce ve fraksiyon barındırması ve silahlı gruplar arasında merkezi bir emir-komuta zinciri bulunmaması nedeniyle kısa sürede ÖSO içinde farklı gruplar oluşmaya başladı. Bunlar arasında El Nusra ve IŞİD ile aynı dünya görüşüne sahip olanlar bile bulunmaktaydı.[6] Nitekim mezhep karşıtlığı üzerinden konsolide edilen bu gruplar birçok katliama imza attılar. Körfez ülkelerindeki birçok din adamı ‘‘Alevi ve Şiilerin katli vaciptir’’ türünden fetvalar vererek bu katliamları meşrulaştırmaya çalıştılar. Beşar Esad’ın 2012 yılında yeni bir anayasa sözü vermesi ve Türkiye’ye bir heyet göndererek Türk Anayasası’nı inceletmesinin ardından ilan ettiği; tek parti düzenine ve Baas Partisi’nin ülkedeki ayrıcalıklı parti olma konumuna son veren yeni anayasa önerisi de kar etmemişti.[7] Çünkü ortada bir demokrasi sorunu değil, Büyük Orta Doğu Projesi vardı.

Bence bugün şunu söylemek gerekir; Özgür Suriye Ordusu denilen yapı son derece güvenilmez ve içerisine her türlü istihbarat servisinin sızmasına açık bir gruptur. Türk Silahlı Kuvvetleri elbette bütün bunları hesap etme noktasındadır. Bizce Türk Silahlı Kuvvetleri için Suriye’de en güvenilir ortak Suriye’nin resmi ordusu olan Suriye Arap Ordusu’dur. Bu operasyon onlarla birlikte yürütülmeliydi. Buradan gelmemiz gereken yer; ÖSO denilen yapının şartların el verdiği en uygun ve en kısa zamanda lağvedilmesi gerektiğidir. Zaten bunlar daha önce yapılmış olsaydı, ne Fırat Kalkanı Operasyonu’na, ne de Zeytin Dalı Operasyonu’na gerek kalmayabilirdi. Fakat anlaşılmaz bir inatla bu yapılamıyor. Eminim ileride yapılacaktır. Şimdilik en önemli husus, Suriye’de savaşın bölge ülkelerinin ve o ülkelerin insanlarının yararına olacak şekilde sona ermesidir.

SONUÇ

Son tahlilde, bence PYD unsurlarından temizlenen bölgeler Suriye Devleti’ne teslim edilmelidir. Burada Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun mimarı olduğu fantastik maceraları tekrarlayamayacak kadar önemli bir safhaya girmiş bulunmaktayız. Türkiye Cumhuriyeti hiçbir zaman başka ülkelerin topraklarına göz dikmemiştir. Savaş sonrası bölge huzurunun yeniden temini için yeni hesaplaşmalara meydan bırakmaksızın barışı temin etmeye yönelik adımlar atılacaktır. Bu operasyon, iç siyaset malzemesi yapılamayacak kadar önemlidir. Zira Suriye bardağı daha fazla su kaldırmayabilir. Operasyon boyunca oluşacak dezenformasyon konusunda da herkesi uyarmak gerekir. Özellikle sosyal medyada halkı panik ve korkuya sevk edecek abartılı kayıplar, Türk askerinin sivilleri öldürdüğüne yönelik aslı astarı olmayan propaganda haberleri servis edilecektir ki, bunlar daha şimdiden başladı… Bu konuda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin resmi internet ve Twitter sayfası dışında yayılacak hiçbir habere itibar edilmemesi gerekiyor.

Son olarak, tekrar İdlib’e dikkat çekmek istiyorum. IŞİD’in Rakka’dan temizlenmesinden sonra en fanatik cihatçı gruplar burada toplandı. İdlib’te yapılan operasyonlar çok ciddi şekilde takip edilmelidir. Buradaki grupların hareketleri ve buradan ülkemize yönelebilecek ciddi bir göç dalgası olma ihtimali bulunmaktadır. İdlib’te şu an itibariyle 30.000 kadar cihatçı militan olduğu tahmin ediliyor.[8] Rus istihbaratının değerlendirmelerine göre ise, Suriye’de yaklaşık 9.000 Rusya vatandaşı cihatçı savaşıyor. Bunlara ek olarak, 1.000 civarında eski Bağımsız Devletler Topluluğu’na mensup savaşçının da burada bulunduğu belirtiliyor.[9] Rusya, bu cihatçıların tekrar ülkelerine dönmesini istemiyor. Bunlar için iki seçenek ortaya çıkıyor. Buradaki cihatçı gruplar ya burada yok edilecek, ya da bunlar bir göç dalgasıyla Türkiye’ye sığınacaklar. Bunun olmaması için tek tutarlı yol, Suriye Devleti ile diyalog kanallarını açmak ve vakit kaybetmeden iyi ikili ilişkiler tesis etmektir. Burada çok dikkatli olmak ve Afrin’e ve Fırat’ın doğusundaki bölgeye bakarken İdlib’i göz ardı etmemek gerekiyor.

 

Onur BİGAÇ

 

[1] http://www.tsk.tr/BasinFaaliyetleri/BA_47.

[2] http://www.haberturk.com/afrin-de-son-dakika-oso-genis-kapsamli-operasyon-baslatti-1805103.

[3] http://politikaakademisi.org/2017/09/13/21-yuzyilin-leningradi-deyr-ez-zor/.

[4] http://www.dw.com/tr/tsk-t%C3%BCrk-askeri-g%C3%B6zlem-noktalar%C4%B1-kurmak-i%C3%A7in-idlibe-girdi/a-40934845.

[5] https://tr.sputniknews.com/rusya/201801201031894299-rusya-afrin-icin-tedbir-aldik/.

[6] http://www.bbc.com/news/world-middle-east-24403003.

[7] Hüsnü Mahalli, Dimu-Karasi Orta Doğu’da Diktatörler, 15. bs., Ocak 2018, İstanbul, s. 176.

[8] Mahalli, s. 180.

[9] http://www.aljazeera.com.tr/gorus/rus-pasaportlu-yabanci-savascilar.

One Comment »

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.