ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NİN ULUSLARARASI KRİZLERDEKİ TUTUMU VE KRİZ YÖNETİMİ POLİTİKASI: 2017 KUZEY KORE KRİZİ ÖRNEĞİ

upa-admin 06 Nisan 2018 7.983 Okunma 0
ÇİN HALK CUMHURİYETİ’NİN ULUSLARARASI KRİZLERDEKİ TUTUMU  VE KRİZ YÖNETİMİ POLİTİKASI: 2017 KUZEY KORE KRİZİ ÖRNEĞİ

Özet: Son yıllarda yakaladığı yüksek ekonomik büyüme oranları ve buna bağlı olarak dünyanın farklı coğrafyalarında (Orta Asya, Afrika, Orta Doğu, Güney Amerika) artan siyasi ve ekonomik etkinliği ile dikkat çeken Çin Halk Cumhuriyeti, bu gelişmelere paralel olarak dış politikasında ve güvenlik politikasında da bazı değişim ve dönüşümler geçirmekte ve aynı zamanda hızlı bir askeri modernizasyon sürecinden geçmektedir. Çin Halk Cumhuriyeti’nin hızlı yükselişi, başta Japonya ve Güney Kore olmak üzere bazı Asya ülkeleri ve onlarla birlikte dünyanın hâlihazırdaki en önemli siyasi, askeri ve ekonomik gücü olan Amerika Birleşik Devletleri’nde de bazı grupları rahatsız etmektedir. Buna karşın, iki ülke arasındaki yoğun ticari ilişkiler nedeniyle bugüne kadar ikili ilişkilerde çok büyük bir kriz yaşanmamıştır. Bu yazıda, 2017 yılında yaşanmaya başlanan Kuzey Kore krizi örneğinden yola çıkılarak, Çin’in uluslararası krizlerdeki tutumu ve kriz yönetimi politikası değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Çin Halk Cumhuriyeti, Çin Dış Politikası, Kuzey Kore, 2017 Kuzey Kore Krizi, Durumsal Kriz İletişim Teorisi.

 

  1. GİRİŞ

Çin Halk Cumhuriyeti, dünyanın en eski medeniyetlerinden biri ve Endüstri Devrimi öncesinde bile büyük bir ülkedir (19. yüzyıl başlarında Çin’de dünyadaki toplam üretimin üçte biri yapılıyordu).[1] Dr. Arastü Habibbeyli’ye göre; uygarlık olarak milattan önceki binyılda şekillenen Çin kültürü, dışarıya kapalı ve dış etkisi sınırlı olmasına karşın, dünyadaki birçok yeniliğin yaratıcısı olmuştur. Aynı zamanda yine Çin uygarlığı, dünya uygarlık tarihinde nesil atlama aşamalarını özgün kültürünü koruyup zenginleştirerek aşabilmiş az sayıdaki uygarlıklardan birisidir.[2] Devlet kuruculuğunda imparatorluk geleneklerine, yazı kültürüne, şehircilik ve mimariye, ahlak kurallarına, aile değerlerine ve diğer manevi vasıflara sahip olan Çin uygarlığı, her zaman özgünlüğünü korumuş ve çağcıl koşullara göre modernleşip güçlenerek, günümüze kadar fazla bozulmadan ulaşmıştır.[3] Habibbeyli’ye göre; bu uygarlığı oluşturan unsurlar arasında “yazı kültürü”nü, Çin uygarlığının en büyük başarısı olarak ayırt etmek yerinde olur. Ancak din, Çin uygarlığının önemli bir bileşeni olmamıştır; bunun yerine, Konfüçyüsçülük başta olmak üzere çeşitli felsefi öğretiler Çin uygarlığı ve halkının manevi hayatı ve dünya görüşüne yön vermiştir.[4]

Her ne kadar 19. ve 20. yüzyıllarda, Çin, siyasi istikrarsızlıklar, savaşlar ve yanlış kalkınma politikalarına dayalı olarak gelişen sorunlar nedeniyle 200 yıl kadar dünya sisteminde biraz arka planda kalsa da, 21. yüzyıl başlarında yeniden toparlanmış ve Suisheng  Zhao’ya göre önemli bir  “küresel güç” olarak dünya siyasetinde yeniden konumlanmıştır.[5] Çin’in hızlı ekonomik, teknolojik ve hatta askeri yükselişi, kuşkusuz kendisine komşu olan Asya ülkelerinin (Japonya ve Güney Kore başta gelmektedir) dikkatini çekmekte, dahası şu an için hâlihazırda dünyadaki tek süper güç olarak kabul edilen Amerika Birleşik Devletleri’nde de bazı grupları güvenlik riskleri olabileceği nedeniyle düşündürmektedir. Bunun temel sebebi, daha çok dünyadaki hâkim siyasi ve ekonomik gücün el değiştirmesine yönelik önyargı ve korkulardır. Ancak bir diğer önemli neden de, küreselleşme ile yaygın bir demografik tabana oturan Batı tipi alışkanlık ve medeniyet unsurlarının aksine, Çin’in kendisine özgü bir siyasi (tek parti sistemi) ve ekonomik sistemi (sosyal piyasa ekonomisi adını verdiklerini devlet kontrollü piyasa ekonomisi) ile birlikte küreselleşen Batı kültüründen çok farklı ve yerel bir kültürünün olmasıdır. Nitekim Yıldızoğlu’na göre; “Çin modelinde, toplumsal istikrara ve bunu sağlamakta devletin ve partinin (siyasi iradenin) merkezi yapısına önem verilmektedir.”[6] Dünyada sistemik değişimlerin büyük savaşlar sonucunda yaşanmış olması da[7], kuşkusuz hem Çin’in gelecekte süper güç olması durumunda geliştireceği hedefler, hem de Çin’in hızlı yükselişi karşısında paniklemesi muhtemel ABD’nin tavrının ne olabileceği bağlamında çeşitli soru ve endişelere yol açmaktadır.

Bu makalede, önce Çin’in dış politikadaki ve güvenlik politikasındaki temel bazı hedefleri açıklanacak, daha sonra da 2017 Kuzey Kore Krizi kriz türleri açısından örnek olay olarak incelenerek, Çin Halk Cumhuriyeti’nin uluslararası krizlerdeki tutumu ve kriz yönetimi politikası değerlendirilecektir. Bu doğrultuda, araştırma, 2017 Kuzey Kore Krizi karşısında Çinli devlet adamlarının yaptığı açıklamaları inceleyecektir. Ayrıca Çin’in bu kriz karşısındaki sergilediği tutum, kriz yönetimi modelleri doğrultusunda anlaşılmaya çalışılacaktır. Bu bağlamda, araştırma, Çin liderliğinin kriz yönetim modelini Durumsal Kriz İletişim Teorisi bağlamında ele alacaktır. Araştırma ABD-Çin ilişkileri konusu da dolaylı olarak işlenecektir.  

  1. ÇİN HALK CUMHURİYETİ DIŞ POLİTİKASI

Çin’in dış politikasının omurgasını oluşturan ve daha 1950’lerde geliştirdiği “peaceful coexistence” (barış içerisinde birlikte yaşamak) politikasının 5 temel ilkesi vardır:

(1) Egemenlik ve toprak bütünlüğüne karşılıklı saygı,

(2) Karşılıklı saldırmazlık,

(3) Birbirlerinin iç işlerine karışmama,

(4) Eşitlik ve karşılıklı çıkar,

(5) Birlikte barış içerisinde yaşamak.[8]

Çinli akademisyen ve devlet adamlarına göre; Çin, ABD’nin aksine “güç politikası”nı reddeden barışçıl bir aktördür. Bu nedenle, dünya sisteminde hegemon bir gücün olması düşüncesini de reddeder. Küresel düzenin, uluslararası kuruluşlar ve çeşitli normlar aracılığıyla zayıf ülkeleri koruması gerektiğini savunur. Bu bağlamda, Çin’in dış politikasını Uluslararası İlişkiler teorisinin iki ana akımı olan Realizm (Gerçekçilik) ya da Liberalizm (İdealizm) akımlarından ziyade, Birleşmiş Milletler kural ve normlarına (BM Güvenlik Konseyi kararları) dayalı yeni bir yaklaşım olan “yasalcı” kavramıyla değerlendirebiliriz. Bu noktada, Çin, ABD’nin George W. Bush döneminde BM kararlarına dayalı olarak yaptığı Afganistan ve benzeri askeri müdahalelerini desteklerken, BM kararı olmadan yapılan Irak Savaşı (Irak İşgali) gibi politikalarına karşı çıkmaktadır. Çin’in son dönemde Suriye ve Libya gibi krizlerde gösterdiği tutumlar da buna uygun ve tutarlıdır.[9] Lakin Çin’in, Rusya’nın 2008 yılında Gürcistan, 2014 yılında Kırım’a (Ukrayna) uyguladığı ve uluslararası hukukla örtüşmeyen politikaları karşısındaki sessizliği, bu ülkenin “yasalcı” duruşu konusunda çeşitli eleştirilere yol açmaktadır.

Çin Halk Cumhuriyeti, Deng Xiaoping’in “tiaoguang yanghui” (karanlığı besle ve başarıları gizle) öğretisi doğrultusunda, büyük potansiyeline ve kayda değer gücüne rağmen, yakın geçmişe kadar dış politikada özellikle Batı ülkeleri ve ABD karşısında hep düşük profilli bir görüntü sergilemeye çalışmış ve dünya siyasetindeki artan önemini “barışçıl amaçlarla gerçekleşen yükseliş” (peaceful rise) olarak tanımlamaya özen göstermiştir.[10] Ancak son dönemde, Deng’in “tiaoguang yanghui” öğretisine tepki olarak gelişen yeni bazı düşünce biçimlerinde (örneğin xinsiwei), Çinli akademisyenler ve devlet adamlarınca “daguo” yani “süper güç” kavramından bahsedilmeye başlanması dikkat çekici bir gelişmedir.[11] Bu noktada, Zhao’ya göre karşımıza şu soru çıkmaktadır: Çin, bu yeni geliştirdiği anlayış doğrultusunda küresel ekonomik ve siyasi sistemin korunması adına sorumlu bir ortak (responsible stakeholder) mı olacak, yoksa acımasız bir rekabetçiye (vicious challenger) dönüşecektir?[12]

Halen oluşmakta olan yeni dünya düzeninde Batı’nın baskın rolüne karşı bir denge unsuru olabilecek ülkelerin başında gelen Çin Halk Cumhuriyeti, son dönemde tüm uluslararası gözlemcilerin kabul ettiği üzere her alanda kendi etki alanını genişletmeye çalışmaktadır. Öyle ki, Çin’deki bazı jeosiyaset uzmanları, artık dünya siyasi coğrafyasında ülkelerinin bir “Doğu Asya” ülkesi olarak sunulmasını bile kabul etmemektedirler. Örneğin, Pekin Üniversitesi’nden Wang Jisi, Azerbaycan’da ADA Üniversitesi’ndeki “Çin’in Avrasya’daki Jeostratejisi” adlı konuşmasında şunu söylemiştir: “Çin, Uzak Doğu veya Doğu ülkesinden Avrasya gücüne çevrilmelidir. Bulunduğu coğrafi konumu dikkate alındığında (Çin’e göre), ABD ‘Uzak Batı’ değil, ‘Uzak Doğu’dur. Japonya, Kore ‘Ortadoğu’, Azerbaycan ‘Orta Batı’, Avrupa ise ‘Uzak Batı’dır”. Bu yaklaşım, Çin’in kendisini merkeze koymaya ve yeni bir süper güç olarak görmeye başlayan yeni dış siyaset algılamasının açık bir kanıtıdır.[13] Böylece, son yıllarda daha çok ekonomik gücü üzerinden yükselen Çin, çok kutuplu yeni bir dünya modelinde yavaş yavaş yerini almaktadır.

Çin’in kendisini Batı’dan farklı bir uygarlık merkezi olarak görme isteği, Çinli entelektüel ve akademisyenlerin zihin dünyası ve dış politika algılamalarında çok net olarak görülmekte ve bu ülke hakkında çalışan akademisyenlerce de vurgulanmaktadır. Örneğin, bir dönem Çin’de yaşayan ve bu ülke üzerine önemli araştırmalar yapan Amerikalı Siyaset Bilimci Lucian Pye (1921-2008), bir yazısında şöyle yazmıştır: “Çin, devlet olma iddiasındaki uygarlıktır”.[14] Bu anlamda, Çin’in son dönemde “Büyük İpek Yolu” kavramı ve buna uygun olarak geliştirdiği ve “Bir Kuşak, Bir Yol” (One Belt, One Road) sloganıyla özdeşleşen “Yeni İpek Yolu” projesi[15], dünyaya yeni ve küresel güç olma isteğindeki Çin’i sunan ilk dev projedir. Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Jinping (Şi Cinping), 2013 yılındaki bir konuşmasında, ülkesinin eski İpek Yolu’nu dirilterek “Yeni İpek Yolu” ekonomik bölgesini oluşturmak istediğini açıklamıştır.[16] “Yeni İpek Yolu”, Avrasya kıtası boyunca toplam 21 ülkeyi kapsamaktadır. Çin’in reel ekonomide bazı zorluklarla karşılaştığı günümüzde, bu proje salt ekonomik değil, jeo-ekonomik açıdan da önem taşımaktadır.[17] Zira bu bölgede, Çin, kendi para biriminin kapsamını genişletmeyi, kredilerin yuan ile iadesini ve yuan ile iş hacminin oluşturulmasını öngörmekte ve dolar hâkimiyetine meydan okumaktadır. Ayrıca Çin, bu proje sayesinde Asya’yı, Ortadoğu’yu, Afrika’yı ve Avrupa’yı birbirine bağlamayı ve büyük bir ticaret ağı kurmayı amaçlamaktadır.[18] ABD’nin Barack Obama Başkanlığı döneminde “Pivot to Asia” (Asya Ekseni) politikası ile Asya’da başlattığı açılıma Çin’in verdiği cevap ise, Dünya Bankası’na ve ABD’nin liderliğini yaptığı küresel ekonomik düzene alternatif bir cazibe merkezi oluşturmayı amaçlayan Asya Altyapı Yatırım Bankası (Asia Infrastructure Investment Bank) olmuştur.[19] Bu anlamda, Çin’in ekonomik ve siyasi olarak dünya liderliği konusunda yavaş ama emin adımlar atan bir ülke olduğu söylenebilir.

Çin’in dış politikası ve güvenlik politikasında bir diğer önemli parametre de “enerji güvenliği”dir. Çin, ekonomik kalkınmasını sürdürmek için enerji güvenliğini sağlamak zorunda olan bir ülkedir. Bernard Cole’a göre; Çin açısından enerji güvenliği iki sebeple çok önemlidir:[20]

  • Sürekli artan ekonomik büyüme için gereken enerjinin temini,
  • Askeri modernleşme açısından enerjinin gerekliliği.

Bu nedenle, Çin’in askeri politikalarına bile yön veren en güçlü unsurlardan birisi enerji güvenliğidir. Ancak bu konu, aynı zamanda Çin’i ABD ile beraber hareket etmeye zorlayan faktörlerden birisidir. Zira devasa bir ülke olan Çin’in zaten enerjinin dağıtımı ve yolların inşası konusunda yeterince zorlukları bulunmaktadır. Buna bir de ABD ile olası siyasi-askeri zıtlaşma eklenirse, Çin’in enerji tedariğinde ciddi sorunlar yaşaması mümkündür. Bu nedenle, Çin, ABD ile ilişkilerinde dikkatli davranmaktadır. Geçtiğimiz yıllarda Çin’in Rusya Federasyonu ile imzaladığı 400 milyar dolarlık dev doğalgaz anlaşması, bu noktada Çin’in enerji çeşitliliği açısından çok kritik bir hamle olmuştur.[21] Ancak sürekli büyüyen ekonomisi nedeniyle enerji ihtiyacı çok fazla olan Çin, Venezuela, İran ve Rusya dışında da yeni enerji tedarikçilerine ihtiyaç duymaktadır. Dolayısıyla, ABD ile sorun yaşayan Rusya ve İran gibi ülkelerle geliştirilen yakın ekonomik ilişkilerin de etkisiyle, ABD-Çin ilişkilerinin zaman zaman gerilmesi ve anlaşmazlık durumunda krizlerin yaşanması doğaldır. Ancak bu durum, iki ülke arasında bir askeri çatışma yaşanacağı anlamına da kesinlikle gelmez.

Çin perspektifinden bakarak genel bir değerlendirme yapmak gerekirse, Çin’in yükselişini sürdürebilmesi için ABD ile -mümkün olduğunca- ideolojik zıtlaşma içerisine girmemeye gayret etmesi gerekmektedir. Mao sonrasında, -Deng döneminden başlayarak- komünizmi pragmatizm ideolojisiyle değiştiren Çin, yine de çok kutuplu bir dünya düzeni isteğinde bulunmaya devam edecektir. Bu noktada, Çin’in, SSCB’nin ABD ile askeri, siyasi ve teknolojik bir yarışa girdiği için mağlup olduğunu bizzat görerek deneyimlediği için, ilişkileri iyi şekilde sürdürmek gayretinde olması daha mantıklı gözükmektedir. Ayrıca ABD ile zıtlaşılması durumunda, bunun enerji tedariği ve buna bağlı olarak gelişecek ekonomik sorunlar, askeri harcamaların çok artması ve Amerikan müttefikleriyle de ilişkilerin bozulması gibi çok olumsuz sonuçları olabilecektir. Dahası, ABD ile Çin arasında inanılmaz bir ticaret ve finans bağı da bulunmakta ve bu durum her iki ülkeye de çeşitli faydalar sağlamaktadır.[22] Dolayısıyla, Çin, ABD ile ilişkileri çok germeden ulusal çıkarlarını korumaya ve bölgesel ve küresel iddiasını ortaya koymaya devam edecektir. Çin’in yükselişini ve bunun etkilerini karmaşık ekonomik ilişkiler bağlamında ele alan Dongxiao Chen’e göre ise; 11 Eylül saldırıları sonrası Kuzey Kore’yi nükleer programı konusunda müzakere masasına geri getirme ve terörle mücadelede işbirliği gibi birçok konuda ABD açısından yeniden önem ve değer kazanan Çin, diğer ülkelerle kendisi arasında ekonomik bağımlılık da yaratarak, kendi pozisyonunu sağlama almakta ve olası Amerikan saldırganlığından korunmaktadır.[23]

Tüm bu bilgiler ışığında değerlendirildiğinde, Çin’in dış politikası ve savunma politikasındaki temel hedeflerin yıllar içerisinde çok değişmediği ve Çin’in barışçıl ekonomik yükselişini sürdürebilmek adına ABD ile ciddi siyasi ve askeri krizler yaşamadan bölgesinde ve dünyada etkisini arttırmaya çalıştığı iddia edilebilir. Bu bağlamda, Kuzey Kore, Tayvan veya Senkaku (Diaoyu) Adaları gibi krizlerde, Çin, kendi konumundan geri atmadan meselelere uluslararası hukuka uygun ve çatışmaları önleyici çözümler geliştirmeye çalışan bir aktör olarak tanımlanabilir. Buna karşın, Çin’in geleceğe yatırım olarak askeri modernizasyona büyük önem vermeye başladığı da yadsınamaz bir gerçektir. Örneğin, Sovyet yapımı Varyag’ın modernize edilmesiyle yapılan Liaoning sonrasında, Çin, ilk kendi üretimi olan uçak gemisini 2017 yılı içerisinde suya indirmiştir.[24] Uçak gemilerinin sadece savunma amacıyla yapılacak bir askeri araç olmadığı da düşünülürse, Çin’in gelecekte bir süper güç olma konusunda isteksiz olmadığı rahatlıkla iddia edilebilir. Pekin yönetimi, son olarak ilk ağır destroyerini suya indirmiş[25] ve Cibuti’de ilk denizaşırı askeri üssüne asker göndermiştir[26]. Bunlar, Pekin’in küresel bir güç olma isteğinin somut kanıtlarıdır. Ancak Pekin, bugüne kadar giderek artan askeri gücünü uluslararası hukuka aykırı bir şekilde kullanacağına dair herhangi bir emare göstermemiştir.

  1. KRİZ KAVRAMI VE KRİZ TÜRLERİ

Uluslararası ilişkilerde kriz olgusu, kısa tanımıyla,” devletler ya da çeşitli güç blokları ve odakları arasında çözülmesi mümkün ancak savaşa dönüşmesi de olası uyuşmazlıklardır”.[27] Kriz, bir nevi düzensizlik ve kaos demektir.[28] Houben’e göre, kriz, “ne savaş, ne de barış” durumudur.[29] Krizlerin kazananları ve kaybedenleri olabileceği için, kriz yönetimi (crisis management) ve kriz öngörülebilirliği (crisis forecasting) günümüzde devletler ve şirketlerin önem verdiği kavramlar haline gelmiştir.[30] Ancak çağcıl krizlerde bir tarafın net kazanan ya da kaybeden olması durumu istisnaidir; bu nedenle, kriz yönetimi stratejileri daha çok “kaybeden olmamak” üzerine kurulmaktadır.[31]

Krizlerin üç temel özelliği vardır: (1) Karar vericilerin önemli önceliklerini tehdit etmek, (2) Kararın eyleme dönüşmesinden önce verilen yanıt için kullanılan zamanın azalması, (3) Koşullarıyla (durumuyla) karar vericileri şaşırtmak. Karar vericiler, kriz anlarında çoğunlukla iki seçenekten birini tercih ederler: Kriz öncesi dengeyi bulmak veya kriz sonucu bir değişimle yeni bir denge bulmak. Ayrıca her kriz, temelde dört aşamadan oluşur: Kriz öncesi, Tırmanma, Yumuşama ve Patlama.

1-) Kriz Öncesi (Yakın Kriz): Kriz öncesi belirtiler ortaya çıkar, ilişkiler sertleşir, hoş olmayan beyanatlar görülür. Ancak ilişkiler henüz kopma noktasına gelmemiştir. Yakın kriz döneminde kopmalar ancak işgal, suikastlar veya dışta meydana gelen olaylarla yaşanabilir.

2-) Tırmanma: Halktan gelen tepkiler, sokak gösterileri, öfke birikmesi ve sinirli bir psikolojinin hâkim olmasıdır. Krizin derinleşme durumudur.

3-) Yumuşama: Krizin ülkelere yarardan çok zarar getireceği düşünülürse, taraflar arasında yumuşama dönemi yaşanabilir. Orta yol bulunmaya çalışılır. Bu süreçte genelde başka devletler aracı olur.

4-) Patlama: Savaş öncesi durumdur. Bu aşamada da yumuşama yaşanmazsa, çatışma kaçınılmaz olur.

Krizleri türlerine göre tasnif etmek de mümkündür:

1-) Gelişen Kriz: Belirli bir zaman içerisinde sorunların birikmesiyle oluşur. Geçmişte İsrail ve Arap ülkeleri arasındaki savaş ve krizler buna örnektir.

2-) Ani Kriz: Beklenmeyen olaylarla bir anda gelişen krizlerdir. Genelde kısa süreli olurlar. Aniden geliştiği için, bu tip krizler karşısında önleyici tedbirler alınması zor olur. 1979 İran Rehine Krizi buna iyi bir örnektir.

3-) İstenen (Planlanmış) Kriz: Taraflardan birisinin isteğiyle çıkması için provoke edilen krizlerdir. İkinci Dünya Savaşı öncesi Nazi Almanya’sının hareketleri buna örnektir.

4-) Dolaylı Kriz: İki ülke arasında yaşanan sorunlar nedeniyle üçüncü bir ülkenin dâhil olduğu krizlerdir.

5-) Kaza Krizi: Bir kaza sonucu ve yanlışlıkla ortaya çıkan krizlerdir. Düzeltilmesi daha kolay olur.

Uluslararası krizleri konuları bakımından ise dört farklı kategoride incelemek mümkündür:

1-) Güvenlik Krizi: Adı üstünde, güvenliğe dayalı krizlerdir. Soğuk Savaş dönemi kadar sık olmasa da, dini fanatizm, etnik milliyetçilik, sınır çatışmaları, kitle imha silahlarının varlığı ve farklı jeopolitik güvenlik algılamaları gibi sebepler nedeniyle ülkeler arasında sıklıkla güvenlik krizleri yaşanabilmektedir (Gürcistan-Rusya, İsrail-İran gerginlikleri).

2-) Çıkar Krizi: Ülkelerin gücünü artık askeri güç kadar ekonomik güç, teknolojik ilerleme ve kalkınmışlık belirlemektedir. Dolayısıyla, ülkeler ekonomik ulusal çıkarları için birbirleriyle kriz yaşayabilirler (Irak Savaşı öncesi Fransa ve Almanya’nın ABD ile yaşadığı kriz).

3-) Güven Krizi: Özellikle uluslararası kurum ve kuralların güven vermemesi durumunda, ülkeler birbirlerine karşı şüpheyle yaklaşabilir ve karşılıklı güven sorunu nedeniyle ilişkiler kriz noktasına varabilir.

4-) Bilgi Krizi: Yanlış ya da yanlı bilgiye (dezenformasyon) dayalı krizlerdir.

  1. 2017 KUZEY KORE KRİZİ’NİN ANALİZİ

4.1. Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (Kuzey Kore)

Marksizm-Leninizm esasları üzerine kurulu ve Kim Il Song tarafından geliştirilen “Juche” (Kendine Güven) ideolojisi doğrultusunda kurumsallaşan katı devletçi bir sistemi olan Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti veya yaygın bilinen ismiyle Kuzey Kore devleti, üç temel prensip üzerine inşa edilmiştir. Bunlar; yerel ve uluslararası bağımsızlık (chaju), ekonomik bağımsızlık (charip) ve askeri bağımsızlıktır (chawi).[32] Bu ideoloji, Kuzey Kore özelinde etkileri ancak bir dinle karşılaştırılabilecek kadar güçlü bir düşünce sistematiğidir. Kim Il Sung’un ardından, bu katı sistemdeki liderlik görevini Kim Jong Il almıştır.[33] Kim Jong Il sonrasında ise, yerine oğlu genç ve hırslı bir lider olan Kim Jong Un geçmiştir. Kuzey Kore, bugün dünyanın en yoksul, dışa kapalı, ekonomisinde merkezi kontrol olan ve vatandaşları en az özgür ülkelerden birisidir. BM ve çeşitli ülkelerin nükleer denemeleri nedeniyle ekonomik yaptırımlara tabi tuttuğu Pyongyang rejimi, buna karşın bugüne kadar geri adım atmaya yanaşmamış ve ABD tarafından George W. Bush döneminde “haydut devlet” olarak tasnif edilmiştir.[34]

Kuzey Kore hakkında yapılan siyasi değerlendirmelerde iki temel görüş karşımıza çıkmaktadır. Bunlardan birincisi, ABD ve Batılı ülkelerle birlikte Japonya ve Güney Kore gibi Asya demokrasilerinin savunduğu Kuzey Kore’nin mantık dışı (irrasyonel), hareketleri öngörülemeyen, diktatörlükle yönetilen ve dünya barışı açısından tehlikeli bir ülke olduğu görüşüdür.[35] Bu görüşe göre, Kuzey Kore’nin nükleer gücü ve kıtalararası balistik füze teknolojisine ulaşmasına her koşulda engel olunmalıdır. ABD Başkanı Donald Trump ve Amerikalı uzmanlar, genel olarak bu görüşe yakın durmaktadırlar.[36] İkinci görüş ise, Kuzey Kore’nin Sovyetler Birliği’nin dağılmasına tanıklık yaklaşık 70 yıllık istikrarlı bir rejim olduğu ve dünyanın geri kalanından farklı ideolojisine karşın kendi içerisinde mantıklı ve tutarlı hareket ettiği şeklindedir.[37] Fareed Zakaria’nın dikkat çektiği bu perspektife göre, Pyongyang rejimi için ayakta kalabilmek ve gücünü devam ettirebilmek adına nükleer güç olmak şarttır ve rejimin temel hedefi yayılmacılık ya da diğer devletlere saldırmak değil, kendi rejimini olası dış tehditler ve saldırılara karşı güvence altına almaktır.[38]

4.2. Kuzey Kore Nükleer Programı

Kuzey Kore, bugünlerde büyük tartışma ve endişelere yol açan nükleer programını Sovyetler Birliği’nin yardımıyla 1950’li yıllarda başlatmıştır. 1993 yılında Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması’ndan (NPT) çekilerek nükleer gelişmelerinin ayrıntılarını Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) ile paylaşmayı reddeden Pyongyang, bir yıl sonra tekrar IAEA’nın yükümlülüklerini yerine getirmeyi kabul etmiştir. Kuzey Kore’nin 2002 yılında uranyum zenginleştirme teknolojisinin peşinde olduğu yönünde çıkan iddialar, 2003 yılında tekrardan NPT’den (Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması) çekilmesi ile sonuçlanmıştır.[39]

Kuzey Kore, ilk nükleer denemesini 9 Ekim 2006 tarihinde yeraltında gerçekleştirmiş ve daha sonra Rusya tarafından da doğrulanan 1 kiloton gücündeki bu deneme, nükleer sızıntı gerçekleşmemesi nedeniyle, Kuzey Kore tarafından “başarılı” olarak addedilmiştir.[40] ABD, Rusya ve Güney Kore’ye göre, bu ülkenin 25 Mayıs 2009 tarihli ikinci nükleer denemesi “muhtemelen başarılı” ve ilk denemeye göre daha güçlü olmuştur.[41] Kuzey Kore, 11 Mayıs 2010’da füzyon reaksiyonu elde etmeyi başardığını açıklasa da, bu iddia bilimadamları tarafından doğrulanmamıştır.[42] Günümüzde Kuzey Kore’nin halen kullanıma hazır nükleer başlığa sahip olmadığı tahmin edilmektedir. Pyongyang rejimi, Kim Jong Un’un babasının vefatı ardından Devlet Başkanı olmasıyla birlikte hem nükleer çalışmalarını, hem de balistik füze denemelerini hızlandırmıştır. Bu çalışmalar, özellikle 2017 yılından itibaren dünya kamuoyunda sıklıkla gündeme gelmeye ve tepki çekmeye başlamıştır.

4.3. Çin’in Yaklaşımı

Kuzey Kore’nin en büyük siyasi destekçisi, en önemli ekonomik partneri ve temel gıda ve enerji sağlayıcısı olmasına karşın[43], Çin Halk Cumhuriyeti, Kuzey Kore’nin nükleer programına destek vermemektedir.[44] Ankasam Çin uzmanı olan Özlem Zerrin Keyvan’a göre; Pekin, bu ülkenin nükleer denemelerinden rahatsızlık duymakta ve bunun bölgede nükleer bir domino etkisi yaratmasından çekinmektedir.[45] Buna karşın, Pekin yönetimi, Pyongyang rejiminin çökmesi durumunda yaşanabilecek istikrarsızlıklara da izin vermek istememektedir. Bu nedenle, Pekin, bugüne kadar bu ülkeye uygulanan yaptırımlara karşı çıkmıştır. Ancak Kim Jong Un’un başa geçmesiyle birlikte son dönemde bu meselenin uluslararası kamuoyunda çok gündeme gelerek Çin’in barışçıl olarak kalkınan bir ülke imajına ve dış politikasına zarar vermeye başlaması ve bu sorun nedeniyle ABD’nin Güney Kore’ye THAAD füzesavar savunma sistemini kurması[46], Pekin için alarm zillerinin çalmasına neden olmuştur. Hatta ABD Başkanı Donald Trump’a Ulusal Güvenlik Konseyi tarafından Kuzey Kore’nin nükleer programına tepki vermesi ile ilgili seçeneklerini içeren bir rapor verdiği de 2017 yılı içerisinde Amerikan kamuoyuna yansımıştır.[47] Dolayısıyla, Kuzey Kore sorunu ABD-Çin ilişkilerini de bozmaya başlamıştır. Ayrıca Trump’ın geçtiğimiz yıl kazandığı Başkanlık seçimi kampanyasının merkezine Çin’i koyan sert bir propaganda yürütmesi de[48], Pekin’i ilerleyen günlerde yaşanabilecek olumsuz gelişmeler konusunda ihtiyatlı davranmaya itmektedir. Buna karşın, ABD-Kuzey Kore gerginliği, aynı zamanda Çin’den beklentileri ve bu ülkenin uluslararası siyasetteki sorumluluklarını da arttırmış ve bir anda bu ülkeyi küresel diplomaside etkili bir konuma getirmiştir.[49]

Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, daha önceleri 2013 yılında buna benzer bir kriz yaşandığında, Londra’daki G-8 zirvesi öncesinde Hainan adasındaki Boao Asya Forumu’nun açılışında yaptığı konuşmada, “Kimsenin kendi bencil çıkarları için bütün bir bölgeyi, hatta dünyayı kaosa sürüklemesine izin verilmemeli” diye bir çıkış yapmış ve o dönemde uluslararası basında bu uyarının Kuzey Kore’ye yapıldığı iddia edilmiştir.[50] Çin Dış İlişkiler Üniversitesi’nden Profesör Su Hao’ya göre de, ilk kez o dönemde, Kuzey Kore’nin nükleer denemelerinden rahatsız olan Pekin’le Pyongyang arasında soğuk rüzgârlar esmeye başlamıştır.[51] Hatta Pekin’deki Renmin Üniversitesi’nin Uluslararası Stratejik Araştırmalar Merkezi yetkililerinden Cheng Xiaohe’ye göre, Kim Jong Un, babasının aksine, Çin’le ilişkileri asgari seviyede tutmaya çalışmaktadır.[52]

Kuzey Kore’nin dünya kamuoyunda olumsuz algılanmasında etkili olan bir diğer unsur da, bu ülkenin yaptığı ve son dönemde yoğunlaşan kıtalararası balistik füze denemeleridir. Japon Denizi’nde gerçekleşen bu denemeler, daha önce Birleşmiş Milletler tarafından yasaklanmıştır.[53] Birçok gözlemci, Kuzey Kore’nin bu denemelerinin amacının ABD’yi doğrudan vurabilecek kıtalararası füzeler geliştirmek olduğunu düşünmektedir.[54] Kuzey Kore ise, BM kararlarına uymamakta ve füze programının barışçıl amaçlarla sürdürüldüğünü iddia etmektedir. 12 Şubat’ta Kuzey Kore’nin yaptığı balistik füze denemesi sonrasında yaşanan son krizde de, Çin Halk Cumhuriyeti liderliği, Kuzey Kore’nin faaliyetlerini engellemek için çeşitli girişimlerde bulunmuştur. Örneğin, Çin Ticaret Bakanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre, son füze denemesinden sonra Kuzey Kore üzerinde baskı oluşturmak amacıyla bu ülkeden kömür ithalatı durdurulmuştur.[55] Kömürün Kuzey Kore’nin en büyük ihraç ürünü olduğu da düşünülürse, bu, Pekin tarafından alınmış çok sert bir tedbirdir.[56] Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 2321 kararı ile uyumlu hale gelen bu karar, Keyvan’a göre, geçmişteki (1950-1953) Kore Savaşı’nın olumsuz hatıralarına karşın, Çin’in Kuzey Kore konusunda ABD ile beraber hareket etmeye istekli olduğuna dair güçlü bir algı oluşturmuştur.[57] Nitekim Çin Dış İşleri Bakanı Wang Yi, ABD-Kuzey Kore krizinin derinleşmesi üzerine yaptığı açıklamalarda “ABD ile Çin’in çatışma lükslerinin olmadığını”[58] söylemiş ve bu iki ülke arasında tarafsız bir pozisyonda durarak, her iki tarafı da sükûnete davet etmiştir.[59] Buna karşın, Kuzey Kore yönetimi yayınladığı propaganda videosunda ABD’ye ait bir uçak gemisi ve savaş uçağının vurulması görüntülerine yer vermiştir.[60] Ayrıca ABD’nin bölgeye (Kore yarımadası) savaş gemilerini yollamasının ardından, Kuzey Kore yönetimi kendisini “güçlü silahlarla koruyacağını” açıklamıştır.[61] Bu durum, krizin derinleşebileceğini göstermektedir. Pyongyang, son olarak Japon Denizi’nde bir füze denemesi daha yaparak, nükleer programında olduğu gibi kıtalararası balistik füze programı konusunda da ne kadar ciddi olduğunu tüm dünyaya göstermiştir.[62]

Çin’in son dönemin bir diğer önemli uluslararası kriz konusu olan Suriye iç savaşındaki tavrı da burada değerlendirmeye dâhil edilebilir. Çin’i doğrudan ilgilendirmediği için önemli bir sorun olarak görülmeyen Suriye krizi, Çin’in mülteci sorunundan etkilenmemesi, coğrafi uzaklık, Suriye’nin Çin için önemli bir petrol ihracatçısı olmaması ve Çin’in bu bölgede askeri üslerinin bulunmaması gibi sebepler nedeniyle, Keyvan’a göre, Çin’in bu konuda aktif politikalar geliştirmesi sonucuna yol açmamıştır.[63] Ancak bu durum, Çin dış politikası ve Çin’in kriz yönetimi hakkında aldatıcı olmamalıdır; nitekim Çin’in önemli bir ticari partneri olan Libya’da yaşanan iç savaş sürecine gösterdiği tepki, Suriye’dekinden çok daha farklı olmuştur. Ayrıca Suriye konusunda askeri müdahalelere karşı durmasına karşın, Çin, bu ülkede Beşar Esad rejimini halen bile meşru otorite olarak görmeye devam etmekte ve Rusya’nın politikalarına yakın durmaktadır. Dolayısıyla, Çin, Suriye’ye yapılacak herhangi yabancı bir askeri müdahaleye ve Beşar Esad’ın zorla görevden alınmasına karşıdır.[64] Bu, 2017 Kuzey Kore Krizi başta olmak üzere tüm diğer uluslararası krizlerde de Pekin’in gösterdiği/göstereceği bir tepki olarak algılanabilir.

4.4. 2017 Kuzey Kore Krizi’nin Tipolojisi

2017 Kuzey Kore Krizi, uluslararası kriz tiplerinden “gelişen kriz” tipolojisine uygun bir yapıdadır. Zira Kuzey Kore’nin nükleer programı ve kıtalararası balistik füze yapma isteği, uzunca bir süredir dünya kamuoyunun gündeminde olan bir konudur ve yeni ortaya çıkan bir durum değildir. Lakin iki temel faktör nedeniyle, bu kriz, son dönemde “Patlama” aşamasına oldukça yaklaşmıştır. Bunlardan ilki, ABD’de milliyetçi ve yırtıcı duruşuyla dikkat çeken işadamı Donald Trump’ın 2016 yılı sonunda yapılan seçimlerde Başkan seçilmesidir. Trump, seçim kampanyası döneminden başlayarak “America First” (Önce Amerika) söylemiyle sert bir Başkan olacağını belli etmiş ve Suriye’de kimyasal silah kullanılmasının ardından bu ülkeye saldırı emri vererek, önceki Başkan Barack Obama dönemindeki gibi ABD’nin kırmızı çizgilerinden geri adım atmayacağını tüm dünyaya göstermiştir. İkinci önemli faktör ise, Kuzey Kore’nin nükleer çalışmaları ve balistik füze denemelerinin son dönemde yoğunlaşması ve bunun uluslararası basında da sürekli olarak gündeme getirilmesidir. Bu iki faktör nedeniyle, “gelişen kriz” durumundaki sorun, bir anda “ani kriz” modeline uygun olarak 2017 yılı Şubat ayından itibaren ortaya çıkmıştır. Bu tarihten itibaren “Tırmanma” sürecine giren kriz, Çin’in de diplomatik çabalarıyla “Yumuşama” sürecine girebilir veya daha da tırmanarak, “Patlama” aşamasına geçer ve ciddi bir çatışmayı gündeme getirebilir.

ABD’nin Barack Obama (2013-2017) dönemindeki Pekin Büyükelçisi Max Baucus, ABD’nin bu ülkeye yönelik bir askeri müdahale yapmasının felaket sonuçları olabileceğini iddia etmiş ve bu konuda kendi yönetimi ve dünya kamuoyunu uyarmıştır.[65] The Diplomat dergisinin internet sitesinde Joseph Yi, Byeonggeun Heo ve Junbeom Bahk imzasıyla çıkan bir analizde de[66], ABD’nin bu ülkeye saldırmak yerine bu ülkeyi ekonomik ve siyasi reform konusunda teşvik etmesinin daha doğru olabileceği vurgulanmaktadır. Benzer bir sonuca The National Interest dergisinde yazan 1994 krizi ile şimdilik krizi karşılaştıran Ted Galen Carpenter da ulaşmıştır.[67] Çin’in devreye girmesiyle yaşanan son gelişme ise, ABD’nin Kuzey Kore’ye uyguladığı yaptırımları arttırması olmuştur.[68] Yaptırımlar, uluslararası ilişkilerde kısa vadede sonuç alamayan, ancak savaşa kıyasla çok daha az maliyetli bir seçenek olarak uluslararası toplumdan da yoğun destek bulabilir. Lakin Kuzey Kore’nin nükleer ve balistik füze denemelerine devam etmesi durumunda, bu kriz, kolaylıkla “Patlama” aşamasına ulaşabilir. Zira şu da bir gerçektir ki, bugüne kadar ekonomik yaptırımların Pyongyang üzerindeki etkisi çok sınırlı olmuştur. Dahası, Pyongyang, Çin’den gelen yaptırımlara karşılık olarak son dönemde Moskova (Rusya Federasyonu) ile ticari ilişkilerini geliştirmeye başlamıştır.[69] Pyongyang, aslında doğrudan Washington’la yapılacak müzakerelerde kendisine yönelik bir saldırmazlık güvencesi verilmesi ve iktisadi kalkınmasına engel olunmaması durumunda Beyaz Saray’ın güvenlik kaygılarını ortadan kaldırabileceğini belirtmektedir.[70] Ancak Washington da, bunun ön şartının Pyongyang’ın nükleer programını durdurması olduğunu ifade etmektedir. Bu noktada düğümlenen ve kısır döngüye dönüşen çekişme, Pekin’in diplomatik açıdan üstlenebileceği arabulucu rolü sayesinde çözümlenebilir.

Kriz türleri açısından bir değerlendirme yapıldığındaysa, 2017 Kuzey Kore Krizi, hiç şüphesiz “güvenlik krizi” kategorisine girmektedir. Zira tek bir kişi tarafından karar alma mekanizması tamamen kontrol edilen Kuzey Kore’nin nükleer silah kapasitesine ve uzun menzilli füzelere ulaşması, Güney Kore, Japonya ve hatta ABD açısından bir güvenlik sorununa kolaylıkla dönüşebilir.[71] Ayrıca hâlihazırda zaten nükleer enerji kapasitesine sahip olan Kuzey Kore’nin bir de balistik füze ve nükleer füze teknolojisini geliştirmesi, bu ülkenin sistem dışı bir aktör olarak kolaylıkla nükleer güce sahip olmayan diğer devletleri tehdit edebilmesi ve ABD’yi bile nükleer silahlarla vurabilecek hale gelmesi demektir.[72] Bu nedenle, 2017 Kuzey Kore Krizi “güvenlik krizi” kategorisinde ele alınmalı ve buna uygun çözümler geliştirilmelidir.

  1. ÇİN’İN KRİZ YÖNETİMİ POLİTİKASININ DEĞERLENDİRİLMESİ

5.1. Çin Siyasal Kültüründe Kriz Olgusu

Uluslararası politikada kriz kavramı, genellikle olumsuz olarak algılanan bir husustur. Ancak Çince’de “wei-ji” olarak isimlendirilen bir kelime kombinasyonunu ifade eden iki karakterle sembolize edilen “kriz” kavramında, ilginç bir şekilde karakterlerden birisi “tehlike”yi, diğeri ise “fırsat”ı sembolize etmektedir.[73]

Çince’de “wei-ji” olarak adlandırılan “kriz” kavramı

Bu doğrultuda, Aydemir’e göre, kötü yönetilmiş bir kriz durumu bir örgüt ya da sistemin tamamen veya kısmen çökmesine yol açabileceği gibi, iyi yönetilen bir kriz durumu da bir örgüt ya da sistemin kriz öncesinden daha iyi bir konuma gelmesine neden olabilir.[74] Bunu, milat öncesi dönemden kalma ve Çin kültürüne geçmiş olan binlerce yıllık “Yin Yang” kavramı ile açıklamak ve ona benzetmek de mümkündür. “Yin Yang” anlayışına göre, evrenin dinamiği ancak karşıt kutuplar üzerinden ve onların etkileşimiyle ortaya çıkar ve açıklanabilir. Bir kutbun en güçlü olduğu noktada, bir anlamda diğer kutup güçlenmeye başlar. Bu doğrultuda, geleneksel Çin kültürü ve siyaset algılamasında, krizler her zaman olumsuz sonuçlar yaratacak gelişmeler olarak görülmez ve krizlerden güçlenerek çıkmak anlayışı yaygındır.

Yin Yang

Çin’in 2017 Kuzey Kore Krizi’ndeki tavrı, bugüne kadar daha çok “yapıcı” olarak değerlendirilebilecek bir düzlemde olmuştur. Nitekim Çin medyasına göre, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping, ABD Başkanı Donald Trump’a gerginliğin artması üzerine Kuzey Kore konusunda “itidal” çağrısı yapmıştır.[75] Xi’nin açıklamasındaki “Kore yarımadasının en kısa sürede nükleer silahlardan arındırılması” vurgusu da önemlidir.[76] Çin Dış İşleri Bakanı Wang Yi de, ülkesinin bugüne kadar gösterdiği BM kararlarına uygun hareket etme prensibini bozmamış ve Kuzey Kore konusunda BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun olarak hareket edilmesi gerektiğini vurgulamıştır.[77] Ancak Çin, ABD’nin Güney Kore’ye yerleştirdiği THAAD sistemine de bir yandan karşı çıkmakta ve bölgedeki ihtilafların askerileşmesine karşıt bir tavır almaktadır.[78]

Çin, “wei-ji” anlayışına da uygun olarak, bu krizi dünya siyasetinde artan gücünü göstermek, Kuzey Kore’nin nükleer programı ve balistik füze denemelerini sınırlandırmak ve ABD’nin Asya-Pasifik’te Japonya ve Güney Kore gibi ülkeleri silahlandırmasına engel olmak için bir fırsat olarak kullanabilir. Zira birçok uluslararası gözlemciye göre, bugün Pyongyang rejimi üzerinde etkili olabilecek dünyadaki tek aktör Çin Halk Cumhuriyeti’dir. Dünya geneline hâkim olan bu yaklaşım, Stratfor’da çıkan yakın tarihli bir analizde[79] ve BBC’de yayınlanan güncel bir haberde de vurgulanmıştır.[80] Ancak ABD Başkanı Donald Trump, daha önce bu konuda Çin’in yardımına ihtiyaçları olmadığını söyleyerek daha farklı bir pozisyon almıştır.[81] Trump, son açıklamasında ise, Kuzey Kore konusunda Çin’in girişimlerine destek vermiş ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’i “ülkesini seven iyi bir insan” olarak tanımlayarak övmüştür.[82] Yine Trump, Kuzey Kore ile ABD arasında bir savaş çıkması ihtimalinin olduğunu söyleyerek, “Kuzey Kore’yle ciddi bir çatışmaya girme şansı var. Ama diplomatik yolları tercih ediyorum.” diye konuşmuştur.[83] ABD Dış İşleri Bakanı Rex Tillerson ise, Xi Jinping-Donald Trump görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada, iki liderin Kuzey Kore konusunda işbirliği için anlaştıklarını, ancak Pekin’in kendilerine henüz somut bir öneri (formül) sunmadığını açıklamıştır.[84] Görüldüğü üzere, 2017 Kuzey Kore Krizi, aslında Çin rejimini meşrulaştıran ve dünya kamuoyunda olumlu algılanmasına neden olan bir olay olmaktadır. Yine bu olay, Trump’ın seçim kampanyası döneminde gerilen ABD-Çin ilişkilerinin de yumuşamasına sebebiyet vermektedir.

5.2. Durumsal Kriz İletişim Teorisi

Çin’in 2017 Kuzey Kore Krizi’nde sergilediği tutum kriz yönetimi modelleri açısından incelendiğinde ise, bunun W. Timothy Coombs tarafından geliştirilen Durumsal Kriz İletişim Teorisi’ne (Situational Crisis Communication Theory) uygun olduğu iddia edilebilir. Durumsal Kriz İletişim Teorisi, sorumluluk sahibi olmayı ana yaklaşım olarak kabul eden ve krizleri imaj yönetimi açısından stratejik bir mesele olarak görerek, bu durumlarda doğru bilgi akışı sağlamak ve cevap verebilir olmak gibi hususlara dikkat çeken teorik bir modellemedir.[85] Yükleme Teorisi veya Atıf Teorisi’nden (Attribution Theory) esinlenen Durumsal Kriz İletişim Teorisi, “bir krizin kriz durumunda verilecek tepki stratejilerinin seçimini nasıl şekillendirdiğini ve/veya kriz tepki stratejilerinin örgütsel itibar üzerindeki etkilerini ortaya koymak üzere gerçekleştirilen bir dizi çalışmadan yola çıkarak geliştirilmiştir”.[86] Akbulut’a göre; odak noktasında bir kriz durumunda örgütsel itibarın nasıl yönetileceği bulunan Durumsal Kriz İletişim Teorisi, kriz durumlarında örgütsel itibarı en iyi şekilde koruyacak kriz tepki stratejilerini belirlemek üzere teorik bir sistem ortaya koyma amacını taşımaktadır.[87] Buna göre; kriz zamanlarında bir şirket ya da devlet yöneticisi, sorumluluk sahibi olduğu kurumun itibarını en iyi (maksimum) şekilde korumak amacıyla hareket eder.[88]

Bu doğrultuda, bir kriz durumu değerlendirilirken üç ana faktör değerlendirmeye alınır: (1) örgüt itibarına yönelik tehdidi biçimlendiren kriz sorumluluğu, (2) kriz geçmişi ve (3) ilişkisel itibar/geçmiş.[89] Çoğu uluslararası meselede “yasalcı” duruş sergileyen ve BM Güvenlik Konseyi kararlarına vurgu yapan Pekin yönetimi, bu açıdan Kuzey Kore’nin tavrını olumsuz ve sorumsuz bulmakta ve açıklamalarından görüldüğü üzere yakın müttefiki olmasına karşın bu ülkenin nükleer silah ve balistik füze denemelerini yoğunlaştırmasını tasvip etmemektedir. Yine Pekin yönetiminin, kriz geçmişi açısından durumu değerlendirdiğinde, Kuzey Kore’nin özellikle Kim Jong Un döneminde sergilediği ve birçok ülke ile arasının açılmasına neden olan politikalardan hoşnut olmadığı iddia edilebilir. Üçüncü faktör olan ilişkisel itibar/geçmiş açısından bakıldığında ise, Çin’in müttefiki olan bir ülkeye olan yaklaşımının diğer müttefikleriyle olan ilişkilerine yapacağı etkiler gündeme gelmektedir. Çin, Kuzey Kore rejiminin yaptıklarını tasvip etmese de, bu ülkeyi korumasız/sahipsiz bir konuma da itmek istemeyecektir. Zira bu durumda, Çin’le yakın ilişkiler kuran diğer ülkeler de Pekin’le ilişkilerini karşılıklı güven ilkesi üzerine tesis etmek istemeyebilirler. Türk-Amerikan ittifakının geçmişte Johnson Mektubu sonrasında Kıbrıs Sorunu nedeniyle yaşadığı sarsıntı düşünülürse, Çin’in Pyongyang üzerindeki etkisinin bu ülkenin politikalarını sınırlandırmak ve bu sayede uluslararası sistemdeki itibarını arttırmak şeklinde olabileceğini tahmin etmek zor değildir. Zira yakın zamana kadar dışa kapalı olan ve halen gelişen bir ülke olan Çin, Kuzey Kore gibi en eski müttefiklerinden birine asla tam anlamıyla sırt çeviremez. Dahası, bu durum küresel güvenlik ve istikrar açısından da son derece gerekli ve önemlidir. Zira Pekin yönetimi dışında Kuzey Kore rejimi üzerinde etkili olabilecek herhangi bir uluslararası veya ulusal aktör bulunmamaktadır. Rusya’nın son dönemde yaptığı atağa karşın, Pyongyang üzerindeki etkisinin Çin’le kıyaslanması mümkün değildir.

Çin Halk Cumhuriyeti’nin kriz yönetimi modeli üzerine araştırma yapan Amerikalı Andy Gudgel’e göre de, Pekin yönetiminin kriz yönetimi modelinde Durumsal Kriz İletişim Teorisi’ne yakın 3 ana unsur bulunmaktadır: (1) grup kararı (Politbüro kararı) alınana kadar beklemek,  (2) şeffaf olmayan ve karmaşık karar alma süreci nedeniyle üst düzey yöneticilerin olumsuz haberleri açıklamaktan kaçınmaları ve (3) bu süreçte parti ve yöneticilerinin niyetleri konusunda karmaşık mesajlar vermeleri.[90] Wu Xinbo’ya göre ise, Çin’in, ABD’ye de benzer şekilde, kriz yönetimi süreçlerinde iç politik faktörleri özellikle de milliyetçiliği de dikkat alması gerekmektedir.[91] Pekin açısından Washington’la kıyaslandığında kriz yönetiminde ayırt edici bir özellik ise, hata karşı tarafta olduğunda inisiyatifin karşıdan beklenmesi ve kriz yönetim süreçlerinde ulusal egemenlik ve gururun korunmasına özen gösterilmesidir.[92] Bu bağlamda, 2017 Kuzey Kore Krizi ve diğer krizlerde, muhatap olunan ülkenin (bu durumda Pyongyang) rencide edilmemesi, Pekin’in bir önceliğidir.

  1. SONUÇ

Çin Halk Cumhuriyeti, son yıllarda özellikle küresel ekonomide değer kazanan ve güçlenen bir devlettir. Bu ekonomik gelişime paralel olarak, Pekin, dünya siyasetinde ve diplomasisinde de adından daha fazla söz ettirmekte ve etki alanını genişletmektedir. Aynı zamanda Çin, son dönemde askeri olarak da hızlı bir atılım içerisindedir. 2017 Kuzey Kore Krizi de, Pekin’in bu gidişatını güçlendiren ve bu ülkenin dünya siyasetinde statükonun korunması adına çok önemli ve meşru bir aktör olduğuna işaret eden bir gelişme olmuştur. Pekin, bu krizde uluslararası kamuoyunda adından olumlu bir şekilde söz ettirmiş ve barış yanlısı bir aktör olarak takdir toplamıştır. Yine bu olay, ABD-Çin ilişkilerinde de kısmi bir düzelmeye neden olabilir.[93] Ancak Kuzey Kore rejiminin sert ve sorumsuz tutumu nedeniyle, kriz henüz çözülebilmiş değildir. Dolayısıyla, Pekin’in, ilerleyen yıllarda Pyongyang rejimi üzerindeki etkisini arttırması ve bu ülkeyi küresel sistem içerisinde istikrar bozucu bir aktör olmaktan çıkarması gerekmektedir. Ancak son yaşanan bir gelişme, Pekin’in bu krizdeki ağırlığının azalmaya başladığı düşündürmüştür. Zira Pekin, yaptığı resmi açıklama ile krizin kendi sorumlulukları dâhilinde olmadığını belirtmiş ve sorumluluk almak konusunda isteksiz davrandığını göstermiştir.[94] Sonuçta, araştırmanın bulgularına göre, Çin yönetiminin 2017 Kuzey Kore Krizi’ndeki tavrı Durumsal Kriz İletişim Teorisi’ne uygun olarak gelişmiştir/gelişmektedir. Bu durumun ilerleyen aylarda devam etmesi de beklenebilir.

 

KAYNAKÇA

[1] Suisheng Zhao (2007), “Implications of China’s rise for U.S.-China relations”, içinde China-U.S. Relations Transformed: Perspectives and Strategic Interactions, editör: Suisheng Zhao, Routledge, s. 3.

[2] Arastü Habibbeyli (2015), “Yeni Dünya Düzeninde Çin”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2015/03/15/yeni-dunya-duzeninde-cin/.

[3] a.g.e.

[4] a.g.e.

[5] Suisheng Zhao (2007), “Implications of China’s rise for U.S.-China relations”, içinde China-U.S. Relations Transformed: Perspectives and Strategic Interactions, editör: Suisheng Zhao, Routledge, s. 3.

[6] Ergin Yıldızoğlu (2011), “Ç‘K’P 90 Yaşında”, Küreselleşmeden Sonra, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://erginyildizoglu.blogspot.com.tr/2011/07/ckp-90-yasnda.html.

[7] Bu konuda John Mearsheimer’ın görüşlerine göz atılabilir. Örneğin; Örmeci, Ozan (2016), “John Mearsheimer’a Göre Çin Barışçıl Olarak Yükselebilir Mi?”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2016/11/11/john-mearsheimera-gore-cin-bariscil-olarak-yukselebilir-mi/.

[8] Jian Xu (2007), “Comparing security concepts of China and the U.S.A.”, içinde China-U.S. Relations Transformed: Perspectives and Strategic Interactions, editör: Suisheng Zhao, Routledge, ss. 75-76.

[9] Özlem Zerrin Keyvan (2017), “Çin’in Suriye Politikası”, ANKASAM, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: https://ankasam.org/cinin-suriye-politikasi/.

[10] Suisheng Zhao (2007), “China rising: geo-strategic thrust and diplomatic engagement”, içinde China-U.S. Relations Transformed: Perspectives and Strategic Interactions, editör: Suisheng Zhao, Routledge, s. 23.

[11] a.g.e., s. 25.

[12] Suisheng Zhao (2007), “Implications of China’s rise for U.S.-China relations”, içinde China-U.S. Relations Transformed: Perspectives and Strategic Interactions, editör: Suisheng Zhao, Routledge, s. 11.

[13] Arastü Habibbeyli (2015), “Yeni Dünya Düzeninde Çin”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2015/03/15/yeni-dunya-duzeninde-cin/.

[14] Lucian W. Pye (1990), “China: Erratic State, Frustrated Society”, Foreign Affairs, Güz 1990 sayısı, s. 58, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/asia/1990-09-01/china-erratic-state-frustrated-society, Aktaran: Arastü Habibbeyli (2015), “Yeni Dünya Düzeninde Çin”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2015/03/15/yeni-dunya-duzeninde-cin/.

[15] Gal Luft (2016), “China’s Infrastructure Play”, Foreign Affairs, Eylül-Ekim 2016 sayısı, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/asia/china-s-infrastructure-play.

[16] Arastü Habibbeyli (2015), “Yeni Dünya Düzeninde Çin”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2015/03/15/yeni-dunya-duzeninde-cin/.

[17] Bu konuda bir yazı için; Timuçin Kodaman (2016), “Jeoekonomik Hayaller: Çin’in Yeni İpek Yolu Girişimi’nin Orta Asya’da Algısı”, İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, Cilt 5, Sayı: 5, ss. 1251-1261.

[18] Özlem Zerrin Keyvan (2017), “Çin’in Suriye Politikası”, ANKASAM, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: https://ankasam.org/cinin-suriye-politikasi/.

[19] Ozan Örmeci (2015), “Yakın Geçmişten Günümüze ABD-Çin İlişkileri”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2015/04/05/yakin-gecmisten-gunumuze-abd-cin-iliskileri/.

[20] Bernard D. Cole (2007), “Chinese military modernization and energy security: conflict or cooperation?”, içinde China-U.S. Relations Transformed: Perspectives and Strategic Interactions, editör: Suisheng Zhao, Routledge, s. 159.

[21] Furkan Kaya (2014), “Rusya-Çin Enerji İttifakı”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2014/05/22/rusya-cin-enerji-ittifaki/.

[22] “U.S.-China Trade Facts”, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi https://ustr.gov/countries-regions/china-mongolia-taiwan/peoples-republic-china.

[23] Dongxiao Chen (2007), “Complexity and transformational structure of China-U.S. relations”, içinde China-U.S. Relations Transformed: Perspectives and Strategic Interactions, editör: Suisheng Zhao, Routledge, s. 59.

[24] “China launches aircraft carrier, boosting military presence” (2017), BBC, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/news/world-asia-china-39715228.

[25] “China Builds Maritime Muscle” (2017), Stratfor, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: https://worldview.stratfor.com/article/china-builds-maritime-muscle.

[26] Ben Blanchard (2017), “China sends troops to open first overseas military base in Djibouti”, Reuters, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: http://uk.reuters.com/article/uk-china-djibouti-idUKKBN19X04I.

[27] Bu bölümdeki kategori ve kavramlar, Prof. Dr. Haydar Çakmak’ın editörlüğünü yaptığı Uluslararası İlişkiler: Giriş, Kavram ve Teoriler adlı kitabından özetlenmiştir. Bakınız; Çakmak, Haydar (2000), Uluslararası İlişkiler: Giriş, Kavram ve Teoriler, editör: Haydar Çakmak, Barış Platin Yayınları.

[28] Ahmet Göksel İşyar (2008), “Definition and Management of International Crises”, Perceptions, Kış 2008, Erişim Tarihi: 17.07.2017, Erişim Adresi: http://sam.gov.tr/wp-content/uploads/2012/02/OmerIsyar.pdf, s. 2.

[29] Marc Houben (2005), International Crisis Management The Approach of European States, New York: Routledge, s. 12.

[30] Ahmet Göksel İşyar (2008), “Definition and Management of International Crises”, Perceptions, Kış 2008, Erişim Tarihi: 17.07.2017, Erişim Adresi: http://sam.gov.tr/wp-content/uploads/2012/02/OmerIsyar.pdf, s. 3.

[31] Marc Houben (2005), International Crisis Management The Approach of European States, New York: Routledge, s. 13.

[32] Giray Fidan (2011), “Kuzey Kore’nin Yolu: Juche İdeolojisi”, 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://www.21yyte.org/tr/arastirma/kuzey-kore/2011/12/29/6433/kuzey-korenin-yolu-juche-ideolojisi.

[33] a.g.e.

[34] “Kuzey Kore’yi durdurmanın yolu var mı?” (2017), BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39231367.

[35] Kısacık, Sina (2017), “Asya’nın Yaramaz Çocuğu Pyongyang’ın Nükleer Denemeleri Yeni ve Kapsamlı Bir Bölgesel Çatışmaya Yol Açabilir Mi?”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2017/06/11/asyanin-yaramaz-cocugu-pyongyangin-nukleer-denemeleri-yeni-ve-kapsamli-bir-bolgesel-catismaya-yol-acabilir-mi/; Harry J. Kazianis (2017), “North Korea’s missile program is no longer a distant threat”, Asia Times, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: http://www.atimes.com/north-koreas-missile-program-no-longer-distant-threat/.

[36] “The North Korean Nuclear Threat” (2017), CFR, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: https://www.cfr.org/podcasts/north-korean-nuclear-threat.

[37] Fareed Zakaria (2017), “We think North Korea is crazy. What if we’re wrong?”, The Washington Post, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: https://www.washingtonpost.com/opinions/global-opinions/we-think-north-korea-is-crazy-what-if-were-wrong/2017/07/06/d13044b0-6286-11e7-a4f7-af34fc1d9d39_story.html.

[38] a.g.e.

[39] Özlem Zerrin Keyvan (2017), “ABD ve Kuzey Kore Nükleer Krizinde Çin”, ANKASAM, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: https://ankasam.org/abd-ve-kuzey-kore-nukleer-krizinde-cin/.

[40] “Dünyanın nükleer güçleri”, Al Jazeera Türk, Erişim Tarihi: 05.05.2017, Erişim Adresi: http://www.aljazeera.com.tr/haber-analiz/dunyanin-nukleer-gucleri.

[41] a.g.e.

[42] a.g.e.

[43] Eleanor Albert (2017), “The China–North Korea Relationship”, CFR, Erişim Tarihi: 28.04.2017, Erişim Adresi: http://www.cfr.org/china/chinanorth-korea-relationship/p11097.

[44] Bunun son örneği için; Brad Lendon (2017), “China criticizes North Korea, praises US on nuclear issue”, CNN, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: https://edition.cnn.com/2017/04/19/asia/china-us-north-korea-statements/index.html.

[45] Özlem Zerrin Keyvan (2017), “Donald Trump-Xi Jinping Görüşmesi”, ANKASAM, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: https://ankasam.org/donald-trump-xi-jinping-gorusmesi/.

[46] “ABD, Güney Kore’de THAAD füze savunma sistemini kurmaya başladı” (2017), Sputnik Türkiye, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: https://tr.sputniknews.com/asya/201704261028228978-abd-guney-kore-fuze-savunma-sistemi/.

[47] “Trump’s Options for North Korea Include Placing Nukes in South Korea” (2017), NBC News, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://www.nbcnews.com/news/us-news/trump-s-options-north-korea-include-placing-nukes-south-korea-n743571.

[48] ABD Başkanı Donald Trump, seçim kampanyasında Çin’i propagandasının merkezi haline getirmiş ve Çin’in ABD ile ekonomide adil olmayan şekilde rekabet ettiğini, Amerikalıların işlerini çaldığını ve para birimi ile ABD’yi baskı altına aldığını iddia etmiştir. Bakınız; Özlem Zerrin Keyvan (2017), “Çin, İran ve Donald Trump”, ANKASAM, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: https://ankasam.org/cin-iran-ve-donald-trump/.

[49] Bu konuda bir analiz için; “Is China the Solution to the North Korean Problem?” (2017), Stratfor, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: https://www.stratfor.com/analysis/china-solution-north-korean-problem.

[50] “Çin, Kuzey Kore’den vazgeçer mi?” (2013), BBC Türkçe, 11 Nisan 2013, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler/2013/04/130410_cin_kuzey_kore.

[51] a.g.e.

[52] a.g.e.

[53] “Kuzey Kore’den Japon Denizi’ne dört balistik füze” (2017), BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39176741.

[54] Anna Fifield (2017), “Will North Korea fire a missile capable of hitting the U.S. mainland? Probably.”, The Washington Post, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: https://www.washingtonpost.com/news/worldviews/wp/2017/04/05/will-north-korea-fire-a-missile-capable-of-hitting-the-u-s-mainland-probably/.

[55] “Çin, Kuzey Kore’den kömür ithalatını durdurdu” (2017), BBC Türkçe, 18 Şubat 2017, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39014964.

[56] Bu sav doğru olmakla beraber, Çin, başka alanlarda ticaret kanallarını açık tutmaktadır. Hatta diğer alanlarda Pekin ile Pyongyang arasındaki ticaret artmaktadır.

[57] Özlem Zerrin Keyvan (2017), “ABD ve Kuzey Kore Nükleer Krizinde Çin”, ANKASAM, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: https://ankasam.org/abd-ve-kuzey-kore-nukleer-krizinde-cin/.

[58] Colin Packham (2017), “China, United States cannot afford conflict: Chinese foreign minister”, Reuters, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://www.reuters.com/article/us-australia-china-trump-idUSKBN15M0YH.

[59] Dominique Patton & Sue-Lin Wong (2017), “China Calls For a Halt to U.S.-North Korea Tensions”, Reuters, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: http://time.com/4739758/china-us-north-korea-tension/.

[60] “Kuzey Kore, ABD’nin uçak gemisini ‘vurdu’” (2017), Sputnik Türkiye, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: https://tr.sputniknews.com/asya/201703211027728985-kuzey-kore-abdnin-ucak-gemisini-vurdu/.

[61] “Kuzey Kore’den ABD Donanması’na uyarı: Kendimizi koruruz” (2017), BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39562104.

[62] “US says North Korea fired missile into Japanese waters” (2017), BBC, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/news/world-asia-40489750.

[63] Özlem Zerrin Keyvan (2017), “Çin’in Suriye Politikası”, ANKASAM, Erişim Tarihi: 26.04.2017, Erişim Adresi: https://ankasam.org/cinin-suriye-politikasi/.

[64] a.g.e.

[65] “US missile strike on North Korea ‘would have cataclysmic consequences,’ warns former ambassador to China” (2017), The Independent, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://www.independent.co.uk/news/world/americas/us-politics/us-north-korea-missile-strike-cataclysmic-nuclear-weapons-tests-ambassador-china-max-baucus-a7702481.html.

[66] Joseph Yi & Byeonggeun Heo & Junbeom Bahk (2017), “The Case for Engaging North Korea”, The Diplomat, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://thediplomat.com/2017/04/the-case-for-engaging-north-korea/.

[67] Ted Galen Carpenter (2017), “The 1994 North Korea Crisis: Military Force a Bad Idea Then (and a Worse One Now)”, The National Interest, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://nationalinterest.org/blog/the-skeptics/the-1994-north-korea-crisis-military-force-bad-idea-then-20251.

[68] “North Korea faces tighter sanctions under Trump strategy” (2017), BBC, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/news/world-us-canada-39723747.

[69] Oren Dorell (2017), “Russia’s boost in trade with North Korea worries U.S.”, USA Today, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: https://www.usatoday.com/story/news/world/2017/06/07/russia-north-korea-trade-china/102605222/; Takayuki Tanaka & Oki Nagai (2017), “North Korea sanctions don’t stop trade with China, Russia”, Nikkei Asian Review, 8 Haziran 2017, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: http://asia.nikkei.com/Spotlight/Pyongyang-provocation/North-Korea-sanctions-don-t-stop-trade-with-China-Russia.

[70] Qimao Chen (2005), “Çin’in Yeni Güvenlik Anlayışı ve Politikası”, Duygu Ergen (çev.), içinde Geleceğin Süper Gücü Çin: Uzakdoğu’daki Entegrasyonlar ve Şanghay İşbirliği Örgütü, Atilla Sandıklı ve İlhan Güllü (ed.), İstanbul: TASAM Yayınları, ss. 55-64. Aktaran: Kısacık, Sina (2017), “Asya’nın Yaramaz Çocuğu Pyongyang’ın Nükleer Denemeleri Yeni ve Kapsamlı Bir Bölgesel Çatışmaya Yol Açabilir Mi?”, Uluslararası Politika Akademisi, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2017/06/11/asyanin-yaramaz-cocugu-pyongyangin-nukleer-denemeleri-yeni-ve-kapsamli-bir-bolgesel-catismaya-yol-acabilir-mi/.

[71] Washington ve Batı kamuoyunda bu görüşün hâkim olduğu, Obama döneminde İran’la yapılan nükleer anlaşma konusunda sergilenen ortak tavırdan da anlaşılabilir. Zira Tahran yönetiminin nükleer güce ulaşmasındaki temel endişe kaynağı, bu ülkenin anti-demokratik ve karar alma mekanizması tek bir kişi (Dini Lider) denetlenen siyasi yapısı olmuştur.

[72] Bu konuda bir yazı için; “Yes, I did it Again” (2017), Asia Times, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://www.atimes.com/article/north-korea-test-launches-another-medium-range-ballistic-missile/.

[73] Steven Fink (1986), Crisis Management: Planning for the Inevitable, New York: American Management Association, Aktaran: Emrah Aydemir (2005), “Uluslararası Krizlerde Kriz İletişimi ve Uygulaması”, SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, sayı: 10, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://sead.selcuk.edu.tr/sead/article/view/28/27, s. 211.  Bazı dilbilimci ve Sinologlar bu görüşe katılmamaktadır.

[74] Emrah Aydemir (2005), “Uluslararası Krizlerde Kriz İletişimi ve Uygulaması”, SÜ İİBF Sosyal ve Ekonomik Araştırmalar Dergisi, sayı: 10, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://sead.selcuk.edu.tr/sead/article/view/28/27, s. 211.

[75] “Çin medyası: Devlet başkanımız Trump’ı Kuzey Kore konusunda uyardı” (2017), BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 28.04.2017, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39690650.

[76] “Xi, Trump discuss ties, Korean Peninsula situation over phone” (2017), Xinhuanet, Erişim Tarihi: 28.04.2017, Erişim Adresi: http://news.xinhuanet.com/english/2017-04/24/c_136232199.htm.

[77] Chinese FM urges comprehensive, complete implementation of Security Council resolutions on DPRK (2017), Xinhuanet, Erişim Tarihi: 28.04.2017, Erişim Adresi: http://news.xinhuanet.com/english/2017-04/27/c_136240020.htm.

[78] “Xi tells South Korea that China opposes THAAD anti-missile defense: Xinhua” (2017), Reuters, Erişim Tarihi: 28.04.2017, Erişim Adresi: http://www.reuters.com/article/us-g20-china-southkorea-idUSKCN11B04A.

[79] “Is China the Solution to the North Korean Problem?” (2017), Stratfor, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: https://www.stratfor.com/analysis/china-solution-north-korean-problem.

[80] Jonathan Marcus (2017), “North Korea tensions: Why clarity is key to avoiding a spiralling crisis”, BBC, Erişim Tarihi: 27.04.2017, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/news/world-asia-39723014.

[81] a.g.e.

[82] “Trump praises China’s Xi over handling of North Korea” (2017), BBC, Erişim Tarihi: 28.04.2017, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/news/world-asia-39741671.

[83] “Trump: Kuzey Kore’yle savaş ciddi bir risk, diplomasiyi tercih ediyoruz” (2017), BBC Türkçe, Erişim Tarihi: 28.04.2017, Erişim Adresi: http://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-39741703.

[84] “At US-China summit, Trump presses Xi on trade, N. Korea; progress cited” (2017), Reuters, Erişim Tarihi: 28.04.2017, Erişim Adresi: http://www.cnbc.com/2017/04/09/at-us-china-summit-trump-presses-xi-on-trade-n-korea-progress-cited.html.

[85] B. Pınar Çelik Bayrak, “Risk ve Kriz Yönetimi”, Erişim Tarihi: 28.04.2017, Erişim Adresi: http://www.academia.edu/8859999/Risk_ve_Kriz_Y%C3%B6netimi, ss. 6-7.

[86] W. Timothy Coombs (2004), “Impact of Past Crises on Current Crisis Communication: Insights From Stuational Crisis Communication Theory”, Journal of Business Communication, 41 (3), s. 266, Aktaran: Eyyup Akbulut (2016), “Durumsal Kriz İletişim Teorisi Çerçevesinde Örgüt-Kamu İlişkisinin ve Kriz Tepki Stratejilerinin Sorumluluk Atfetme Düzeyine ve Örgütsel İtibar Algısına Etkileri”, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, Cilt 4, Sayı: 1, Mart 2016, s. 56.

[87] Eyyup Akbulut (2016), “Durumsal Kriz İletişim Teorisi Çerçevesinde Örgüt-Kamu İlişkisinin ve Kriz Tepki Stratejilerinin Sorumluluk Atfetme Düzeyine ve Örgütsel İtibar Algısına Etkileri”, Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Elektronik Dergisi, Cilt 4, Sayı: 1, Mart 2016, s. 56.

[88] a.g.e., s. 58.

[89] a.g.e.

[90] Andy Gudgel (2004), “Chinese Crisis Management”, paper presented at Chinese Crisis Management Conference, Cosponsored by the U.S. Army War College, The Heritage Foundation, and American Enterprise Institute, Erişim Tarihi: 17.07.2017, Erişim Adresi: https://ssi.armywarcollege.edu/pdffiles/pub696.pdf, s. 3.

[91] Wu Xinbo (2008), “Managing Crisis and Sustaining Peace between China and the United States”, United States Institute on Peace, Peaceworks No: 61, Erişim Tarihi: 17.07.2017, Erişim Adresi: https://www.usip.org/sites/default/files/resources/PW61_FinalApr16.pdf, s. 23.

[92] a.g.e., s. 24.

[93] Zhu Feng (2017), “China’s North Korean Liability”, Foreign Affairs, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: https://www.foreignaffairs.com/articles/china/2017-07-11/chinas-north-korean-liability.

[94] Charlotte Gao (2017), “China: Korean Peninsula Crisis Is Not Our Responsibility”, The Diplomat, Erişim Tarihi: 14.07.2017, Erişim Adresi: http://thediplomat.com/2017/07/china-korean-peninsula-crisis-is-not-our-responsibility/

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.