DOĞU AKDENİZ ENERJİ JEOPOLİTİĞİ ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE-LİBYA MUTABAKATI VE EASTMED ANLAŞMASINI ANLAMLANDIRMAK

upa-admin 09 Ocak 2020 19.933 Okunma 1
DOĞU AKDENİZ ENERJİ JEOPOLİTİĞİ ÇERÇEVESİNDE TÜRKİYE-LİBYA MUTABAKATI VE EASTMED ANLAŞMASINI ANLAMLANDIRMAK

Giriş

Doğu Akdeniz enerji jeopolitiği bağlamında son birkaç yılda baş döndürücü gelişmeler yaşanmaktadır. Bunlar arasında, özellikle 2019 senesinin sonunda ve 2020 senesinin başında vuku bulan iki gelişme, yaratabileceği muhtemel neticeler açısından dikkatle ele alınmalıdır. Bunlardan ilki, Türkiye ile Libya arasında 27 Kasım 2019 tarihinde imzalanan Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması ve Türkiye’nin Libya’ya asker gönderme (tezkere) kararıdır. Diğeri ise, 2 Ocak 2020 tarihinde İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında imzalanan Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı Anlaşması’dır (Eastmed Anlaşması). Bu çalışmada, ilgili iki konunun bölge jeopolitiğine yansımaları irdelenecektir.

Bölüm 1: Türkiye ve Libya arasında 27 Kasım 2019 Tarihli Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması ve Türkiye’nin Libya’ya Asker Gönderme Kararı

Erişim Adresi: http://bianet.org/bianet/dunya/217418-libya-dan-turkiye-yle-guvenlik-anlasmasina-onay (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020)

Bilindiği üzere Libya, Arap Ayaklanmaları’ndan (Arap Baharı) en olumsuz yönde etkilenen ülkelerden birisidir. 2011 senesinde ülkeyi 40 seneden fazla yöneten Albay Muammer Kaddafi’nin devrilmesi sonrasında, ülkedeki istikrarsızlık halen devam etmektedir. İlgili çerçevede ele alındığında, ülke içerisinde iki farklı hükümet bulunmaktadır. Bunlardan ilki, Fayiz es-Serrac başbakanlığındaki Trablus merkezli ulusal mutabakat hükümeti olup, Birleşmiş Milletler, Türkiye, İtalya ve Katar tarafından tanınmaktadır. İkinci hükümet ise, ülkenin doğusunda General Halife Hafter komutanlığındaki Libya Ulusal Ordusu desteği yardımıyla kontrolü elinde bulunduran Tobruk merkezli hükümettir. Söz konusu ikinci hükümet, Fransa, Rusya, Ürdün ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin desteğine sahip durumdadır.[1]

Erişim Adresi: https://www.internethaber.com/libya-tezkeresi-nedir-son-durum-libyaya-asker-neden-gidecek-2073940h.htm (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020)

Doğu Akdeniz coğrafyasında, özellikle enerji jeopolitiği bağlamında İsrail-Mısır-Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında kurulan dörtlü ittifakın en önemli hedefi, Türkiye’yi burada oyun dışı bırakarak yalnızlaştırmaktır. Bu doğrultuda faaliyetlerini her gün yoğunlaştıran söz konusu dörtlü bloka karşı, Türkiye de, hem sert güç, hem de yumuşak güç vasıtalarından azami oranda uluslararası hukukun kendisine bahşettiği haklar çerçevesinde yararlanmaktadır. Türkiye, bu doğrultuda kendisine bölgesel müttefikler bulma arayışında, ilk olarak 2011 senesinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile ve daha sonrasında da Kasım 2019’da Libya ile münhasır ekonomik bölge anlaşmaları imzalamak suretiyle ilgili coğrafyada haklarının muhafaza edilmesi bağlamında önemli adımlar atmıştır. Söz konusu mutabakat, konunun uzmanlarından birisi olan Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın tarafından şu şekilde değerlendirmiştir: “Söz konusu anlaşmanın Türkiye açısından öncelikli önemi (KKTC ile 2011’de akdedilen anlaşmaya ilaveten) Doğu Akdeniz’de kıyıdaş bir ülkeyle yapılan ikinci deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasının hayata geçirilmesiyle, hukuken Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de yeni kıta sahanlığı-MEB sınırlarının çizilmesini teminat altına almasıdır. Yunanistan’ın Girit’ten Meis’e kadar olan bölgedeki alanlarını tek bir sahil şeridi olarak kabul ederek GKRY ve Mısır ile deniz yetki anlaşması imzalaması, büyük ölçüde önemini ve hukuki muteberliğini yitirmiştir. Ankara ise, mukabil hamle olarak 2004’te Akdeniz’in batısındaki kıta sahanlığının dış sınırlarını BM’ye bildirmişti. Libya anlaşması, bu bakımdan, Türkiye’nin Batı sınırlarının koordinatlarının tescilinin hukuken beyan edilmesinden ibarettir. “Kapatmama” (non-encroachment) ilkesine göre, Doğu Akdeniz’de en uzun kıyıya sahip olan Türkiye’nin bölgedeki kıyılarının yakınındaki deniz alanının tek başına Yunanistan’a verilmesi, hukuka ve hakkaniyete aykırı siyasi bir tercih olmaktan öteye geçemez. Türkiye, bu yeni hukuki hamlesiyle, Yunanistan-GKRY-Mısır üçlüsünün deniz hukuku genel ilkeleri ve BMDHS’ye aykırı olarak ihdas etmeye çalıştığı, Doğu Akdeniz’de 533 deniz mili uzunluğa sahip Anadolu kıyılarını ve KKTC’nin haklarını ağır şekilde ihlal eden sözde MEB hattını Batı ekseninde delmek suretiyle, tarihi bir başarı elde etmiştir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’in en uzun anakara kıyısına sahip olması gerçeği dikkate alındığında, kıyı projeksiyonunun adalarla kesilemeyeceği bir gerçektir. Üçüncü kritik kazanım, Türkiye anakarasının (dünya coğrafyası üzerindeki eğimli duruşundan yola çıkarak “diyagonal hatların oluşturulması” prensibi gereği) Akdeniz’in karşı kıyısında yer alan Libya sahilleriyle deniz sınır komşusu olması fiilen gerçekleşmiştir. Bu durum, Yunanistan’ın aksine, Türkiye’nin Mısır ve İsrail ile benzeri anlaşmalar yapabilmesinin kapısını aralamıştır. Türkiye, Doğu Akdeniz’de kendisini devre dışı bırakacak oldubitti (fait accompli) girişimlerini kabul etmeyeceğini ortaya koymuştur”.[2]

Yukarıdaki çerçevede üzerinde önemle durulması gereken bir başka konu ise, Türkiye’nin meşru Libya Hükümeti’nin talebi üzerine bu ülkeye asker gönderecek olmasıdır. 26 Aralık 2019 tarihinde Türkiye ile Libya Ulusal Mutabakat Hükumeti 27 Kasım 2019 tarihinde İstanbul’da imzalanan mutabakat paralelinde akdedilen “Güvenlik ve Askeri İş Birliği Mutabakat Muhtırası”, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylanmasının ardından Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Mevzubahis mutabakat aşağıdaki hususları içermektedir:

v Türkiye, Libya’da Ani Müdahale Kuvveti kurulmasına destek verecek.
v İki ülke ortak tatbikat ve istihbarat paylaşımında bulunacak. Kara, deniz ve hava araçları ile eğitim üsleri tahsis edilebilecek.
v Ayrıca Ortak Savunma ve Güvenlik İş Birliği Ofisi de kurulabilecek.[3]

Bu çerçevede, Libya’nın başkenti Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti tarafından 19 Aralık 2019 tarihinde Türkiye ile 27 Kasım 2019 günü akdedilen askeri ve güvenlik işbirliği anlaşmasını oybirliğiyle onayladığını ilan etmiştir. Böylelikle, Nisan 2019’da Trablus’a karşı bir operasyonu başlatmış olan General Halife Hafter’in silahlı güçlerine karşı mücadele veren Ulusal Mutabakat Hükümeti, Türkiye’den sağlanacak askeri yardımın da önünün açılmasına olanak sağlamıştır.[4] Öte yandan, 4 Ocak 2020 tarihinde iki farklı idarenin bulunduğu Libya’da ülkenin doğusunda General Halife Hafter’in liderliğindeki hükümete destek veren parlamento, Türkiye ile akdedilen anlaşmaları kabul etmediğini ilan etmiştir. Bu ilan paralelinde oybirliğiyle Trablus merkezli hükümetin lideri konumundaki Sarraj’ın vatana ihanetle yargı önüne çıkarılması talep edilmiştir.[5]

Erişim Adresi: https://www.trthaber.com/haber/dunya/libya-ile-askeri-is-birligi-mutabakati-komisyondan-gecti-446913.html (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020)

Libya’da Türkiye ile varılan mutabakat çerçevesinde yukarıdaki gelişmeler yaşanırken, Türkiye’de ise 2 Ocak 2020 tarihinde toplanan TBMM Genel Kurulu’nca Libya’ya asker gönderilmesine yönelik Cumhurbaşkanlığı tezkeresi yapılan oylama sonucunda 184 milletvekili ret oyuna karşı 325 oyla kabul edilmiştir. İlgili tezkerenin kullanım amaçları şu şekilde tanımlanmıştır:

v Milli çıkarlara yönelik her türlü tehdide karşı önlem almak,
v Libya’daki gayrimeşru grupların Türkiye’nin menfaatlerine yönelik saldırılarını bertaraf etmek,
v Kitlesel göç gibi risklere karşı önlem almak ve
v Libya halkına insani yardımların ulaşmasını sağlamaktır.[6]

Tezkereye yönelik olarak TBMM’de yer alan partilerin tutumları şöyle özetlemek mümkündür:

v AK Parti: Türkiye’nin kültürel ve sosyal bağları olan Libya’nın yardım çağrısında bulunmaması düşünülemez. Libya’ya sağlanacak destek, uluslararası hukuka uygundur. Libya’nın barış harekâtı sırasında bize sunduğu destek unutulamaz. İki ülke halkı, ortak bilinçle hareket etmiştir. Bu yardım çağrısı, Türkiye’ye sorumluluklar yüklemektedir. İmzalanan deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasına ilişkin muhtıra, Türkiye’yi Antalya Körfezi’ne mahkûm etmek isteyenlere çok büyük cevaptır. Libya’nı huzuru ve istikrarı, bölgenin huzuru ve istikrarıdır. O anlaşmaya destek olanların buna da destek olması gerekir. Tezkere, ateşkesin sağlanmasına katkı sağlayarak, çözüme de katkı sağlayacaktır. Talebe olumlu yanıt verilmesi, ulusal çıkarlara da uygundur. Ülkemiz bölgeyi istikrarsızlığa sürükleyecek, çıkarlarımıza halel getirecek oldu-bittilerin önüne geçecektir. Libya, sadece duygusal bağlarımızın olduğu bir coğrafya değildir.”[7]
v CHP: “Rusya Hafter’i güçlü bir şekilde desteklemekte, ABD de iyi ilişkiler kurmaktadır. Bu, Trablus’taki hükümetin kırılgan bir zemin üzerinde durduğunu göstermektedir. Libya’ya asker göndermek için hukuka dayalı bir zemin yaratılmaya çalışılıyor. Bölge ülkeleriyle kapsamlı bir istişare yaptınız mı? Tunus bunun olumsuz olacağını söylüyor. İtalya, Fransa, Mısır, Yunanistan ile bir istişare yapıldı mı? Türkiye bölgedeki diğer ülkelerin vekâlet savaşına dâhil olmamalı. Bu tezkere, Anayasa’nın 92. maddesine aykırıdır. Telafisi güç bir durumla karşılaşmamak için, büyük devletler gibi iki tarafla da temas kurup diplomasi kanalları açık tutulmalıydı.”[8]
v MHP: “Bu tezkereyle Akdeniz’de “Mavi Vatan”ımızı koruyor, haklarımızın gasp edilmesini engelliyor, kardeş ülke Libya’nın istikrarına ve bölgesel barışa katkı yapıyoruz. Masada oluşan realite, bu tezkereyle sahada da perçinlenecektir.”[9]
v HDP:Bu tezkereye net bir biçimde hayır diyoruz. Çünkü bu tezkere, iktidarın dış siyasette muhteşem başarısızlığının ve değerli yalnızlığının bir kez daha tescil edilmesi anlamına geliyor”.[10]
v Saadet Partisi: “Tezkereyi kabul etmiyoruz”.[11]

Türkiye’nin Libya’ya asker yollamasına olanak sağlayan tezkerenin kabul edilmesine, söz konusu ülkedeki Hafter İttifakı ve Rusya Federasyonu’nca tepki gösterilmiştir. Libya’da General Halife Hafter komutasındaki kuvvetlerle ittifak konumundaki doğudaki Parlamento’nun Başkan Yardımcısı, Türkiye’den asker talep eden Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’ni “vatana ihanet” ile itham etmiştir. AFP’ye açıklama yapan Ehmayed Huma, parlamentonun ilgili meseleye yönelik olarak Cumartesi günü Bingazi’de “acil bir oturum” yapacağını ifade edecekti.

Parlamento’nun Başkan Yardımcısı Huma, ilgili toplantıda, Libya’nın iç işlerine müdahale ile itham edilen Türkiye’nin “bu açık ihlalinin sonuçları” üzerinde değerlendirmelerde bulunulacağı ifade etmiştir. “(Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip) Erdoğan’ın, kendi parlamentosunun üstüne yıktığı bu yanlış adımının bölgede ciddi yansımaları olacak” ifadesini kullanan Huma, Libyalıları Hafter önderliğindeki Libya Ulusal Ordusu’nun safında bir araya gelmeye davet etmiştir. Libya Ulusal Ordusu’nun Twitter hesabından da yapılan açıklamada ise, Türk askerlerine yönelik silahlanılması için vatandaşlara çağrıda bulunulmuştur. İlgili açıklama çerçevesinde, vatan topraklarının savunulması amacıyla harp edilmesinin halkın görevi olduğuna dikkat çekilmiştir. Rusya Parlamentosu’nun alt kanadı Duma’nın Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Leonid Slutskiy ise, TBMM’de kabul edilen kararın kaygılandırıcı olduğunu ifade ederek, ilgili adımın Libya’daki krizi derinleştirmek suretiyle daha da karmaşıklaştırabileceğini ve askeri müdahalenin en iyi çözüm seçeneği olmadığının altını çizmiştir. Buna karşılık olarak, Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin İçişleri Bakanı Fethi Başağa ise, Facebook vasıtasıyla paylaştığı açıklamasında şu ifadeleri kullanmıştır: “Ulusal Mutabakat Hükümeti, meşruiyetini ve dış aktörlerce desteklenen bir grup darbecinin saldırısı altındaki sivilleri korumak için her hakka sahiptir. Türkiye ile yapılan mutabakatlar, Hafter güçlerinin paralı asker getirmek için yabancı devletlerle yaptığı anlaşmaların aksine, kanunlara uygun ve aleni şekilde imzalanmıştır.”[12] Türkiye’nin Libya Meselesi hakkındaki resmi pozisyonu, 7 Ocak 2020 tarihinde Cumhurbaşkanlığı Kabinesi’nin toplantısından sonra Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın tarafından şu sözlerle bir kez daha vurgulanmıştır: “Bir diğer önemli konumuz tabii Libya meselesiydi. Libya’da da son günlerdeki gelişmeleri takip ediyorsunuzdur. Sirte’de yaşanan hadiseler ve dün sabah bir askerî okula yapılan saldırı, aslında bizim çağrılarımızın ve uyarılarımızın ne kadar haklı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Burada Nisan ayında imzalanan Trablus ile Bingazi arasındaki anlaşmayı ihlal eden Hafter tarafı, saldırılarını pervasız bir şekilde devam ettiriyor. Buna bir ‘dur’ denilmezse, Libya’da siyasi sürecin işletilmesi elbette mümkün olmayacak ve daha fazla kan dökülecektir. Burada özellikle Türkiye’nin Libya hükûmetiyle yaptığı anlaşmaya itiraz edenler yahut eleştiri getirenlerin, öncelikle, burada saldırgan tarafın kim olduğunu, anlaşmaları kimin ihlal ettiğini, dün askerî okula saldırarak 40’a yakın gencecik askeri öğrenciyi kimin öldürdüğünü açık bir şekilde ortaya koymaları ve kınamaları gerekir. Türkiye, aslında oradaki çatışmaya denge getiren ve siyasi sürecin önünü açan hamleler yapmaktadır. Ama bazen içeriden, bazen dışarıdan buna yönelik birtakım eleştirilerin, itirazların geldiğini de görüyoruz. “Peki, çözüm nedir?” dediğimizde, “BM süreci ya da BM şemsiyesi altında yürütülen faaliyetler sahada nasıl gerçekleşecek?” dediğimizde, bunun da bir cevabının olmadığını görüyoruz. Yani Hafter’in yaptığı her tür saldırı, her türlü ihlal âdeta yanına kalmakta, uluslararası toplumdan bir kınama dahi çıkmamakta. Ama buna mukabil, Türkiye’nin barışçıl girişimlerin, diplomasinin ve siyasi sürecin önünü açacak meşru iki hükûmet arasında imzalanmış anlaşmaların sağladığı çerçevede atılacak adımlar eleştiri konusu olabiliyor. Biz, bu süreci tabii yakından takip etmeye devam edeceğiz. Libya’da bizim önceliğimiz, çatışmaların bir an önce durması, bir ateşkes ilan edilmesi ve bütün tarafların, yani öncelikli olarak Hafter tarafının Nisan ayındaki pozisyonlarına geri dönmesidir. Daha önce Abu Dhabi’de yapılan Nisan ayı anlaşması da zaten bunu kayıt altına almış idi. Bu anlaşmayı ihlal edenin Hafter olduğunu tekrar hatırlatmak isterim. Taraflar o pozisyonlarına geri çekildikleri zaman, siyasi sürecin de önü açılacak. Berlin’de yapılması planlanan liderler düzeyindeki Libya Zirvesi de o zaman bir netice alma imkân ve ihtimaline kavuşacak. Ama bu süreç devam ettiği müddetçe, Libya’daki gerilimin, çatışmaların, saldırıların daha da derinleşeceği ve süreci daha da kırılgan hâle getireceği de açıkça ortada bulunmakta.”[13]

8 Ocak 2020 tarihinde Rus doğalgazını önce Türkiye’ye daha sonrasında ise Avrupa’ya taşıyacak senede 31,5 milyar metreküp kapasiteli Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı’nın resmi açılış töreni için Türkiye’de bulunan Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile aynı gün içerisinde ikinci kez görüşmüştür. Bu görüşmede ele alınan konulardan en önemlilerinden birisi ise hâlihazırda devam eden Libya Krizi olmuştur. İki lider arasında Türk Akımı’nın resmi açılış töreninden sonra gerçekleştirilen görüşmede Libya Meselesi hakkında şu ortak açıklama kamuoyu ile paylaşılmıştır: “Başta Trablus çevresinde artan çatışmalar olmak üzere, uzun süredir savaştan mustarip olan Libya’daki gelişmeleri büyük bir endişeyle izliyoruz. Libya’da kötüleşen durum, geniş mücavir bölgenin, tüm Akdeniz bölgesinin ve Afrika kıtasının güvenliğini ve istikrarını sarsmakta, düzensiz göçü, silahların daha fazla yayılmasını, terörizmi ve yasadışı kaçakçılık dâhil diğer suç faaliyetlerini tetiklemektedir. Libya’nın egemenliğine, bağımsızlığına, toprak bütünlüğüne ve ulusal birliğine olan güçlü bağlılığımızı yineliyoruz. Ülkede kalıcı barış ve istikrar, ancak Libyalılar arasında samimi ve kapsayıcı diyaloga dayanan, Libyalıların öncülüğünde ve Libyalıların sahiplendiği bir siyasi süreçle sağlanabilir. Libya’da süregiden çatışmalara askeri bir çözüm aramak sadece daha fazla acılara sebep olmakta ve Libyalılar arasındaki bölünmüşlüğü daha da derinleştirmektedir. 2015 tarihli Libya Siyasi Anlaşması’na, 2259 sayılı BMGK Kararına ve diğer ilgili BMGK Kararlarına dayanarak, Libyalılar arasında BM himayesinde kapsamlı bir siyasi süreci başlatmak için en önemli önceliği, ateşkesin derhal sağlanması teşkil etmektedir. BM kolaylaştırıcılığında yürütülen siyasi süreci canlandırmak için elverişli bir ortam yaratmayı amaçlayan Berlin Süreci’ne desteğimizi teyit eder ve sürecin ancak Libyalıların ve komşu ülkelerin katılımı ve bağlılığıyla somut sonuçlar verebileceğini hatırlatırız. Mevcut kritik şartlar altında ve ilgili BMGK Kararlarının ortaya koyduğu amaçlar ışığında inisiyatif almaya karar verdik. Bu çerçevede, arabulucular olarak, Libya’daki tüm taraflara çatışmaları 12 Ocak günü saat 00.00 itibarıyla durdurmak, sahada istikrarın sağlanması ve Trablus ile diğer şehirlerde günlük hayatın normalleştirilmesi için gereken önlemlerle desteklenen sürdürülebilir bir ateşkes ilan etmek, Libya halkının acılarına son vermek ve ülkeye barış ve refahı yeniden getirmek için derhal bir müzakere masasının etrafında bir araya gelme çağrısında bulunuyoruz. Libyalıların, istisnasız bütün vatandaşlarının çıkarlarını hesaba katan ulusal çapta bir diyalog çerçevesinde, vatanlarının geleceğine bağımsız bir şekilde karar verebileceklerine dair inancımız tamdır.”[14]

Erişim Adresi: https://www.ucnoktacom.com/erdogan-putin-in-ortak-basin-aciklamasinda-libya-da-taraflara-ateskes-cagrisi-yapildi/6273/ (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020)

Bölüm 2: İsrail-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi-Yunanistan Arasında Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı (Eastmed) Anlaşması

Doğu Akdeniz jeopolitiği ve bunun özelinde enerji kaynaklarının çıkartılıp dünya pazarlarına sunulması bağlamında üzerinde durulması gereken diğer bir konu ise, Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesi hakkında tezkerenin TBMM’de görüşüldüğü gün İsrail-Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı’nın (Eastmed) hayata geçirilmesine yönelik atılan imzadır. Söz konusu imzanın atılması ve buna yönelik tepkilere geçmeden önce, ilgili boru hattının birtakım temel özelliklerine yer verilmesi sonrasında yaşanan/yaşanabilecek gelişmelerin anlaşılması bakımından ehemmiyet arz etmektedir. Güncel koşullarda, ABD’nin arkasından kâğıt üzerinde ve satın alma gücü paritesi bağlamında hâlihazırda dünyanın ikinci büyük iktisadi yapılanması (16,5 trilyon Euro, toplamın % 22,8’i) ve küresel düzlemde en çok kullanılan ikinci rezerv para birimi Euro’nun sahibi olan AB, enerji bakımından yüksek oranda dışa bağımlıdır. Tükettiği enerjinin yaklaşık % 53’ünü ithal eden AB, söz konusu ithalat için günlük bir milyar Euro’dan fazla harcamaktadır. AB tarafından tüketilen petrolün % 90’ı, doğalgazın % 66’sı, kömür ve diğer katı yakıtların ise % 40’ı ithal edilmektedir. Avrupa’nın doğalgaz gereksinimi ilgili düzlemde özel bir ilgiye mazhar olmaktadır. Mevcut şartlar altında, AB’de doğalgaz, enerji sarfiyatının % 24’üne ve elektrik üretimi için sarf edilen temel enerjinin % 20’sine denktir. Avrupa’da doğalgazın pazar payında yükseliş yaşanması öngörülmektedir. 2030 senesinde doğalgazda dış alıma bağımlılığının % 84’e, petrolde bağımlılığının ise % 93’e yükseleceği tahmin edilmektedir. Birlik’in doğalgaz dış alımının % 30’u Rusya tarafından tedarik edilmektedir. 2030 senesinde Avrupa’nın doğalgaz dış alımının % 80’e erişeceği öngörülmekte olup, bütün dış alımın % 85’lik kısmının Rusya tarafından karşılanacağı tahmininde bulunulmaktadır. Üye ülkelerden bazıları sadece bir tedarikçiye bağımlı olarak enerji güvenliklerini sağlama stratejileri yürütürken, bunların içerisinde özellikle doğalgazda Rusya’ya bütünüyle bağımlı ülkeler de bulunmaktadır. Birlik’in enerjideki bağımlılık oranı % 55’tir. Üye devletlerin yüksek bağımlılık oranları, enerji ithalatında vuku bulabilecek siyasi ve ticari uyuşmazlıklarda ya da altyapı yoksunluğundan dolayı vuku bulabilecek sorunlar mevzubahis ülkeleri savunmasız yapabilmektedir.[15]

AB’nin enerji güvenliği bağlamında Doğu Akdeniz Bölgesi, 2000’li yıllardan bu yana hem bölge içi, hem de bölge dışı düzlemlerde bulunan doğalgaz rezervlerinden dolayı yakından izlenen bir yer olagelmiştir. 2000’li senelerde Moskova (Rusya)-Kiev (Ukrayna) arasındaki anlaşmazlıklardan dolayı enerji tedarik güvenliği meselesinde kaygılar tecrübe eden Brüksel, yeni doğalgaz tedarik kaynağı hususunda dikkatini Doğu Akdeniz’de gerçekleştirilen keşiflere yöneltmiş ve buradan elde edilecek kaynakların farklı yollar kullanılarak kendisine taşınmasına yönelik projelere öncelik atfetmiştir. AB, kendi enerji tedarikçilerini ve güzergâhlarını farklılaştırmak amacına dönük olarak Avrupa’nın güney bölgesinde bir Akdeniz Terminali tesis etme niyetindedir. Söz konusu niyet kapsamında, AB, Kuzey Afrikalı ve Doğu Akdenizli ortakları ile politik düzlemde proaktif bir enerji diyalogu gerçekleştirmektedir. Cezayir’in hem konvansiyonel, hem de konvansiyonel olmayan gaz kaynaklarından ötürü büyük potansiyelini dikkate almaya ilaveten, Doğu Akdeniz’deki yeni doğalgaz kaynakları ve Akdeniz Bölgesi’nde altyapı geliştirme planları, AB’ye doğalgaz tedariki bağlamında önemli bir kaynak ve güzergâh görevi görebilir. İlgili çerçevede, AB’nin Akdeniz içindeki bir alt bölge olarak Doğu Akdeniz’e yönelik ilgisi, bölgede yakın bir zamanda doğalgazın bulunmasından sonra yükseliş kaydetmiştir. Nihayetinde AB’nin kendi üyelerinden birçoğunu kapsayarak ortaya koyduğu tek bütünleştirici girişimin genelde doğalgaz konusunda olduğu açıkça anlaşılmaktadır. İlgili durum, AB’nin bu alt bölgede diğer birtakım menfaatlerinin bulunmadığı manasında değildir; ancak mevzubahis menfaatler “Avrupa-Akdeniz Ortaklığı”, “Avrupa Komşuluk Politikası” (ENP) ve “Akdeniz için Birlik”in içerisinde bulunduğu tüm Akdeniz girişimleri kapsamında geliştirilmiştir. Diğer bir ifadeyle, AB’nin Doğu Akdeniz Bölgesi’ndeki girişimleri iki unsurdan oluşmaktadır ki; bunlardan ilki bütüncül bir çerçevede Akdeniz boyunca yapılanlar ve ikincisi ise özellikle Doğu Akdeniz çerçevesinde doğalgaz tedarikini dönük olarak geliştirilenlerdir.[16]

Doğu Akdeniz çerçevesinde doğalgaz kaynağı açısından önde gelen ülkeler; İsrail (900 milyar metreküp), Güney Kıbrıs (140 milyar metreküp), Mısır (850 milyar metreküp) ve Lübnan’dır (takriben 750 milyar metreküp).  İlgili rezervlerin ivedi şekilde Avrupa pazarına iletimini içeren projelerden ilki; Kıbrıs’ı Yunanistan ile Girit Adası vasıtasıyla bağlaması planlanan Doğu Akdeniz Boru Hattı Projesi’dir (İngiliz adıyla Eastmed Pipeline). Yunanistan Devlet Doğalgaz Şirketi’nce (DEPA) teklif edilen ve AB tarafından Ortak Çıkar Projeleri Listesi’nin içerisine dâhil edilen ilgili projenin yılda 8 milyar metreküp kapasiteye sahip bulunması planlanmıştır. Adı geçen hattın finansmanı, Birlik’in 2014-2020 seneleri arasında geçerli olacak “Avrupa Tesislerini Birleştirme-Connecting Europe Facility (CEP)” girişiminden sağlanacak olup, 5,35 milyar dolarlık bir bütçesi bulunmaktadır. “AB Ortak Çıkar Projeleri Listesi ve Avrupa Tesislerini/Altyapısını Birleştirme Programları”; Birlik ve Güney Doğu Avrupa ülkeleri arasında müşterek sahalar tesis etmeyi hedeflemektedir. Alex Lagakos ve Evripidis Tsakiridis tarafından ifade edildiği üzere, bahse konu hattın 8 milyar metreküplük kapasitesi Avrupa’nın gereksiniminin çok ufak bir bölümüne cevap verebilecektir ki, Avrupa’nın senelik doğalgaz gereksinimi 409 milyar metreküptür. Bundan dolayı, AB, bu boru hattını Avrupa’nın tamamına değil, yalnızca Güney Doğu Avrupa ülkelerinin doğalgaz gereksinimlerinin karşılanmasına ayırmış olacaktır. Böylece, bir taraftan GKRY ve Yunanistan’ı Birlik üyeleri olarak desteklemek suretiyle bu iki ülkenin Rus doğalgazlarına olan bağımlılıklarını düşürmeyi hedeflemekte, öte taraftan da Rusya’ya Kırım ve dünyanın diğer bölgelerinde AB ile karşıt politikalar takip etmesi halinde kaybeden taraf olacağı mesajını iletmektedir. Takriben 750 milyar metreküp kapasiteli olduğu düşünülen ve önümüzdeki senelerde muhtemelen bulunacak Lübnan doğalgazına ilaveten, İsrail ve Kıbrıs rezervlerinin de iletimini hedefleyen girişimin önünde en önemli engelleri; teknik zorluk, siyasî riskler ve yüksek maliyet teşkil etmektedir.[17]

Yukarıda bahsedilen bu boru hattın devreye alınmasıyla ilgili olarak 2 Ocak 2020 tarihinde Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs arasında Eastmed olarak adlandırılan Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı’nın yapımına yönelik olarak inşası için 6 milyar dolar tutarında bir anlaşma akdedilmiştir. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki proaktif girişimleri, Türkiye’yi devre dışı bırakan politikaların hız kazanması ile neticelenmiştir. Yunanistan, İsrail ve Güney Kıbrıs, daha evvel ilan ettikleri gibi Atina’da bir araya gelerek, Doğu Akdeniz doğalgazının Avrupa’ya Akdeniz altından inşa edilecek boru hattı kanalıyla taşınmasına yönelik olarak 6 milyar dolar tutarında bir anlaşmaya imza atmışlardır. Bu anlaşmanın önümüzdeki bir zaman zarfı içerisinde İtalya tarafından da imza konulması suretiyle nihayete erdirilmesi öngörülmektedir. Bu hattın senelik kapasitesinin 20 milyar metreküp olacağı öngörülmektedir. Takriben 2 bin kilometre uzunluğunda olması öngörülen Eastmed boru hattının Avrupa Birliği’nin doğalgaz gereksiniminin yüzde 10’unu karşılamak suretiyle Birlik’in Rusya’ya olan enerji bağımlılığını bir nebze olsun düşürmesi planlanmaktadır. Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, imza töreni ertesi verdiği beyanatta, üç ülke arasındaki enerji ittifakının hiçbir ülkeyi tehdit etme amacının bulunmadığını ve her ülkenin iştirakine açık olduğunu işaret ederek şuna dikkati çekmiştir: “Bu işbirliğine katılacak ülkelere koşulan tek şart, iyi komşuluk ilkelerine ve uluslararası hukuk kurallarına saygılı olmalardır.” İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu ise, üç ülke arasında enerji konusundaki işbirliğinin bölgesel barışa ek olarak ve istikrarın da garantisi olduğunun altını çizmiştir.[18]

The EastMed pipeline (in purple) and related Greek pipeline developments (DEPA). Erişim Adresi: https://www.maritime-executive.com/article/greece-cyprus-and-israel-sign-trans-mediterranean-gas-pipeline-deal (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020)

İsrail-Güney Kıbrıs-Yunanistan üçlüsü arasında imzalanan bu anlaşmaya, Türkiye Cumhuriyeti tarafından çok sert bir tepki gösterilmiş ve ayın gün Dışişleri Bakanlığı’mızca aşağıdaki açıklama kamuoyu ile paylaşılmıştır: “EastMed doğalgaz boru hattı projesine ilişkin anlaşmanın imzalanması, bölgede ülkemizi ve KKTC’yi dışlamaya çalışan beyhude adımların yeni bir örneğidir. Doğu Akdeniz’de en uzun kıyı şeridine sahip olan Türkiye’yi ve Kıbrıs Adası’nın doğal kaynakları üzerinde eşit haklara sahip olan Kıbrıs Türklerini yok sayan hiçbir proje başarılı olamayacaktır. Bu hususu bir kez daha uluslararası toplumun dikkatine getiriyoruz. Doğu Akdeniz’de bulunan doğal kaynakların değerlendirilmesinde ve ülkemiz dâhil Avrupa’daki tüketim pazarlarına iletilmesinde en ekonomik ve güvenli güzergâh Türkiye’dir. Buna rağmen, hem bize, hem Kıbrıs Türklerine işbirliği kapılarının kapatılması, aslında bazı ülkelerin işbirliği yerine kısır siyasi hesaplar peşinde koştuğunun açık göstergesidir. Bu tür kirli hesapların geçmişte olduğu gibi gelecekte de tutmayacağını proje sahiplerine hatırlatırız.”[19]

8 Ocak 2020 tarihinde gerçekleştirilen Türk Akımı Doğalgaz Boru Hattı’nın resmi açılış töreni münasebetiyle bir konuşma Cumhurbaşkanı Erdoğan, Doğu Akdeniz’de enerji jeopolitiği bağlamında yaşanan durumlar hakkında aşağıdaki değerlendirmelerde bulunmuştur: “Hedefimiz ülkemizi küresel enerji merkezlerinden biri hâline getirmektir. Türkiye olarak kesinlikle bölgesel gerilim peşinde değiliz, asla da olmadık. Doğu Akdeniz’de süren hidrokarbon arama faaliyetlerimizin tek amacı ülkemizin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin menfaatlerini korumaktır. Doğu Akdeniz’de ülkemizin dışlandığı hiçbir projenin ekonomik, hukuki, diplomatik bakımdan hayata geçme şansı yoktur. Akdeniz’deki en uzun kıyı şeridine sahip Türkiye’nin bu bölgeyle ilgili her türlü projede söz söyleme hakkı elbette olacaktır. Akdeniz’deki tüm kıyıdaş ülkelere yaptığı çağrıyı yineliyorum. Gelin, tarih boyunca medeniyetlere beşiklik yapmış Akdeniz’i çatışma değil, işbirliği sahasına dönüştürelim. Bize bir adım gelene çok daha fazlasıyla gitmeye hazırız. Karşılıklı saygı ve hakkaniyet temelinde her türlü işbirliğine varız. Gerek TANAP, gerekse bugün açılış gururunu yaşadığımız Türk Akım ülkemizin işte bu vizyonunun en somut nişanesidir. Türk Akım isminin sahibi de hak sahibi değerli dostum Sayın Putin’dir. Muhataplarımızdan beklentimiz, Türkiye’nin uzattığı bu samimi işbirliği elini geri çevirmemeleridir.”[20]

Erişim Adresi: https://www.turkiyehavadis.com/turkakim-dogal-gaz-boru-hatti-baskan-erdogan-ve-putin-in-katilimiyla-acildi/42262/ (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020)

Yine söz konusu gelişmeler minvalinde Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Fransa ve İtalya tarafından izlenen politikalara yönelik Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’nca 9 Ocak 2020 tarihinde aşağıdaki açıklama yapılmak suretiyle Ankara’nın pozisyonundaki kararlılık bir kez daha vurgulanmıştır: “8 Ocak 2020 tarihinde Yunanistan, Fransa, GKRY ve Mısır ile İtalya Dışişleri Bakanları’nın katılımıyla Kahire’de düzenlenen toplantının ardından Doğu Akdeniz’deki gelişmelere yönelik yapılan açıklama bütünüyle gerçekdışı tezlere dayanmaktadır. Libya’nın uluslararası toplum tarafından tanınan meşru Hükümeti ile imzaladığımız Mutabakat Muhtıraları uluslararası hukuka uygun ve meşrudur. Bu Mutabakat Muhtıraları, ülkemizi ve Kıbrıs Türklerini Doğu Akdeniz’de yok saymaya çalışan taraflara bir cevap niteliği taşımaktadır. Esasen 8 Ocak tarihli açıklama, ülkemizin Doğu Akdeniz’deki adımlarının ne kadar haklı ve yerinde olduğunu da bir kez daha ortaya çıkarmıştır. Akdeniz’deki en uzun kıyı şeridine sahip Türkiye’nin bölge ile ilgili projelerde söz hakkı vardır. Doğu Akdeniz’i çatışma değil işbirliği sahasına dönüştürmek üzere, GKRY dışındaki tüm ülkelerle işbirliğine hazır olduğumuzu bu vesileyle bir kez daha ifade etmek isteriz”.[21]

Erişim Adresi: https://www.yenisafak.com/ekonomi/iea-baskani-birol-dogalgaz-fiyatlari-dusebilir-3452695 (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020)

Sonuç

Doğu Akdeniz bölgesinde özellikle 2000’li yıllarda keşfedilen doğalgaz kaynakları hem bölge devletlerinin, hem de bölge dışı devletlerin yakından takip ettiği ve buna yönelik kapsamlı stratejiler geliştirdiği bir konu olagelmiştir. İlgili minvalde, Doğu Akdeniz’e kıyısı bulunan ülkeler arasında uzlaşmaya varılmış bir Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması’nın (MEB) bulunmamasından ötürü, taraflar, kendi girişimleri neticesinde birtakım faaliyetler içerisinde bulunmuşlardır. Söz konusu durum, bölgedeki taraf ülkeler arasında zaten var olan gerginliklere yeni boyutlar eklemiştir.

İsrail-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi-Mısır-Yunanistan tarafından kendi aralarında Türkiye’yi bölgedeki büyük jeostratejik ve jeopolitik oyunda devre dışı bırakmaya yönelik adımlar özellikle son yıllarda gittikçe hız kazanmıştır. Buradaki doğalgaz kaynaklarının Türkiye harici alternatifler yoluyla Batı ülkelerinin piyasalarına taşınmasına yönelik girişimler bu dörtlü tarafından son dönemlerde daha sıklıkla gündeme getirilmiştir. Bu girişimler arasında en çok ön plana çıkan seçeneklerin başında Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı (Eastmed) gelmektedir. Avrupa Birliği’nin güçlü desteğine sahip bu projenin devreye alınması için sürece hız kazandırılmak istenmektedir. Ancak bu boru hattının hayata geçirilmesinin önünde bazı teknik ve siyasi engeller bulunmaktadır. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Libya, ilgili girişime karşı bir müttefiklik ilişkisi içerisindedirler. Türkiye, bu kapsamda, bölgede hem kendisinin, hem de KKTC’nin çıkarlarını uluslararası hukuk çerçevesinde tüm güç unsurlarını kullanmak suretiyle koruyacağını her fırsatta çok kararlı bir biçimde haklı olarak gündeme getirmektedir. Türkiye-Libya Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması ve bunun paralelinde güvenlik ve işbirliği mutabakatını bu kapsamda değerlendirmemiz mümkündür. Doğal olarak, Türkiye’nin ilgili girişiminden zarar görecek ülkeler buna şiddetli bir biçimde muhalefet etmektedirler/edeceklerdir. Öte yandan, konunun ilgili uzmanlarınca yapılan analizlerde Doğu Akdeniz doğalgazının Avrupa’ya taşınması için en ekonomik, kârlı ve akılcı seçeneğin Türkiye üzerinden bir boru hattı döşenmesi olduğu açıkça görülmektedir. Doğu Akdeniz Boru Hattı ve sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) yöntemiyle taşımanın yüksek maliyetli ve düşük getirili oldukları yönünde ciddi analizler de bulunmaktadır.

Sonuç olarak, Doğu Akdeniz Bölgesi’nde enerji jeopolitiği paralelinde yaşanan Türkiye-Libya Mutabakatı ve Doğu Akdeniz Doğalgaz Boru Hattı Anlaşması gibi oyun değiştirici girişimlerin benzerlerinin önümüzdeki kısa ve orta vadeli dönemde de yaşanabileceğini düşünmekteyim. Diğer yandan, taraf ülkeler arasındaki ciddi uzlaşmazlıkların bölgedeki doğalgazın ticarileştirilmesi önündeki en büyük engellerden birisi olduğu gerçeği de hiçbir zaman için unutulmamalıdır. Ayrıca bölgenin Orta Doğu’da yaşanan gerginliklerin merkezlerine çok yakın bir yerde konumlanması, adeta bir “batmayan uçak gemisi” olarak silah sevkiyatları ve güvenlik stratejilerinde önemli rol oynaması ve Ortadoğu’daki jeopolitik ve jeostratejik gerginliklerden çok yakından etkilendiğini/etkilenebileceğini de her zaman hatırda tutmak gerekmektedir. Nitekim ABD-İran arasında yaşanan son gerginlik de, bu anlamda yakından takip altında tutulan bir gelişmedir. Kısacası, son tahlilde, Doğu Akdeniz’de sular önümüzdeki kısa ve orta vadede bölgede yaşanan/yaşanabilecek jeopolitik ve de jeostratejik gerginliklerden ötürü çok daha fazla ısınacaktır. Tarafların burada nasıl bir tavır takınacağı, önümüzdeki yıllarda hem bölgenin geleceğinde, hem de bölgedeki doğalgazın ticarileştirilmesi bağlamında ana belirleyici bir unsur olacaktır.

Dr. Sina KISACIK

 

KAYNAKÇA

 

[1] “Libya’dan Türkiye’yle Güvenlik Anlaşmasına Onay”, Bianet, Yayım Tarihi: 19 Aralık 2019, Erişim Adresi: http://bianet.org/bianet/dunya/217418-libya-dan-turkiye-yle-guvenlik-anlasmasina-onay, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[2] “Prof. Dr. Mesut Hakkı Caşın: Türkiye-Libya anlaşmasının hukuki ve stratejik boyutları”, Anadolu Ajansı, Yayım Tarihi: 9 Aralık 2019, Erişim Adresi: https://www.aa.com.tr/tr/analiz/turkiye-libya-anlasmasinin-hukuki-ve-stratejik-boyutlari/1668270, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[3] “Türkiye ile Libya arasında imzalanan mutabakat muhtırası Resmi Gazete’de”, TRT Haber: Gündem, Yayım Tarihi: 26 Aralık 2019, Erişim Adresi: https://www.trthaber.com/haber/gundem/turkiye-ile-libya-arasinda-imzalanan-mutabakat-muhtirasi-resmi-gazetede-449487.html, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[4] “Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti: Türkiye ile askeri ve güvenlik işbirliği anlaşması onaylandı”, BBC Türkçe, Yayım Tarihi: 20 Aralık 2019, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-50866407, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[5] “Libya’da parlamentodan Türkiye ile mutabakata ret”, DW Türkçe, Yayım Tarihi: 4 Ocak 2020, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/libyada-parlamentodan-t%C3%BCrkiye-ile-mutabakata-ret/a-51887008, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[6] “Libya tezkeresi Meclis’te kabul edildi”, Sputnik Türkiye, Yayım Tarihi: 2 Ocak 2020, Erişim Adresi: https://tr.sputniknews.com/turkiye/202001021040955089-libya-tezkeresi-mecliste-kabul-edildi/, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[7] “Son dakika… Libya Tezkeresi 325 oyla Meclis’te kabul edildi”, Milliyet,  Yayım Tarihi: 2 Ocak 2020, Erişim Adresi: http://www.milliyet.com.tr/siyaset/son-dakika-libya-tezkeresi-325-oyla-mecliste-kabul-edildi-6114116, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[8] http://www.milliyet.com.tr/siyaset/son-dakika-libya-tezkeresi-325-oyla-mecliste-kabul-edildi-6114116.

[9] http://www.milliyet.com.tr/siyaset/son-dakika-libya-tezkeresi-325-oyla-mecliste-kabul-edildi-6114116.

[10] http://www.milliyet.com.tr/siyaset/son-dakika-libya-tezkeresi-325-oyla-mecliste-kabul-edildi-6114116.

[11] http://www.milliyet.com.tr/siyaset/son-dakika-libya-tezkeresi-325-oyla-mecliste-kabul-edildi-6114116.

[12] “Türkiye’nin asker gönderme kararına tepkiler”, DW Türkçe, Yayım Tarihi: 3 Ocak 2020, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/t%C3%BCrkiyenin-asker-g%C3%B6nderme-karar%C4%B1na-tepkiler/a-51874819, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[13] Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, “Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: “Libya’da önceliğimiz çatışmaların bir an önce durmasıdır”, Yayım Tarihi: 7 Ocak 2020, Erişim Adresi: https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/115205/cumhurbaskanligi-sozcusu-kalin-libya-da-onceligimiz-catismalarin-bir-an-once-durmasidir-, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[14] “Erdoğan ve Putin’den ortak yazılı açıklama: Libya, Suriye, İran-ABD geriliminde ortak tavır”, Yeni Şafak, Yayım Tarihi: 8 Ocak 2020, Erişim Adresi: https://www.yenisafak.com/gundem/erdogan-ve-putinden-ortak-yazili-aciklama-libya-suriye-iran-abd-geriliminde-ortak-tavir-3521074, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[15] Sina Kısacık & Fahri Erenel, “Doğu Akdeniz Güvenlik Algılamaları Bağlamında, Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği Savunma Anlaşması (The Permanent Structured Cooperation- PESCO) ve Enerji Güvenliği Meselelerinin Avrupa Birliği- Türkiye İlişkilerine Olası Yansımalarını Anlamak”, Türkiye Siyaset Bilimi Dergisi, Yıl: 2019, Cilt: 2, Sayı: 1, ss. 53-54, Erişim Adresi: https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/856440, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[16] Kısacık & Erenel, “Doğu Akdeniz Güvenlik Algılamaları Bağlamında, Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği Savunma Anlaşması (The Permanent Structured Cooperation- PESCO) ve Enerji Güvenliği Meselelerinin Avrupa Birliği- Türkiye İlişkilerine Olası Yansımalarını Anlamak”, s. 54.

[17] Kısacık & Erenel, “Doğu Akdeniz Güvenlik Algılamaları Bağlamında, Kalıcı Yapılandırılmış İşbirliği Savunma Anlaşması (The Permanent Structured Cooperation- PESCO) ve Enerji Güvenliği Meselelerinin Avrupa Birliği- Türkiye İlişkilerine Olası Yansımalarını Anlamak”, ss. 54-55.

[18] “Doğu Akdeniz Boru Hattı anlaşması imzalandı.”, Enerji Günlüğü, Yayım Tarihi: 2 Ocak 2020, Erişim Adresi: https://www.enerjigunlugu.net/dogu-akdeniz-boru-hatti-anlasmasi-imzalandi-35533h.htm, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[19] Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “SC-1, 2 Ocak 2020, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Hami Aksoy’un EastMed Projesine İlişkin Anlaşmanın İmzalanması Hakkındaki Soruya Cevabı”, Erişim Adresi: http://www.mfa.gov.tr/sc_-1_-eastmed-projesine-ili%C5%9Fkin-anlasmanin-imzalanmasi-hk-sc.tr.mfa, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[20] Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı, “Hedefimiz, Türkiye’yi küresel enerji merkezlerinden biri hâline getirmekti”, Yayım Tarihi: 8 Ocak 2020, Erişim Adresi: https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/115219/-hedefimiz-turkiye-yi-kuresel-enerji-merkezlerinden-biri-h-line-getirmektir-, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

[21] Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı, “No: 12, 9 Ocak 2020, Yunanistan, Fransa, GKRY ve Mısır Tarafından Doğu Akdeniz Konusunda Yapılan Ortak Açıklama Hk.”, Erişim Adresi: http://www.mfa.gov.tr/no_12_-gkry-ve-misir-tarafindan-yapilan-ortak-aciklama-hk.tr.mfa, (Erişim Tarihi: 9 Ocak 2020).

One Comment »

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.