Siyaset, sadece bir toplumsal bilim değil, aynı zamanda, hayatın içerisinde her an soluklanılan bir mücadeleyi ifade eder. Kimine göre “eve giren ekmek”, kimine göre “yaşam kavgası” ya da “elitler arasında rekabet”ten ibarettir. Hangi tanım ya da bakış açısı ön plana alınırsa alınsın, eski Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel’in “siyaset bitmez” sözü her seferinde hafızalara gelir. O, en umutsuz dönemde, partisinin kapatıldığı süreçte bu sözleri ifade ederken, salgını da öngörmüş müydü, yanıtlaması gerçekten zor…
Bu mücadelenin yerkürede en kesifleştiği yerlerden birisi hiç kuşkusuz Ortadoğu olarak göze çarpmaktadır. Uzun zamandan beri Suriye konuşmuyoruz. Ülkenin içindeki dengeler hangi aşamaya geldi, Suriye’de “rejim” olarak isimlendirilen Beşar Esad yönetimi ülke içindeki egemenliğini koruyor mu, zaafiyete mi uğradı, ne ülke, ne de dünya kamuoyunun gündemine çok gelmiyor. IŞİD hangi terör girdaplarını derinleştiriyor, gerçekten de tasfiye oldu mu, yeniden harekete geçmeye mi planlıyor? 28 Nisan’da Milli Savunma Bakanlığı’nın sosyal medya hesabına yansıdığı üzere, “PKK/YPG terörünün, Afrin’de masum sivillere yönelik düzenlediği bombalı araç saldırısında hayatını kaybedenlerin sayısı 11’i çocuk olmak üzere 40’a, yaralıların sayısı ise 47’ye yükseldi.” 2016 yazındaki “Fırat Kalkanı Harekatı”yla, Türkiye’nin Fırat’ın batısında kalan yakın sınır dışı denetim altına alınırken, 2018’deki “Zeytin Dalı Harekatı”yla Fırat Kalkanı’nın batı ucunda kalan Afrin bölgesi kontrol altına alınmıştı. Tüm bu operasyonlar, PKK/PYD/YPG terörünün bir siyasal antite kurması ve Suriye içinde “terör devleti” kurmasını engellemek içindi. Nitekim bu müdahaleler, 2019 sonbaharında gerçekleşen, ABD ve Rusya ile sağlanan mutabakatlarla kurumsallaştırılan Barış Pınarı Harekatı ile Fırat’ın doğusuna da uzandı. 2020 Nisan ayında Afrin’de harekete geçen PKK/PYD/YPG terörü, ülkemizin içindeki siyasal uzantılarını da harekete geçirerek, yeni siyasal kampanyalar peşinde koşacak, pandeminin yarattığını sandıkları boşluktan mı yararlanmayı düşünmektedirler?
Bununla birlikte, İran-ABD gerginliği hız kesmeden devam etmekte, insani yardımlar için dahi, ABD, İran’a yönelik ambargoyu hafifletmemektedir. İran ise, Irak’taki konumundan ve Yemen’deki mücadelesinden geri durmamakta, Suriye’nin yanıbaşındaki Lübnan’daki kargaşa da gün geçtikçe siyasal kriz olmaktan bir “devlet krizi”ne “varoluş problemi”ne dönüşmektedir (https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-52474928). İran-Suriye ittifakının kurulduğu 1980’lerde İran eliyle kurulan Hizbullah, 1982-2000 arasındaki İsrail işgaline karşı en yoğun direnişi gösterdiğinden, 1975-1990 sürecinde Taif anlaşmasıyla sonuçlanan iç savaş sonrası, silah bırakmayan tek örgüt oldu. Zira en büyük dayanağı, İsrail’e karşı ülkeyi korumaktı. Fransız kolonyalizminin miras bıraktığı kotalı rejimde, mezhepler, etnik kökenlere göre siyasal pozisyonlar dağıtılırken, Hizbullah, sadece Şii Araplar değil, birtakım Hıristiyan grupların da sempatisini kazanan bir silahlı örgüt, siyasal parti, sosyal yardım ağı oldu, Üstelik “devlet içinde devlet” konumuyla güney Lübnan’da fiili bir otorite haline geldi. Bu durumu 2000’de İsrail işgalinin sona ermesi ve 2006’da İsrail-Hizbullah arasında yaşanan “2. Lübnan Savaşı” sağladı. Oysa bugünlerde Lübnan’da yaşanan sosyal protestolar, ekonomik kriz karşıtı gösteriler, pandemiye karşın yaygınlaşan kitlesel öfke, kotaların ve örgütlerin ötesinde, sosyal-sınıfsal içerikli bir hâl almaktadır.
Pandeminin etkilediği zeminde, İsrail’de bir yıl içinde 3 seçimden sonra sonunda, Likud-Mavi Beyaz arasında, kimilerinin “karantina hükümeti” olarak adlandırdıkları büyük koalisyon kuruldu. Önce Netanyahu, 2021’den itibaren ise Gantz’ın “dönüşümlü Başbakanlık” formülünde el sıkıştıkları bir modelde uzlaşıldı. Ne kadar kalıcı olacağı bilinmeyen, ama şimdilik Netanyahu’nun kısa vadede Başbakanlığını koruduğu bu hükümet yapısında, Gazze’deki insani dram artmakta, Hamas’ın 2011 sonrası azalan uluslararası desteği bağlamında, sosyal ağları daralmakta, Batı Şeria’da ise İsrail’le ılımlı siyaset gütmeye çalışan El Fetih-FKÖ eksenindeki Filistin Otoritesi, sağlık dahil, sosyal konularda yetersiz kalmaktadır. Zaten İsrail’deki büyük koalisyonun ortakları, ABD Başkanı Trump’ın siyasal desteğiyle, Batı Şeria’yı siyasal destek ve yerleşimlerle, yarı resmi bir ilhakla kendi toprakları içinde eritmeye çalışmaktadır.
Mısır’ın mevcut konumunu koruduğu, İsrail’le ilişkilerini geliştirdiği zeminde, Libya’da Hafter’e verdiği destek, Türkiye’yle çalışan siyasaları, Doğu Akdeniz dahil hangi tartışmaları canlı kılacaktır? Pandemi sürecinde gerçekleşen, Türkiye’nin diğer ülkelerle birlikte İsrail’e de yardımda bulunduğu yüzeyde, Türkiye-İsrail ilişkileri için bu aşama yeni bir orijin noktası olacak mıdır? Suriye-Irak zemininde şiddet sarmalı, devletsizlik, pandemiden etkilenmeyerek, var olan sorunlar, farklı kisvelerle durumunu sürdürmeye aday gözükmektedir. Suudi Arabistan-Rusya arasında bir süredir yaşanan anlaşmazlık, petrol fiyatlarını çok indirdeyse de, varılan uzlaşma da petrolde beklenen fiyat artışını sağlamamıştır. Suudlar, bir yandan İslam dünyasında, çok ta tahmin edilemeyen reform hareketlerini hızlandırırken, bir yandan da güney Yemen’de ayrı bir devletleşmenin yolunu açmakta, Suudi Arabistan-Körfez ülkeleri-İsrail arasındaki siyasal dayanışma, ABD’nin yönlendiriciliğinde gelişmektedir.
Kısacası pandemi, Ortadoğu mesaisine bırakın son vermeyi, kısa bir ara bile verdirmemiştir. Yazının içinde vurguladığımız gibi, SİYASET BİTMEZ…
Dr. Deniz TANSİ