LİBYA SATRANCINDA YENİ HAMLE: MISIR’IN ASKERİ MÜDAHALE ÇIKIŞI TÜRKİYE’YE MESAJ MI?

upa-admin 27 Haziran 2020 6.601 Okunma 0
LİBYA SATRANCINDA YENİ HAMLE: MISIR’IN ASKERİ MÜDAHALE ÇIKIŞI TÜRKİYE’YE MESAJ MI?

Giriş

Arap Baharı sürecinde ortaya çıkan isyan dalgası içerisinde ülkesini on yıllar boyunca demir yumrukla yöneten Muammer Kaddafi’nin devrilmesiyle başlayan çatışmalar sonucunda, Libya’da hükümet (devlet) olarak iki farklı siyasi aktör veya entite ortaya çıkmış ve bu durum, zaman içerisinde, tarafların ülkede mutlak kontrolü ele geçirmeye çalıştıkları bir iç savaşa dönüşmüştür. Birleşmiş Milletler (BM) nezdinde tanınan Fayiz es-Serrac liderliğindeki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) ile Türkiye’nin yakın ilişkiler geliştirmesi neticesinde ise, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin çıkarlarını korumaya yönelik bazı somut adımlar atılmış ve Türkiye’nin askeri anlamda destek sağlaması sayesinde UMH’nin ülkedeki kontrol alanı da genişlemiştir. Bu yazıda, bu gelişmelerin bir sonucu olarak, UMH’nin karşısında yer alan General Hafter’i destekleyen taraflardan biri olan Mısır’ın (Devlet Başkanı Sisi’nin bizzat kendi ifadesiyle) ortaya attığı askeri müdahale ihtimalini değerlendireceğim.

Türkiye’nin Doğu Akdeniz Hamlesi: Kazanım mı Yeni Cephe Maliyeti mi?

27 Kasım 2019 tarihinde Libya UMH ile Türkiye arasında “Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakatı” ve “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” nın imzalanması ile başlayan süreci, Libya UMH’nin çağrısı üzerine 2 Ocak 2020 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Libya’ya asker gönderilmesine dair tezkerenin onaylanması takip etmiştir. Atılan somut adımlar, Türkiye’yi Libya’da meşru bir aktör haline getirmiştir. Bu gelişmeler, uluslararası kamuoyunda da geniş yankı uyandırmış ve Türkiye uluslararası hukuka aykırı hareket etmekle alakalı suçlamalara maruz kalmıştır.

Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası ile Türkiye ve Libya, Akdeniz’deki uluslararası hukuktan doğan tüm egemenlik haklarını ve/veya yetkilerini kullandığı deniz alanlarının, bütün gerekli koşullar değerlendirilerek adil ve hakça sınırlandırılmasının yapılması konusunda mutabık kalarak aralarında 18.6 mil uzunluğunda bir sınır çizgisi ile kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge sınırlarını belirlemişlerdir. Türkiye, bu muhtıra ile Doğu Akdeniz’de özellikle Yunanistan’ın etki alanını daraltmayı istemiş ve ilgili muhtıra sonrasında Yunanistan’ın tepkisi Libya’nın Atina Büyükelçisi’ni istenmeyen adam ilan etmek şeklinde olmuştur.

Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2020/01/30/dogu-akdeniz-yeni-denklem-libya-deniz-yetki-alani-mutabakat-turk-yunan-iliskileri-ne-olur, (Erişim Tarihi: 22 Mayıs 2020).

Türkiye, Doğu Akdeniz’de kendi çıkarlarını tehdit eden ittifaklara karşı diplomasi yollarını kullanmış ve Libya’da kalıcı bir çözüm sağlanması için de görüşmelere destek vermiştir. 13 Ocak 2020 tarihinde Moskova’da gerçekleşen ateşkes görüşmelerine katılan heyetlerden biri olarak, Türkiye, 19 Ocak 2020’de Berlin’de yapılması planlanan Libya Konferansı öncesinde ortak bir anlaşma metni oluşturulmasına katkıda bulunmuştur. Ancak Hafter’in ilgili metni imzalamadan görüşmelerden ayrılması ve çatışmaların devam etmesi sonucunda, Türkiye, UMH’ne askeri desteğini arttırmıştır.

Türk askerinin Libya’daki varlığı UMH açısından kısa sürede askeri başarıları beraberinde getirmiş ve Hafter’e karşı pozisyonunu güçlendirmesinde önemli bir rol oynamıştır. Özellikle ülkede stratejik öneme sahip Vatiyye Hava Üssü’nün tekrar UMH kontrolüne geçmesi önemli bir gelişme olarak değerlendirilmiştir. Son dönemde gündeme gelen konulardan biri de, hem Vatiyye Hava Üssü’nün, hem de Misrata Deniz Üssü’nün Türkiye’nin kullanımına açılması ile ilgili olmuştur. Türkiye açısından bu üsler, Doğu Akdeniz’deki varlığını güçlendirmek ve rakipleri karşısında avantaj elde etmek açısından önem taşımaktadır.

Mısır’ın Askeri Müdahale Çıkışı Gerçekçi Mi?

Türkiye’nin BM nezdinde tanınan Serrac hükümeti ile geliştirdiği Doğu Akdeniz politikaları, başlangıçtan bu yana Hafter’i destekleyen Mısır, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) hattında rahatsızlık yaratmıştır. Hem imzalanan mutabakatı, hem de Libya tezkeresini kınayarak Türkiye’yi sert bir dille eleştirmekten çekinmeyen Hafter destekçisi ülkeler, UMH güçlerinin ülkedeki stratejik askeri başarılarını yavaşlatmak için ateşkes çağrısında bulunmuştur. Hafter ve Tobruk Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ile görüşmesi sonrasında, Mısır lideri Abdülfettah el Sisi, 8 Haziran 2020 tarihinde ateşkes öngören Kahire Bildirgesi’ni ilan ederek çatışmaların durmasını ve siyasi çözümün görüşülmesini gündeme getirmiştir. UMH güçlerinin kazandığı başarılardan sonra Mısır tarafından yapılan ateşkes çağrısı, daha önce Ocak 2020’de Moskova’da önemli çabalar ile oluşturulan anlaşma metninin Hafter tarafından imzalanmaması ve saldırılara devam edilmesi dolayısıyla gerçekçi görülmemiştir. Hafter destekçileri tarafından zaman kazanmak için ortaya atılmış olma ihtimaline istinaden, Türkiye tarafından samimi bulunmamış ve Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu bu çağrıyı “ölü doğmuş bir çağrı” olarak değerlendirmiştir.

Abdülfettah el Sisi

Ateşkes çağrısının ciddiye alınmadığını gözlemleyen Mısır, söylemlerini sertleştirerek UMH birliklerinin Sirte harekatını başlatması üzerine, Sirte ve Sirte’nin güneyinde yer alan El Cufra hava üssünün ele geçirilmesini kendilerinin kırmızı çizgisi ilan ederek, gerekirse Mısır’ın batı sınırlarını korumak amaçlı askeri müdahalede bulunabileceği açıklamasında bulunmuştur. Trablus’taki Libya Parlamentosu yaptığı açıklamada Mısır’ın askeri müdahaleyi işaret eden bu açıklamasının uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirterek kınamış ve Libya hükümetine de bu açıklamaya gerektiği şekilde siyasi ya da fiili cevap verme çağrısında bulunmuştur.[1] Bu açıklama, 2013 yılında Mısır’da yapılan askeri darbe sonucunda Mursi’nin devrilerek Sisi’nin iktidara gelişinden bu yana gergin olan Türkiye-Mısır ilişkilerinde tansiyonun yeniden yükselmesine neden olmuştur. İki ülkenin Libya’da farklı tarafları desteklemesinin getirdiği çıkar çatışmasının askeri bir çatışmaya dönüşüp dönüşmeyeceği de uluslararası kamuoyunun gündeminde kritik bir soru olarak yer almaktadır.

Sisi’nin bu çıkışı üzerine, Mısır Ordusu’nun askeri gücü ve kapasitesi gündeme gelmiştir. 2005 yılından bu yana yayınlanan Global Firepower Index’in Şubat ayı verilerine göre, Mısır, 2020 yılında ilk kez 9. sırada yer alarak 11. sıradaki Türkiye’nin önüne geçmiştir. Türkiye, bu listede 2010 yılından bu yana ilk 10 sıralamasında yer almış ve ilk olarak 2020 değerlendirmesinde ilk 10 dışında kalmıştır. Amerikan Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) raporlarına göre, Mısır Ordusu’nun aktif personel sayısı yaklaşık 450 bin civarında olup, Orta Doğu’daki en büyük ordulardan birisi olarak belirtilmiştir.[2]  Bu bağlamda, askeri kapasiteleri benzer görünse de, iki ülke sıcak savaş yetenekleri açısından değerlendirildiğinde, uzmanlar tarafından Mısır’ın Türkiye ile doğrudan karşı karşıya gelmeye cesaret edemeyeceği öngörülmektedir.[3]

ABD ve Rusya’nın Tavrı Ne Olur?

Bu çıkışın uluslararası aktörler tarafından ne ölçüde destek göreceğini değerlendirmek gerekirse, Sisi’nin Kahire Bildirgesi ile yaptığı ateşkes çağrısı Rusya, Fransa, BAE, Ürdün, Suudi Arabistan, Arap Birliği ve ABD tarafından olumlu karşılanmıştır. Ancak, askeri müdahale çıkışının özellikle ABD ve Rusya tarafından nasıl bir hamle getireceği henüz belirsizliğini korumaktadır. Mısır Ordusu’na büyük silah desteğinde bulunan ABD’nin onayı olmadan, Mısır’ın böyle bir söylemde ve fiili harekette bulunmasının mümkün olmadığı ve Rusya’nın da bu hamlenin dışında kalmak istemeyeceğini söyleyebiliriz.

Bir diğer görüşe göre, ateşkes ve akabinde gelen askeri müdahale çıkışlarının taktiksel olduğuna dair değerlendirmeler de söz konusudur. Bu görüşe göre, esas amacın, stratejik olarak geri çekilme yemlemesi ile UMH güçlerinin ana kontrol noktalarını güvende görmelerini sağlayarak olası ileri hareketlerinde Hafter’in yeniden saldırılara geçmesi için uygun zemin yaratmak olduğu belirtilmektedir. Ancak bu durumda da, görünüşte UMH’ye daha yakın bir duruş sergileyen ABD’nin, Hafter’i destekleyen Rusya’nın karşısında elini düşürmemek için yeni adımlar atması olası görünmektedir.

Dolayısıyla, ABD ve Rusya’nın paylaşım alanları üzerinden mutabık olmadığı herhangi bir yeni adımın atılması çok olası görünmemektedir. Mısır’ın askeri müdahalesine kısıtlı bir alan üzerinden onay verilse bile büyük resmi belirleyici bir değişim yaratabilmesi tek başına mümkün olmayabilir. Burada Türkiye açısından önemli olan nokta kendi çıkarlarına sahip çıkacak pozisyonunun devamlılığını sağlayabilmektedir.

Sonuç

Fransa Kralı 15. Louis’ye atfedilen “Benden sonra tufan” (Apres moi le deluge) sözü, deyim yerindeyse Kaddafi sonrası Libya’da yıllardır yaşanan gelişmeleri betimlemektedir. NATO’nun müdahalesi ile başlayan süreçte, Türkiye, son dönemde Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını korumak amaçlı daha aktif bir rol oynamaktadır. Türkiye’nin oyuna dahil olması, süregelen çatışmalarda ibreyi ters yöne çevirmede etkili olmuş ve bu da çıkar çatışması içinde olduğu diğer aktörlerde endişe yaratmıştır. Bu bağlamda, Mısır’ın askeri müdahale çıkışının yaratacağı olası riskler ve Türkiye’nin doğrudan dahil olmak zorunda kalacağı bir savaş ihtimali, Türkiye’nin şimdiye dek elde ettiği kazanımları açısından tehdit oluşturabilir. Sonuç olarak, Türkiye diplomasi yollarını kullanarak bu çıkışın desteklenmesinin önüne geçmeli ve mevcut avantajlı konumunu güçlendirmek üzerine bir hamlede bulunmalıdır.

Dr. Gamze HELVACIKÖYLÜ

 

[1] https://www.ntv.com.tr/dunya/libya-parlamentosu-misir-cumhurbaskani-sisinin-askeri-mudahale-tehdidini-kinadi,UHO3zcYXj0mlTJ5_gwfB9A.

[2] https://t24.com.tr/haber/misir-libya-ya-girer-mi,886107.

[3] https://www.indyturk.com/node/199946/haber/uzmanlar-sisi%E2%80%99nin-%C3%A7%C4%B1k%C4%B1%C5%9F%C4%B1n%C4%B1-de%C4%9Ferlendirdi-m%C4%B1s%C4%B1r-libya%E2%80%99da-t%C3%BCrkiye-ile-kar%C5%9F%C4%B1-kar%C5%9F%C4%B1ya.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.