1. Giriş
Türkiye siyasetinin ana konusu, son birkaç gündür Ayasofya’nın statüsü olmuş durumda. 1985 yılından beri UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan ve dünyada Müslümanlar ve Hıristiyanlar için tarihi bir öneme sahip olan Ayasofya (İngilizce Hagia Sophia), tarihsel süreçte Bizans İmparatorluğu yönetiminde bir katedral olarak inşa edilmiş, sonrasında 1453 tarihinde Osmanlı’nın -Fatih Sultan Mehmet döneminde- İstanbul’u fethiyle beraber camiye dönüştürülmüştür. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı sonrasında, ulu önder Mustafa Kemal Atatürk döneminde, 24 Kasım 1934 tarihinde, Ayasofya’nın camiden müzeye dönüştürülmesine karar verilmiştir. Günümüzde ise, Danıştay’ın Ayasofya’ya müze statüsü verilmesini öngören 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etmesi ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ibadete açılmak üzere Ayasofya’nın Diyanet İşleri Başkanlığı’na devredilmesine yönelik kararı imzalamasının ardından, Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması konusu ulusal ve uluslararası tepkilerin doğmasına sebebiyet vermiştir. Bu yazıda, bu tepkiler ve gelişmeler özetlenecektir.
2. Dış Tepkiler
2.1. Yabancı Ülke Sözcülerinden Yorumlar
Ayasofya’nın ilk etapta Ortodoks Hıristiyanlar için bir manastır olarak inşa edilmesi sebebiyle, Ortodoks Hıristiyanlar, Ayasofya’yı “kutsal” bir mekân olarak kabul etmiş ve bu sebepten karara yönelik ilk tepkiler de Yunanistan ve Rusya Federasyonu gibi Ortodoks nüfusu yoğun ülkelerden gelmiştir. Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçotakis, “Ayasofya’nın yeniden cami olmasının sadece iki ülke ilişkilerini değil, Türkiye’nin AB sürecini de etkileyeceğini” dile getirmiş, Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou da “kararın kışkırtıcı olduğunu ve hoşgörü ve dini diyalog değerlerini onarılmaz şekilde zayıflatacağını” ileri sürmüştür. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ise, Twitter hesabından paylaştığı mesajda, “Ayasofya kararının UNESCO’ya karşı bir meydan okuma olduğunu” savunmuş, kararı “açık bir provokasyon” olarak nitelendiren Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise, “Türkiye’nin altı asır geri gittiğini” ifade etmiştir. Yunanistan’ın yanı sıra, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi adına bu ülkenin Dışişleri Bakanı Nikos Hristodoulides, “kararın Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini ihlal ettiğini” savunmuştur. Rus Ortodoks Kilisesi ise, “kararı esefle karşıladıklarını” açıklamış; söz konusu karar mevcut ayrıştırmaları derinleştirebileceğini dile getirmiş ve kilise sözcüsü Vladimir Legoida, “Rus Ortodoks Kilisesi ile diğer Ortodoks kiliselerinin endişelerine kulak verilmemiş olması üzücü” ifadelerini kullanmıştır.
Alınan karara bir tepki de ABD’den gelmiştir. ABD Dışişleri Bakanlığı, “karardan hayal kırıklığına uğradıklarını” belirtmiştir. Bakanlık Sözcüsü Morgan Ortagus, “Türk hükümetinin Ayasofya’nın statüsünü değiştirme kararından hayal kırıklığı duyuyoruz” diyerek, “Türk hükümetinin Ayafosya’yı tüm ziyaretçilerin girişine açık tutma kararlılığının sürdürdüğünü anlıyor ve bu mekâna herkesin hiçbir sıkıntıya uğramadan erişimini sağlama planlarını duymayı merakla bekliyoruz” demiştir. ABD Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Senatör Jim Risch ve Komisyon’un kıdemli üyelerinden Demokrat Senatör Bob Menendez ise, ortak yazılı bir açıklama yapmışlar ve “Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesinin İslâm ve Hıristiyanlık arasında köprü kurma çabalarına zarar verdiğini savunarak“, kararın değiştirilmesini istemişlerdir. Kararı eleştiren AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell de, söz konusu adımı “esef verici” olarak nitelendirmiştir. Avusturya Dışişleri Bakanı Bakanı Alexander Salenberg ise, bu karardan “derin üzüntü duyduğunu” ifade ederek, “alınan kararın Türkiye’yi Avrupa’dan uzaklaştırdığını” savunmuştur. Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) de, “Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan Ayasofya’nın statütüsünün bir sonraki toplantıda gözden geçirileceğini” açıklamıştır. Filistin’deki Hamas Hareketi ise, konu hakkında bir yazılı açıklama yaparak, “Ayasofya’nın ibadete açılması, tüm Müslümanların gurur duyacağı bir adımdır” şeklindedir.
2.2. Dünya Medyasında Ayasofya Olayı
Dünya medyası, Ayasofya kararını genelde ilk haber olarak vermiştir. Örneğin, İngiliz The Guardian gazetesi, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ayasofya hamlesinin taraftarlarını çok memnun ettiğini” yazmıştır. “Kararın uluslararası sansasyon yaratabileceğini” belirten Amerikan The New York Times gazetesi ise, Ayasofya’yı camiye çeviren Cumhurbaşkanlığı kararının Danıştay’ın kararını açıklamasının ardından ‘dakikalar içerisinde’ alındığına dikkat çekmiştir. Financial Times ise, Ayasofya’nın “dünyanın en önemli Bizans Hıristiyan mimari örneklerinden biri” olduğuna vurgu yapmış ve İslâm dininde insan ve hayvanların resmedilmesinin yasak olduğunu dile getirmiştir. Londra merkezli Arapça ve İngilizce yayın yapan Şarkul Avsat, Ayasofya’nın “camiden müzeye çevrilmesinin Osmanlı İmparatorluğu’nun küllerinden doğan yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli reformlarından biri olduğunu” belirtmiştir.
Ayasofya, siyaset ve dış politika tartışmalarının merkezine oturdu
3. Türkiye İç Politikasındaki Tepkiler
Türkiye’de ulusal siyasette ise alınmış olan karara dair siyasilerden gelen yorumlar şu şekilde olmuştur:
TBMM Başkanı AK Parti’li Mustafa Şentop: “Camiyi müzeye çevrilen karar iptal edildiği için cami vasfına dönmüş oldu. Bu kararla birlikte Ayasofya aslında ibadete açılmış oldu. Cumhurbaşkanımızın kararnamesi ile kararın uygulanma usulüne dair bir idari işlem. Ayasofya’nın cami olarak yönetimi de Diyanet İşleri Başkanlığı’na verilmiş oluyor. Bizim gibi birçok kuşağın hayallerinde cami olarak açılması yer almıştı. ‘Zincirler kırılsın, Ayasofya açılsın’ bizim gençliğimizin, bizden önceki kuşağın gençliğinin en önemli sloganlarından biriydi.”
Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu: “Ayasofya’nın, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vasiyeti doğrultusunda eski hüviyetine getirilmesi ve cami olarak ibadete açılması yolunda önemli bir merhale olan Danıştay kararını takdirle karşılıyorum. Bu, milletimizin uzun yıllardır var olan arzusu yönünde alınmış bir karardır. Burada, Ayasofya konusunu bu milletin gündeminde tutan Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamız ve yarım asırdır bu mücadeleyi veren Milli Görüş hareketi mensupları başta olmak üzere, emeği geçen herkesi tebrik ediyorum.”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli: “İrade milletin, karar hukukundur. Ayasofya’nın kapıları hamdolsun ardına kadar açılarak tertemiz alınların secdeyle buluşması sağlanmıştır. İrade milletin, karar hukukundur.”
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu: “Ayasofya’nın ibadete açılması, on yıllardır beklenen özlemin gerçeğe dönüşmesidir. İktidar ve muhalefetin takındıkları sorumlu tavır takdire şayandır. Fethin sembolü, Fatih’in emaneti olan ve İstanbul’un tüm medeniyet birikimini barındıran #AyasofyaCamii hayırlı olsun.”
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener: “#AyasofyaCamii hayırlı, uğurlu olsun.”
İYİ Parti İstanbul Milletvekili ve Parti Sözcüsü Yavuz Ağıralioğlu: “Hamdolsun. Bu karara vesile olanlara gönülden müteşekkiriz. İstanbul’da fethin tek sembolüne, Fatih’e ve fethin şerefli askerlerine borcumuzu ödedik. Şimdi sıra fethin ruhuna ve Şehr-i İstanbul’a karşı mesuliyetlerimize sadakatte… #AyasofyaCamii.”
HDP Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu: “Ayasofya’yı cami yaparak suç ve günahlarınızı örtemeyeceksiniz. Soykırıma uğrattığınız mazlumların ahı sizi bulur, milyon tane cami açın bunu önleyemeyeceksiniz..! Dine karşı dini kullanıyorsunuz!”
HDP İstanbul Milletvekili Hüda Kaya: “Bakıyorum da! #Ayasofya meselesi toplumumuzda sağduyu ile dinciliğin, ırkçılığın ve hamasetin #Turnosol’u olmuş.”
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Garo Paylan: “Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi kararıyla; ülkemizdeki Hıristiyanlar, Avrupa’daki Müslümanlar için hayat daha da zorlaşacaktır. Ayasofya, Hıristiyanlar ve Müslümanlar arasındaki gerginliği azaltan bir mabetti. Ayasofya’nın kubbesi hepimize yeterdi. Yazık ettiniz.”
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Mansur Yavaş: “Danıştay’ın Ayasofya ile ilgili verdiği kararın ülkemize, milletimize ve İslâm alemine hayırlı olmasını temenni ediyorum.”
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan: “Korunması ve geleceğe taşınması için her türlü çabayı göstereceğiz. Ayasofya’nın ibadete açılması hayırlı olsun. İnsanlığın ortak tarihi mirası olan bu eşsiz yapının korunması ve geleceğe taşınması için her türlü çabayı göstereceğiz.”
AK Parti Grup Başkanvekili Bülent Turan: “Danıştay’ın #Ayasofya kararı, 86 yıllık tarihi bir ayıbı ortadan kaldırmıştır. Kendi topraklarımızda, Ayasofya’nın mahzun kalması hep yüreklerde yaraydı. Mülkiyeti Türkiye’de olan bir yapının aslından uzaklaştırılması, egemenliğimize de ters düşen bir durumdu. #Ayasofya, kutlu fethin sembolü ve mührüdür. Bugün bu tarihi kararla vuslat bekleyen milyonlarca yürekte hüzün son bulmuştur. Bu kararla, #Ayasofya, taşıdığı anlamla yeniden buluşmuştur. Fatih’in ve tarihin emaneti #Ayasofya, artık manevi heybetine de yeniden kavuşacaktır. Necip Fazıl, Sezai Karakoç ve Osman Yüksel Serdengeçti gibi birçok üstadın davası ve büyük bir heyecanla bekleyen milyonların duası, bugün karşılık bulmuştur. Bu duygularla #AyasofyaCamii’nin yeniden ibadete açılmasının hayırlı olmasını diliyoruz. Ayrıca bu karar, #Ayasofya’nın insanlık ve farklı inanışlardaki herkes için taşıdığı tarihi/dünya mirası olmasına herhangi bir halel getirmeyecektir. Bizlere yakışan tavır da budur. #AyasofyaCamii tüm insalığın ortak bir değeridir.”
AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş: “#ZincirlerKırıldıAyasofyaAçıldı”.
AK Parti’li Şamil Tayyar: “Danıştay 10. Dairesi, Ayasofya’yı müzeye dönüştüren 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararını iptal etti. Ayasofya’da ibadet yolu açıldı. Ayasofya Camii ülkemize, İslam alemine hayırlı, uğurlu olsun.”
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş: “Elhamdülillah. #AyasofyaCamii”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın: “Aslına rücu eden asil kalır. Milletimizin basireti, Cumhurbaşkanımızın dirayeti sayesinde #AyasofyaCamii gerçek kimliğine kavuşuyor.”
İstanbul Valisi Ali Yerlikaya: “Hoşgeldin.”
T.C. Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy: “Fatih Sultan Mehmet Han’ın emaneti Ayasofya Camii’nin yeniden ibadete açılmasının önündeki engeli kaldıran Danıştay kararı hayırlı olsun. Bir dünya mirası olan Ayasofya-i Kebir Camii Şerifi titizlikle korunmaya devam edilecektir.”
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay: “Tüm İslam alemine hayırlı ve mübarek olsun. Fethin sembolü Ayasofya yeniden hak ettiği statüye, özgürlüğüne kavuştu hamdolsun. Ayasofya üzerinden inananların mağduriyetine, tarihin mahkumiyetine son veren Cumhurbaşkanımız, Allah sizden razı olsun.”
4. Kararın Siyasi ve Uluslararası İlişkiler Perspektifinde Yorumlanması
Bu konuda ilk vurgulanması gereken husus, küreselleşme ve yeni dünya düzenidir. Günümüz şartlarında, dünya düzeninde, küreselleşme nedeniyle tüm ülkelerin birbirleriyle olan bağlantıları doğrultusunda bir ülkenin iç işlerinde vereceği kararın yalnızca o ülkenin iç işlerini veya o ülkeyi ilgilendiren bir karar olmaktan çıktığı bir yönde ilerlemektedir. Dolayısıyla, böyle bir düzende, o ülke için alınacak kararın dış ülkelerde de bir yansıması olacağı aşikârdır. Böyle durumlarda, ülkeler, karar alırken -genellikle- iç dinamiklerin yanında dış dinamikleri de göz önüne almak zorunda kalmaktadırlar. Yani bu hususta, çıkarlar gereğince, “ulusal egemenlik” denilen kavram, bir ülke için her konuda ve her zaman geçerli olmayabilir. Ayrıca her ne kadar uluslararası hukuk ve geçerli uluslararası kurum ve kuruluşların aldığı kararlar dünya üzerindeki tüm ülkeler için bağlayıcı nitelikte olsa da, bazı zamanlarda ülkeler kendi iç siyasetlerinin de etkisiyle bu kurallara karşı kararlar alabilmektedirler. Bu kararların sonucunda ise, her ne kadar bu ülkelerin dış dünya ile hukuki anlamda bağlantıları olumsuz anlamda etkilenmekteyse de, iç siyasette bir karşılık bulunabilmesi durumunda hükümetler bunu göze alabilmektedirler. Son dönemde ABD Başkanı Donald Trump’ın birçok uluslararası anlaşma ve örgütten geri çekilmesi (İran Nükleer Anlaşması, Paris İklim Sözleşmesi, Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı/TTIP anlaşması, Trans Pasifik Partnerliği/TPP anlaşması ve son olarak Dünya Sağlık Örgütü) ve İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun kendi halkının güvenliği ve geleceği açısından yaptığı hamleler (Kudüs’ün başkent yapılması, Batı Şeria ilhakına hazırlık yapılması) buna örnek olarak gösterilebilir. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı Erdoğan da, Türkiye’nin güçlü adamı olarak bu tarz popülist sağ liderlere benzer bir hamleyle Müslüman/muhafazakâr kitlelerdeki desteğini yükseltmek ve on yıllardır gündemde olan bu sorunu çözmek istemiş olabilir. Bunun temel nedeni de, halk memnuniyetini arttırmak ve seçimlerde kazanmak güdüsüdür. Ancak UNESCO Kültürel Mirası Listesi’ne giren sanatsal yapılar, genelde aksi yönde karar olmadığı sürece olduğu gibi korunmakta ve gelecek toplumlara geçmiş toplumların inanç, sanat ve kültürünü taşıma görevi üstlenmektedirler. Bu bakımdan, UNESCO, bu tarz yapıların yerinde ve ilk şekliyle korunmasına önem vermektedir. Bu şekilde listeye giren yapılar, tüm dünya üzerinde ziyaret edilmesi önem arz eden yapılar olup, bu tarz yapıların tüm dünya ülkelerinde yaşayan insanların ilgilerini basın-yayın yoluyla da görmeleri, öğrenmeleri ve bulunduğu ülkeyi tanımaları açısından çok önemlidir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ayasofya hamlesiyle yeniden dünya gündemine oturdu
Ayasofya tartışmasında ikinci önemli konu, Türkiye iç politikasındaki hassas dengelerdir. İç siyasette mevcut partilerin yanında kısa süre önce iki yeni sağ partinin kurulması (Gelecek Partisi ve DEVA Partisi), sadece yeni partiler olmaları bağlamında değil, iktidar partisi içerisinde çok önemli ve üst düzey görevler alan (Bakanlık ve Başbakanlık) insanların kurduğu (Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu) partiler olmaları ve iktidar partisinden ayrılanların kolaylıkla katılabilecekleri siyasi yapılar olmaları sebebiyle, ülke içerisindeki muhafazakâr dengeyi etkileme potansiyeline sahiptir. Eylem ve söylemleriyle giderek sağ siyaseti etkileyebilecek bir güce sahip olma yolunda ilerleyen bu partiler karşısında, 18-19 yıldır iktidar partisi durumundaki AK Parti’nin muhafazakâr kitleleri bir arada tutabilme ve herhangi bir kayıp yaşamamak için yeni yollar bulması gerekmektedir. Bu bağlamda da, Ayasofya konusu ideal bir iç politik hamle olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca her ne kadar iktidar çevrelerinden asla bir erken seçim olmayacağı açıklansa da, çok hızlı gelişen siyasi konjonktür nedeniyle ani bir seçime gidilebileceği ihtimali de göz önünde bulundurulmalı ve siyasal analizlerin de bu zaviyeden yapılması gerekmektedir.
Ayasofya krizinde üçüncü önemli konu ise, Türk-Yunan ilişkileriyle alakalıdır. Türkiye ile Yunanistan arasında son dönemde yeniden gerilen ilişkiler ve Doğu Akdeniz ve Ege Sorunu tartışmaları nedeniyle yıllardan devam eden soğuk savaşın günümüzde geldiği en son noktada, Türkiye’nin sahip olduğu adaların hukuka aykırı bir şekilde Yunan askerleri tarafından işgal edilmesi ve silahlandırılması, ülke içerisinde özellikle muhafazakâr tabanda büyük bir huzursuzluğa sebep olmaktadır. Bu huzursuzluğun yüksek sesle seslendirilmesi ise, iktidarın bu konuya dikkatini çekerek bu huzursuzluğun giderilebilmesi açısından yapılabilecekler arasından bir arayışa girmesi ve sonucunda Ayasofya’nın ibadete açılmasına karar vermesi şeklinde değerlendirilebilir. Ayasofya’nın ibadete açılmasının temelinde birçok faktör yatmakta olup, yukarıda saydıklarımız da bu faktörlerdendir.
Sonuç
Ayasofya’nın ibadete açılmasının getirisi ve götürüsü açısından daha önce uzun yıllar düşünülmüş ve ona göre bir politika izlenmiş ise de (örneğin Müslümanlar için özel günlerde Ayasofya’nın ibadete açık kısımlarının zaten olması gibi), günümüzde iktidarın Türkiye’de üzerinde yaşanan birçok siyasal olaya karşılık gücünün zayıfladığı inancı ile yaptığı bir karşı atak olarak da değerlendirilebileceğine inanmaktayım. Bunun yanında, Ayasofya’nın yalnızca cami statüsüne dönüştürülmesinin yurtdışındaki buna paralel İslâm eserlerinin de statü tartışmalarını beraberinde getirebileceği ve bu tartışmalar sonucu yurt dışında bulunan inanç merkezlerinin bu işlerden olumlu/olumsuz görebileceği etkilerin de analizinin çok iyi yapılması gerekliliğini bize tekrar hatırlatabileceği unutulmamalıdır.
Oğuzhan MANİOĞLU