CIA WORLD FACTBOOK VERİLERİNDE TÜRKİYE

upa-admin 11 Ağustos 2020 3.394 Okunma 0
CIA WORLD FACTBOOK VERİLERİNDE TÜRKİYE

1. Giriş

Amerikan Merkezi Haberalma Teşkilatı – CIA, 1981 yılından beri dünyadaki tüm ülkeler ve uluslararası kuruluşlar konusundaki güncel istatistiki verilerini “World Factbook” (Dünya Raporu) adını verdiği bir almanak (yıllık) yayınlayarak, Amerikan ve uluslararası kamuoyuyla paylaşmaktadır.[1] Bu çalışmada ele alınan ülkelerden birisi de kuşkusuz Türkiye’dir.[2] Türkiye, bu çalışmada, “Ortadoğu” (Middle East) coğrafi kategorisinde değerlendirilmiştir. Türkiye’ye dair son güncelleme ise 5 Ağustos 2020 tarihinde yapılmıştır. Bu yazıda, CIA World Factbook Türkiye verileri özetlenecektir.

2. CIA World Factbook Verilerinde Türkiye

Giriş Bölümü

CIA World Factbook Türkiye sayfasının “Giriş” bölümünün birinci paragrafında, Türkiye Cumhuriyeti’nin 1923 yılında -sonradan “Türklerin babası” soyadını alan ve ülkede büyük bir ulusal kahraman statüsündeki- Mustafa Kemal Atatürk tarafından Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntılarından kurulduğu belirtilmektedir. Atatürk döneminde Türkiye’nin kökten (radikal) sosyal, ekonomik, yasal ve siyasi reformlara giriştiği belirtilerek, ülkenin 1950 yılına kadar tek parti rejimiyle yönetildiği hatırlatılmaktadır. 1950 yılında ise, Demokrat Parti’nin seçim zaferiyle birlikte çok partili rejime barışçıl geçiş yapıldığı kaydedilmektedir. Ülkede o dönemden beri birçok siyasi partinin kurulduğu belirtilerek, buna karşın, 1960, 1971 ve 1980 yıllarında yapılan askeri darbelerle sivil rejimin kesintiye uğradığı belirtilmektedir. Tüm bu darbelerin ardından kısa sürede yeniden sivillere gücün devredildiği vurgulanırken, 1997’de “post-modern darbe” olarak adlandırılan süreçte İslami hükümetin darbesiz olarak görevden uzaklaştırıldığı, 2016’da ise başarısız bir darbe girişimi yaşandığı belirtilmektedir.

“Giriş” bölümünün ikinci paragrafında, Türkiye’nin 1974 yılında adanın Yunanistan’a bağlanmasını önlemek amacıyla Kıbrıs’a askeri bir müdahalede bulunarak, burada KKTC’nin kurulmasını sağladığı ve o günden beri sadece Türkiye tarafından bu devletin “patron devlet”i olarak hareket ettiği vurgulanmaktadır. Ayrıca 1984 yılından itibaren Türkiye’de PKK (Kürdistan İşçi Partisi) adıyla ayrılıkçı bir hareketin ortaya çıktığı ve ABD’nin bu hareketi terör örgütü olarak değerlendirdiği belirtilirken, o tarihten bu yana 40.000 vatandaşın PKK terörü nedeniyle hayatını kaybettiği ifade edilmektedir. 2013 yılında Türkiye Cumhuriyeti devleti ile PKK arasında bir müzakere sürecinin başlatıldığı da hatırlatılırken, 2015’te yeniden çatışma sürecine dönüldüğü kaydedilmektedir. Bunların yanı sıra, Türkiye’nin 1945 yılında Birleşmiş Milletler’e, 1952 yılında NATO’ya üye olduğu hatırlatılırken, 1963 yılında da Ankara Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu’na üyelik sürecinin başlatıldığı belirtilmektedir. 2005 yılında Türkiye’nin Avrupa Birliği ile tam üyelik müzakerelerine başladığı da vurgulanırken, bu süreçte yapılan reformların ülkenin hızlı gelişimine katkı sunduğu; ancak son yıllarda bu reformların yavaşladığı belirtilmektedir.

“Giriş” bölümünün üçüncü ve son paragrafında ise, Türkiye’de 2015 ve 2016 yıllarında büyük terör eylemleri gerçekleştirildiği ve 15 Temmuz 2016 tarihinde yaşanan başarısız darbe sürecinde 240’tan fazla kişinin öldüğü ve 2.000’den fazla kişinin yaralandığı hatırlatılmaktadır. Halkın sokaklara çıkarak darbeyi önlediği söylenirken, hükümetin bu darbe girişimi konusunda Fethullah Gülen’in “Hizmet” adlı dini ve sosyal yapısını suçladığı belirtilmektedir. Darbe girişimi sonrasında hükümetin 130.000’den fazla kişiyi devletten tasfiye ettiği yazılırken, Temmuz 2016-Temmuz 2018 döneminde ülkede “olağanüstü hâl” uygulamalarının geçerli olduğu söylenmektedir. Son olarak da, 16 Nisan 2017 tarihinde yapılan referandumla Türkiye’nin Başkanlık sistemine geçtiği kaydedilirken, 2018 yılında da yeni sistemle ilk Başkanlık ve parlamento seçimlerinin yapıldığı vurgulanmaktadır.

Coğrafya Bölümü

“Coğrafya” bölümünde, ilk olarak, Türkiye’nin Güneydoğu Avrupa ile Güneybatı Asya arasında konumlandığı ve Karadeniz, Bulgaristan, Gürcistan, Ege Denizi, Akdeniz, Yunanistan ve Suriye ile çevrelendiği belirtilmektedir. Türkiye’nin coğrafi koordinatları verildikten sonra, ülkenin toprak genişliğinin 783.562 kilometrekare ve Türkiye’nin dünyanın 38. en geniş ülkesi olduğu yazılmaktadır. Bu anlamda, Türkiye’nin Teksas eyaletinden biraz büyük olduğunun altı çizilmektedir. Ayrıca ülkenin 2.816 kilometre sınırı olduğu vurgulanırken, sınırların; Suriye 899 kilometre (km), İran 534 km, Irak 367 km, Ermenistan 311 km, Gürcistan 273 km, Bulgaristan 223 km, Yunanistan 192 km ve Azerbaycan 17 km olduğu belirtilmektedir. Ülkenin sahil şeridi ise 7.200 km olarak belirtilirken, Türkiye’nin Ege Denizi’nde 6 mil deniz yetki alanı ve Akdeniz ve Karadeniz’de de 12 mil münhasır ekonomik bölge iddiasının olduğu belirtilmektedir.

Türkiye’nin iklimi ılıman ve sıcak olarak belirtilerek, yazların ılıman, kışların yağışlı geçtiği söylenmektedir. İç bölgelerde ise iklimin daha sert olduğu vurgulanmaktadır. Ülkedeki ortalama yükseklik 1.132 metre olarak hesaplanırken, en yüksek yer Ağrı Dağı (5.137 metre), en alçak yer de Akdeniz (0 metre) olarak belirtilmektedir. Ülkenin doğal kaynakları ise; kömür, demir, bakır, krom, antimon, cıva, altın, barit, borat, selestit (stronsiyum), zımpara, feldispat, manyezit, mermer, perlit, sünger taşı, doğal sülfür, kil, ekilebilir araziler ve sudan üretilen elektrik gücü olarak sıralanmaktadır. Ülke topraklarının yüzde 49,7’sinin tarım arazisi olduğu belirtilirken, yüzde 14,9’unun orman arazisi ve geriye kalan yüzde 35,4’ün diğer alanlar olduğu iddia edilmektedir.

Ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sinin İstanbul ve Boğazlar bölgesinde yaşadığı belirtilirken, başkent Ankara ve çevresinin geliştiği, ayrıca Ege bölgesi kıyıları ve güneydoğuda Fırat ve Dicle nehirleri çevresinde çevresel gelişim olduğu yazılmaktadır. Ülkedeki en büyük doğal felaket riskinin deprem olduğu vurgulanırken, özellikle kuzey bölgelerinde Marmara Denizi’nden Van Gölü’ne kadar geniş bir alanda depremlerin sıklıkla yaşandığı belirtilmektedir. Ayrıca Ağrı, Nemrut ve Tendürek Dağı gibi dağlık bölgelerde geçmişte volkanik hareketlenmeler yaşandığı, ancak 19. yüzyıldan beri bu konuda gelişme olmadığı yazılmaktadır. Ayrıca su kirliliği, hava kirliliği, ormansızlaşma, erozyon, Boğaz deniz trafiğinde meydana gelen petrol sızıntısı ve biyoçeşitliliğin korunması gibi güncel sorunların olduğu yazılmaktadır. Ek olarak, Türkiye’nin Boğazlar bölgesi en stratejik yer olarak belirtilirken, ülke topraklarının yüzde 3’ünün Avrupa kıtasında yer aldığı da belirtilmektedir.

Toplum Bölümü

“Toplum” bölümünde, ülkenin toplam nüfusu 82 milyon olarak belirtilmiştir.[3] Bu anlamda, Türkiye, dünyanın en kalabalık 18. ülkesi durumundadır. Ülkedeki vatandaşlara “Türk” denildiği belirtilirken, etnik olarak yüzde 70-75’lik etnik Türk (Türki) halk, yüzde 19’luk Kürt halkı ve yüzde 7-12’lik diğer etnik gruplardan bahsedilmektedir. Resmi tek dilin Türkçe olduğu yazılırken, Kürtçe ve diğer etnik azınlık dillerinin de ülkede konuşulduğu belirtilmektedir. Ülkedeki en büyük yaş grupları ise şöyle sıralanmaktadır; 25-54 (yüzde 43,31), 0-14 (yüzde 23,41), 15-24 (yüzde 15,67), 55-64 (yüzde 9,25) ve 65 yaş ve üzeri (yüzde 8,35). Ülkenin ortalama yaşı ise 32,2 olarak hesaplanmaktadır. Ülkedeki nüfus artış hızının ise şaşırtıcı biçimde yalnızca yüzde 0,45 olduğu ve bu alanda dünyada 159. sırada olunduğu belirtilmektedir. Ayrıca 1.000 kişilik grup olarak düşünüldüğünde; doğum sayısının 14,8 (dünyada 123. sırada) ve ölüm sayısının 6,1 (dünyada 161. sırada) olduğu yazılmaktadır. Ülkedeki şehirleşme oranı yüzde 76,1 olarak belirtilmekte ve yüzde 2,04’lük şehirleşme hızından bahsedilmektedir. Ülkedeki en büyük şehirler ise; İstanbul (15.190.000), Ankara (5.118.000), İzmir (2.993.000), Bursa (1.986.000), Adana (1.771.000), Gaziantep (1.704.000) olarak sıralanmaktadır.

Bunların yanı sıra, ülkedeki ortalama anne olma yaşı 22,3 olarak hesaplanırken, doğumda annenin ölüm oranı 100.000 kişide 17 olarak belirtilmektedir (dünyada 133. sırada). Çocuk ölüm oranı ise 1.000 kişide 15,8 olarak belirtilirken, bu alanda dünyada 95. olunduğu vurgulanmaktadır. Ortalama yaşam beklentisi 75,7 olarak hesaplanırken, kadınların erkeklerden 5 yıl daha fazla yaşam beklentisi olduğu dikkat çekmektedir. Ülkedeki sağlık harcamalarının yüzde 4,2’de kaldığı belirtilirken, 1.000 kişiye ortalama 2,8 hastane yatağı düştüğü hesaplanmaktadır. Ayrıca ülkede yüzde 32,1 düzeyinde obez (aşırı kilolu kimse) olduğu ve bu konuda dünyada 17. sırada olunduğu belirtilirken, 5 yaşından küçük gelişim bozukluğu çeken çocuk oranı yüzde 2,3 olarak belirtilmektedir.

Bunların yanı sıra, ülkedeki eğitim harcamaları yüzde 4,3 olarak hesaplanırken, bu alanda dünyada 91. sırada olunduğu belirtilmektedir. Okuma-yazma oranı yüzde 96,2 olarak verilirken, bu oranın erkeklerde yüzde 5 daha yüksek olduğu dikkat çekmektedir. Ülkedeki ortalama eğitim süresi beklentisinin ise, erkeklerde 18, kadınlarda 17 yıl olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, ülkedeki işsizlik oranı yüzde 20,2 olarak hesaplanmakta, kadın işsizliğinin daha yüksek olduğu belirtilmekte (yüzde 25 kadınlar, yüzde 17,5 erkekler) ve bu alanda dünyada 68. sırada olunduğu vurgulanmaktadır.

Devlet/Hükümet Bölümü

“Devlet/Hükümet” bölümünde, öncelikle, ülkenin resmi adının Türkiye Cumhuriyeti olduğu belirtilmektedir. Bunun yanı sıra, Başkanlık sistemiyle yönetilen ülkenin başkentinin Ankara olduğu, ülkenin 81 il veya şehre ayrılarak idare edildiği ve 29 Ekim 1923’te kurulduğu için bu tarihin her sene “Cumhuriyet Bayramı” olarak kutlandığı yazılmaktadır. Ülkede 1982 anayasasının yürürlükte olduğu belirtilirken, hukuk sisteminin Avrupa hukuk sistemlerinden, özellikle de İsviçre hukukundan etkilendiği belirtilmektedir. Ülkede doğumla vatandaşlık alınamadığı belirtilirken, vatandaşlık için ebeveynlerden birinin Türk olmasının gerektiği, çift vatandaşlığın hükümet izniyle mümkün olduğu ve vatandaşlık için en az 5 yıl bu ülkede yaşamak gerektiği yazılmaktadır. Ayrıca ülkedeki oy verme yaşı 18 olarak belirtilmektedir.

Yürütme erki anlamında; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay belirtilmekte ve Erdoğan’ın hem devlet, hem de hükümetin başı olduğu yazılmaktadır. Kabinenin Başkan’ın atamasıyla oluştuğu, Başkan’ın 5 yıllığına seçildiği ve 2018’deki son seçimde Recep Tayyip Erdoğan’ın Muharrem İnce’yi yüzde 52,6’ya karşı yüzde 30,6 oyla mağlup ettiği hatırlatılmaktadır.

Yasama erki anlamında; TBMM’nin ülkenin yasa yapıcı parlamentosu olduğu, 600 koltuktan oluştuğu ve vekillerin 5 yıllığına seçildiği belirtilmektedir. Son parlamento seçiminde AK Parti ve MHP’nin oluşturduğu Cumhur İttifakı’nın yüzde 53,7 düzeyde oyla seçimi kazandığı belirtilirken (AK Parti yüzde 42,6, MHP yüzde 11,1), AK Parti’nin 295, MHP’nin de 49 sandalye aldığı vurgulanmaktadır. CHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin oluşturduğu Millet İttifakı’nın aynı seçimde yüzde 33,9 oy aldığı (CHP yüzde 22,6, İYİ Parti yüzde 10, SP yüzde 1,3) belirtilirken, CHP’nin 146, İYİ Parti’nin de 43 sandalye kazandığı hatırlatılmaktadır. Ayrıca Kürt yanlısı HDP’nin de bu seçimde 67 milletvekilliği kazandığı belirtilmekte ve mecliste 496 erkek ve 104 kadının yer aldığı; dolayısıyla, kadın vekil oranının yüzde 17,3’le sınırlı kaldığı yazılmaktadır.

Yargı erki anlamında; Anayasa Mahkemesi’nin ülkedeki en yüksek yargı mercii olduğu, Anayasa Mahkemesi’nin 1 Başkan, 2 Başkan Yardımcısı ve 12 hâkimden oluştuğu, sivil ve ceza mahkemeleri olmak üzere kendi içerisinde bölünen Temyiz Mahkemelerinin ve 390 hâkimin görev yaptığı ve 15 şubesi olan Danıştay’ın da bir diğer önemli mahkeme olduğu belirtilmektedir. Ayrıca Anayasa Mahkemesi üyelerinin 3’ünün TBMM, 12’sinin Cumhurbaşkanı tarafından seçildiği, yargıçların 12 yıl görev yaptığı, 65 yaşında emekli olunduğu, Mahkeme Başkanı ve Başkan Yardımcılarının ise 4 yıllığına seçildiği vurgulanmaktadır.

Ülkede yasal 83 siyasi parti olduğu belirtilirken, bunlardan 11 tanesi ismen ve liderleriyle birlikte belirtilmektedir. Bunlar; AK Parti, CHP, MHP, İYİ Parti, HDP, SP, Vatan Partisi, BBP, HÜDAPAR, DP (Demokrat Parti), DBP (Demokratik Bölgeler Partisi) olarak sıralanmıştır. Ayrıca Cumhur İttifakı ve Millet İttifakı da bu bölümde belirtilmektedir.

Türkiye’nin birçok uluslararası kuruma ve kuruluşa üye olduğu da bu bölümde belirtilirken, ülkenin Washington Büyükelçisinin 2014 yılından beri Serdar Kılıç olduğu hatırlatılmaktadır. Washington’daki Büyükelçilik dışında, Boston, Chicago, Houston, Los Angeles, Miami ve New York’ta Türk Konsolosluklarının olduğu da ayrıca belirtilmektedir. Bunun yanı sıra, ABD’nin Ankara’daki Büyükelçisinin 2019 yılından beri David Satterfield olduğu belirtilmekte ve ABD’nin Türkiye’de İstanbul (Başkonsolosluk) ve Adana’da Konsoloslukları olduğu hatırlatılmaktadır.

Son bölümde Türk bayrağı ayrıntılı olarak tanımlanırken, milli semboller açıklanmakta ve Mehmet Akif Ersoy’un güfte, Zeki Üngör’ün de bestesini yaptığı “İstiklal Marşı” belirtilmektedir.

Ekonomi Bölümü

“Ekonomi” bölümünde, Türkiye’nin ekonomisinin büyük ölçüde serbest piyasa ekonomisi olduğu, bunun endüstri ve hizmet sektörleri üzerinden geliştiği, buna karşın tarım ekonomisinin de halen yüzde 25’e yakın önemli bir istihdam kapısı olduğu belirtilmektedir. Otomotiv, petrokimya ve elektronik endüstrilerinin son yıllarda hızla gelişerek geleneksel tekstil ve giyim gibi sektörlerin ekonomide önüne geçtiği vurgulanırken, son dönemde ekonomide belirsizliklerin olduğu belirtilmektedir. Hükümetin son yıllarda yapısal reformlardan cayarak, daha çok popülist harcama ve kredi yöntemlerine yöneldiği ve ekonomik mekanizmaları siyasi muhaliflere karşı kullandığı da bu bölümde iddia edilmekte ve bunun ekonomiye zarar verdiği ima edilmektedir. Türkiye’nin petrol ve doğalgaz konularında dışa bağımlılığı da belirtilirken, Türkiye-Azerbaycan ortaklığında geliştirilen TANAP’ın Hazar bölgesindeki enerji kaynaklarının Avrupa’ya arzı anlamında stratejik yapıda olduğu vurgulanmaktadır.

Türkiye’nin 2001 yılında yaşadığı büyük ekonomik kriz sonrasında IMF (Uluslararası Para Fonu) programı doğrultusunda ekonomisini güçlendirdiği ve 2008’e kadar ortalama yüzde 6 büyüdüğü hatırlatılırken, bu dönemde uygulanan agresif özelleştirme politikasıyla devletin ekonomideki etkisinin azaltıldığına dikkat çekmektedir. 2009 ekonomik krizinin Türkiye’de kolayca atlatılabildiği de bu bölümde belirtilirken, 2010 ve 2011 yıllarında yüzde 9’luk muazzam bir büyüme hızına ulaşıldığı belirtilmektedir. Ancak 2016 yılından beri ekonominin düşüşe geçtiği kaydedilmekte ve özellikle cari açık, yükselen işsizlik ve enflasyon ile Türk lirasının dolar, avro, sterlin gibi uluslararası para birimleri karşısındaki hızlı değer kaybı en önemli ekonomik sorunlar olarak öne çıkarılmaktadır.

Ülkedeki ekonomik büyüklük 851,5 milyar dolar olarak belirtilirken (2017 verisi), satınalma gücü paritesi anlamında durumun daha iyi olduğu ve dünyada 13. sırada yer alındığı belirtilmektedir. Ülkedeki gayrisafi milli hasılanın yüzde 60,7’sini hizmet sektörünün oluşturduğu da belirtilirken, diğer yüzde 32,3’ün endüstri, yüzde 6,8’in ise tarım sektörü olduğu açıklanmaktadır. Tarım ürünleri olarak en önemli üretim maddeleri ise; tütün, pamuk, tahıl, zeytin, şeker pancarı, fındık, bakliyat, narenciye ve hayvan olarak belirtilmektedir. En önemli endüstriyel metalar ise; tekstil, gıda işleme, otomobil, elektronik, madencilik, petrol, inşaat, doğrama ve kâğıt olarak sıralanmaktadır. Endüstriyel büyüme hızı 2017 yılı itibariyle yüzde 9,1 olarak verilirken, bu alanda dünyada 18. olunduğu belirtilmektedir.

Ayrıca ülkede 31,3 milyon işgücü olduğu ve bu alanda dünyada 19. olunduğu vurgulanırken, yüzde 54,9’luk büyük kitlenin hizmet sektöründe, yüzde 26,6’lık önemli bir kitlenin endüstride, yüzde 18,4’lük bir diğer önemli kitlenin de tarım sektöründe istihdam edildiği açıklanmaktadır. Ülkedeki fakirlik sınırı ise yüzde 21,9 (2015 tahmini) olarak verilmektedir. Bütçenin yüzde 20,3’ünün vergilerden oluştuğu da vurgulanırken, 2017 yılı itibariyle enflasyon yüzde 11,1 olarak verilmektedir. Ülkenin ihracatı 166,2 milyar dolar olarak verilirken, bu konuda Almanya (yüzde 9,6), Birleşik Krallık (yüzde 6,1), Birleşik Arap Emirlikleri (yüzde 5,9), Irak (yüzde 5,8), ABD (yüzde 5,5), İtalya (yüzde 5,4), Fransa (yüzde 4,2) ve İspanya (yüzde 4) önemli ülkeler olarak belirtilmektedir. Ülkenin ithalatı ise 225,1 milyar dolar olarak verilirken, Türkiye’nin en önemli ithalat partnerleri; Çin Halk Cumhuriyeti (yüzde 10), Almanya (yüzde 9,1), Rusya (yüzde 8,4), ABD (yüzde 5,1) ve İtalya (yüzde 4,8) olarak sıralanmaktadır. Ayrıca Türkiye’nin dış borcu 452,4 milyar dolar olarak (2017 verisi) belirtilmektedir.

Enerji Bölümü

Ülkenin tüm bölgeleri ve vatandaşlarına yönelik elektrifikasyon hizmeti sunabildiğini gösteren istatistiki verinin ardından, bu bölümde, ilk olarak, 2016 yılı itibariyle ülkede 261,9 milyar kilovatsaat (kWh) elektrik üretildiği ve 231,1 milyar kilovatsaat (kWh) elektrik tüketildiği tespiti yapılmaktadır. Türkiye’de yıllık toplam 1,442 milyar kilovatsaat (kWh) elektrik ihracatı ve 6,33 milyar kilovatsaat (kWh) elektrik ithalatının yapıldığı da bu bölümde belirtilirken, ülkede üretilen elektriğin yüzde 53’ünün hidrokarbon kaynaklarından, yüzde 33’ünü hidroelektrik santrallerden ve yüzde 14’ünün de yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlandığı belirtilmektedir. Türkiye’deki ham petrol üretimi günlük 55.000 varil olarak belirtilirken, bu alanda hiç ihracat yapılamadığı, buna karşın günlük 521.500 varil petrol alındığı vurgulanmaktadır (2017 itibariyle). Ülkedeki doğalgaz üretimi ise 2017 yılı itibariyle 368,1 milyon metreküp olarak belirtilirken, tüketim oranı ise 53,6 milyar metreküp olarak verilmektedir. Bu bağlamda, Türkiye, yıllık 55,13 milyar metreküp doğalgaz ithalatı yapmaktadır.

İletişim Bölümü

Ülkedeki sabit telefon hattı sayısı 11.633.461 olarak belirtilirken, cep telefonu sayısı ise 80.117.999 olarak verilmektedir (2018 verileri). Ülkedeki telekomünikasyon sektörünün hızla geliştiği belirtilirken, 4G teknolojisinin ülke nüfusunun yüzde 93’üne ulaştırıldığı ve Çinli Huawei şirketinin yardımıyla 5G teknolojisinin geliştirilmeye çalışıldığı belirtilmektedir. Ülkede devlet televizyonu TRT dışında birçok özel televizyon kanalı ve radyo istasyonunun bulunduğu da bu bölümde açıklanırken, toplam ulusal ve yerel tv kanalı sayısı 567, toplam radyo istasyonu sayısı ise 1.007 olarak verilmektedir (2019 verileri). Ülkede tam 46.838.412 internet abonesi bulunurken, bu, nüfusun yüzde 58,3’üne denk gelmekte ve Türkiye’yi en çok internet kullanıcısı anlamında dünyada 16. sıraya yerleştirmektedir.

Askeri ve Güvenlik Bölümü

Ülkedeki askeri harcamalar 2015’den beri istikrarlı olarak artarken, 2019 itibariyle yüzde 1,89 düzeyindedir. Bu, çok yüksek bir oran değildir ve Türkiye’yi dünyayı 57. sıraya yerleştirmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) üstlendiği savunma misyonu, konskripsiyon sistemi doğrultusunda icra edilmektedir. Askerlik süresi 6 ayla sınırlandırılmış; ayrıca 31.000 Türk lirası karşılığında “bedelli askerlik” uygulaması geliştirilmiştir. Kadınlar, engelliler ve sağlık sorunu olanlar ise bu kapsamın dışında tutulmuştur.

2002’den beri iktidarda olan AK Parti, ordu üzerinde sivil hâkimiyetini tesis etme yolunda önemli adımlar atmıştır. Bu sayede, TSK, siyasi alandan çekilmiş, ancak güvenlik ve dış politika konularında gücünü muhafaza etmiştir. NATO üyesi bir ordu olan TSK, birçok NATO misyonunda da görev yapmaktadır. Ayrıca İzmir’de NATO Kara Kuvvetleri Komutanlığı bulunmaktadır. Türkiye, bunun yanı sıra, 2019 yılında Rusya’dan 2,5 milyar dolar karşılığında S-400 hava savunma sistemini satın almış ve bunu askeri envanterine eklemiştir. TSK’nın 400.000 civarında aktif personeli bulunmakta; bunun 300.000 kadarı Kara Kuvvetleri’nde, 50.000’er kadar personel ise Deniz ve Hava Kuvvetleri’nde bulunmaktadır. Ayrıca 150.000 Jandarma, 5.000 kadar da Kıyı Kuvvetleri personeli bulunmaktadır. TSK envanterinde Çin, Rus, Güney Kore yapımı silah ve mühimmatlar da bulunmakla birlikte, ülkenin en büyük silah sağlayıcısı halen ABD’dir. İtalya, Güney Kore ve İspanya ise diğer büyük silah sağlayıcılardır. Ülkenin dışarıda görev yapan askerlerine bakıldığında; Afganistan’da 600 (NATO), Bosna Hersek’te 250 (EUFOR), Kıbrıs’ta 30.000, Kosova’da 300 (NATO), Lübnan’da 170 (UNIFIL), Katar’da 200, Somali’de 200 ve Suriye’de 15.000-20.000 arası personelinin görev yaptığı tahmin edilmektedir. Ayrıca 2020 yılı içerisinde Libya’da da, Türk askerleri ve 3.500 kadar Suriye iç savaşında çarpışan savaşçılar görevlendirilmiştir.

Ulaşım Bölümü

Hava taşımacılığı açısından; ülkede tam 15 kayıtlı havayolu taşımacılığı şirketi ve 531 uçak aktif görev yapmakta, 2015 itibariyle yıllık 96.604.665 kişi uçakla yolculuk yapmakta ve toplamda 98 havaalanıyla bu konuda dünyada 58. sırada yer alınmaktadır. Ülkede ayrıca 20 helikopter alanı (heliport), 14.666 km doğalgaz boru hattı ve 3.293 km petrol boru hattı bulunmaktadır. Demiryolu hatları ise 12.710 km uzunluğundadır. Otoyol uzunluğu ise 2018 itibariyle 67.333 km olarak verilmiştir. Suyolu uzunluğu da 1.200 km olarak belirtilmiştir. Ülkede ayrıca 1.234 deniz ticaret filosu bulunmakta ve bu anlamda dünyada 23. sırada yer alınmaktadır. Önemli limanlar ise şöyle sıralanmıştır; Aliağa, Ambarlı, Diliskelesi, Ereğli, İzmir, Kocaeli (İzmit), Mersin (İçel) ve Yarımca.

Terörizm Bölümü

Ülke içerisindeki en önemli terörist örgütler; radikal İslamcı IŞİD (Irak-Şam İslam Devleti) ve Marksist-Leninist DHKP/C olarak belirtilmiştir. Bu anlamda, ilginçtir ki, PKK yurtiçi bir örgüt kapsamında değerlendirilmemiştir. Yurtdışı kaynaklı terör örgütleri olarak ise; El Nusra, El Kaide ve PKK’nın adı zikredilmiştir.

Ulus-aşan Konular Bölümü

Ulus-aşan konular bölümünde ise, Türkiye’nin sorun yaşadığı dış politik meseleler sıralanmıştır. Yunanistan’la Ege Denizi konusunda var olan hava, kara ve deniz yetki alanları ile sınır sorunları ve Kıbrıs Sorunu’nu yaşayan Türkiye, Irak’taki Kürtlerle de ilişkilerini düzeltememiştir. Ermenistan’la siyasi sorunları da devam eden Türkiye, bu ülkeyle 2009 döneminde başlattığı yakınlaşmadan sonuç alamamıştır.

Mülteci sayılarına bakıldığında ise, 2020 yılı itibariyle Türkiye’de; 3 milyon 600 bine yakın Suriyeli, 170.000 Afganistanlı (Afgan), 142.000 Iraklı, 39.000 İranlı ve 5.700 Somalili göçmen olduğu düşünülmektedir. Ayrıca PKK ile Türk Devleti arasındaki çatışmalar nedeniyle ülkede 1 milyondan fazla insanın yer değiştirmek zorunda kaldığı belirtilmektedir.

Güneybatı Asya uyuşturucusunun Avrupa’ya ve ABD’ye transit alanı olarak dünya uyuşturucu trafiğinde önemli bir yeri olan Türkiye, CIA World Factbook’un iddiasına göre, halen morfinin eroine dönüştürüldüğü laboratuvarlara da ev sahipliği yapmaktadır. Ancak hükümet, afyon üretimi konusunda sıkı denetim uygulamaktadır.

3. Sonuç

Sonuç olarak, CIA World Factbook verilerine dair bazı ilginç tespitler şöyle sıralanabilir:

  • Türkiye, CIA World Factbook’da Ortadoğu bölgesinde bir ülke olarak değerlendirilmektedir. Bu, ülke topraklarının yüzde 97’sinin Avrupa ötesinde olduğu düşünülürse, çok da yanlış bir yaklaşım olarak kabul edilmeyebilir. Ancak Türkiye’nin Avrupa ile köklü bağları nedeniyle, Avrupa kapsamında değerlendirildiği platformlar da bulunmaktadır.
  • World Factbook, Türkiye’de yüzde 19-20 düzeyinde etnik Kürt nüfus olduğu iddiasını gündeme getirmektedir. Bu, ırklararası evlilikler nedeniyle, Türk kimliğinin etnik Kürtlerce de yeni nesillerde benimsenebildiği düşünüldüğünde, biraz abartılı bulunabilir.
  • Raporda, Türkiye’nin nüfusu 82 milyon olarak belirtilmiştir. Ayrıca Türkiye’de nüfus artış hızının hiç de sanıldığı gibi yüksek olmadığı anlaşılmaktadır.
  • İstanbul nüfusu, raporda 15 milyon olarak belirtilmiştir. Ancak bunun çok daha yüksek olduğu düşünülmektedir.
  • Türkiye’de obezite sorunu, rapora göre, günümüzde her 3 kişiden birinde görülecek kadar yaygın hale gelmiştir.
  • Türkiye’nin ortalama yaşı 32,2’dir. Bu da, oldukça genç bir toplum olunduğunu göstermektedir.
  • Türkiye, geçen yıllar içerisinde, yüzde 76’nın üzerinde düzeyde şehirleşmiş “kentli” bir toplum haline gelmiştir.
  • Türkiye’de okuma-yazma oranı yüzde 96’nın üzerine çıkmıştır.
  • Ülkedeki ortalama işsizlik yüzde 20’nin üzerindedir.
  • Raporda, Türkiye ekonomisinde son yıllarda durgunluk hatta gerileme yaşandığı tespiti yapılmıştır.
  • Türkiye’nin enerjide dışa bağımlılığı da raporda belirtilmiştir.
  • PKK, ilginç bir şekilde, raporda Türkiye dışı bir terör örgütü olarak sayılmıştır.
  • Raporda siyasi değerlendirmelerden kaçınıldığı görülmüştür.

Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ

 

[1] CIA World Factbook resmi web sitesi için bakınız; https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/

[2] CIA World Factbook Türkiye sayfası için bakınız; https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/tu.html.

[3] Ancak burada sadece vatandaş sayısı kastedilmektedir. Suriyeliler başta olmak üzere uluslararası göçmenler, turistler ve yabancı çalışanlarla Türkiye nüfusunun 90 milyona yakın olduğu düşünülmektedir.

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.