ALMANYA’NIN DIŞ POLİTİKADA DEĞİŞEN DEĞERLER VE İLKELERİ (I): BAERBOCK’UN YENİ DIŞ POLİTİKA TONU

upa-admin 09 Ağustos 2022 1.508 Okunma 0
ALMANYA’NIN DIŞ POLİTİKADA DEĞİŞEN DEĞERLER VE İLKELERİ (I): BAERBOCK’UN YENİ DIŞ POLİTİKA TONU

Giriş

Yaklaşık 8 ay önce, “Trafik Lambası Koalisyonu ‘Sarı Işık’ta’” analiz yazımın bitiş cümlelerini; “Yeni hükümetin en büyük sınavı ve direncini göstermesi iç siyasetten ziyade dış politikada olacaktır. İlerleyen zamanlarda, yeni hükümetin daha doğrusu Merkel dönemi sonrası Almanya dış politikasının rotasını da incelemeye çalışacağım.” olarak yazmıştım. Fakat Almanya’nın yeni güncel dış politika analizine geçmeden önce, hükümet koalisyon ortakların son güncel oy oranlarını gösteren anket sonuçlarını kısaca değerlendirmekte yarar var.

Almanya Başbakanı Olaf Scholz

Güncel anketler

Temmuz ayı sonu ve Ağustos 2022 başında yapılan anketlerde SPD’nin oylarının hızlıca düştüğü, CDU ve Yeşiller’in ise oy oranlarını hızlıca yükselttiği görülmektedir. (Anket saha çalışması kapsamında sorular 2.144 kişiye sorulmuş ve çalışma 29 Temmuz-1 Ağustos 2022 tarihlerinde yapılmıştır.)

Europe Elects son güncel sonuçlarına göre;

CDU/CSU (Hıristiyan Demokrat Birlik ve Hristiyan Sosyal Birliği): % 26,5 (+) 2.4

Grüne-Greens/EFTA (Yeşiller): % 22 (+) 7.2

SPD (Sosyal Demokrat Parti): % 18,5 (-) 7.2

Alternative für Deutschland (Almanya İçin Alternatif Partisi): % 12 (+) 1.7

Freie Demokratische Partei (Hür Demokrat Parti): % 8 (-) 3.4

Die Linke (Sol Parti): % 5 (+) 0,1

Ankete göre, uzun yıllar sonra muhalefette yer alan Birlik partileri (CDU/CSU) ve Dış İşleri Bakanlığını elinde tutan Yeşiller, hükümetin kaptanı olan SPD’ye karşı üstünlüklerini arttırmaktadır. Aşırı sağcı AfD oy oranını bir puan arttırırken, koalisyon ortaklarından ve  Maliye Bakanlığını elinde bulunduran FDP’nin (Liberaller) de ciddi bir oy kaybı yaşadığını görmekteyiz. Söz konusu bu sonuçları, Trafik Lambası koalisyonunun performans karnesi olarak da görebiliriz. Ayrıca, Alman iç kamuoyuna yansıyan bir diğer önemli husus, SPD’nin lideri ve Şansölye  Olaf Scholz ile Yeşiller Partisi Eşbaşkanı ve hükümetin Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock arasındaki artan popülerlik yarışıdır.

Şubat ayında, Şansölye Scholz, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden 3 gün sonra Federal Meclis’te yaptığı önemli konuşmasında, Almanya’nın dış politikada bir “dönüm noktasında” olduğunu ifade etmiştir. Söz konusu konuşmasında işaret ettiği dönüm noktasının önemi; Alman Silahlı Kuvvetleri’ni donatmak için 100 milyar Euro’luk özel bir fonun yaratılması ve ayrıca NATO’nun savunma harcamalarına katkı yapmak için gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde % 2’sini ayırma taahhüdüydü. Bu savaş Avrupa’da ciddi bir şok etkisi yaratmış; ama şokun asıl etkisini -kısa sürede- Almanya, dış politikasında derinden hissetmeye başlamıştır. Savaş, bu ülkenin Rusya ile kritik ilişkisini radikal bir şekilde etkilerken, Almanya’nın enerji politikasını da tamamen gözden değiştirmesine neden  olmuştur.

Ancak Scholz’un bu önemli çıkışı ve açıklaması, ciddi eleştirileri de beraberinde getirmiştir. Le Monde köşe yazarlarından Sylvie Kauffmann, yakın zamanda kaleme aldığı analiz makalesinde; Almanya’nın dış politikaya şekil vermekte zorlandığı ve söz konusu Scholz’un söz ettiği “dönüm noktası”nın somut bir politikaya dönüşemediğini belirtmektedir. Kauffmann, analiz yazısının devamında; Yeşiller’in Dışişleri Bakanı Baerbock’un 18 Mart 2022’de Federal Dışişleri Bakanlığı’nda düzenlenen bir açılış etkinliğinde söz ettiği “Ulusal Güvenlik Stratejisi” önerisinin bu konuda yardımcı olabileceğini ve bunun üzerinde durularak geliştirilmesi gerektiğini işaret etmektedir.

Almanya için ilk kez bir Ulusal Güvenlik Stratejisi

Peki, Baerbock’un “Ulusal Güvenlik Stratejisi”ni bu kadar önemli kılan nedir ve diğer devletlerin “Uluslararası Güvenlik Stratejilerinden” farkı nedir?

Öncelikle, Almanya, ilk kez kendine bir ulusal güvenlik stratejisi hazırlığı içerisine girmiştir. Ayrıca, hazırlanacak yeni güvenlik stratejisi alışılmışın dışında kapalı kapılar ardında değil, kamuoyu ve uzmanlarla ortak ve kapsayıcı bir süreç içinde oluşturulmaktadır. Bu amaçla, Federal Dışişleri Bakanlığı kapsamlı bir diyalog süreci başlatmıştır.  Dışişleri Bakanı Baerbock; “Benim için, bu, stratejimiz için katılımcı bir süreç, aynı zamanda dış politikanın benim ve evimiz için ne anlama geldiğinin özüdür. Sadece başkentler arasında, Bakanlar arasında değil, insanlar arasında da bir alışverişimiz var. Çünkü bu insan güvenliği ile ilgili. Bu, her bir kişinin özgürlüğü ile ilgili – burada ve dünya çapında.” sözleri ile bu sürecin önemini vurgulamıştır.

Baerbock’un yeni Alman dış politika misyon ve vizyonunun oluşum sürecinde bunu kamuoyunun fikrine sunma çıkışının halk nezdinde olumlu yansımasını, yukarıda işaret ettiğimiz anket sonuçlarıyla teyit edebiliriz. Tabii ki, bunu tek argüman olarak göstermek pek de doğru olmayacaktır.

Baerbock başarılı mı?

Geçen yıl, bu zamanlarda, Annalena Baerbock için herşey yapmış olduğu hatalardan dolayı ters gitmekteydi. Zira ilk olarak Baerbock kamuoyuna açık özgeçmişini birkaç kez değiştirerek üye olduğu kuruluşlar hakkında yanlış bilgiler sundu. Örneğin, Transatlantik Vakfı German Marshall Fund ve BM mülteci ajansı UNHCR’yi “Üyelikler” başlığı altında listelemişti. Ayrıca bir diğer iddia olarak da Şimdi Ülkemizi Nasıl Yeniliyoruz adlı kitabında diğer yayınlardan tüm pasajları kaynakça göstermeden eklediği Alman kamuoyunda ciddi bir şekilde tartışılmıştı. Bugün ise, Yeşiller’in Dışişleri Bakanı, Şansölye Scholz’dan bile daha popüler. Hatta Ukrayna’da ve Doğu Avrupalı müttefikleri arasında yüksek düzeyde bir güvene sahip. Peki, Baerbock bu olağanüstü dönüşümü nasıl gerçekleştirdi?

Ukrayna-Rusya Krizi karşısında Baerbock’un tutumu

Rusya-Ukrayna Savaşı’nın başladığı Şubat ayının başlarında, yeni Dışişleri Bakanı Baerbock’un şu anki çizgisini bulması birkaç hafta sürmüştü. Zira Baerbock, “tarihi nedenlerle” Ukrayna’ya silah teslimatına karşıydı ve Rus saldırısından sonraki günlerde Rusya’nın uluslararası Swift ödeme sistemlerinden dışlanmasını sert bir şekilde reddetmişti. Söz konusu Almanya’nın bu tereddüdü, savaşın seyrini değiştirmişti. Oluşan bu boşluk karşısında, Baerbock, kısa sürede Alman dış politikasını rotaya sokma çalışmalarına başladı. Öncelikle hükümetin başı Şansölye ile bir rekabet halinde olmadığını ve Dışişleri Bakanı olarak farklı bir rolünün olduğunu vurguladı. Hatta özel grup çevrelerinde dahi Şansölye Scholz’u koruyarak ve onun hakkında en ufak bir eleştiri dahi yapmayarak, Alman dış politikası menfaatleri doğrultusunda hareket etmeye çalıştığını gösterdi. En önemlisi, Nisan ayından itibaren ikili ilişkileri kuvvetlendirmek adına Baltık ülkeleri ve Polonya’da AB’de daha fazla ağırlık vermeye başladı. Zira Rusya’nın büyük güç olma arzusu karşısında, Almanya’nın arka bahçesini kontrol ederek güvence altına almasının gerektiğinin farkına varmıştı. Söz konusu Baerbock’un bu stratejisi karşısında, Litvanyalı mevkidaşı Gabrielius Landsbergis, Baerbock’un aldığı bu pozisyonu överek, “Bizimle aynı fikirde” görüşünü paylaşmıştır.

Berlin’in dış politika rotası değişiyor mu?

Geçen seneki seçimlerde, Yeşiller, seçim kampanyası döneminde SPD’li Olaf Scholz’un “süreklilik” yaklaşımının aksine, “değişim” mottosu üzerinden bir kampanya yürütmüştü. Almanya’nın özellikle Çin ve Rusya gibi otokratik ülkelere yönelik dış politikasında, Yeşiller’in görüşüne göre, insan haklarına daha fazla odaklanılmalı ve genellikle daha normatif bir yaklaşım sergilenmeliydi. Yeşiller Partisi’nden Omid Nouripour, seçime hazırlık aylarında yaptığı açıklamasında, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması durumunda NATO birliklerinin doğu kanadına yerleşmesini destekleyeceklerini belirtmişti.

Son 10 yıldan bu yana, özellikle Merkel hükümetleri döneminde, Alman dış politikası statükocu bir güç olmakla ağır bir şekilde eleştirildi. Değişim talepleri ve baskısı gerek Alman iç politikasında, gerekse de Avrupa’da giderek arttı. Eylül 2021’e gelindiğinde, Merkel’in kendi inisiyatifi ile Alman siyasetinden çekilmesi, oluşan boşluğu dolduran yeni koalisyon hükümetinin bu değişim sorumluluğunu üstlenmesine yol açtı. Nitekim Aralık 2021’deki koalisyon anlaşmasında, koalisyon ortakları, bir “Ulusal Güvenlik Stratejisi” yazma ve yeni bir politika yaklaşımı için taahhütte bulunmuşlardı. Almanya için dış politika değişimi artık bir tercih olmaktan çok bir zaruretti. Hatta 27 Şubat 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle, bu değişim, aslında uygun bir zemine de kavuşmuştu.

Nitekim, Rusya’nın Ukrayna işgali, Almanya’nın silah tedariki ve savunma harcamalarında yaptığı değişimler ve diplomasiye kadar kilit dış politika ve savunma politika konularındaki tutumunu kökten değiştirmesini tetikleyerek önemli bir “dönüm noktası”na işaret etmektedir. Zira bugüne kadar, Almanya’nın dış politikasının öncelikleri diplomatik yollarla barışı teşvik etmek odaklıydı. Bu durum, Almanya’nın askeri yeteneklerine yatırım yapmak konusunda isteksiz davranmasına neden oluyordu. Bu isteksizlik, geçmişte müttefikler arasında kızgınlıklara da neden olmaktaydı. Fakat Ukrayna’daki savaş nedeniyle, Almanya’nın statükocu dış politikasının değişerek, “ciddi bir paradigma değişikliğine” gidileceğini gösteriyor.

Alman dış politikasını kim şekillendiriyor?

SPD Meclis Grubu lideri Rolf Mützenich, yeni hükümetin başlangıcında, dış politikanın “özellikle Başbakanlıkta kontrol edileceğini” açıklamıştı. 8 Mayıs’ta yaptığı televizyon konuşmasında, Scholz, Ukrayna ve Rusya politikasını Dışişleri Bakanı’nın da içinde görülebileceği şekilde tanımladı: Ukrayna’ya ağır savaş teçhizatı konusunda yardım etmek, ancak savaşa kendisi taraf olmamak.

Şansölye Scholz’un televizyonda yayınlanan konuşması (08.05.2022)

Ancak sadece 6 ay önce Ukrayna gibi bir savaş bölgesine Alman tankları ve diğer ağır silahlar tedarik etmeyi düşünmek bile zorken, özellikle federal hükümetteki Yeşiller’in atakları ve desteklemeleriyle, Ukrayna Savaşı’nın seyrini tetikleyen bazı gelişmeler yaşandı. Federal Hükümet, Bundeswehr stoklarından Ukrayna’ya tanksavar silahları, uçaksavar füzeleri, makineli tüfekler, mühimmat, araçlar ve diğer askeri malları teslim etti.

Askeri desteğin dışında, Yeşiller’in, özellikle de Baerbock’un dış politikada ittifak ortakları ve Ukrayna hükümeti ile sürekli diyalog içinde olması ve destek açıklamaları, son dönem Alman dış politikasını kimin şekillendirdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Örneğin, Baerbock, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin 76. gününde, Şansölye Scholz kabinesinin Ukrayna’yı ziyaret eden ilk üyesi olmuştur. Rus birliklerinin geri çekilmesinden sonra yüzlerce cesedin bulunduğu Kiev banliyösü ziyaretinde gördüğü manzara karşısında ise, duygularını, “bu kurbanlar bizler de olabiliriz” şeklinde dile getirmiştir.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskiy,  Baerbock’u Kiev’de kabul etmiş ve Rusya’ya karşı savaşta ülkesini desteklediği için kendisine teşekkür ederek, ziyareti ve Almanya’nın desteğini değerli bulduğunu belirtmiştir. Baerbock’un uygulamış olduğu proaktif dış politikanın kamuoyundaki yansımalarına baktığımızda ise, Yeşiller Partisi destekçilerinin artık neredeyse beşte dördünün Rusya’ya karşı sertlik göstermekten yana olduğu görülmektedir.

Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelenskiy, Almanya Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’u karşılıyor

Sonsöz 

Söz konusu bu araştırma yazısının amacı, bir hafta önce Baerbock’un Yunanistan ve özellikle de Türkiye ziyaretinde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’yla yaşanan sert tartışmaların perde arkasını anlamak değildir. Öncelikli olarak, bu makale serisinin birinci bölümünde, Almanya’nın son dönemde (Baerbock dönemi) dış politikada değişen değerleri, ilkeleri ve dengelerine kısaca değinmeye çalıştık. Alman kamuoyunun analizlerinden yola çıkarak, artık Berlin’in dış politika rotasının değiştiğini ve bu değişikliğinin yeni siyasi adresinin Yeşiller Partisi ve yeni patronun da Baerbock olduğu göstermeye çalıştık. Bundan dolayı, bu analiz serisini üç bölüme ayırdık. İkinci bölümde, Almanya’nın yeni dönemde Yunanistan ve Türkiye ile olan ilişki ve diyaloglarının hangi yöne doğru evrilme eğiliminde olduğu analiz edilmeye çalışılacaktır. En önemli argüman olarak da, yeni tasarlanmaya çalışılan Ulusal Güvenlik Stratejisi’ndeki “Feminist Dış Politika” tanımlanmaya çalışılacaktır.

Yusuf ERTUĞRAL

Leave A Response »

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.