Giriş
Bu yazıda Avrupa’nın iki büyük devleti ve dünya ekonomisinin önemli aktörlerinden olan Almanya ile Birleşik Krallık (İngiltere veya Büyük Britanya) arasındaki ilişkiler değerlendirilecektir. Bu bağlamda, “Giriş” bölümünün ardından, ilk olarak ilişkilerin tarihsel boyutuna girilecektir. Üçüncü bölümde, yakın geçmişte yaşanan olaylar özetlenecek ve analiz edilecektir. Bir sonraki bölümde, Brexit sonrasında ilişkilerin geldiği durum incelenecektir. Araştırma, “Sonuç” bölümüyle tamamlanacaktır.
Tarihsel İlişkiler
Almanya’nın öncüsü sayılan Prusya ile İngiltere arasındaki ilişkiler aslında 19. yüzyıl sonlarına ve 20. yüzyıl başlarına kadar genelde olumlu seyretmiştir. Bunun temel sebebi ise, iki ülke hanedanları arasındaki akrabalık bağları olmuştur. Nitekim İngiltere’deki Kraliyet ailesinin Alman köklerinin iki ülke arasındaki ilişkiler açısından o asırlarda önemli ve pozitif bir faktör olduğu belirtilebilir.
Avrupa haritası üzerinde İngiltere ve Almanya
Britanya’nın ilk Alman kökenli Kralı, 1714’te tahta çıkan I. George (George Louis) olmuştur. Stuart hanedanından çocuğu olmayan Kraliçe Anne 1714’te öldüğünde, İskoçya ile birliğin bozulması konusunda endişeler belirmişti. Zira bu dönemde İskoçya’da ciddi ekonomik sorunlar yaşanmaktaydı. İskoçya’daki nüfuzlu kişiler ise, İngiltere piyasasından ve büyümekte olan İmparatorluğun imkânlarından yararlanmak istedikleri için birliğe sıcak bakıyorlardı. Presbiteryenler de çoğunlukla birleşme taraftarlarıydı. Bu ortamda, Katoliklerin tahta çıkma şansı olmadığı için, Anne’in kuzeni olan I. George (George Louis) tahta çıktı. Böylelikle, Britanya’da Alman kökenli Hannover Hanedanı iktidarı başlamış oldu.[1] Birkaç kelime dışında İngilizce bilmeyen I. George, tam bir Almandı ve ana dili de Almancaydı.[2] Nitekim I. George ve oğlu Kral II. George, ana dilleri Almanca olan Britanya monarkları olarak tarihe geçmişlerdir. II. George’un torunu olan III. George ise Alman kökenli Krallar sıralamasında İngiltere’de doğan ve ana dili İngilizce olan ilk Kraldı.[3]
Kral I. George, İngiltere’nin ilk Alman kökenli Kralı oldu (1714-1727)
1820 yılında tahta IV. George olarak çıkan Georg August Friedrich, müsrifliği ve abartılı yaşam tarzıyla pek sevilmeyen bir Alman kökenli Kral olurken, onun zamanında Buckingham Sarayı’nın şimdiki halini alması ve Avrupa’da eşi benzeri olmayan Royal Pavilion Kraliyet Köşkü’nün yapılması gibi önemli ve müspet gelişmeler yaşanmıştır.[4] 1837’de tahta çıkan Kraliçe Victoria ise, kuzeni Alman prens Albert von Sachsen-Coburg und Gotha ile evlenmiş ve Alman gelenekleri ve kültüründen ciddi anlamda etkilenmiştir. Örneğin, Almanların Noel ağacı süsleme gelenekleri, İngiltere’ye Kraliçe Victoria döneminde gelmiştir. “Avrupa’nın Büyükannesi” lakabının yakıştırıldığı Kraliçe Victoria, tahtta 64 yıl geçirerek bir rekora imza attı. Onun rekorunu 120 yıl sonra büyük büyük torunu Kraliçe II. Elizabeth kıracak ve tam 70 süreyle tahtta kalacaktır.
Kraliçe Victoria
Kraliçe Victoria 1901’de ölünce, tahta en yaşlı oğlu VII. Edward geçmiş, onu 1910’da oğlu V. George takip etmiştir. İşte İngiliz kraliyetinin Almanya ile yakın bağları bu dönemde zayıflamaya başlamış ve ilişkiler bozulmaya yüz tutmuştur. Nitekim Bismarck sayesinde siyasal birliğini sağlayarak güçlendikçe İngiltere ile ilişkileri rekabet temelinde gelişmeye başlayan Almanya ile ilişkiler Birinci Dünya Savaşı’nda açık düşmanlık seviyesine gelince, Alman kökenli İngiliz Kraliyet ailesi de soyadlarını “Windsor” olarak değiştirmiştir.[5] Bu dönemde İngiliz akademisi ve basınında Alman karşıtı yazıların yayılması tesadüfi değildir. Örneğin, sosyalist gazeteci Robert Blatchford, 1910 tarihli Germany and England adlı eserinde Almanya’nın Britanya İmparatorluğu’nu yok etmek için hazırlık yaptığını, Almanya nüfusunun hızla arttığını ve bu ülkenin yeni kolonilere ihtiyaç duyduğunu yazarak, Almanya’nın İngiltere’ye yönelik düşmanlığını bir vatan görevi olarak ispatlamaya çalışır.[6] Benzer şekilde, The Seaman dergisi de düzenli Alman karşıtı yayın yapan bir İngiliz yayın organı olarak bu dönemde etkili olmuştur.[7] Bu dönemde iki ülke arasında yaşanan denizlerde üstünlük mücadelesi ve yine Osmanlı üzerindeki nüfuz mücadelesi de ayrı incelemeyi gerektiren önemli konulardır. Almanya’nın bu dönemdeki politikasının değişimi ise Bismarck’ın görevden ayrılması ve II. Wilhelm döneminde yaşanmış ve Bismarck’ın ihtiyatlı, uzlaşmacı ve iktisadi açıdan nüfuz eden yaklaşımı terk edilince, Londra’nın Almanya’ya yönelik bakışı değişmiştir.[8]
Prenses Margaret ve Kraliçe II. Elizabeth küçükken Nazi selamı veriyorlar
Amerikalı dul sevgilisi Wallis Simpson ile evlenebilmek için tahttan feragat eden Nazi sempatizanı Kral VIII. Edward da İngiliz tarihinde kötü bir örnek olarak sivrilmiş ve yerine geçen “kekeme” Kral VI. George, İngiliz halkından daha büyük destek almıştır. Ancak Nazi sempatisi suçu genelde VIII. Edward’ın üzerine atılarak İngiliz Kraliyet ailesi bundan sıyrılmaya çalışsa da, 1933’te çekilmiş bir videoda İngiliz Kraliyet ailesinden Prenses Margaret ve geleceğin Kraliçesi II. Elizabeth’in VIII. Edward’ın kendilerine öğrettiği Nazi selamını verdikleri açıkça görülmektedir. İngiliz The Sun gazetesinde 2015 yılında yayınlanarak haberleştirilen video[9] İngiltere ve dünyada birçok kişiyi üzerken, Margaret ve Elizabeth’in o dönemde henüz küçük çocuklar oldukları ve Edward’ın etkisinde kaldıkları da unutulmamalıdır. Ancak bu fotoğrafı çekenin VI. George olması, o dönemde George’un Edward’dan ne derece farklı düşündüğü konusunda da eleştirilere neden olmuştur.
İngiltere’deki Alman monark geleneği bu olaylara rağmen güçlenerek devam etmiştir. Öyle ki, II. Elizabeth’in kocası Edinburgh Dükü Philip Mountbatten da Alman kökleri olan, Almanya’da eğitim almış ve akıcı Almanca konuşan bir kişiydi.[10] 1947’de İngiliz vatandaşlığına geçen Philip, düğünden kısa süre önce Alman soylu unvanı Von Schleswig-Holstein-Sonderburg-Glücksburg’u bırakarak yalnızca “Mountbatten” olarak anılmayı tercih etmiştir.[11] Bu bağlamda, hem annesinin ataları, hem de babası tarafından Alman kökleri olan Prens Charles veya şimdiki ismiyle Kral III. Charles’ın da “yarı Alman” olduğu rahatlıkla söylenebilir. Ancak Charles’dan itibaren İngiliz Kraliyet ailesinin evliliklerini daha farklı etnik gruplardan gelen kimselerle yapmaları da dikkat çekici bir gelişmedir ki, Lady Diana ve Kraliçe Camilla İngiliz kökenli, Prens William’ın eşi Galler Prensesi Kate (Catherine) Middleton neredeyse tamamen Britanya köklerine sahip ve Harry’nin eşi Sussex Düşesi Meghan Markle da siyahi bir baba ile İrlandalı bir annenin kızlarıdır.
Yakın Geçmiş
İkinci Dünya Savaşı sonrasında iki ülke arasındaki büyük düşmanlık rafa kaldırılmış ve ABD’nin öncülüğünde oluşan Batı kampı veya Batı bloku içerisinde iki devlete de önemli roller düşmüştür. Bu bağlamda, Birleşik Krallık NATO’nun kurucu üyelerinden olurken, Batı (Federal) Almanya da 1952’de Türkiye ve Yunanistan’ın üye yapıldığı birinci genişlemeden sonra 1955 yılındaki ikinci genişleme sürecinde NATO üyesi haline gelmiştir. 1973 yılında Birleşik Krallık’ın Fransa’daki Charles de Gaulle engelini aşarak Avrupa Birliği-AB’nin birinci genişleme sürecinde Birliğe üye olmasıyla ilişkiler daha da gelişmiş ve güçlü bir müttefiklik ortaya çıkmıştır. Bu yıllarda, Londra ile Bonn (Berlin), ideolojik olarak komünist bloka karşı demokrasi, insan hakları ve piyasa ekonomisini savunan, jeopolitik olarak da yayılmacı Sovyet Rusya’ya karşı Birleşmiş Milletler (BM) düzeni ve uluslararası hukuku savunan çizgide bir ortaklık geliştirmişlerdir. Bu müttefiklik hattının kurulmasında ise şüphesiz Washington’ın liderliği etkili olmuş ve güncel zorunluluklar bağlamında tarihsel husumetler kolaylıkla bir kenara bırakılmıştır.
Ancak bu dönemlerde dahi İngiliz medyasında özellikle tabloid basında zaman zaman Alman karşıtı yaklaşımlar sürmüş ve “hun”, “kraut” ve “Nazi” gibi yakıştırmalar Almanlar için sıklıkla kullanılmıştır. Hatta Sunday Times gazetesi bir keresinde “Neden Almanlardan nefret etmek doğal bir durumdur?” başlığıyla bir haber bile yayınlamıştır.[12] CDU’lu eski bir Bakan olan Claudia Crawford (Claudia Nolte), İngiliz medyasının yakın geçmişe kadar Almanya’yı sanki “Üçüncü Reich” devam ediyormuşçasına resmetmesini eleştirirken[13], bu dönemin İngiliz kolektif hafızasında yarattığı korku da asla küçümsenmemelidir. Zira Alman Hava Kuvvetleri-Luftwaffe‘in savaş sırasında Londra’yı bombalaması, İngiliz halkında derin bir korku yaratmış ve ünlü yazar Graham Greene’in romanları ve hikâyeleri sayesinde daha da etkili olarak kolektif hafızaya adeta nakşetmiştir.
Bu yıllarda iki ülke arasındaki sorunların başında AB’nin geleceği hakkındaki farklı kavramsallaştırmalar gelmekteydi. Birleşik Krallık öncülüğündeki Atlantikçiler, AB’nin ortak savunma ve güvenlik politikalarını geliştirme ve Avrupa Ordusu’nu somutlaştırma girişimlerine karşı çıkar ve NATO ve ABD ile müttefikliği ön planda tutarken, Karolenj Grubu olarak da adlandırılan Avrupacılar ise Avrupa bütünleşmesinin her alana yayılması gerektiğini düşünüyorlardı.[14] Keza Londra’da Avrupa bütünleşmesinin ulus-devletler temelinde ve sınırlı boyutta olması gerektiği belirtilirken, Almanya ve zaman içerisinde Fransa gibi diğer büyük devletlerde federal Avrupa düşüncesi güç kazanıyor ve neticede ikinci yaklaşımın giderek ağırlık kazanması neticesinde Birleşik Krallık’ın Avrupa ile ilişkileri daha sorunlu bir hâl alıyordu. Uzun süre Birleşik Krallık “opt-out” (dışarıda kalmayı tercih etmek) formülleriyle AB içerisinde bir denge unsuru olarak konumunu korusa ve kendisine göç, ortak para birimi, Schengen bölgesi gibi konularda imtiyazlar elde etse de, zamanla AB’den ayrılma formülü aşırı sağın da etkisiyle ağır basmaya başlayacaktı. Zaten İngiliz ruhunu en iyi yansıtan kişilerden olan Winston Churchill’in ünlü sözüyle ifade edersek; “İngiltere her zaman Avrupa ile beraber olacak, ancak hiçbir zaman onun bir parçası olmayacaktır”.[15]
1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılması ve iki Almanya’nın birleşmesi döneminde, her ne kadar dönemin anti-komünist havası içerisinde bu olay bir zafer gibi kutlansa da, Birleşik Krallık’ın en üst düzey politikacıları -ki buna dönemin Başbakanı Margaret Thatcher ve Ticaret ve Endüstri Bakanı Nicholas Ridley gibi elit isimler bile dahildi- Almanya’nın yeniden birleşmesi karşısında eski Alman saldırganlığını düşünerek temkinli, hatta isteksiz açıklamalar yapmışlardır.[16] Bu dönemde, İngiliz siyasetçiler, Almanya karşıtlığından ziyade, tarihsel korkuların ve yaşlı kuşakta halen taze olan savaş anılarının etkisiyle Almanya’nın Avrupa’yı domine etmesinden endişe etmişlerdir.[17] Ridley, bu işi daha da ileri götürerek Fransız siyasetçilerini Almanya’nın kaniş köpeği (poodle) olmakla itham etmiş ve Avrupa Topluluğu’nu da Adolf Hitler’e benzetmiştir.[18] Crawford, Thatcher’ın da Almanya’nın birleşmesine karşı çıktığını yazmıştır.[19] Bu yıllarda da özellikle İngiliz spor medyasının fanatik tutumu Avrupa’da sıklıkla eleştiri almıştır. Örneğin, Fransız L’Equipe gazetesi, İngiliz medyasının İngiltere-Almanya milli maçlarına yaklaşımının sanki savaş sonrasında iki devlet arasında müttefiklik ilişkileri kurulmamışçasına yapılmasından yakınmıştır.[20]
Ayrıca İngiltere’de akademi, medya ve basın-yayın organlarının Almanya’nın Nazi dönemini hatırlatacak çabasının da üst düzeyde olduğu söylenmelidir. Öyle ki, 1996’da Londra’daki Goethe Enstitüsü’nün yaptığı bir çalışmada, 14-16 yaşları arasındaki Britanyalı gençlerin en iyi bildikleri Alman figürünün Adolf Hitler olduğu ortaya çıkmış ve Alman futbolcularının popülaritesinin de etkisiyle, “Hitler, Klinsmann, Matheus” şeklinde şakalar yapılmıştır.[21] Ancak bunu aşmak için İngiliz siyasetçilerin çabaları da olmuş, örneğin 1994 senesinde döneminde Başbakanı John Major, Almanya’yı İngiltere’deki Zafer Günü kutlamalarına davet etmiştir.[22] İngiltere-Almanya ilişkilerinin İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki dönüşümünü inceleyen Ruth Wittlinger, Almanya’nın yaklaşık yarım asırlık süreçte İngiltere’ye askeri ve ahlaki teslimiyetten eşit ortaklığa doğru ilerlediğini kaydetmiştir.[23] Wittlinger, özellikle İngiltere’deki Tarih eğitimi ve kolektif hafıza olgularının üzerinde durmuş ve İngilizlerde Nazi dönemi hatıralarının ve bunlara dayalı stereotipik düşüncenin halen çok yaygın olduğunu ve bunun da Almanya ile ilişkileri olumsuz etkilediğini vurgulamıştır.[24]
Schröder ve Blair, her ikisi de solu ülkelerinde zirveye taşıdılar
Ancak İşçi Partili Tony Blair döneminde Londra ile Brüksel’in ilişkilerin genelde çok iyi yönde geliştiği ve Avrupa ile bütünleşme düşüncesinin toplumsal olarak da güçlendiği belirtilebilir. Nitekim 1997’de işbaşına gelen ve yaptığı idari reformlar ve karizmatik liderliğiyle Londra’yı yeniden dış politikada şaha kaldıran Blair, İngiltere açısından ya Avrupa, ya da ABD şeklinde bir ikilemin anlamsız olduğunu ve İngiltere’nin iki ittifak arasında bir “köprü” vazifesi görebileceğini öne sürerek, AB’nin askeri kapasitesini güçlendirecek her adımın aslında Atlantik ittifakına da yarar sağlayacağını savunmuştur.[25] Bu bağlamda, tesadüfi değildir ki, Blair döneminde 1998 yılında İngiltere ile Fransa arasında imzalanan ve AB’nin otonom harekâtları destekleyebilecek yetkin bir askeri güç oluşturması gerektiğini deklare eden St. Malo Anlaşması[26], Birleşik Krallık tarihi açısından önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönemde yaşanan İngiliz-Fransız yakınlaşması, Londra’nın tavrının özel olarak Almanya ya da Fransa yanlısı değil, AB çizgisinde olduğunu göstermektedir. Nitekim Blair ile dönemin Almanya Başbakanı Gerhard Schröder’in de çok yakın ilişkileri olmuş ve iki sol parti, Blair’in “üçüncü yol” (The Third Way/Die Neue Mitte) çizgisinde uzlaşarak ideolojik yakınlık sergilemişlerdir.[27] Hatta bu ikili, birlikte bir sosyal demokrat manifestoya da imza atmışlardır.[28] Ancak Blair döneminde yakalanan Londra-Brüksel uyumu, 9/11 (11 Eylül) saldırıları sonrasında yeniden bozulmuş ve ABD ile Ortadoğu’da Irak’a yönelik -Başkan George W. Bush’un kendi ifadesiyle- bir “haçlı savaşı” (crusade) başlatan Washington’a fazla direnemeyen Londra, zamanla ABD’nin politikalarına eklemlenmiş ve giderek de bu gereksiz savaşa karşı çıkan Fransa ve Almanya ile uzaklaşmaya başlamıştır. Bu dönemde karşılıklı güvensizlik öyle bir boyuta ulaşmıştır ki, Blair hükümeti, diğer AB ülkelerinin gizli servislerinin yeterince güvenli bir ağa sahip olmadıkları gerekçesiyle savaşın başladığı 2003 yılı Mart ayına kadar bir süre Avrupa kurumlarıyla istihbarat paylaşımı yapmayı bile reddetmiştir.[29]
Merkel-Cameron ikilisi döneminde de Londra-Brüksel ve Londra-Berlin uyumu büyük ölçüde korundu
Muhafazakâr Partili David Cameron’ın 2010’da başa geçmesinden sonra da Londra’nın ılımlı AB politikası bir süre daha devam etmiştir. İç politikada zaman zaman göç ve milliyetçilik gibi temalarla AB karşıtı mesajlar veren ve hatta aşırı sağın -ki o dönemde UKIP partisi ile Nigel Farage’ın müthiş bir popülaritesi oluşmaya başlamıştı- çıkışını da durdurmak adına bu konuda üyeliği referanduma götürme vaadinde bulunan[30] Cameron, buna karşın AB üyeliğini sürdürmek istemiş ve Brexit kampanyası döneminde de AB’de kalınmasını savunmuştur.[31] İlginçtir ki, genelde İngiliz Başbakanları ilk yurt dışı ziyaretlerini Washington’a yaparken, Cameron, Paris, Berlin ve Brüksel’e gitmeyi tercih etmiştir.[32] Bu döneme dair ilginç bir olay ise, 2013 yılında Almanya’da Berlin’deki Birleşik Krallık Büyükelçiliği’nin gizli operasyonlar ve müttefiklere yönelik istihbarat faaliyetleri için kullanıldığının iddia edilmesi üzerine üst düzey Alman yetkililerden (örneğin Sabine Leutheusser-Schnarrenberger) ilişkilerde karşılıklı güvensizlik olduğu açıklamasının yapılmasıdır.[33] Zaman zaman ABD istihbaratının da Fransa ve Almanya’nın üst düzey siyasetçilerini gizlice ve yasadışı şekilde takip ettiklerini gösteren bu gibi olaylar, Anglo-Sakson kökenli ülkelerle kıta Avrupası ülkelerinin arasını açmakta ve karşılıklı güvensizliği körüklemektedir. Ancak Cameron’ın tehlikeyi oyunu, neticede, Londra’yı adım adım AB’den kopmaya götürmüş ve Theresa May dönemindeki kararsızlık ve belirsizliklerin ardından, Boris Johnson döneminde AB’den ayrılık resmen gerçekleştirilmiştir.
Brexit Sonrası Durum
İngiltere’de 2016 yılında Başbakan David Cameron’ın ilkesel olarak karşı çıktığı ancak seçmenine söz verdiği gerekçesiyle düzenlenmesine izin verdiği Brexit referandumundan, beklenmedik bir şekilde, AB’den ayrılmak yönünde az farkla lehte bir karar (yüzde 52 civarında) çıkmıştır. Bu kararın ardından, Londra ile Brüksel, zorlu bir sürece girmişlerdir. O güne kadar hep genişleyerek derinleşen AB için Fransa ve Almanya ile birlikte en önemli üç üyesinden birinin kaybı büyük bir prestij kaybı anlamına gelirken, AB’ye Schengen alanı ve ortak para birimi dışında birçok konuda entegre olmuş Birleşik Krallık için de Birlik’ten ayrılmanın pratikte ciddi zorlukları vuku bulmuştur. Neticede, bu zorluklar, Muhafazakâr Partili Başbakan Theresa May döneminde nihayetlendirilememiş ve onun yerine geçen Boris Johnson döneminde, Londra, 2020 yılı Ocak ayı sonunda Birlik’ten anlaşmayla ayrılmayı tamamlamayı başarmıştır.
Brexit referandumu adayı ikiye böldü: İngiltere ve Galler ‘AB’den çıkalım’ derken, İskoçya ve Kuzey İrlanda açık farkla ‘AB’de kalalım’ dedi[34]
Birleşik Krallık’ın Brexit kararı alması, Londra’yı bu sürece açıktan karşı çıkan İskoçya (yüzde 62) ve Kuzey İrlanda (yaklaşık yüzde 56) gibi bölgelerde ciddi sorunlara yol açmış ve Birleşik Krallık’ın bölünmüş siyasi yapısının AB üyeliği gibi temel bir meselede su yüzüne çıkmasına neden olmuştur. Öyle ki, 2014 yılında yapılan İskoçya bağımsızlık referandumunda yüzde 55’in üzerinde oyla bağımsızlığı reddeden ve Birleşik Krallık’a bağlı kalmayı tercih eden İskoçlar, çeşitli anketlere göre 2020 yılı içerisinde yüzde 50’nin epey üzerinde bir destekle bağımsızlığa destek vermeye başlamış (bu oran Ağustos 2020’de yüzde 53’e kadar yükselmiştir), günümüzde de (Ağustos 2023) yüzde 48 civarında bir oranla bağımsızlığı desteklemektedirler.[35] Bu anlamda, Brexit, Birleşik Krallık’ın İskoçya Sorunu’nu da derinleştirmiştir ki, İskoçya’nın Müslüman Başbakanı Hamza Yusuf da son dönemde yeniden Brexit sonrasında bağımsızlık hakları olduğu düşüncesini işlemekte ve hatta İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılarak AB’ye katılmasını savunmaktadır.[36]
İngiltere-Almanya efsaneler karması gösteri maçında eski Alman milli futbolcu Maurizio Gaudino’ya uçan kafa atarak dalan Boris Johnson, tarihe fazla meraklı olmanın o kadar da iyi bir şey olmadığının canlı kanıtı olsa gerek…
Brexit sonrasında Birleşik Krallık’ın AB’den uzaklaşması ve özellikle de Boris Johnson gibi “sert Brexit” yanlısı ve Almanya takımı ile gösteri amaçlı bir futbol maçı yaparken bile rakibine uçan kafa atacak kadar[37] tarih düşkünü ve tarihsel düşmanlıkları canlandırma eğiliminde bir liderin Londra’da Başbakan olması, Berlin ve Brüksel’de, başta alarm zillerinin çalmasına neden olmuştur. Ancak kısa süre içerisinde iki ülkenin tarihsel düşmanlıklarının canlandırılmasından ziyade Johnson’ın iç kamuoyuna yönelik milliyetçi mesajlarının buna neden olduğu anlaşılmış ve ilişkiler yeni formatta aynen devam etmiştir. Yine de, Johnson’ın Amerikan vari tarzı ve kurumsal ilişkiler yerine daha “transactional” çizgisi nedeniyle Almanya’nın AB’nin ortak güvenlik ve dış politikasına Birleşik Krallık’ı nasıl eklemleyebileceği konusunda ciddi kaygıları oluşmuştur.[38] Dahası, her iki ülkede de piyasa aktörleri serbest ticaretin sert Brexit olarak da adlandırılan anlaşmasız ayrılık durumunda olumsuz etkilenmesinden çekinmişlerdir.[39] Fakat her şeye rağmen iki taraf arasında bir serbest ticaret anlaşması imzalanmış[40], Windsor Çerçeve Anlaşması ile Kuzey İrlanda Sorunu aşılarak serbest ticaretin sorunsuz devamı sağlanmış[41] ve Birleşik Krallık Avrupa Müdahale Mekanizması-EI2’nin de içerisinde kalmıştır.[42]
Angela Merkel ve Boris Johnson
2021 yılının Temmuz ayında Londra’da bir araya gelen dönemin iki ülke lideri Angela Merkel ile Boris Johnson, Brexit sonrasında pratik formüller bularak ilişkiler geliştirmek istediklerini ilan etmişler ve herhangi bir tarihsel husumete referans vermeyerek, ilişkilerdeki olumlu havayı teyit etmişlerdir.[43] Merkel’in bu ziyaret kapsamında İngiltere’de kabine toplantısına katılmasına izin verilmesi ise, 1997 yılında dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’a gösterilen üst düzey ilginin yıllar sonra tekrarı olarak dikkat çekmiştir. Hemen hemen aynı tarihlerde dönemin iki Dışişleri Bakanı Dominic Raab ile Heiko Maas da görüşmüşler ve Avrupa’nın stratejik bütünlüğü ve kurallara dayalı uluslararası düzen ile çok taraflılık konusunda sorumlu liderlik bağlamında iki ülkenin benzer şekilde düşündüklerini ilan etmişlerdir.[44]
İki ülke arasındaki ilişkilerin devamı ve gelişmesi konusunda sadece iktidar partileri de etkin değildir. Örneğin, Birleşik Krallık’ta ana muhalefet partisi durumunda İngiliz İşçi Partisi’nin (Labour) milletvekili ve gölge kabinedeki Savunma Bakanı John Healey ile Alman SPD partisi milletvekili Nils Schmid, The Independent gazetesi için birlikte yazdıkları 2022 Temmuz tarihli bir köşe yazısında, iki ülkenin Rusya tehlikesi karşısında birlikte hareket etmeleri gerektiğine dikkat çekmişlerdir.[45] Nitekim iki sosyal demokrat parti SPD ile Labour arasındaki ilişkiler oldukça sıcak ve köklüdür.[46]
Kral III. Charles, Berlin’deki Bellevue Sarayı’nda Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier tarafından onuruna düzenlenen ziyafette konuşma yaparken (29 Mart 2023)
Eylül 2022’de tahta çıkan Birleşik Krallık monarkı Kral III. Charles da, ailesinin Alman köklerinin etkisi var mıdır bilinmez ama ülkesi ile Almanya’nın ilişkilerinin geliştirilmesinden yanadır. Öyle ki, Charles, Kral olduktan sonra ilk resmi yurt dışı ziyaretini 2023 yılı Mart ayı sonunda Almanya’ya yapmış ve burada Ukrayna konusunda kararlı mesajlar vermiştir.[47] Charles, 30 Mart tarihinde de Alman parlamentosu Bundestag’da bir konuşma yapmış ve Almanya’nın Ukrayna’ya yönelik askeri desteğinden duyduğu memnuniyeti dile getirmiştir.[48]
Alman resmi kaynakları, günümüzde, İngiltere-Almanya ilişkilerinin karşılıklı güvene dayalı, çok veçhesi olan ve yakın ilişkiler olduğunu vurgularken, her iki ülkenin de BM, NATO, G7 ve G20 üyesi olduklarına vurgu yapmaktadır.[49] Ayrıca her iki ülkenin de ABD ile yakın müttefikliğine referans yapılırken, Londra’da ve Glasgow’daki Goethe Enstitüsü, Deutsche Schule London, Londra’daki DAAD (Alman Akademik Değişim Servisi) ofisi, Londra Alman Tarih Enstitüsü (DHI) ve “UK‑German Connection” adlı gençlik değişim programına dikkat çekilmektedir.[50]
James Cleverly ve Annalena Baerback (Ocak 2023)
Bu bağlamda, özellikle Rusya’nın Ukrayna’yı işgaliyle başlayan süreç iki ülkeyi ve aslında tüm Transatlantik aktörleri hizalanmaya doğru iten bir gelişme olmuştur. Bu sayede, Donald Trump’ın Başkanlığı döneminde soğuyan ABD-Avrupa ilişkileri yeniden canlanmış ve İngiltere de güvenlik bağlamında yeniden hem Washington, hem de Brüksel’le ilişkilerinde güven tazelemiştir. Brexit sonrasında yeniden ABD’ye yönelen İngiltere’ye benzer şekilde, Almanya da Joe Biden’ın Başkanlığı döneminde ABD ile yeniden yakınlaşmış ve Batı ittifakı bir kez daha tesis edilmiştir. Nitekim Almanya’nın mevcut Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, ülkesinin Birleşik Krallık’la ilişkilerini geliştirmek istediğini 2022 yılı sonlarında açıkça beyan etmiştir.[51] Ayrıca Almanlara için olumsuz yakıştırmaları sıklıkla kullanan İngiliz basın-yayın organları da artık dilinde daha özenli ve dikkatlidir. Buna karşın, günümüzde de Almanya’daki bazı basın-yayın organlarında -bilhassa da ARD– Brexit nedeniyle İngiltere karşıtı bir havanın yayıldığını söylemek mümkündür.[52] Yine de, 2021’de yayınlanan ortak deklarasyonla, iki ülke, ilişkilerini geliştirmek için her yıl toplanacak bir “Stratejik Diyalog” mekanizması oluşturmuşlardır.[53] Bu mekanizma kapsamında ilk toplantı ise 2023 yılı başlarında Dublin’de gerçekleşmiş ve Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock ile Birleşik Krallık’taki muhatabı James Cleverly 5 Ocak’ta bir araya gelmişlerdir.[54]
İki ülkenin mevcut liderleri Rishi Sunak ve Olaf Scholz
Olumlu mesajların verildiği bu ilk Stratejik Diyalog toplantısında Ukrayna’ya destek, enerji güvenliği, iklim değişikliği ve 1958’de kurulan ama 1993’ten beri toplanmayan Birleşik Krallık-Almanya Kültür Komisyonu’nun (UK-Germany Cultural Commission) canlandırılması gibi konular ele alınmıştır.[55] SPD’li Almanya Başbakanı Olaf Scholz da Birleşik Krallık’ın Almanya’nın AB dışındaki en yakın ortaklarından birisi olduğunu söyleyerek, dış politika ve güvenlik konusunda da Londra ile ortak hareket etmek istediklerini bildirmiş ve ilişkilerde herhangi bir rekabet ortamı oluşmasının önüne set çekmiştir.[56] Scholz, Birleşik Krallık’ın yeni Başbakanı Rishi Sunak ile de 18 Şubat 2023 tarihinde Münih’te görüşmüş ve bu görüşme ardından Sunak, Ukrayna’ya destek ve Almanya’nın Rusya’ya enerji bağımlılığını azaltma konusundaki çabaları nedeniyle Scholz’a teşekkür etmiştir.[57] Medya okumalarına dayalı bir gözlem olarak belirtmek gerekirse, Brexit kararı sonrasında Fransa’nın Birleşik Krallık’ın AB’den ayrılması konusundaki istekli tavrı ile Almanya’nın tavrı da karşılaştırıldığında, Berlin ile Londra arasındaki rekabet duyguları ve algılarının Paris ile Londra’ya kıyasla daha alt düzeyde olduğu söylenmelidir. Hatta Brexit kararının yoğun şekilde tartışıldığı dönemlerde, dönemin Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, bunun bir “orta yaş krizi” olduğunu söyleyerek[58], Birleşik Krallık-AB ayrılığının kalıcı olmayacağı konusundaki inancını da net biçimde ortaya koymuştur.
Brexit’in ardından COVID-19 (koronavirüs) pandemisinin de etkisiyle olumsuz bir seyir gösteren Almanya-Birleşik Krallık ticareti, 2023 yılında ise yeniden yükselişe geçmiştir.[59] Bu açıdan aslında 2022 yılı da iyileşme yaşanan bir yıl olmuş ve piyasaların beklentisini olumlu yönde etkilemiştir. 2022 yılı rakamlarına bakıldığında, Birleşik Krallık, Almanya’nın dış ticaretindeki ancak 11. en büyük ortağı olarak oldukça alt sıralarda yer almaktadır. Ancak iki ülke arasındaki dış ticaret hacminin 112 milyar avroluk oldukça ileri bir seviyede olduğu düşünüldüğünde, bunun önemsizlikten ziyade Almanya’nın devasa bir dış ticaret ülkesi olmasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır.[60] Açık farkla dış ticaret fazlası veren ülkenin Almanya olması da (neredeyse iki kat) durumun Berlin’in lehine olduğunu göstermektedir. Buna karşın, Almanya, yüzde 7,8 oranla, Birleşik Krallık’ın ABD (yüzde 12,1) ve Hollanda’dan (yüzde 8,3) sonraki en büyük dış ticaret pazarı durumundadır.[61] Benzer şekilde, Almanya, yüzde 8,6 payla, Birleşik Krallık’ın Çin (yüzde 13,4) ve ABD’den (yüzde 11,9) sonra en büyük ithalat kaynağıdır.[62]
İngiltere’nin kaptanı Alman takımını zirveye taşımak için çabalıyor
Ayrıca son dönemde iki ülke ilişkilerinde pozitif sayılabilecek bazı gelişmelerden bahsetmek gerekirse; Alman teknik direktör Jürgen Klopp’un İngiltere Premier League’inde ünlü ve köklü Liverpool takımını başarıyla çalıştırması ve daha güncel bir olay olarak İngiltere A Milli Futbol Takımı kaptanı Harry Kane’in Alman Bayern Münih takımına transfer olması belirtilebilir. Yine Alman tarihçi ve küratör Hartwig Fischer’in bir süre British Museum’un başında kalması da[63] ikili ilişkilerdeki ısınmaya delalet eden bir olay olarak belirtilebilir. Ancak örneğin Brexit sonrasında İngiltere’nin Erasmus programından ayrılması ve kendisine özgü Turing programını başlatması, akademik ve kültürel ilişkileri ciddi anlamda olumsuz yönde etkileyecek bir gelişme olmuştur/olacaktır. İlginçtir ki, Boris Johnson’ın bahsedilen olayına rağmen, futbol ve genel olarak spor, karşılıklı transferlerle, son yıllarda iki ülke ilişkilerini olumlu yönde etkilemeye başlamıştır.
Sonuç
Sonuç olarak, İngiltere ile Almanya arasında tarihsel olarak aslında yakın olan ilişkilerin, jeopolitik rekabet algısının su yüzüne çıktığı ve rekabetin kontrolden çıkarak savaşa dönüştüğü 20. yüzyılın ilk yarısında milyonlarca insanın ölümüne neden olan korkunç savaşlar nedeniyle çok olumsuz bir hâl almasının neticesinde, İngiltere’deki Tarih eğitiminin de etkisiyle halen karşılıklı güvensizlik olsa da, özellikle İngiltere’nin AB sürecinin başlaması ve derinleşmesi neticesinde ilişkilerde epey yol alınmış, fakat Brexit sonrasında yeniden bir belirsizlik dönemine girilmiştir. Ancak hem Brexit sürecinin ne kadar kalıcı olacağının belli olmaması, hem ekonomik ilişkilerin yeniden canlanması, hem de ABD önderliğinde Batı ittifakının kısmen Türkiye haricinde son dönemde yeniden toparlanmayı başarması sayesinde, İngiliz-Alman ilişkilerinin günümüzde kriz durumunda olmadığını söylemek mümkündür. Yani ilişkilerde 1990’lar ve 2000’lerdeki olumlu hava olmasa da, rekabet ve husumet algısı da son derece düşük ve bunun yerine Batı ittifakının parçası olma düşüncesi baskındır.
Doç. Dr. Ozan ÖRMECİ
[1] Ozan Örmeci (2019), “Jeremy Black’ten ‘Kısa İngiltere Tarihi’”, Uluslararası Politika Akademisi, 01.02.2019, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2019/02/01/jeremy-blackten-kisa-ingiltere-tarihi/.
[2] A.g.e.
[3] Diken (2023), “İngiliz Kralı Charles yarı Almanmış”, 07.05.2023, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.diken.com.tr/ingiliz-krali-charles-yari-almanmis/#google_vignette.
[4] A.g.e.
[5] A.g.e.
[6] Robert Blatchford (1910), Germany and England, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://mrc-catalogue.warwick.ac.uk/records/WEE/1/6/15, ss. 1-13.
[7] Warwick The Library, “The Seaman, 1908-1993”, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://mrc.epexio.com/records/NUS/6/3.
[8] Cenk Reyhan (2005), “Türk-Alman İlişkilerinin Tarihsel Arka Planı (1878-1914)”, Belleten, Cilt 69, Sayı: 254, Nisan 2005, ss. 217-266.
[9] BBC News (2015), “Queen Nazi salute film: Palace ‘disappointed’ at use”, 18.07.2015, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-33578174.
[10] BBC News Türkçe (2021), “Prens Philip: Kraliçe İkinci Elizabeth’in eşi, Edinburgh Dükü’nün hayatı”, 09.04.2021, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-43552963.
[11] Diken (2023), “İngiliz Kralı Charles yarı Almanmış”, 07.05.2023, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.diken.com.tr/ingiliz-krali-charles-yari-almanmis/#google_vignette.
[12] Paul Lever (2020), “What Do the Germans Make of the UK?”, RUSI, 20.08.2020, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://rusi.org/explore-our-research/publications/commentary/what-do-germans-make-uk.
[13] Claudia Crawford (2010), “The Relations between Great Britain and Reunified Germany”, KAS International Reports 9, ss. 94-95.
[14] Osman Sabri Kıratlı (2016), “Avrupa Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası ve Üç Büyükler: Almanya, Fransa ve İngiltere”, Akademik İncelemeler Dergisi, Cilt 11, Sayı: 1, s. 209.
[15] A.g.e., s. 218.
[16] Evgenios Michail (2001), “After The War and After The Wall: British Perceptions of Germany Following 1945 and 1989”, University of Sussex Journal of Contemporary History, 3, ss. 6-7.
[17] A.g.e., s. 7.
[18] Mark Fineman (1990), “British Trade Minister Quits Post to End Furor : Europe: Ridley’s insults against Germany and France brought cries of protest. Thatcher replaces him with a proponent of economic unity.”, Los Angeles Times, 15.07.1990, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://www.latimes.com/archives/la-xpm-1990-07-15-mn-257-story.html.
[19] Claudia Crawford (2010), “The Relations between Great Britain and Reunified Germany”, s. 96.
[20] Evgenios Michail (2001), “After The War and After The Wall: British Perceptions of Germany Following 1945 and 1989”, ss. 7-8.
[21] A.g.e., ss. 8-9.
[22] A.g.e., s. 9.
[23] Ruth Wittlinger (2007), “British-German Relations and Collective Memory”, German Politics & Society, Güz 2007, Cilt 25, Sayı: 3 (84), s. 42.
[24] A.g.e., ss. 42-69.
[25] Osman Sabri Kıratlı (2016), “Avrupa Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası ve Üç Büyükler: Almanya, Fransa ve İngiltere”, s. 220.
[26] CVCE, “Franco–British St. Malo Declaration (4 December 1998)”, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://www.cvce.eu/en/obj/franco_british_st_malo_declaration_4_december_1998-en-f3cd16fb-fc37-4d52-936f-c8e9bc80f24f.html.
[27] Claudia Crawford (2010), “The Relations between Great Britain and Reunified Germany”, s. 100.
[28] Tony Blair & Gerhard Schroeder (1998), “Europe: The Third Way/Die Neue Mitte”, Friedrich Ebert Stiftung, Haziran 1998, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://library.fes.de/pdf-files/bueros/suedafrika/02828.pdf.
[29] Osman Sabri Kıratlı (2016), “Avrupa Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası ve Üç Büyükler: Almanya, Fransa ve İngiltere”, s. 220.
[30] BBC News (2013), “David Cameron promises in/out referendum on EU”, 23.01.2013, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-politics-21148282.
[31] The Guardian (2016), “David Cameron makes final plea for Britain to vote to remain in the EU”, 22.06.2016, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/politics/2016/jun/22/david-cameron-makes-final-plea-for-britain-to-vote-to-remain-in-the-eu.
[32] Claudia Crawford (2010), “The Relations between Great Britain and Reunified Germany”, s. 106.
[33] BBC News (2013), “Strained relations between Germany and UK”, 08.11.2013, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/av/world-europe-24874739.
[34] BBC News (2016), “EU Referendum Results”, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.bbc.co.uk/news/politics/eu_referendum/results.
[35] Statista (2023), “Should Scotland be an independent country? (January 2018 to August 2023)”, 16.08.2023, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.statista.com/statistics/1170409/scottish-independence/.
[36] BBC News (2023), “Humza Yousaf in independence call to right Brexit ‘catastrophe’”, 03.09.2023, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://www.bbc.com/news/uk-scotland-scotland-politics-66695252.
[37] Bu görüntüyü izlemek için; https://www.tiktok.com/@mckallaster/video/7216388685435063595. Bu konuda bir haber için; Daily Star (2022), “Boris Johnson headbutted ex-Man City star in goolies during disastrous football outing”, 06.06.2022, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.dailystar.co.uk/sport/football/boris-johnson-headbutt-tackle-germany-27160972.
[38] Claudia Major & Nicolai von Ondarza (2021), “Germany, the EU and Global Britain: So Near, Yet So Far”, SWP Comment 2021/C 31, 27.04.2021, 8 Seiten, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://www.swp-berlin.org/10.18449/2021C31/.
[39] Deutschland.de (2019), “Kaygı ve güven arasında”, 24.10.2019, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://www.deutschland.de/tr/topic/ekonomi/brexit-alman-ingiliz-ekonomisi-uzerinde-etkileri.
[40] Euronews (2021), “AB ve Birleşik Krallık arasında yürürlüğe giren Ticaret anlaşması ilişkileri nasıl şekillendirecek?”, 01.01.2021, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://tr.euronews.com/2021/01/01/ticaret-anlasmas-ab-ile-birlesik-krall-k-iliskilerini-nas-l-sekillendirecek.
[41] BBC News Türkçe (2023), “İngiltere ve AB arasındaki yeni anlaşma ile Kuzey İrlanda’da neler değişecek?”, 24.03.2023, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Tarihi: https://www.bbc.com/turkce/articles/cxxrj4733d7o.
[42] Les på norsk (2022), “Defense ministers meeting in the European Intervention Initiative will take place in Oslo”, 30.11.2022, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://www.regjeringen.no/en/aktuelt/forsvarsministermote-i-european-intervention-initiative-avhaldas-i-oslo/id2949021/#:~:text=The%2013%20countries%20participating%20in,Spain%2C%20Great%20Britain%20and%20Sweden..
[43] DW Türkçe (2021), “Merkel ve Johnson ikili ilişkileri geliştirmek istiyor”, 02.07.2021, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.dw.com/tr/merkel-ve-johnson-ikili-ili%C5%9Fkileri-geli%C5%9Ftirmek-istiyor/a-58143398.
[44] Alexandra Brzozowski (2021), “Germany and UK pledge closer cooperation on foreign policy”, Euractiv, 30.06.2021, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.euractiv.com/section/defence-and-security/news/germany-and-uk-pledge-closer-cooperation-on-foreign-policy/.
[45] John Healey & Nils Schmid (2022), “The relationship between Britain and Germany has never been more important”, The Independent, 13.07.2022, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.independent.co.uk/voices/nato-russia-ukraine-labour-eu-germany-b2122095.html.
[46] Ed Turner (2023), “‘Close working with Germany’s SPD hints at Labour’s future foreign policy aims’”, Labour List, 07.08.2023, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://labourlist.org/2023/08/germany-uk-relations-labour-spd-olaf-scholz-foreign-policy-defense/.
[47] Le Monde (2023), “King Charles declares ‘standing with Kyiv’ on first foreign visit as king”, 30.03.2023, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.lemonde.fr/en/international/article/2023/03/30/king-charles-declares-standing-with-kyiv-on-first-foreign-visit-as-king_6021153_4.html#:~:text=The%20British%20sovereign%20made%20his,at%20a%20German%20state%20banquet.
[48] DW (2023), “King Charles lauds German-UK relations in Bundestag speech”, 30.03.2023, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.dw.com/en/king-charles-lauds-german-uk-relations-in-bundestag-speech/a-65178827.
[49] Federal Foreign Office (2023), “Germany and the United Kingdom: Bilateral Relations”, 03.03.2023, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.auswaertiges-amt.de/en/aussenpolitik/laenderinformationen/grossbritannien-node/united-kingdom/218892.
[50] A.g.e.
[51] Reuters (2022), “Germany’s Baerbock wants to deepen ties with the UK”, 08.12.2022, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.reuters.com/world/europe/germanys-baerbock-wants-deepen-ties-with-uk-2022-12-08/.
[52] Paul Lever (2020), “What Do the Germans Make of the UK?”, RUSI, 20.08.2020, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://rusi.org/explore-our-research/publications/commentary/what-do-germans-make-uk.
[53] Federal Foreign Office (2021), “JOINT DECLARATION by the Secretary of State for Foreign, Commonwealth and Development Affairs of the United Kingdom of Great Britain and Northern Ireland and the Federal Minister for Foreign Affairs of the Federal Republic of Germany”, 30.06.2021, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.auswaertiges-amt.de/en/newsroom/news/gbr-joint-declaration/2468908.
[54] Federal Foreign Office (2023), “Strategic Dialogue with the United Kingdom: Foreign Minister Baerbock in London”, 05.01.2023, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.auswaertiges-amt.de/en/aussenpolitik/laenderinformationen/grossbritannien-node/baerbock-strategic-dialoque-uk/2572164.
[55] Gov.uk (2023), “UK and Germany agree closer cooperation in first ever UK-Germany annual Dialogue”, 05.01.2023, Erişim Tarihi: 04.09.2023, Erişim Adresi: https://www.gov.uk/government/news/uk-and-germany-agree-closer-cooperation-in-first-ever-uk-germany-annual-dialogue.
[56] Holger Hestermeyer (2021), “The future of UK-German relations – and the hole in UK foreign policy”, Encompass Europe, Aralık 2021, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://encompass-europe.com/comment/the-future-of-uk-german-relations-and-the-hole-in-uk-foreign-policy.
[57] Gov.uk (2023), “PM meeting with the German Chancellor Olaf Scholz: February 18 2023”, 18.02.2023, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://www.gov.uk/government/news/pm-meeting-with-the-german-chancellor-olaf-scholz-february-18-2023.
[58] Bu konuşma için; https://www.facebook.com/berichtausberlin/videos/maas-zu-midlife-crisis-und-brexit/2697055163696535/.
[59] Andreas Glunz (2023), “German-British Business Outlook”, KPMG, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://kpmg.com/de/en/home/insights/overview/german-british-business-outlook.html.
[60] Ozan Örmeci (2023), “Almanya Ekonomisi”, Uluslararası Politika Akademisi, 01.08.2023, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: http://politikaakademisi.org/2023/08/01/almanya-ekonomisi/.
[61] Santander Trade Markets, “British foreign trade in figures”, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://santandertrade.com/en/portal/analyse-markets/united-kingdom/foreign-trade-in-figures#:~:text=At%20a%20country%20level%2C%20the,(5.2%25)%20(Comtrade).
[62] A.g.e.
[63] The Guardian (2015), “German to become first foreign director of British Museum since 1827”, 25.09.2015, Erişim Tarihi: 05.09.2023, Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/culture/2015/sep/25/german-art-historian-first-foreign-director-british-museum-hartwig-fischer.