Giriş
Birleşik Krallık’ın 650 sandalyeli Avam Kamarası için beş yılda bir tekrarlanan seçimlerin bir sonrasının 28 Ocak 2025 tarihinden önce gerçekleştirilmesi gerekiyor. Anket çalışmaları, 2010 yılından bu yana iktidarı elinde tutan Muhafazakâr Parti’nin güç kaybettiğine işaret etmekte… Aslında bu, şaşılacak bir durum değil; zira Brexit kararının ekonomik maliyetini daha da büyüten küresel pandeminin etkisiyle yaşanan ekonomik sorunlar ve bu sorunların sebep olduğu Muhafazakâr Parti içi sorunlar ile lider değişimleri iktidarın kredibilitesini sarsmış görünüyor. İktidarın kredibilitesi sarsılırken, Muhafazakâr Parti’ye desteğin % 25’in, geçtiğimiz Ekim ayının sonunda Başbakan olan Rishi Sunak’ın politikalarına onayın % 40’ın altına düşmesi[1] Britanyalı seçmenin iktidardan yorulduğunu da göstermekte. Bu koşullarda, adeta değişime susamış görünen ülkenin bir sonraki seçimlerinin galibi, anket sonuçları da bizleri yanıltmıyor ise, kuvvetle muhtemel İşçi Partisi olacak.
Muhafazakâr Parti’deki liderlik yarışını Liz Truss’ın kazanıp Başbakan olduğu, Kraliçe II. Elizabeth’in vefat ettiği ve tahta III. Charles’ın çıktığı, yani ülkenin değişim süreci yaşadığı Eylül 2022’den bu yana İşçi Partisi’ne olan desteğin artmakta olduğu dikkatlerden kaçmıyor. İşçi Partisi’ne % 44 – % 51 bandında[2] değişen destek ve ayrıca 2019 seçimlerinde sandıktan üçüncü parti olarak çıkan Liberal Demokratların, Birleşik Krallık Reform Partisi’nin, Yeşillerin ve İskoç Ulusal Partisi’nin anketlere göre az da olsa artma eğiliminde olan oy oranları Muhafazakâr Parti’nin seçimlerde büyük bir hezimete uğrayabileceğine işaret ediyor.
İktidarın Muhafazakâr Parti’den İşçi Partisi’ne geçmesi neyi değiştirebilir?
Ülkenin öncelikli sorunları ekonomik olduğuna ve dolayısıyla her iki partinin öncelikli hedefleri büyümenin sağlanması ve enflasyon ile mücadele edilmesi gibi ekonomik hedefler olduğuna göre, partileri birbirlerinden ayıran hedefleri ve söylemleri değil de, seçmenin beklentileri olacak. Seçmen, Muhafazakâr Parti’den yorulmuş göründüğüne göre, bu beklentiler İşçi Partisi için oya dönüşüyor. İşçi Partisi’nin ekonomik sorunları çözmede ne ölçüde başarılı olabileceği de, ancak iktidara gelip, politikalarını uygulamaya başladığında değerlendirilebilir.
Birleşik Krallık’ta iktidar değişikliğinin dış politikada değişime sebep olabileceği yönünde bir öngörüde bulunmak ise şimdilik mümkün değil gibi; bilakis hem Ukrayna Savaşı’nda, hem de Gazze’de artan şiddet karşısında İşçi Partisi’nin -elbette içinde muhalif sesler oldu ve olacaktır- iktidardaki Muhafazakâr Parti’den farklı düşünmediği dikkate alınırsa, Birleşik Krallık’ta iktidar değişikliğinin dış politikada değişiklik yapmayacağını öngörmek çok daha kolay.
Ayrıca dört ulustan -İngilizler, İskoçlar, Gallerliler, Kuzey İrlandalılar- oluşan Birleşik Krallık’ın birlik ve bütünlüğü söz konusu olunca, Muhafazakâr Parti’nin de İşçi Partisi’nin de durduğu nokta aynı: her iki parti de İskoçya’dan ve Kuzey İrlanda’dan gelen ve gelecek olan “ayrılıkçı” önerilere sıcak bakmıyor. Halihazırda Birleşik Krallık’ta “ayrılıkçılık” denilince akla ilk İskoçya geliyor; İskoçya meselesi, Kuzey İrlanda meselesinin bile önüne geçmiş durumda ve mevcut tablo Kuzey İrlandalı ayrılıkçıların yakından takip ettikleri İskoçya’daki gelişmelerin ışığında harekete geçecekleri izlenimi veriyor. İktidardaki Muhafazakâr Parti, İskoçya’dan gelen ikinci kez bağımsızlık referandumu yapılması teklifini ısrarla reddetti. Aynı teklif İşçi Partisi iktidara geldiğinde de reddedilecek, çünkü İşçi Partisi ikinci bir bağımsızlık referandumunun yapılmasına sıcak bakmıyor; zira sıcak bakması kendisini “birlikçi-unionist”[3] olarak tanımlıyor olması gerçeğine tezatlık oluşturur. Ancak İşçi Partisi’nin ayrılıkçı hareketlere karşı tavrını net olarak belirlemesi iktidara gelmesi halinde başının ağrımayacağı anlamına da gelmiyor. Çünkü Birleşik Krallık’taki ayrılıkçı hareketler İskoç Ulusal Partisi (SNP) ve Sinn Fein çatısı altında güç kazanmaya devam ediyor.
Birleşik Krallık’ta Ayrılıkçı Hareketler: SNP ve Sinn Fein
SNP’nin amacı İskoçya’yı Birleşik Krallık’tan ayırarak bağımsız bir İskoçya devleti kurmaktır. 2014 yılında gerçekleştirilen ve seçmene “İskoçya bağımsız bir devlet olmalı mı?” sorusunun yöneltildiği referandumunda seçmenin % 55,30’unun “hayır” demesi de SNP’yi amacından saptırmadı. Özellikle de Brexit referandumunda İskoçya’daki seçmenin çoğunluğunun AB’den çekilmeye “hayır” demesine rağmen Birleşik Krallık’ın AB’den çekilmesini gerekçe gösteren SNP ikinci kez bağımsızlık referandumu yapılması konusunda kararlı ve ısrarcı. Üstelik, SNP, ayrılıkçı pozisyonu ile “marjinal” bir parti de değil. 1998 yılında “Scotland Act” ile kurulan, 129 sandalyeli İskoçya Parlamentosu için ilk seçimler 1999 yılında yapıldığında, sandıktan İşçi Partisi birinci, SNP ikinci parti olarak çıkmıştı. 2003 seçimlerinde durum değişmedi; ama 2007 seçimlerinde İskoçya’daki birinci parti artık SNP idi ve İşçi Partisi’nin İskoçya’daki gücünü kırmıştı. 2011, 2016 ve 2021 seçimlerinden SNP birinci parti olarak çıktı. Bir İskoç partisinin İskoçya Parlamentosu seçimlerinde gösterdiği başarı “normal” görünebilir, ama İskoçya’yı Birleşik Krallık’tan ayırmayı planlayan bir partinin Birleşik Krallık genel seçimlerinde son yıllarda elde ettiği başarı ile Londra’daki Parlamento’da temsili özel bir ilgiyi de hak eder. 1970’lerin başında Birleşik Krallık siyasetinde ağırlığını hissettiren SNP, daha önce de genel seçimlerde Birleşik Krallık parlamentosuna vekil soksa da, genel seçimlerde ilk büyük başarısını 2015 yılında 56 vekil çıkararak göstermiş, 2019 seçimlerinde 48 sandalye kazanmıştır.[4] Bu sandalye sayısı ile, SNP, Birleşik Krallık Parlamentosu’nda en büyük üçüncü partidir. Önümüzdeki genel seçimlerde İskoç seçmen üzerindeki rekabetin SNP ve İşçi Partisi arasında geçeceği bilinen bir gerçektir, ama tahminler SNP’nin yarışı İşçi Partisi’nin önünde bitireceğine işaret etmekte olduğundan[5], SNP Londra’daki Parlamento’da güçlü bir şekilde yerini alacak gibidir. Bunun anlamı ise, üstelik SNP genel seçimlere giderken SNP’ye verilen her oyun İskoçya’nın bağımsızlığı için verilen oy olacağını belirtiyor iken[6], SNP’nin ikinci bağımsızlık referandumunun yapılması için Londra üzerine baskıyı artıracak olmasıdır.
Kuzey İrlanda’da Sinn Fein ise amacı İrlanda Cumhuriyeti ile Kuzey İrlanda’yı birleştirmek olan “Cumhuriyetçi” bir partidir; partinin amacının gerçekleşmesi Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’tan ayrılmasını gerektirdiğinden, Sinn Fein Birleşik Krallık için “ayrılıkçı” bir harekettir. 1998 yılında 90 sandalyeli Kuzey İrlanda Parlamentosu için yapılan seçimlerde % 17.63 oy alan Sinn Fein, Sosyal Demokratların, Ulster Birlikçi Partisi ile Demokratik Birlik Partisi’nin gerisinde kalmıştı. Bu durum, Kuzey İrlanda’da birlikçilerin ayrılıkçılardan daha güçlü olduğunun işareti idi. 2003 seçimlerinde ise % 23.52 oy alan Sinn Fein Demokratik Birlik Partisi’nin ardından ikinci parti olmuştu. 2011, 2016 ve 2017 seçimlerinde sandıktan yine ikinci parti olarak çıkan Sinn Fein, 2022 seçimlerinde % 29 oy oranı ile birinci parti çıktı.[7] Kuzey İrlanda Parlamentosu’nun kurulduğu ve ilk seçimlerin yapıldığı 1998 yılından bu yana yükselen bir çizgi yakalayan Sinn Fein’in 2022 yılında yakaladığı zaferin arkasındaki asıl faktör Brexit kararıdır; zira AB referandumunda Kuzey İrlanda’daki seçmenin çoğunluğunun AB’den çıkmak istemediği görülmüştür. Brexit’in İskoçya’da olduğu gibi Kuzey İrlanda’da da milliyetçiliği körüklediği koşullarda Sinn Fein’in seçim zaferi Kuzey İrlanda’da Birleşik Krallık’tan ayrılmaya yönelik bir referandum ihtimalini artırmaktadır. Sinn Fein’e ilişkin en dikkat çekici özelliklerden biri, Kuzey İrlanda siyaseti üzerinden Birleşik Krallık siyaseti için önemli bir aktör olmasına rağmen, Birleşik Krallık Parlamentosu’nda yer almayı reddetmesidir. Birleşik Krallık Parlamentosu’nun tüm Birleşik Krallık vatandaşlarının temsil edildiği demokratik bir kurum olduğu gerekçesi ile, özellikle de Brexit kararından sonra Partinin bu tavrı ciddi eleştirilere konu olsa da Sinn Fein “İngiliz hâkimiyetini” onaylamak olacağı görüşüyle Birleşik Krallık Parlamentosu’nda yer almayı kabul etmemektedir. Fikir değiştirmez ise, önümüzdeki genel seçimlerden sonra Sinn Fein’in Birleşik Krallık Parlamentosu’nda temsil edilmesi ve İrlanda milliyetçisi pozisyonlarının Parlamento içinde karar alma sürecini etkilemesi ihtimal dışıdır.
Sonuç
Sonuç olarak, önümüzdeki genel seçim sonuçlarının “ayrılıkçı” hareketler üzerine etkisi daha çok SNP üzerinden gözlemlenebilecektir. Parlamento’ya girmesi zaten kesin olan SNP’nin bağımsızlık referandumu gerçekleştirme konusundaki ısrarı devam edecek, iktidara gelmesi halinde İşçi Partisi’nin de bu ısrara yanıtı Muhafazakâr Parti gibi olacaktır. Ancak iktidara geldiğinde İşçi Partisi’nin SNP’nin referandum talebine karşı direnci kırılırsa, bu defa da zaten gündeminde İrlanda Cumhuriyeti ile birleşme referandumu olan ve şimdilik İskoçya’daki gelişmeleri yakından takip eden Sinn Fein’in talebi Britanya siyasetini meşgul edecektir.
Doç. Dr. Dilek YİĞİT
DİPNOTLAR
[1] https://www.politico.eu/europe-poll-of-polls/united-kingdom/.
[2] https://www.politico.eu/europe-poll-of-polls/united-kingdom/.
[3] https://www.thenational.scot/news/20211793.labour-rule-out-scottish-independence-referendum-10-years/.
[4] https://commonslibrary.parliament.uk/research-briefings/cbp-7529/.
[5] https://commonslibrary.parliament.uk/research-briefings/cbp-7529/.
[6] https://www.politico.eu/article/snp-pledges-uk-independence-push-election-majority/.
[7] https://cain.ulster.ac.uk/issues/politics/election/ra1998.htm.